Sancar, Kurtoğlu ve Ersoy'dan Çoruh Nehri'ne dair tespitler, öneriler...

Bayburt Çoruh Nehri Rehabilitasyon Çalışmalarını Destekleme Paltformu'nun çalışması kapsamında öneri sunan isimlerin raporlarına yer vermeye devam ediyoruz. İşte KTÜ'den Prof. Dr. Cenap Sancar, Doç. Dr. Oğuz Kurtoğlu ve Doç. Dr. Arzu Fırat Ersoy'un ortaklaşa hazırladığı, Çoruh'a dair tespit ve öneriler içeren rapor...

Sancar, Kurtoğlu ve Ersoy'dan Çoruh Nehri'ne dair tespitler, öneriler...

Bayburt’u Çoruh Havzası içinde bölgesel ölçekte değerlendirmek daha anlamlı olacaktır. Havza ölçeğinde görülen coğrafi farklılığı kentin fiziki, toplumsal, ekonomik ve kültürel açıdan değerlere yansıdığı en önemli özelliğidir. Çoruh nehri Bayburt iline 1400-1750 m. Yükseklikler arasında dört parçadan oluşan bir ova sunmuştur (Hacıhasanzade F., 2007). Bu düzlüklerde karasal iklimin sert koşullarına rağmen tarım ve hayvancılık diğer Doğu Anadolu kentlerinde olduğu gibi Bayburt ili için de ön planda yer alan sektörler olduğundan tarıma ve hayvancılığa dayalı imalat sektörünün de desteklenmesi gerekmektedir. Bu bağlamda kentin beklenilen yatırımlarla birlikte gelişim göstereceği, dolayısıyla kent için sorumluluk duyan bütün Bayburtluları- yatırımcıları ilgilendirmektedir.

Bayburt Çoruh nehri boyunca, tepeler arasına kurulmuş, özgün topoğrafyasıyla öne çıkan bir kenttir. Kentin ilk nüvesi geniş düzlükleri kontrol eden ve (döneminin en önemli kurulma gerekçelerinde olan) nehir kenarında bir tepe üzerine kurulmuştur. Bu ilk nüveyi oluşturan ve Türkiye'nin en büyük üçüncü kalesi olma özelliği taşıyan Bayburt Kalesi bugün de kentin siluetine hakim durumdadır. Diğer yandan da kentin manzara bütünlüğüne katkı yapan, bir anlamda kentin manzara odaklanma merkezi durumundadır. Kentin bu iki özelliği Bayburt kentsel yerleşmesine kimlik katan iki öğesidir. Kalenin eteklerine doğru yayılmanın bugüne kadar devam ettiği özellikle geleneksel dokusunun da burada yoğunlaştığı bugünkü izlerden de anlaşılmaktadır. XVI. Yüzyılda da Bayburt’ta var olan mahallelerden (10 yakın) bugünde Şingah, Camikebir, Tuzcuzade, Kadızade gibi aynı isimlerini korumaktadır. Evliya Çelebi’nin verdiği rakamlardan Bayburt’un XVII. yüzyıl ortalarında 6000’e ulaşan bir nüfusa sahip olduğu ve aşağıya, dar vadiye doğru yayılmış bulunduğu ifade edilmektedir (URL 1)1. Bu gerekçelerle Bayburt’un yerleşme ve yapısal kültürünün var olduğu, ancak bir çoğunun yok olmasına rağmen bazılarının bugüne kadar geldiği ve bu izleri hala taşıdığını söyleyebiliriz.

1898

1928

Bu güne kadar özellikle planlı dönemle (60’lı yıllar) başlayan yapılaşma baskısı bu değerlerin yok olmasına değer kaybetmesine neden olmuştur. Hiçbir plan döneminde bu değerlerin ön planda olmadığı, gerek Çoruh nehri boyunca gerekse geleneksel dokunun olduğu alanda rantın/sermayenin baskısıyla beraber kentin tarihi, coğrafi, kültürel değerlerinin ve/veya özgün değerlerinin yok olmasına neden olmuştur. Kısacası kent büyüme eğiliminde olmamasına rağmen yatayda yayılmayla birlikte dikeyde de büyüme yönünde alınan kararlar yerleşme için çelişkili bir durum oluşturmuştur. Özellikle yukarıda da ifade edildiği gibi geleneksel dokudaki yapı ve nüfus yoğunluğunun artışı, bu dokunun karakteristik özelliklerini yitirmesine neden olmaktadır. Bu anlamda kamu yapıları da (belediye binası gibi) bu kararı destekleyici niteliktedir. Kentin mekan kurgusunda önemli yer tutan Çoruh Nehri ve kent silutinde önemli bir öğe olan Bayburt Kalesi, bu yoğun yapılaşma ile olumsuz yönde biçim değiştirmektedir. Bu durum merkez ve çevresindeki mahallelerde kültürel mirasın, kültürel dokunun (ırmak boyu) erozyona uğramasına, bununla birlikte kent belleğini oluşturan unsurların ve kent yaşamındaki nitelikli mekanların giderek kaybedilmesine neden olmaktadır (Beyazlı ve diğ. 2016). Bu mekanlardan biri de Çoruh nehri boyunca özel mülkiyete bağlı yapılaşmaların oluşturduğu baskıdır.

