Ramazan mesajlarınızı yayınlıyoruz

İftarı, sahuru, sohbetleri ve lezzetleri… Ramazan ayına özel ve Ramazan ayında yaşananlara ait paylaşmak istediğiniz her ne varsa; tüm mesajlarınızı, yorumlarınızı yine paylaşıyoruz. Geçmiş yıllarda yapmış olduğumuz paylaşım daveti ilgi görmüştü. Sahurda, sokakta, iftarda, evde, teravihte veya camide neler yaşandığını hatırlatıp, "oruçlu hallerden" yaşanmışlık örneklerini samimiyetle paylaşmıştınız. Bazı yaşanmışlıklar uyarı niteliğindeydi, bazıları kıssadan hisse tadında... İşte o yorumlardan ve mesajlardan bir kaçını yayınlıyoruz… Bu vesileyle de, Ramazan ayına özel paylaşımlarımızın bu yıl da devam edeceğini düşünüyoruz.

Ramazan mesajlarınızı yayınlıyoruz

İftarı, sahuru, sohbetleri ve lezzetleri… Ramazan ayına özel ve Ramazan ayında yaşananlara ait paylaşmak istediğiniz her ne varsa; tüm mesajlarınızı, yorumlarınızı yine paylaşıyoruz. Geçmiş yıllarda yapmış olduğumuz paylaşım daveti ilgi görmüştü. Sahurda, sokakta, iftarda, evde, teravihte veya camide neler yaşandığını hatırlatıp, "oruçlu hallerden" yaşanmışlık örneklerini samimiyetle paylaşmıştınız. Bazı yaşanmışlıklar uyarı niteliğindeydi, bazıları kıssadan hisse tadında... İşte o yorumlardan ve mesajlardan bir kaçını yayınlıyoruz… Bu vesileyle de, Ramazan ayına özel paylaşımlarımızın bu yıl da devam edeceğini düşünüyoruz.

Ramazan ayı boyunca kimi zaman güldürmek, kimi zaman düşündürmek için mesaj ve anılarınızı bizlerle paylaşınız. "Okumak"tan öteye geçerek, Ramazan ayına özel bu paylaşım davetimize göstereceğiniz ilgiden dolayı şimdiden siz değerli okurlarımıza teşekkür ediyoruz.

İşte geçmiş yıllara ait paylaşımlarınız ve yeni paylaşımlarınız için mail adresimiz:  [email protected]

Hepten gavur mu olum?

Bayburtlu baba ve evlatları gurbettedir. Neyse babanın mide problemi olduğu için oruç tutmaz. Tabi iftarda evlatları ile beraber sofraya oturur. Sahura ise bir gece tesadüf sonucu kalkar ve oğluna kızarak şöyle der: “-Vola oğlum niye beni sevüre uyandir mirsan?” Tabi bu durum karşısında oğlu da cevaben: “- Baba o ki oroç tutmirsan, sahura nehe kalkırsan” deyince babası hiddetlenir ve şu cevabı verir: “- Felanyiyenin oğluna bah, sahura da kahmiyimda, hepten gavur mu olum?” Mustafa Kayalı / Bayburt


Fırında Güveç... 

Şimdi Bayburt’ta olup, güveci fırına verip, “sıcağ pideynen” iftar etmek vardı. Ramazan tüm Türk-İslam alemine hayırlar getirmesi dileğiyle… Şevki Konca 


Teravihte olanlar...

Ramazan ayı, Ulu camii'de teravih namazını eda edeceğiz. Çoğumuz biliriz; camii içinde gerek namazda olsun gerek sohbette birden aşka gelip yükses sesle Allah'ı zikreden yaşlı bir amcamız vardı... O gün tesadüf olacak, namazda o amcayla beraber arkaşım ve ben aynı safta yer aldık... İşin garibi arkadaşım durumu bilmiyor... Bende biliyor diyerekten malumat vermedim... Derken namaza başladık...

