BAYPROJE, gözlem ve inceleme raporunu açıkladı

BAYPROJE, gözlem ve inceleme raporunu açıkladı. Bayburt'un sosyal ve ekonomik açıdan kalkınmasına yönelik çalışma içerisinde bulunan Bayburt Bilgi Paylaşım ve Proje Üretim Derneği (BAYPROJE), bir rapor yayınladı. Bayburt’un sahip olduğu kültürel ve turistik değerlerden, sosyo-ekonomik sorunlara kadar bir çok konuda neler yapılması gerektiğine yönelik bilgiler içeren rapor BAYPROJE tarafından açıklandı. Tarım, hayvancılık ve sanayi alanında atılması gereken tüm adımları detay bilgilerle ortaya koyan BAYPROJE, raporunda Bayburt’un sosyal ve ekonomik açıdan kalkınmasına yönelik çözümleri bilimsel açıdan ortaya koyuyor.

BAYPROJE, gözlem ve inceleme raporunu açıkladı

Akın Bayrak - Prof. Dr. Rıfat YıldızBAYPROJE, gözlem ve inceleme raporunu açıkladı. Bayburt'un sosyal ve ekonomik açıdan kalkınmasına yönelik çalışma içerisinde bulunan Bayburt Bilgi Paylaşım ve Proje Üretim Derneği (BAYPROJE), bir rapor yayınladı. Bayburt’un sahip olduğu kültürel ve turistik değerlerden, sosyo-ekonomik sorunlara kadar bir çok konuda neler yapılması gerektiğine yönelik bilgiler içeren rapor BAYPROJE tarafından açıklandı. Tarım, hayvancılık ve sanayi alanında atılması gereken tüm adımları detay bilgilerle ortaya koyan BAYPROJE, raporunda Bayburt’un sosyal ve ekonomik açıdan kalkınmasına yönelik çözümleri bilimsel açıdan ortaya koyuyor.


BAYPROJE - Gözlem ve İnceleme Raporu



Takdim

Bayburt Bilgi Paylaşım ve Proje Üretim Derneği (BAYPROJE), kendi ifadesi içinde iki önemli anahtar sözcüğü bulundurmaktadır. Bunlardan birincisi, “bilgi paylaşımı”, diğeri ise, “proje üretimi”dir. Bilgi, çevremizdeki nesnelerin ve olguların algılanması sonucu oluşur ve çeşitli iletişim araçları ile paylaşılabilir. Proje ise, bir problemin çözümüne yönelik oluşturulan; zaman, plan, parasal ve beşeri kaynak gibi unsurlardan oluşan bir eylem paketidir. Bu özelliğinden dolayıdır ki, ister mikro ister makro boyutlu olsun, proje problem çözmek için geliştirilmiş faaliyetler sürecinden oluşur.

İşlevsel açıdan bilgi, doğru karar verebilmenin; doğru karar verebilmek ise, kaynakları verimli kullanabilmenin ve insanlarla işbirliğine gidebilmenin vazgeçilmezidir. Bilginin diğer bir özelliği de teknolojinin kaynağı olmasıdır. Yani bilgi olmadan teknoloji olmuyor. Teknoloji ise, mal ve hizmet üretiminde kullandığımız araçtır, gereçtir, makinedir… Bunlar üretim araçlarıdır. Kendi ürettiği üretim araçlarını kullanan ve satan ülkeler gelişmiş ülkelerdir. Dolayısıyla bu mantık silsilesinden hareketle; ülkelerin refah seviyelerinin, onların üretebildiklerini satabilme yetenekleriyle doğrudan ilişkili olduğunu ve bunun başat faktörünün ise bilgi olduğunu görüyoruz.  

Sevgi misali, bilgi de paylaşıldıkça çoğalır. Bu nedenledir ki, bilgi dağarcığını geliştirmek isteyen insanlar; diğer insanların yazdıklarını okurlar, diğer insanlarla karşılıklı konuşurlar, doğadaki varlıkları gözlerler-incelerler,  atalarının bıraktıkları kültürel ve fiziki değerleri anlayarak faydalanmaya çalışırlar. Bu anlatılanların adı öğrenmektir. Öğrenmenin sonu olmadığı, sınırsız olduğu da bilinen diğer bir gerçektir. Bu gerçeği biz insanlara daha iyi anlatabilmek için, öğrenmeyi öğreten eğitim bilimi “hayat boyu öğrenme” kavramını geliştirmiştir.  Bizlerin sürekli öğrenerek hayatımızı güzelleştirebileceğimizi, zenginleştirebileceğimizi ve daha anlamlı hale getirebileceğimizi buradan anlıyoruz. Böylece de “bugünümüz daha iyi olacak ve dünümüze eşit olmayacaktır.” Bunun diğer bir anlamı, bizler her geçen gün kendimize ve çevremize daha çok faydalı olma gayretini göstermek sorumluluğunu taşıyoruz demektir. Öğrenilenlerin belli bir zaman, kaynak ve çalışma programıyla ancak uygulamaya dökülerek faydaya dönüştürülebileceği gerçeği ise, projelendirmenin gerekli olduğunu bizlere göstermektedir.

