Bayburt Postası - Milliyetçi Hareket Partisi Bayburt İl Başkanlığı bir yazılı açıklama yayınlayarak Türkiye gündeminde yer alan dershanelerin kapatılması olayı ve Başbakan Erdoğan’ın hafta sonu gerçekleştirdiği Diyarbakır gezisinde yaşananları sert ifadelerle eleştirdi.
Dershanelerin kapatılmasının terör örgütüne yakıt sağlamak anlamına geldiği ifade edilen açıklamada, “Dershanelerin Kapatılmasına Türkiye’de en çok PKK sevinir. Örgüt yayınlarında, medya kurumlarında dershaneler devletin cemaat aracılığı ile kurduğu ‘ajan’ yetiştirme kurumları olarak görüldü” denildi.
Dershanelerin kapanmasının çözüm sürecine denk geldiğini ve dershanelerin kapanmasının da sürecin bir parçası olduğu belirtilen açıklamada, “İmralı canisine verilen bir söz müdür ve bu söz Oslo’da ki pazarlığın bir parçası mıdır? Bu konuyu kamuoyunun dikkatine sunuyoruz” ifadeleri kullanıldı.
“AKP’ye oy veren kardeşlerimizin de içini kanatmıştır” ifadesiyle açıklanan Başbakan Erdoğan’ın Diyarbakır programına değinilen açıklamada şu ifadelere yer verildi :
“Alternatif sunmak durumundasınız”
“Öncelikli gündem maddesi olan dershaneler ve öğrenci evleri konusunda dershanelerin kapatılması terör örgütlerine yakıt sağlamak anlamına geldiğini düşünmekteyiz. Dershanelerin kapatılmasına Türkiye’de en çok PKK sevinir. Örgüt yayınlarında, medya kurumlarında dershaneler devletin cemaat aracılığı ile kurduğu ‘ajan’ yetiştirme kurumları olarak görüldü. O yüzden örgüt tarafından dershanelere yönelik bugüne kadar acımasız bir tutum sergileniyor. Devletin topluma sunmakla zorunlu olduğu birtakım yükleri karşılamaması durumunda dershaneler devreye giriyor. Bir genç, bir çocuk kendi ekonomik sıkıntılarından dolayı eğitim alamıyorsa, sivil bir hizmet hareketi destek olacaktır. Tarih boyunca vakıflar, medreseler bu yolu hep açık tutmuşlardır. Bunu kuruttuğunuzda alternatif sunmak durumundasınız.”
“Eğitim eşitsizliğini düzeltmeniz lazım”
''Dershanelerin kapatılması için ilk önce eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması lazım. Bir köyde okuyan çocukla şehirde okuyan çocuk arasındaki eğitim eşitsizliğini düzeltmeniz lazım. Bayburt’ta okumaya çalışan bir öğrenci ile Robert koleji ve benzeri liselerde okuyan çocuğu aynı sınava sokuyorsunuz. Eğitim ve öğretimin eşit olduğunu kim iddia edebilir. Dershaneler bu eşitsizliği ortadan kaldırıyor. Dershanelerin kapatılmasının yanlış olduğunu düşünüyoruz. Bu arada halkımızın dikkatinden kaçmadığını düşündüğümüz bir konu ise dershanelerin kapanması tamda çözüm sürecine denk gelmiştir. Düşünmeden edemiyoruz acaba dershanelerin kapanması da sürecin bir parçası mıdır, İmralı canisine verilen bir söz müdür ve bu söz Oslo’daki pazarlığın bir parçası mıdır? Bu konuyu kamuoyunun dikkatine sunuyoruz.”
“Başbakan Erdoğan cemaat yurtlarından rahatsız mıdır?”
“Başbakan Erdoğan yurtta kalmayan tüm öğrencileri zan altında bırakmış aba altından sopa göstermiştir. Öğrencilere kalacak ve insanca yaşayacak barınma yerleri temin etmek hükümetin en öncelikli görev alanlarındandır. Ancak Başbakan IMF’ye 5 milyar dolar borç vermekten bahsederken gençlerimizi kaderine terk etmiştir. Yurtta kalamayan milyonlarca öğrenci nerede kalacak? Parklarda mı yatacak? Yurtta kalamayan öğrenciler, kira külfetiyle baş edebilmek için birlikte ev tutmaktadır. Türkiye'deki değerli birçok şahsiyet bu şekilde okumuştur. Öğrencilerimiz aynı zamanda değişik türden cemaat, vakıf evlerini de tercih etmektedir. Acaba şimdi sıra dershanelerden cemaat yurtlarına mı geldi? Başbakan Erdoğan acaba cemaat ve vakıf yurtlarından da mı rahatsızdır? Gençleri çarpık ilişkiler içinde göstermeye Başbakan’ın ne hakkı vardır. Türk gençliği ahlaklı ve şuurludur. Aşağı yukarı her ailenin üniversitede okuyan çocuğu vardır. Şüphesiz hiçbir aile çocuklarının ahlaksız ilişkileri içine girmesine razı olmayacaktır.”
“AKP’ye oy veren kardeşlerimizin de içini kanatmıştır”
“Geçtiğimiz Cumartesi günü Diyarbakır’da Başbakan, Barzani, Şivan Perver, İbrahim Tatlıses ve saz arkadaşlarının sergilediği bir görüntü var ki, Bayburt’ya AKP’ye oy veren kardeşlerimizin de içini kanatmıştır. Kimin ev sahibi, kimin misafir olduğunu anlamış değiliz. Zira Şivan Perver ‘ben buraya sayın Barzani’nin daveti üzerine geldim’ demiştir. Hele hele sayın Başbakan’ın ‘Kürdistan’daki kardeşlerime selam’ diyerek Kandil’e de selam göndermek kaydıyla ilk kez devletin en yetkili ağzından Kürdistan dillendirilerek meşrulaştırmıştır. Ahmet Kaya’ya ağıtlar yakarken sayın Başbakan’ın grup toplantısın da ülkücü şehidimiz Mustafa Pehlivanoğlu’na döktüğü gözyaşlarını hatırlayarak Başbakan’ın bu işleri istismar etmesinde sınır tanımayacağına bir kez daha şahit olduk. Ve yine Sayın Başbakan ve beraberindeki heyetin dinlerken gözyaşlarını tutamadığı Şivan Perver’in söylediği şarkıların sözlerini de sayın halkımızın dikkatine sunuyoruz. ‘Barutun kokusu, düştü burnuma/dört bir yana istiyorum/dibinden patlatayım/adamlar gibi, dağlara düşeyim/tutmak istiyorum, Kürdistan’ımı/Acaba ne yapalım?/İnsanlık istemiyorlar/saldırın ve tutun/kemiklerini kırın/o pislik iğrençleri/içimizden çıkartın.’ Bu maşalara söyleyecek tek sözümüz var bizim; "Ne mutlu Türküm diyene." Kamuoyuna saygıyla duyurulur."