Bir ara tekbir alıp ellerimizi bağlarken hemen yanı başımızda ki, o amcamızın "Allaahhh" diyerekten bir feryadı koptu... Ki, az önce tekbir alıp ellerini bağlamak üzere olan arkadaşımın korkudan yada öyle bir şeye hazırlıksızdı diyelim, dizlerinin bağı çözüldü... Hafif yere düşecek gibi oldu... Neyse ki arkadaşım ellerini tekrar bağlayıp namaza devam etti fakat ben az önce arkadaşımın o korkuyla karışık şaşkın tavırlarına dayanamayıp namaza devam edemedim. Şaşkın Bayburtlu / İstanbul


Ramazan deyince akla Bektaşiler gelir

Bektaşilerin Allah'a inancı tamdır!.. Onların yüreklerinde korku değil, sevgi vardır. Bektaşiler "hümor" hissine sahip, kültürlü insanlardır. Onlar hayatın ve kendisinin trajik ve komik  taraflarını sezinledikleri gibi, bunları zarafetle dile getirmesini de iyi  bilirler... İşte şiir tadında bir örnek!...

YAKINMA
Bir Ramazan günü,
sokak ortasında,
Bektaşi oruç yiyormuş,
güpegündüz.
Onu gören mahalle çocukları
Toplanıp taşa tutarlar,
düşüp arkasına;
Kovalayıp Baba'yı sürerler
dere tepe,düz
Bektaşi'cik kaça kaça zor kurtulur,
Can korkusuyla kendini
dağlarda bulur.
Tam o sırada bastırır iri
taneli bir dolu.
Bektaşi bu kez de doludan
kaçarya...
Dayanamaz, durup göğe
bakar,kesilince soluğu;
"Tanrım, der, sen de mi
uydun çocuklara?" Emanet / Bayburt


Hz. Ebubekir Oruç Açıyor...

Hazreti Ebubekir kavurucu bir yaz günü oruç tutmuş. Akşam iftar sofrasında sadece bir tas soğuk su vardır. İftar vakti gelince soğuk su ile orucunu açmak için bardağı ağzına götürür. Fakat bardağı ağzına götürmesiyle bırakması bir olur. Ve hıçkırıklara boğulur. Yanındakiler Hz. Ebubekir'in bu haline bir anlam veremezler. Hz. Ebubekir kendine gelince, neden bir anda hıçkırıklara boğulduğunu sorarlar.

Hz. Ebubekir şöyle cevap verir: “Bir gün Allah Resulü (Sallallahu Aleyhi Vesellem) ile otururken eliyle hareketler yapıyordu. Sanki karşısında birisi varmış gibi ona git diyordu, bunun üzerine şöyle sordum: “- Ya Resullailah elinizi iter gibi hareketler yapıyordunuz?” Şöyle cevap verdi: “- Dünya yanıma geldi kendini bana kabul ettirmek istedi, git dedim kendini bana kabul ettiremezsin dedim.-Yeminler olsun sana, sen benden kaçıp kurtulsan senden sonrakiler benden kurtulamayacaklar kendimi onlara kabul ettiririm.Hazreti Ebubekir: “-Bende bu soğuk suyu içerken dünyayı kabul edenlerden mi oldum diye ağladım.”

O soğuk su içerken bunu düşünüyorsa biz soframıza inip kalkan yemekler için ne demeliyiz? Dünyanın kullarıyız dersek doğru olur mu? Fatih Yavuz / İstanbul