İşte yukarıdaki tanımlar ve gerçekler karşısında duyduğumuz sorumluluk bilinci, BAYPROJE’nin doğuş nedenidir. Sorumluluğumuzu yerine getirme sürecinde, BAYPROJE düşüncemizi önce elektronik ortamda yazışarak, sonra da Ankara, İstanbul, İzmir, Konya ve Erzurum’daki ulaşabildiğimiz hemşerilerimizi ziyaret ederek, onlarla düşüncelerimizi paylaşarak, aldığımız yapıcı eleştirileri ve önerileri kayıt ettik. Söz konusu gözlem sürecini Bayburt’a yaptığımız 5 günlük inceleme ve istişare çalışmalarımızla yürüttük. İnceleme kapsamında, Bayburt şehir merkezindeki ve bazı köylerindeki işletmeleri zamanımız elverdiği ölçüde gezerek, yetkililer ile görüşerek, işletmelerinin sorunlarını not ettik. Öte yandan, BAYPROJE konusunda önceden yazıştığımız, tasarılarımızı paylaştığımız hemşerilerimizle Bayburt’ta iki toplantı yaptık. BAYPROJE projemizi sunduk, anlamlı ve yapıcı eleştiriler aldık. Böylece hareketimizi sağlam ve fiili gözlemlere dayanarak yürütmeye çalıştık.

Ankara, İstanbul, İzmir, Konya, Erzurum ve Bayburt toplantılarını “toplantı tutanaklarıyla” kayıt altına aldık ve onları ayrı ayrı elektronik ortamda sizlere gönderdik. Bayburt seyahatimizi, BAYPROJE’nin esas problem alanını oluşturması nedeniyle, biraz kapsamlı ve 5 günlük bir inceleme ile elinizdeki bu raporla özetlemeye çalıştık.

Bu kısa rapor ile genel anlamda Bayburt’un, özel anlamda ise Bayburt’un öncü sektörlerinden seçilmiş birkaç işletmenin, ana sorunlarını yetkililerle yüz yüze görüşerek tespit etmeye çalıştık. Ancak her bir problemin ayrıntılı bir şekilde ve geniş zaman içinde ele alınması gerektiğinin bilincindeyiz. Bundan dolayıdır ki, üniversitelerde Bayburt’un ekonomik, sosyal, kültürel ve sanatsal problemlerini ele alan yüksek lisans ve doktora tezlerini parasal olarak ödüllendirme projemizi de hemen uygulamaya koyduk. Bayburt’un öncü sektörlerinin ulusal ve uluslar arası rekabet yeteneklerinin geliştirilmesini amaçlayan, “Bayburt Yenilik (İnovasyon) Merkezi” kurulması yönünde güç birliği oluşturma çalışmalarımızı da başlatmış bulunmaktayız. Sabırla, azimle, kamu ve özel sektör kurum ve kuruluşlarıyla, üniversiteyle ve STK’larla işbirliği içinde çalışmak bizim şiarımızdır.

Bayburt’a hizmet etme heyecanı, bilgisi ve zamanı olan, paylaşmayı seven ve faydasına inanan, üretmekten haz duyan, kıymetli hemşerilerimizi, BAYPROJE içinde çalışma grubu oluşturmaya veya mevcut çalışma gruplarına katılmaya davet ediyoruz.

Sevgi, saygı ve muhabbetlerimizle…  

GİRİŞ



Bayburt Üniversitesi’nin düzenlediği toplantı vesilesiyle, 28.Mayıs.2011 tarihinde Kayseri’den başlayıp, Erzurum Atatürk Üniversitesinde yaptığımız BAYPROJE tanıtım toplantısını müteakip, 29.Mayıs.2011 sabahı KOP Şehitlerini ziyaret ederek Bayburt gezimize başladık.

Kayseri’den Prof.Dr. Rıfat Yıldız ve Akın Bayrak olarak başladığımız bu inceleme gezisine, daha sonra yine Kayseri’den Şeref Türker, İzmir’den işadamı Hüsnü Kemal Özkan, Konya’dan Prof.Dr. Hamdi Şükür Kılıç, Prof.Dr. Bedrettin Mercimek ve İstanbul’dan Feridun Hacıhasanzade de yer yer iştirak ettiler.

Önce, izlenimlerimizi tarih sırasına göre aktarmayı düşündük, ancak konu bütünlüğünün bozulacağı endişesi ile, konu başlıklarına göre anlatımı daha uygun bulduk.

Burada anlatılanlar, Bayburt’la ilgili okuduklarımız, duyduklarımız, tartıştıklarımız, eskiden beri bildiklerimizin; bu gün, olay yerinde yani Bayburt’ta ne durumda olduğunu tespit etmek, varsa sorunlara birlikte nasıl çözüm bulunacağı hususunda bir imkan yaratmak amacını taşımaktadır.

Bunu yaparken, kişi ve kurumları tenkit ederek işin içinden çıkma kolaycılığına kaçmadan, görebildiğimiz sorunları, eksiklikleri, potansiyelleri ve imkanları ortaya koyarak, Bayburt’a hizmet edenlere yardımcı olmanın, Bayburt’u hızlı bir biçimde büyütmenin yollarını bulmaya çalışacağız.

Kısa süre içinde, olabildiğince hızlı ve programlı gezerek amacımıza ulaşmaya çalıştık. Ancak takdir edileceği gibi, bu kadar kısa sürede tüm konu başlıkları ile ilgili gözlem yapmak ve önerilerde bulunmak mümkün değildir. Ayrıca, her konunun uzmanı olmadığımıza göre, sorunları genel bilgi ve oldukça uzun olan tecrübemizle değerlendirdiğimizi belirtmek durumundayız.