Kentin makro-formunu belirleyici olan Çoruh Nehri kentin en önemli omurgalarındandır. Bu omurganın kentin merkezi ile entegre edilmek istenmesi onu daha da belirginleştirmiştir. Planlama süresinde kentin en belirleyici öğelerinden olan bu varlık değerlere yönelik gerekli özen ve önem gösterilmediğinden, maalesef nehrin çevresinin giderek yoğun bir yapılaşmayla sarılması kentin görsel kalitesini zayıflattığı gibi, merkezin kamusal yaşam kalitesini arttırmaya yönelik imkanları da ortadan kaldırmıştır. Bu mekan kurgusunun oluşmasında özellikle 1960 sonrasında planlama pratiği bağlamında değerlendirildiğinde, Çoruh Nehri kıyı bandının yerleşmeye açılması, planlama ilkeleri açısından temel hatalardan birisi olmuştur. Çoruh Nehrinin etrafını saran yapılaşmış alanların kamu adına açılmasının – belediye imkanlarıyla kamulaştırması uzun zaman alsa ve maliyeti yüksek olsa da- bir stratejik hedefi olmalıdır. Kentin can damarı/omurgası olan Çoruh Nehri kentin yaşamına daha fazla entegre edilmeli, nehir kıyısı yaya geçişlerine kesintisiz bir biçimde açılmalı ve kamusal alan (park, yeşil alan, rekreasyon alanları, yaya yolları gibi) düzenlemeleriyle desteklenmelidir.

Planlama süreci Çoruh nehrini kentin omurgası kabul eden bir yaklaşım yerine maalesef vizyondan uzak planlama ile nehirden uzaklaşmaya yönelik yapılaşma kararları aldığı, ayrıca bu baskının taşkın risklerini azaltmaya yönelik nehrin doğal karakterini ortadan kaldıracak sanat yapıları ile de kentliyi nehirden iyice kopartmaktadır (şekil 2b). Bu sanat yapılarının nehrin doğal yapısını/karakterini (şekil 2a) tehdit edecek şekilde yapılmasının asıl nedenlerinden biri de bu alanların kamusal alanlardan çıkarılarak özel kullanıma yönelik yapılaşmaya açılmasının önünü açan planlama kararlarıdır.

Şekil 2a                                                                              Şekil 2b (foto: Kurtoğlu O., 2020)

DSİ tarafından gerçekleştirilen ıslah çalışmalarında, nehir yatağının 500 yıllık yağış rejimi dikkate alınarak kesit oluşturulduğu ilgili birimler tarafından ifade edilmektedir. Bu kesitin genişliği ve yüksekliği, özel mülkiyete çok fazla müdahale edilmeksizin dik istinatlar şeklinde, tabana yakın bir şekilde bir kademe oluşturularak gerçekleştirilmiştir (şekil 2b). Islah çalışması projesi dikkate alındığında proje etaplar şeklinde uygulamaya koyulmuştur. İlk etap kent merkezinde özellikle kentlinin yoğunlukla kullandığı sınırlar içerisinde yer almaktadır. Kısmen doğal yapısı bozulmuş alanda yapılan ıslah çalışması ile yani betonarme yapılarla adeta erişilemez bir görünüme dönüştürülmüştür. Yapılan uygulamanın kesit olarak eleştirilmesinin yanı sıra bütün olarak betonarme kanal içerisine alınması da ayrı bir sorun olarak görülmektedir (Şekil 3a-b).

Şekil 3a                                                                            Şekil 3b (foto: Kurtoğlu O., 2020)

Çoruh nehrinin çıkış-varış noktalarındaki mesafe ve kot farkından kaynaklı olarak dünyanın en hızlı akan nehirleri arasında gösterilmektedir. Bu açıdan zeminin beton/betonarme yapılarak pürüzsüz akışının sağlanması hızın ve buna bağlı risklerin iyice artmasına neden olacaktır. Yapımı tamamlanan ilk etapta kentin omurgasını oluşturan kesimde genel karakterine çok zarar veren ve kimlik değiştiren bir yapıya bürünmüştür (şekil 3a). İkinci etap olarak yan istinatlar yüksek bir şekilde gerçekleştirilmiş olsa da içindeki kademe gerçekleştirilmediğinden yatak kendisi yeni bir oluşum içerisinde ilk etaba göre kısmen daha iyi görülmektedir (şekil 4a-4b-4c). Bu alan içerisindeki çakıl oluşumun mutlaka korunması gerekmektedir.