Tilki Oruç Tutarsa / Tilki ormanda gezmektedir. Bir ağacın dalında bir geyik budunun asılı olduğunu görür. Açtır ama şüphelenir, kontrol edince tuzağı anlar. Çünkü geyik budu iple bir patlayıcıya bağlıdır. Tilki epeyce uzağa gider ve başını kollarının üzerine koyarak yatar. Biraz sonra kurt gelir, budu ve yatan tilkiyi görür. Tilkiye sorar: "Napıyorsun dostum?..." Tilki cevap verir: "Hiiçç...Yatıyorum." "Burda bir but var!..." "Evet var..." "Neden yemedin?..." Tilki sakince cevap verir: "Bugün ben oruçluyum.. Kurt kendinden emin: "Ben yiyeyim o zaman." Tilki: "Buyur afiyet olsun!..." der. Kurt, buda uzanır uzanmaz bir patlama ile ortalık toz duman olur. Kurt yaralı, perişan halde yatarken, tilki sakince budu yemeye başlar. Bunu gören kurt; "Hani sen bugün oruçluydun?" deyince, tilki pişkin pişkin; "Biraz önce top patladı duymadın mı sen?" der ve budu afiyetle midesine indirir... Emanet / Bayburt


Sabrın zirvesi / Allah Dostlarından Hazreti Rabia, hayatını ibadete adayan bu yolda evlenmeyi dahi düşünmeyen yüce kametin hayatında orucun yeri bambaşkaydı. Sık sık nafile oruç tutardı, bir defasında yiyecek bir şey bulamadı, sekiz gün böyle geçmişti ve yiyecek bir iftarlık kuru bir ekmeği bile yoktu. Açlık iyice şiddetlenmiş ve kendi kendine acaba nefsime zulüm mü ediyorum diye düşünürken derken kapı çalındı. Komşusu bir tabak yemek getirmişti. Ortalık karanlıktı. Onu alıp yere koydu. Işık aramaya gitti. Işığı yakınca kedinin yemeği döktüğünü gördü. Ne yapayım bari iftarı su ile açayım diye düşündü. Bu sırada ışık söndü ve bardağı alıp su içecekken bardak düşüp kırıldı. Elini açtı: “- Ya Rabbi! Bu zavallı kulunu deniyorsun, fakat acizliğimden sabredemiyorum.” Diyerek bir ah çekti. Bu sırada gaybden şöyle bir ses duyuldu: “- Ey Rabia! İstersen dünya nimetlerini üstüne saçayım. İstersen üzerindeki dertleri kaldırayım. Fakat bu dertler ile nimetler bir arada bulunmaz.” Bu sözü işitince Hazreti Rabia: “-Ya Rabbi beni kendin ile meşgul eyle ve senden alıkoyacak işlere bulaştırma” diye dua etti. Fatih Yavuz / İstanbul


Bayram edirem / Geçmiş senelerden sanırım 4 yıl kadar önceydi. İşyerinde birkaç kişiden oluşan arkadaş grubu takvime göre değil de, Hilale göre oruç ayına başlayacaklardı. Keza yine Hilale göre de bayram olacaktı. Neyse bende o arkadaş grubuna uydum ve o sene ramazan ayına erken başladık. Derken bir ramazan boyu orucumuzu tuttuk ve Hilale göre 29. gün ramazan ayı bitmişti. Fakat takvime göre devam ediyordu. Bayrama bir gün vardı… Arife günü hanıma sabah güzel bir kahvaltı hazırlamasını tembihledim. Sabah olunca oturduğum sofrada neler yoktu ki… Tam iştahla yemeye başladım ki, babam odasından çıkmış ve beni sofranın başında o halde görünce şaşkın bir şekilde bana bakıp durdu… Sanki hayal görüyordu… Gözlerini ufalayıp iyiden iyiye sofraya baktıktan sonra hiddetlenerek: “- Sen ne yapıyorsun?” diye sordu… Babamın beni o anda evden süpürmesine sebep olan şu cevabı vermiştim: “- Baba bizim ramazan bitti… Bayram edirem…” Emsal Taşçı / İstanbul