Beklentimiz; bu seyahat notlarını okuyan her Bayburtlu, Bayburt sevdalısı, ya da konuya ilgi duyan herkesin, anlatılanları düşünmesi, tartışması, katkılarını ve çözümlerini bizlere (BAYPROJE’ye) ileterek, bu hareketin içinde aktif rol almasıdır.

Ulaşamadığımız konuların bize hatırlatılmasını, o konularda gözlem ve tespitleri olanların bizlere yazmasını, diğer hemşerilerimizle paylaşmasını da bekliyoruz.

Umarız, BAYPROJE(Bayburt Bilgi Paylaşım ve Proje Üretim Derneği)’ nin yapılanmakta olduğu şu günlerde, bu çalışma iyi bir başlangıç zemini oluşturur.

1. TURİZM ve TANITIM



-  Kop Şehitliği: Bilindiği gibi, Kop savunması harp tarihimizde önemli bir yere sahiptir. Mareşal Fevzi Çakmak tarafından “İkinci Plevne” olarak isimlendirilen bu görkemli savunmayı, gençlerimize, çocuklarımıza iyi öğretmeliyiz. Erzurum toplantımızda değerli hemşerimiz, Kur. Alb. Mükerrem Yılmaz’ın önerdiği gibi, Kop Savunması Bayburt’un tarih turizminde önemli bir gücü ve tanıtım aracı olmalıdır. Kop dağının zirvesinde inşa edilmiş olan şehitliği ve civardaki savunma mevzilerini, her yıl savunmanın yıldönümü olan bir tarihte, Bayburt’tan ve Bayburt dışındaki şehirlerden gelen Bayburtlu gençlerle ziyaret etmeli, bu önemli kahramanlık destanının çocuklarımıza ve gençlerimize iyice öğretilmesini sağlamalıyız.Tespit edilen kutlama günü etkinliklerinin, ulusal basın/yayın organlarında geniş yer bulması için, konu ile ilgili olan tüm kişi ve kuruluşlar yoğun çaba göstermelidir. Bu arada şehitliğin ağaçlandırılması ( yeşillendirilmesi) için, biraz daha çaba harcanması gerektiğini düşünüyoruz.


-  Kop Dağı Kayak Merkezi
: Kop dağı inişinde, Bayburt’a 40km. kadar mesafede tesis edilmiş olan bu kayak merkezi, 1300mt. uzunluğunda bir piste, bu piste servis veren teleskiye ve 110 yataklı bir kayak evine sahiptir. Kış şartları dolayısıyla, kayak sezonunun uzun olması önemli bir avantaj olarak öne çıkarılmalı, Kop kayak merkezi bu  yönüyle, özellikle yakın çevreye ve dışarıdaki Bayburtlulara tanıtılmalıdır.
   

-  Bayburt Kalesi:
Tarihin çok eski dönemlerinden günümüze ulaşmış, kale mimarisi açısından nadir özelliklere sahip, Bayburt şehri ile özdeşleşmiş ve Dede Korkut hikayelerinde yer alan bu kalenin, turizm açısından iyi değerlendirilmesi elzemdir. Kazı çalışmalarının hızlandırılarak, tarihi zenginliğin ortaya çıkarılması ve cazibenin daha da artırılması için, ilgili kuruluşlar nezdinde girişimde bulunulmalı, yerel yöneticilere yardımcı ve destek olunmalıdır. Ayrıca, mevcut diğer kale, cami, kümbet, türbe, medrese ve hamamların tanıtımı bir bütünlük içinde yapılmalıdır. Bu konuda yapılmış çok olumlu çalışmalardan aşağıda bahsedilecektir.


-  Doğal Kaynaklar:
Bayburt’un, Yayla, Akarsu, Mağara, Göl ve Göletler açısından önemli zenginliğe sahip olduğu görülmektedir. Ayrıca, çok çeşitli bitki ve hayvan türlerine de  sahip olduğu bilinmektedir. Aslında; toprak, su ve havası henüz bakir olan bu coğrafyada doğal zenginliğin olması da tabiidir. Önemli olan, bu kaynakların iyi değerlendirilmesini, ekonomik büyümede etkin kullanılmasını sağlayacak yol ve yöntemleri bulabilmemizdir.


-  Dede Korkut
: Bilindiği gibi, Dede Korkut hikayeleri, Türk edebiyatında çok önemli bir yere sahiptir ve bu hikayelerin en az üç tanesinde Bayburt’tan sıkça bahsedilmektedir. Bu sebeple, Bayburtlu için Dede Korkut kendinden biri sayılır. Onun içindir ki yıllardan beri, Bayburt’ta Dede Korkut Şenlikleri düzenleniyor, Sempozyumlar yapılıyor. Bu önemli tarihi mirasa iyi sahip çıkmamız gerekiyor. Her yıl daha büyük bir katılımla ve Ankara toplantımızda bir arkadaşımızın ısrarla belirttiği gibi, “mutlaka uluslararası” boyutta düzenlemeliyiz. Bu şenliklere diğer illerdeki Bayburtlular tarafından  katılımın artırılması için, Bayburt derneklerinin etkin olması zorunludur. Bu şenlikler bir yandan şehre ekonomik hareketlilik getirirken, öte yandan da Bayburt’un tanıtımına önemli katkı sağlayacaktır.