Şekil 4a                                                                                    Şekil 4b

Şekil 4c

Bu alanda çevre yapılaşmada kısmen kamusal boşluk yaratacak açıklıklar olması nedeniyle bir planlama çalışmasıyla kıyı alanın kamu alanına dönüştürülmesi mümkün görülmektedir. Bu yönde kamunun bir çaba göstermesi ve bu alanın kent vizyonundaki öneminin anlaşılır olması gerekmektedir. Bu nedenle ikinci etap ihalenin öncelikli durdurularak doğal görünümüne ve/veya erişebilir olması için nasıl bir çalışma/proje yapılmasının detaylandırılması gerekir. Bu anlamda kesitin her kotunun ayrı çalışılarak doğallığının (malzeme ve kesit olarak) peyzaj ile bütünleştirilmesi gerekmektedir. Bu açıdan kıyının kamu tarafından kullanımı önceliklendirilerek tekrar düzenlemenin yapılması gerekmektedir. Son olarak kent parkı ve kale dibine denk düşen alanların ıslahına yönelik, yani doğal akışını etkiyecek veya düzenleyecek her hangi bir düzenleme yapılmaması yönündedir. Bu alanların doğal yapısıyla korunarak kentlinin kullanımına sunulması gerekmektedir (şekil 5a-5b). Özellikle kale dibinin doğallığının korunması yönünde çabanı yanı sıra, kentin altyapı sisteminin bu alandan çıkarılması gerekmektedir. Bu yönde teknik altyapı ve doğal peyzajı da içeren bir projenin yapılması gerektiği, devlet yolu tarafında kısa süreli bekleme, izleme alanlarının tamamen doğal bırakılarak, belli noktalarda yürüyüş olarak akışı sağlayacak geçiş elemanları (doğal malzemelerden) kullanılabilir.

 Şekil 5a şekil                                                                       5b (foto: Kurtoğlu O., 2020)

Çoruh nehrinin tüm etaplarının çevre düzeni planı, plan hükümlerinde yer alan (7.28); bendi de; “Taşkın alanlarında, 4373 sayılı taşkın sulara ve su baskınlarına karşı koruma kanunu ve ilgili yönetmelik hükümleri geçerlidir. İlgili kurum tarafından tespit edilmiş/edilecek taşkın alanları ile akarsu/çay/dere yatakları alt ölçekli planlarda yapılaşmaya/kullanıma açılmayacaktır. Bu alanlar ancak yeşil alan amaçlı değerlendirilebilir. Bu alanlardaki mevcut yapılar, dondurulmuş yapılar kapsamında değerlendirilir, tevsii ve yoğunluk artışı yapılamaz. Mevcut yapılar kullanım süresince kirliliği önleyici tedbirleri alacak ve kullanım ömrü dolduğunda, yapıların yer aldığı alan yapı sahiplerince rehabilite edilecektir.” İfadesi dikkate alınarak kent kullanımına sunulması gerekmektedir. Bu alanların tek başına planlanmasıda söz konusu olamayacağında kent ölçeğinde Kale ve Çoruh Nehrinin odağında olduğu bir vizyonla kentin tekrar Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar planlarının revizyon edilmesi gerekir. Ayrıca kentin tarihi ve kültürel varlık değerleri dikkate alınarak, sivil mimari yapıları, anıtsal yapıları ön plana çıkaracak Koruma amaçlı imar planlarının hazırlanması gerekmektedir. Kentim kimlik öğelerinin ve mekânsal algılana bilirliğinin arttırılmasına yönelik kararların mutlaka stratejik bir bakışla ele alınarak planlanması ve projelendirilmesi gerekir.

Çoruh nehrinin eko sisteminin korunmasına yönelik çevre düzeni plan hükümlerinde yer alan;

7.29. Havzadan havzaya, bölgeden bölgeye sınır aşan yüzeysel sularının havza içerisindeki ilgili idarelerce korunarak, kirletilmeden kullanılmasının sağlanması esastır. Kirliliği önleyici tedbirler ilgili idarelerce alınacaktır.

7.32. Ulusal ve uluslararası mevzuatla belirlenmiş veya belirlenecek olan hassas alan ve ekosistemler ile flora ve fauna açısından zengin alanlar ilgili mevzuat çerçevesinde korunacaktır.

8.1.3. Yetkili bakanlık ya da kurum ve kuruluşlarca yapılacak veya yaptırılacak planlarda, bu alanlar içerisinde bulunan hassas alanlar, orman alanları, tarım alanları, sulak alanlar, kumullar vb. Gibi alanları tehdit edici yönde ve tahribata yol açacak yoğunlukta yapılaşma kararı getirilemez.

Maddeleri, planlamanın her aşamasında/kademesinde dikkate alınması gerekir.

Prof. Dr. Cenap SANCAR, KTÜ - Doç. Dr. Oğuz KURTOĞLU KTÜ – Doç. Dr. Arzu FIRAT ERSOY, KTÜ

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Murat Çelik 3 yıl önce

Bunca öneriye, sunuma, isteğe, talebe rağmen sorun çözüldü mü? Hayır. Ozman bunca çaba boşuna.