Ellalem Vakit Geçti

Eski zamanlar… Bayburt’un bir köyünde herkesin matrak halleriyle tanıdığı bir baba-oğul hikayesi şöyleydi: Ramazan boyu (Allah rahmet eylesin) baba sahuru hazırlıyor, hemen ardından oğlunu uyandırıp güzel bir şekilde afiyetle oruçlarına niyetleniyorlar. Artık ramazan bitmek üzeredir… Son sahura kalkacaklar. Baba yine her zaman olduğu gibi sofrayı kuruyor ve son kez sahuru yapmak için oğluna sesleniyor: “- Haydi baa oğul, vakit geldi, sahur edelim…” Oğlu uyanıyor, evin tam ortasına sofaya kurulan sofranın başına oturuyor. Eski köy evlerinde evin bacasından dışarısını gösteren camekânlar vardır. Bir ara oğlu başını kaldırıyor ve camekândan gördüğü manzara karşısında elindeki lokmayı bırakıp başını eğmeden yukarı bakarak babasına şöyle diyor: “- Baba hava ışıklamış, ellalem vakit geçti…” Baba farkına sonradan varmış olacak ki, tam yemeye başlayacakken şu cevabı veriyor: “- Hee, eleyse eğ başını, çömül çabuk ye…” Engin Kahraman / Bayburt


Şaşkın Bayburtlu

Ramazan günü inşaattan geldim… Zor yetiştim eve… Birazdan ezan okunacak. Ufaktan iftarlık bir şeyler almıştım. Kapının önündeyim, eve gireceğim fakat anahtarımı bulamıyorum. Herhalde kayıp ettim ya da sabah evden çıkarken kapının arkasında unuttum düşüncesiyle, önce anahtarcı çağırıp kapıyı açtırmayı düşündüm. Sonra iftar vakti anahtarcı bulamam diyerek vazgeçtim. Artık eve balkondan girecektim. Nitekim düşme pahasına balkona uzandım ve balkon kapısının camını kırarak evin içine girdim. Gözüm hiçbir şeyi görmüyordu. İftarı açmak için zaten çok geç kalmıştım. Hemen oturdum sofraya, iftarlık malzemeleri sofraya bırakırken fark ettim… Anahtar en başından beri elimdeymiş… Şaşkın Bayburtlu / İstanbul


Çok Özledim

Buram buram Bayburt kokusunu özledim. Ramazan-ı Şerif bütün İslam alemine hayırlı olsun. Tüm Bayburtlulara selamlar. Tamer Kırmızıoğlu


Cadde Turlarına Ne Oldu? İftara bir saat kala Cumhuriyet Caddesinde tur atmak bizde modadır. Her sene caddeye çıktığımızda birbirine takılanlar, şakalaşanlar görüyorduk. Ama bu sene bakıyorumda kimseden çıt yok. Niye? Galiba, saat 4.00 de okunan ezana ey alışmıştız. Zor mu geldi, ne oldu? Haydi baah, sizi görek. Bahattin Yöney – Bayburt 


30 Gün Farklı İftariye

Bayburt'ta Ramazan'ın bir güzelliği de insanların birbirlerine iftarlık alma yarışına girişmeleridir. Ben inanıyorum ki her insan 30 günde farklı farklı kişilerden iftarlık alarak Ramazan'ı geçiriyor. Ve şuna inanın bu şehirde Ramazan bambaşka bir hale dönüşüyor. Belki bu halin en büyük sebebi herkesin oruçlu oluşundan ileri geliyordur, kim bilir... İbrahim Turan - Bayburt


Derken somunu ısırdı!

Geçen yıl Ramazan’da İzmir’e işimiz çıktı. 4 Bayburtlu İstanbul’dan yola koyulduk. İftar saatine doğru, lokanta yerine yol kenarına çektik ve aldığımız nevalayi arabanın kaputuna hazırladık. Ezan okundu mu okunmadı mı derken sohbet biraz uzadı. İstanbul’u aradık ezan daha okunmamış, İzmir’i aradık okunmuş derken, ne yapacağımızı şaşırdık. Bizim elektrikçi Ahmet abi var, telefonla Bayburt’u aradı. En son “tamam Zeki, tamam” dedi, somunu ısırdı. Ne yaptın dedik? Cevap şu: “Aman, bana ne İzmir’in, İstanbul’un ezanından. Ben Bayburtluyam. Bayburt’ta Şingah cami dahil her yerde okunmuş. Hadi Allah kabul etsin. O gündem kalma bir 60 gün oruç borcum var sanırım. Allah günahlarımızı affetsin Ahmet abi…” Arkadaş kurbanı Temel Yaşaroğlu - İstanbul