-  Baksı Müzesi: Bayburt’a 45km mesafede, Bayraktar(Baksı) köyünde Prof.Dr.Hüsamettin Koçan tarafından, düşünülmüş ve gerçekleştirilmiş bu eser için söylenecek çokşey var. Çoruh vadisine hâkim bir tepe üstüne inşa edilmiş tesis; Sergi salonu, Konferans salonu, Kütüphane, Konuk evi ve Atölyelerden oluşuyor. Yerel el sanatlarının, yöresel eski alet/edevatın, modern sanatın ve doğal güzelliklerin bir arada sergilendiği bu atmosferde, Sayın Koçan tarafından ağırlandık, üç saat kadar süren bu ziyaretten çok etkilendiğimizi belirtmeliyiz. Başarılan iş, her türlü takdirin üstündedir. “Baksı Müzesi Halk Sanatları Araştırma ve Uygulama Merkezi” olarak isimlendirilen bu tesisin, Bayburtlularca ziyaret edilerek iyi tanınması, sahiplenilmesi, ulusal ve uluslararası düzeyde tanıtılmasına her Bayburtlunun katkıda bulunması, önemli bir görev olmalıdır. Öte yandan, bu merkezin zenginleştirilmesi ve geleceğinin güvence altına alınması konusunda da gereken destek verilmelidir. Halen, ziyaretçileri müzeye ulaştıran karayolunun öncelikle iyileştirilmesi gerektiğini de kaydetmeliyiz.


-  Tanıtım:
Bayburt’un tanıtımı konusunda önemli eksikliklerimiz olduğunu düşünüyoruz. Öncelikle, diğer şehirlerde yaşayan Bayburtluları ve çocuklarını Bayburt’la ilgili yeni bilgilerle donatmalıyız. Yani, önce Bayburt’u bizler tanıyacağız, çocuklarımız ve torunlarımıza tanıtacağız. Bayburt’un güçlü ve zayıf yönlerini, güzelliklerini ve eksikliklerini, abartıya kaçmadan, doğru tespit edip; çözüm üretebilecek, katkı sağlayabilecek kişilere sunmalıyız.

Öte yandan, “Bayproje” Bayburt toplantımızda Ümit Kondolot’un önemle üzerinde durduğu gibi, “Bayburt Tanıtım Broşürü”nün bir an önce hazırlanmasının çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu tanıtım broşürünü, yerel yöneticilerin bir an önce hazırlatması önemlidir.

Bu arada yeri gelmişken, tanıtım için yapılmış iki önemli çalışmadan bahsetmeliyiz. Bunlardan biri, Feridun Hacıhasanzade’ nin kendi çabalarıyla hazırladığı ve 2007 de birinci baskısı yapılmış olan “Her Yönüyle Her Köyüyle BAYBURT” adlı eser. Bu eseri, birkaç düzeltilmesi gereken hata dışında, gerçekten Bayburt için yapılmış önemli bir çalışma olarak görüyoruz. Bayburt’la ilgili önemli bilgiler ve her yerinden çok güzel resimler içeren bu eserin, belirli dönemlerde yenilenerek basılmasının çok yararlı olacağına inanıyoruz. Tabii bu yenileme çalışması için gerekli maddi ve manevi destek de verilmelidir.

Tanıtım için yapılmış ikinci önemli çalışma ise; BEKDER (Bayburt Bilim Eğitim ve Kültür Derneği) nin, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile ortak, KUDAKA(Kuzey Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı) nın finansman desteği ile hazırladığı ve Mart/2011 de basılan ”Kültürün Kale Kenti BAYBURT” adlı eserdir. Bayburt’un “İl Turizm Envanteri”ni çıkaran bu eser, Bayburt’un turizm açısından önemini, kültür altyapısına ait bilgileri, güzel fotoğraf ve anlatımlarla veriyor.

Bayburt’un tanıtımını öncelikle kendimize yapmalıyız. Acaba yukarıda bahsettiğimiz iki eseri, 200’e yakın sayıda olduğu söylenen Bayburt Derneklerinin kitaplıklarına  sokabilir miyiz? Hatta bu yazıyı okuyup konu ile ilgilenen her Bayburtlunun bu iki eseri okumalarını ve çevrelerine Bayburt’u görsel olarak tanıtmalarını sağlayabilir miyiz? Öte yandan Bayburt’la ilgili tüm yazılı eserlerin bir dökümünü yaparak, Bayburtlulara ulaştırabilir miyiz? Bu ve benzeri soruları kendimize sıkça sorup, tanıtımla ilgili yeni fikirler oluşturmamız gerektiğini düşünüyoruz.

2. ULAŞIM ve HABERLEŞME



Seyahat boyunca gerek şehirlerarası, gerekse köy yollarının genel olarak iyi durumda olduğu gözlemlenmiştir. Ancak, köy yollarının bazı kesimlerinde bozukluklar ve asfalt olmayan kesimler mevcuttur. Özellikle, mevcut ve potansiyel tarım/hayvancılık işletmelerinin yakınındaki, stabilize yolların asfaltlanması, bozuklukların giderilmesi, sık kullanılıyor olmaları ve ürüne zarar verme endişesi ile, önemlidir. Aynı şekilde, Baskı müzesine giden yolun da öncelikle ıslahı gerekir. Bu yolun, Bayburt’un tanıtımı için çok şey beklediğimiz müzeye rahat ulaşım açısından, elzem olduğunu kaydetmeliyiz.

Araklı yolunun (tünelinin), Bayburt ekonomisine canlılık ve güç vereceği anlaşılmaktadır. Bu yol Karadeniz’e bağlantıyı kısaltmakta, Bayburt’tan denize bir saat gibi kısa zamanda ulaşılmasını temin etmektedir. Karadeniz’in hareketli ekonomisi ile Bayburt’un doğal kaynak potansiyeli ve üretim imkanları buluşmaktadır. Bu ise Bayburt’un büyümesine önemli katkı sağlayacaktır.