Bayburt’tan gelen iftarlıklar

Bahçelievler Bayburt Derneğine takıldıkça, Bayburt’a özel iftariyeliklerinde sahibi oluyorum. Çünkü hemen yakınında yer alan otobüs şubesi, hiç boş durmuyor. Sağ olsunlar Bayburt’un eli açık, gurbetteki yakınlarını bu özel lezzetlerden mahrum bırakmıyorlar. Bana düşen ise bu civarlarda dolaşmak oluyor. Şaka bir tarafa, iftariyelikse isteğiniz bu civarı denemelisiniz. Benden söylemesi-)) İftariyeci Selim - İstanbul


Benden duymadınız

Evvelsi gün, iftara daha 5 dakika var. Bir baktım ki, adı lazım değil, caminin şerefeleri yanmış. Benmi yanılıyorum diye saate baktım, sağa sola baktım, evet daha vakit vardı ama şerefeler yanmıştı. O arada kaç kişi orucunu açtı bilmiyorum ama ben iftar saatini bekledim. Bu arada caminin ismini şimdilik vermiyorum, bir daha aynı hata olursa kesinlikle hem caminin adını hem de imamının adını yazacağım. Daha dikkatli olmak gerekmez mi? Kara Şerif – Bayburt


Anket Çok Hoş Olmuş

Bu kadar kaliteli yayın yaptığınız için tebrik etmek istedim. Başarılarınızın devamını dilerim. Ayrıca ana sayfadaki anket çok hoş olmuş :) ‘Vola Boğuz, gene gözümde coruğlaşirsan’. / Halim M. Çilingir


Ramazan ve Teravih

Üç aylar ve mübarek gecelerden sonra, Ramazan ayına kavuştuk.
Toplum olarak Ramazan ayının güzelliklerini yaşamaya çalışıyoruz. Yediğimiz yemeğin, içtiğimiz suyun tadı kadar yaşadığımız günün değeri de başkadır.

Zaman, akıp gidiyor...
Büyüklere özenerek, hevesle tuttuğum yarım günlük "tekne orucu"nu aşıp, ilk kez tam gün oruçlu olduğum Ramazan gününü dün gibi hatırlıyorum.

Açlığa,susuzluğa dayanma gücüm ve oruç tutma başarımdan dolayı hane halkı beni, dakikalarca alkışlamıştı.

Nur yüzlü "nene"min sevap kazanmak niyetiyle gün boyu defalarca beni sırtına alıp gezdirdiğini, rahmetli babamın yüzündeki nuranî huzuru ve mutluluğu asla unutamam!
Tabii, bana ödül olarak verilen rengârenk horoz şekerlerini de...

İftar sofralarında ilâhî emri beklerken duyulan hazzı, terâvih namazlarının coşkusunu, gönüllere verdiği mutluluğu ancak yaşayanlar bilir.

Bilindiği üzere terâvih namazı sünnet-î müekkede olup, yirmi rek'attan ibarettir.
Genelde dört rek'atta bir selâm verilerek kılındığı gibi, iki rek'atta bir selâm verilerek de kılınabilir.

Bugün daha çok Pakistan'da olmak üzere, ülkemizin bazı il ve ilçelerinde de hatimle terâvih namazı kılındığını biliyoruz. Söz gelimi İstanbul'da otuzu aşkın camide hatimle terâvih namazı kılındığını bir yerlerden okumuştum. İmam efendi, terâvih namazını kıldırırken her rek'atta Kur'ân-ı Kerîm' den bir sayfa okumak suretiyle yirmi rek'atta, bir cüzü bitirmiş olur.
Böylece Ramazan boyunca (otuz günde) Kur'ân-ı Kerîm'in bütünü okunarak hatim tamamlanmış olur. Doğrusunu söylemek gerekirse, bir kaç saat sürebilecek olan hatimle terâvih namazını kılmak oldukça zordur. Hatimle terâvih namazını kıldıracak imam efendinin iyi bir ezberinin (güçlü bir hafız) olması; cemaatin de o derece dayanıklı ve sabırlı olması gerekir.