Trabzon-Erzincan demiryolunun Bayburt’tan geçmesi konusu da Bayburt’un geleceği için büyük öneme sahiptir. Bu konuda gerekli girişimlerde bulunarak, hattın Bayburt’tan geçmesinin rasyonel avantajlarını ve daha rantabl olduğunu iyi izah etmeli, fikir ve eylem birliği içinde konuyu güçlü savunmalıyız.

Kop tüneli ile ilgili gelişmelerin olumlu yolda olduğu ifade edilmiştir, bu da Bayburt ekonomisi ve sosyal yaşamı için önemli bir avantaj olacaktır.

Haberleşme ile ilgili küçük fakat önemli bir ayrıntı üstünde durmak istiyoruz. Bir çok köyde, cep telefonu ile sağlıklı iletişim kurmak mümkün olmamaktadır. Bu coğrafyaya yatırım yapan veya yapmak isteyenler açısından bu sorunun ne büyük bir dezavantaj olduğunu izah etmeye gerek olmadığı kanısındayız. Haberleşmenin aksadığı yerde yatırım ve üretimin sağlıklı yürümeyeceği ve sırf bu sebeple yatırım yeri kararını değiştirenler olacağı unutulmamalıdır. Yatırım yapmış olanların çekmekte olduğu sıkıntıyı da düşünmek gerekir. Sorun,görüştüğümüz mahalli yetkililere anlatılmış olmakla birlikte, çözüm için daha çok sivil inisiyatifin etkili olacağı, dolayısıyla özel haberleşme şirketlerine baskı yapılması gerektiği anlaşılmaktadır.


 

3. TARIM ve HAYVANCILIK



-  Tatlı Su Balıkçılığı:
Seyahat öncesi alabalık üretimi için, Bayburt’un uygun şartlara sahip olduğunu düşünüyorduk ve bu nedenle konuyu Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesindeki tesisleri ziyaret ederek araştırmış, önemli bilgiler almıştık. Kop dağı inişinden itibaren, Çoruh vadisinde dört alabalık tesisine uğradık neler yapıldığını gördük, daha sonra mevcut göletlerin ve Demirözü barajının durumunu inceledik. Kanaatimizce Bayburt’ta verimli bir biçimde alabalık üreticiliği yapılabilir. Gördüğümüz dört tesis de teknik açıdan yetersiz, ekonomik açıdan adeta amaçsız ve hedefsizdi. Daha sonra, Gökçedere göletinde yapılan “Kafes alabalıkçılığı”nın da ölçek olarak küçük ve ekonomik açıdan tatminkâr olmayan bir uğraş olduğunu gördük. Ancak, bu yatırım başlangıç olarak cesur ve örnek bir teşebbüs olarak değerlendirilmek gerekir.

Gerek akarsuda havuz balıkçılığı, gerekse baraj, göl ve göletlerde yapılan kafes balıkçılığı açısından Bayburt’ta önemli bir potansiyel olduğu, başta Demirözü barajı olmak üzere, mevcut göletlerden en az 5-6’sında kafes balıkçılığının, Çoruh ve kollarının birçok noktasında ise havuz balıkçılığının verimli bir şekilde yapılabilmesi mümkün görünmektedir. Bu potansiyelin iyi kullanılması için, alabalıkçılığı ekonomik ölçekte yapmak isteyen yatırımcılarımıza, destek olmalıyız, olabiliriz.

Kayseri/ Pınarbaşı’nda kurulu büyük bir alabalık tesisinde halen 6.500Ton/yıl alabalık üretilmektedir. Bunu kısa sürede 22.500Ton/yıla çıkarmayı planlamış bulunuyorlar. Üretim, büyük bir akarsu havuzları işletmesiyle, çevredeki baraj ve göletlere kurulmuş kafes işletmelerinde yapılmaktadır. Üretilen alabalığın yılda yaklaşık 4.500 tonu ihraç edilmektedir. Bu tesisin yakın çevresinde başkaca alabalık tesisleri de kurulmuş, böylece yöre adeta alabalık üretim bölgesi haline gelmiştir. Aynı yerde günde 20 ton kapasiteli alabalık işleme tesisi mevcuttur. Bu tesiste temizlenip dondurulan ya da tütsülenip dondurulan ve ambalajlanan alabalıkların tümü, yurt dışına ihraç edilmektedir.

Nisan ayı içinde görüştüğümüz, gerek alabalık üretim tesisinin gerekse işleme tesisinin yetkilileri, her konuda bizlere yardımcı olabileceklerini, Bayburt’ta üretilecek alabalıkların tümünü alabileceklerini samimiyetle belirttiler. Halen balık işleme tesisine, Malatya ve Elazığ’dan bol miktarda balık gelmekte olduğunu da ilave ettiler. Dolayısı ile alabalık üretme ve pazarlama konusunda destek ve yardım alabileceğimiz önemli bir şirketler grubu mevcuttur

Bayburt’ta alabalık üretiminin ciddi olarak ele alınması, potansiyelin incelenip, ciddi yatırımların oluşturulması gerekmektedir.


-  Arıcılık:
Bayburt’un arıcılık için uygun bir coğrafi konuma sahip olduğunu, mera ve yaylaları ile buralardaki bitki örtüsünün, kaliteli bal üretimi için iyi bir altyapı oluşturduğunu biliyoruz. Bu seyahatimiz sırasında birçok köyün uygun kesimlerinde arıcılık yapıldığını da gördük.