Günümüzde "terâvih namazı" deyince, "jet imam" hikâyeleri gündeme gelir. Terâvih namazının en kısa sürede kılındığı câmi,en gözde câmidir. Kadîm dostlarımdan M.Nevzat Özdemir hoca anlatıyor:

"Yıllar önce bir Ramazan ayının ilk terâvih namazı kılınacaktı. Mahalleden oruç tutan ama namazla pek ilgisi olmayan bir çocukluk arkadaşımı terâvih namazını kılmaya ikna ettim.
Birlikte İmaret Câmisi'ne gittik. Yatsı namazı edâ edildi. Ardından Terâvih namazı başladı. Ben câmide "hatimle terâvih namazı" kılındığını anlamıştım. Çünkü ilk dört rek'kat bir türlü bitmiyordu. Neyse, selâm verildi. Arkadaşım şaşırmış, çok sinirlenmişti. Câmiden kaçacak bir hali vardı.

Onun bu hâlini görünce teselli etmek için: Merak etme, uzun sürmez, biter dedim. Arkadaşım bana bir dirsek vurup sert bir sesle cevap verdi:

Vallahi bu namaz,bayrama kadar biterse çok iyi!..."

Terâvih namazı ile ilgili herkesin bildiğini zannettiğim bir fıkrayı da burada yazmaktan geçemeyeceğim:

Ömründe iki rek'kat bayram namazından başka namaz kılmayan Arnavut kardeşimiz, bir gün köyünden kalkıp şehre iner. Her tarafın cıvıl cıvıl kaynadığını, minarelerden kandillerin pırıl pırıl yandığını görünce hem şaşırır, hem de hoşuna gider. Bunun sebebini araştırır. Kendisine "terâvih namazı kılınıyor" derler.

Heveslenir ve oğluna: "Sen burada birazcık bekle. Ben iki rek'kat namaz kılıp geleyim." der. Meğer girdiği camide hıfzı güçlü hafızlardan biri hatimle terâvih namazı kıldırıyormuş. Arnavut kardeşimiz bakmış ki, namazın biteceği yok!

Bir ara dışarı çıkıp oğluna seslenmiş: "Oğlum, sen boşuna bekleme! Merkebi al, hemen köye git! İmam işi inada bindirdi; ben de sonuna kadar dayanacağım!.."

Sözün lâtifesi bir yana, İ.MANSUR Hz. buyuruyor ki: "Bu aya Ramazan denmesinin sebebi, günâhları yakıp erittiği içindir..." Biz de af ve bağışlanmamız dileği ile;

"Farkımızı hoş görelim,
Fikrimizi hûş görelim,
Haydi, bir güzel düş görelim,
Gel birleşelim, gel güzelleşelim!"

Ve de Ramazana hoş geldin, diyelim... / EMANET


Kibriyâ'nın emriyle şeklini aldı hilâl.
Dün bir başka yükseldi,Lalapaşa'dan ezan!
Can ulemâ beşiği!...Her biri ayrı Bilâl...
Erişti gül zamanı,şifa getirdin Ramazan,
Onbir ayın sultanı,safâ geldin Ramazan!... / Abdulkadir Öğdüm


Bu Çizgi Devam Etmeli

Uzun bir süredir büyük bir keyif ile takip etmiş olduğum sitenize emeği geçen herkesi tebrik ederim, çok başarılı. Gerçekten profesyonel hazırlanıyor, umarım bu çizgide devam edersiniz. / Ali Kemal Durulmuş