Bal üretiminde, belirli kalite standartlarının eksiksiz uygulanması, bal üreticilerinin kendi aralarında organize olmalarının temini, teknik bilgi, laboratuar, ambalaj, pazarlama, marka oluşturma konularında yardım ve destek verilmesinin gerekli olduğu da anlaşılmaktadır.


-  Et Sığırcılığı:
Arazisinin %49’u mera ve yayla olan Bayburt’ta, meraya dayalı et sığırcılığı için uygun altyapı olduğu görülmektedir. Mera hayvancılığı modeli, Bayburt köylerinin geniş mera ve çayırlara sahip olanlarında verimli bir biçimde uygulanabilir. Yılın 5–6 ayı merada, geriye kalan 6-7 aylık dilimde ise, stoklanmış mera (çayır) otları ve destekleyici yemlerle beslenen hayvanlar, normal besi ahırcılığına göre daha ucuz maliyetle yetiştirilebilmektedir. Ayrıca mera hayvancılığı ile yetiştirilen sığırların etinin de, normal besi sığırlarına göre %5–10 daha yüksek fiyata satılabildiği ifade edilmektedir.

Mayıs ayı başında, Kayseri/Develi’de kurulu bulunan ve Türkiye’nin en büyük hayvancılık işletmesi (20.000 et ve süt hayvanı mevcut) olduğu söylenen Saray Çiftliğini yeniden ziyaret ettik, Şirketin Genel Koordinatörü ile üç saat kadar görüştük bize önerilerini ve deneyimlerini aktardı. Kendi tesislerini ve yakın çevrede onların desteklediği tesisleri gezdirdi. Bizler için çok yararlı olan bu görüşmeler sırasında, Bayburt’un mera sığırcılığı açısından potansiyeli gündeme geldi ve uygulama yöntemleri hakkında önemli bilgiler aldık.

Dolayısıyla, Bayburt seyahatimiz sırasında konuyu yerinde gözlemledik, sığır besiciliği yapan birkaç tesis gördük. Ancak, bu çalışmaların yeteri kadar verimli ve tarife uygun olmadıkları anlaşılmaktadır.

Meraya dayalı et sığırcılığının, Bayburt için çok önemli bir potansiyel olduğunu düşünüyoruz. Konunun ilgilileriyle, uzmanlarının bu potansiyelin yeterince kullanılması için  tartışması ve fikir üretmesini bekliyoruz.  


-  Süt Sığırcılığı: Bayburt’ta süt hayvancılığı konusunda bir hareketlenme olduğu görülüyor. Bu işi modern ve verimli bir biçimde yürütmek amacı ile kurulmuş ve kurulmakta olan 3-4 tesisi ziyaret ettik. Önümüzdeki dönemde 2–3 tesis daha kurulacağı belirtildi. Kurulmuş olan tesislere öncü olan “Kardelen Et ve Süt Ürünleri İşletmesi” nin çalışmalarını bilinçli bir biçimde sürdürdüğünü ve büyüme istikametinde teşebbüste bulunduğunu, memnuniyetle gözlemledik. Bu işletmenin bölgede öncü ve önder görevini hakkıyla yerine getirmesi beklenmektedir.

Yukarıda bahsettiğimiz “Saray Çiftliği” ( ki bu şirketin et ve süt üretim tesislerini Kardelen Ortakları ile birlikte Şubat/2011 de gezmiştik), gerçekten Develi ve çevresinde et ve süt hayvancılığında önder rolünü çok iyi oynamış; kurulmuş ve kurulacak hayvancılık işletmelerine önemli katkılarda bulunarak, bölgenin önemli bir hayvancılık merkezi olmasını sağlamıştır.

Bayburt’ta kurulmuş ve kısa sürede kurularak üretime geçecek süt hayvancılığı işletmelerinin, günlük süt üretim miktarı önümüzdeki bir yıl içinde yaklaşık 25 ton/gün olacaktır.2-3 yıl içinde ise 50ton/gün olabilir. Aslında bu rakam Bayburt için büyük olmamakla birlikte, başlangıç olarak iyi sayılmak gerekir. Bayburt’un bir bu kadar daha süt üretmesi, bunu üretecek tesisleri bir an önce kurması gerekiyor. Halen bu tesislerin dışında yapılan süt hayvancılığı ve süt üretimi bilinçli olmayıp, ekonomik verimlilik ve kazanç ölçülerine bakılmaksızın devam ettirilmekte, adeta ne çıkarsa odur anlayışı ve kaderciliği ile yürütülmektedir.

Kurulmuş olan modern süt üretim işletmeleri ise, “Kısa vadeli tarım ve hayvancılık politikalarından”, “Bürokratik işlemlerden”, “Ziraat Bankasının kredilendirme işlemlerindeki katı tutumundan”, “Yetişkin personel noksanından”,”Kesif yem maliyetinin yüksekliğinden”, ve “Şap hastalığı riskinden” şikâyetçidir, bunların giderilmesini beklemektedirler.

Kurulmuş ve kurulacak bu tip işletmeler yanında, aile ekonomisi şeklinde tesis edilecek 20-30 süt ineği besleme ve bunun ürünlerini en iyi şekilde değerlendirme sisteminin bir şekilde hayata geçirilmesi, çok önemli bir model olarak yaygınlaştırılmalıdır. Köylünün kendi arazisinin ürünü ile kaba yem işini halledeceği, kendi aile fertleri ile işletmesini yöneteceği, sütünü büyük işletmelerin kalitesinde üretebileceği ve üretilen sütü de organize olarak pazarlayabileceği (halen köylü ürettiği sütü, organize olmadığı için, büyük işletmelerin satış fiyatının%20 eksiğine satabiliyor)  sistemleri kurabilmeliyiz.

Halen hayvancılık için uygulamaya konmuş, değişik teşvikler var olmakla birlikte; bilgi eksikliği, girişim cesaretsizliği, kredilendirme prosedüründeki terslikler ve ürünün pazarlanmasındaki riskler dolayısıyla, geçimini hayvancılık ve tarımla sürdürmek durumunda olan köylü yatırım yapamamakta, eski üretim metotları ve imkânları ile hayvancılık yapmaya çalışmaktadır.

Göçü önleyecek, topyekûn üretimi sağlayacak ve kırsal kesimin cazibesini artıracak olan; tarım ve hayvancılıkla iştigal etmekte olan kesimin ürettiği katma değeri artırmaktır.

Çiftçinin kredilendirilmesinde ciddi aksaklıklar yaşanmakta; proje iyi olsa dahi, teminat konusu çitçi için büyük sorun olmaktadır. Köyde yaşamakta olan ve neyi varsa köyde olan bir kişiden, teminat olarak “Şehirde gayrimenkul ipoteği” vermesi ve “Devlet memuru kefil” getirmesini istemek, ancak “trajikomik” olarak nitelendirilebilir. Ziraat Bankası Genel Müdürlüğünün bu soruna acil çözüm bulması zorunludur.

Bizim aklımıza gelen, “kurulacak işletmenin ya da yapılacak yatırımın inşaat, makine ve hayvanları ile birlikte rehin edilmesi” ve ayrıca “köydeki arazi ve emlakin ipotek edilmesi” dir. Bunun üstüne kefil gerekiyorsa, çiftçiler birbirine kefil edilerek, olabildiğince güvence temin edilmiş olur. Sonuçta kredi veren kurumun da bir miktar risk alması zorunludur.

Aksi takdirde, tarım ve hayvancılık için öngörülen tüm teşvik ve imkânlardan, gerçek çiftçi değil, şehirde mal varlığı, sermaye birikimi olan kişi ve kuruluşlar yararlanmış olacaktır. Bu tersliğe hep birlikte çözüm üretilmelidir.


-  Koyunculuk: Bayburt’un köylerinde koyun üreticiliğinin, adeta yok olma noktasına geldiği görülmektedir. Halbuki, 30–40 yıl önce bu köylerde yaygın biçimde koyun üretildiğini ve koyunculuğun önemli bir geçim kaynağı olduğunu hepimiz biliyoruz.

Günümüzde koyunculuğu verimli bir biçimde yapabilmek için, organize olmak,“Koyunculuk İşletmeleri” şeklinde örgütlenmek ve birlikte hareket etmek gerektiği anlaşılıyor. Çok ortaklı şirket ya da kooperatif şeklinde örgütlenmek, sorunun çözümünde önemli bir araç olabilir.

Türkiye genelinde yetersiz olan koyun eti, sütü, yünü ve kuzusu üretiminde Bayburt’un önemli bir üretim merkezi haline getirilebileceğini düşünüyoruz.


-  Saanen Keçisi: Son yıllarda ülkemizde çok konuşulan, “Saanen Keçisi Yetiştiriciliği”ni, Y.Zir. Müh. Cengiz Ocaklı uzun zamandır Bayburt için ısrarla öneriyor. Tabiat şartlarına uygunluğu, hızlı çoğalması, süt veriminin yüksek olması ve sütünün taşıdığı özellikler dolayısıyla Saanen Keçi üretmek cazip görünüyor.

Keçi sütünün fiyatı, halen inek sütü fiyatının iki katı seviyesindedir. Keçi sütünden mamul ürünler sağlık açısından daha yararlı kabul edilmekte ve daha yüksek fiyattan alıcı bulmaktadır. Saanen keçisi hızlı ürediğinden, yatırım süratli büyümekte, hem de yavruları satarak önemli ekonomik kazanç sağlanabilmektedir. Bu konuyu da hayvancılık için, ciddi düşünülmesi ve geliştirilmesi gereken bir alternatif olarak kaydediyoruz.


-  Kanatlı Hayvan Yetiştiriciliği: Bu konuda da Bayburt’ta ciddi bir teşebbüs gözlemlenmemiştir. Tavuk yetiştirilmesi ile ilgili olarak, bu işi Kayseri’de büyük ölçekte yapan(350.000 yumurta/gün) şirketlerin yetkilileri ile yaptığımız görüşmelerde; Bayburt için küçük işletmelerin tavsiye edilebileceği, bunun da “Aile İşletmesi” biçiminde örgütlenmesinin uygun olacağı belirtilmiştir. Öyle ki,  kurulacak 10.000 tavukluk kümeslerin her işi, aile fertleri tarafından yapılacak ve ürünleri yakın çevreye pazarlanacaktır.

Ankara toplantısında temas edilen,”Kaz ve Kaz tüyü” üretimi konusunun da Bayburt için cazip olacağını düşünüyoruz. Bildiğimiz kadarıyla, Avrupa ülkelerinde Kaz tüyü, yorgan ve yastık üretiminde kıymetli bir malzeme olarak kullanılmaktadır. Bu tür girişimlerin de dikkatle takip edilmesi, yardım, destek ve cesaret verilmesi zorunludur.