Çift Yumurtalı Pide

Her akşam olduğu gibi, Şingah’a doğru yola koyulmadan, kasapların arada çift yumurtalı pide için kuyruğa girdim. Nasıl kuyruk ama... Bi ucu fırının önünde, diğer ucu Saat Kulesinin dibinde. Bekle Allah, bekle. Bekleyenlerin hepsi de çift yumurtalı beklir. Dersen tek yumurta neylerine yetmir. Ula beklemesi dert değilde, şu mübarek ramazan bu küreği devrilesinin dükkanının önünde geçir. Yanarımda abuna yanarım. Ah kürekli ah, ah çift yumurta ah. / Taner Sağlam - Bayburt


Ramazan gurbette çok zor

Antalya Sanayi Sitesi’nde çalışıyorum. İş çıkışı arkadaşımı iftara davet ettim. Koştura koştura eve gittik. Yumurta kırıp, aldığımız iftariyeliklerle müthiş bir sofraydı düşlediğimiz. Tam ocağı yaktık ki, elektrikler gitti. Tüpsüzlük başa bela. Ne yapacağız derken, ezan okunmaya başladı. Tüp yok, mum yok! Gülmeye başladık. Anlayacağınız orucu güle güle açtık. Sonrada açık bir pideci bulup, iftarı orada yaptık. Gurbette yalnız olmak çok zor. Annemin yemeklerini çok özledim. Bayburt’a selamlar. / Turan Yılmaz – Antalya


Bayburtlu komşumuz

Üst komşumuz Hatice teyzeler Bayburtlu. Biz Sinopluyuz. Ramazan geldi mi, Hatice teyzenin Bayburt’a has yemekleri adeta apartmanı sarar. Biz de bu durumdan sonuna kadar faydalanırız. Hatice teyzenin kızı Esra’da, tam bir Bayburt fanatiği. Ne zaman evlerine gitsem internette. Bana mesaj yazmazsan, iftarı unut dedi. Mecbur kaldım anlayacağınız. Ama Bayburt’un yemekleri bir harika. Tadını çıkarın. / Pelin İleri – Bursa


Doğruyu söyle Esra

Annemin yemeklerini öven Esra, aslında bir çok Bayburt yemeğini sevmiyor. İtiraf et Pelin. Güzel değilse, güzel değil, de. / Esra Kulun – Bursa


Bayburt’a erken mi gitsem?

Bayburt Üniversitesi’ne geliyorum bu yıl. Gelmeden biraz internette araştırayım dedim. Bayburt Postası’nı buldum. Daha şimdiden Bayburt’la ilgili bir çok konuyu, yaşamı, ayrıntıları öğrenmeye başladım. Bu arada iftar saatinin Bayburt ile İstanbul arasında neredeyse 1 saat fark olması beni bir hayli şaşırttı. Çünkü akşam 8’e kadar, bu sıcakta beklemek çok zor. Okul başlamadan Ramazan’ı geçirmek için Bayburt’a mı gitsem? Anneme de aynısını söyledim, çok güldü. / Gül Fidanoğlu – İstanbul


Oruç tutmasın!

Bizler bu sitenin yayın editörünün ofis arkadaşlarıyız. Tam 5 gündür çektiğimiz çileyi anlatamam. Sitede yer alan Bayburt Ekspres kampanyasına benzer bir kampanyayı, malum kişi oruç tutmasın diye bizler başlatacağız. Bayramı daha şimdiden çok özledik-)) Bu mesaj panosu iyi oldu. Bizde intikamımızı buradan alırız artık. / Mustafa Ülker ve tüm ofis - İstanbul


İftarı, sahuru, sohbetleri ve lezzetleri… Ramazan ayına ait tüm mesajlarınızı, yorumlarınızı paylaşıyoruz. Ramazan ayına özel ve Ramazan ayında yaşananlara ait paylaşmak istediğiniz her ne varsa… İşte mail adresimiz:  [email protected]
 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.