-  Bitkisel Üretim:
Bayburt’ta ekilmeyen tarım alanlarının %30lar seviyesinde olduğunu, yazılı kaynaklardan biliyorduk. Ancak, gezimiz sırasında tarımla iştigal eden hemşerilerimizle yaptığımız görüşmelerde, bunun %50 seviyesinde olduğu ifade edildi. Yani mevcut tarım arazisinin hemen yarısının ekilmediği belirtiliyordu. Bu tespit, tabii çok düşündürücüdür.

Yalnız şunu da belirtmeliyiz ki, Bayburt’ta sulu tarımı artırmak maksadıyla, Sayın Valinin önderliğinde yürütülen gölet yapım çalışmaları takdire şayandır. Son yıllarda Bayburt’ta sulama göletleri sayısının hızla arttığını ve bunun önümüzdeki yıl devreye gireceği belirtilen Demirözü barajı ile birlikte, tarıma önemli katkılar sağlayacağını not etmek gerekir.

Öte yandan; Bayburt’ta hayvancılığın gelişmesi, yem bitkileri üretimini doğal olarak artıracaktır. Özellikle; Yonca, Çayırotu, Buğday, Arpa, Korunga, Fiğ ve Mısır gibi yem bitkilerine talep’in artacağı, bununda üretimi ciddi biçimde artıracağı beklenebilir. Özellikle süt üretiminde önemli bir besin olan Yonca’nın kaliteli tohumla ve “üç biçim” yapılabilecek sulu kesimlere ekilmesi önemli görülmektedir. Kaldı ki, Develi de görüştüğümüz Saray Çiftliği yetkilileri, her yıl 2000 ton yonca tüketildiğini, bunun 1000 tonunu diğer illerden aldıklarını, Bayburt’tan da ciddi miktarda alabileceklerini beyan ettiler.

Köylerde, tarımla iştigal edenlerin her çeşit tarım alet ve edevatına sahip oldukları gözlenmiştir. Hatta bu alet ve edevatın, kapasitelerinin çok altında kullanıldığı, yeterince yararlanılmadığı da anlaşılmaktadır. Çiftçinin, elindeki ekipmanı doğru bitkide, verimli bir biçimde kullanmasıyla, yörede yem bitkilerinin verimli bir şekilde üretilmesi ve karlı bir şekilde pazarlanması mümkün görünmektedir.

Bunun için de, üreticinin teşviklerini bilinçli ve eksiksiz bir biçimde almasına yardımcı olacak sistemlerin, kamu yönetimleri, ilgili kurumlarca hızlı işletilmesi gerekir.  Çiftçinin zamanında kredilendirilmesi ve teminat konusunda mantık dışı şartların ivedilikle ortadan kaldırılması elzemdir.


-  Sera ve Meyvecilik:
Seyahatimiz sırasında bazı köylerde seracılık yapıldığını gözlemledik. Büyük boyutlu ve fazla iddialı olmadıkları görülen bu çalışmaların, havanın çok soğuk olmadığı dönemlerde yapıldığı anlaşılmaktadır. Her şeye rağmen, seracılığın Bayburt’un belirli kesimlerinde ekonomik olarak yapılabileceğini, yakın çevre için sebze üretiminin sağlanabileceğini düşünüyoruz.

Bu konuda daha iddialı olabilmek için, kış aylarında düşük maliyetle (mümkünse sıfır) ısıtma imkânları sağlanmalıdır. Yörede hayvancılık işletmelerinin sayısının artması ile bu işletmelerde Biyogaz üretilmesi ve hemen yakınında kurulacak seraların bu enerji ile ısıtılması da, üstünde çalışılabilir düşüncelerdir.

Bayburt’ta meyvecilik konusunda da bazı çalışmalar yapıldığını biliyoruz. Bayburt’un iklim koşullarına en uygun meyve cinslerinin tespiti ve bu cinsler üzerinde yoğunlaşılması gerekiyor. Halen, hemşerimiz Yrd.Doç.Dr. Rahmi Dumlupınar’ın Bayburt’ta kendi köyünde meyvecilik ve seracılık konusundaki çalışmalarını takdirle belirtmeliyiz.

4. SANAYİ



Seyahatimiz esnasında, Bayburt’ta mevcut az sayıdaki sanayi tesisinin hepsini ziyaret etmeğe çalıştık, yetkilileri ile kısa da olsa görüşme imkânı bulduk, sorunlar, riskler, imkânlar konusunda bilgi sahibi olduk. Görüşme zamanı bulamadığımız yatırımcı hemşerilerimizi daha sonraki seyahatlerimizde ziyaret edeceğiz.

Bilindiği gibi; Bayburt bu güne kadar sanayileşme konusunda birkaç teşebbüs dışında, ciddi bir sanayi yatırımına sahip olamamış, istihdam ve katma değer yaratma konusunda sanayi sektörünün katkısını sağlayamamıştır.

Esasen, yapılması gereken Bayburt’un sanayileşme imkân ve üstünlükleriyle, sanayileşme stratejilerini iyi belirleyip, buna göre gerekli altyapıları oluşturmak ve Bayburt’un neden yatırım yapılmaya uygun bir yöre olduğunu, gerçekçi bir biçimde ortaya koymaktır.


-  Organize Sanayi Bölgesi:  2006 yılında kurulan Bayburt Organize Sanayi bölgesi 1.180.000m2 olup, 127 parselden oluşmaktadır. Bunlardan 12 parselin potansiyel yatırımcılara tahsis edildiğini ve halen sadece 4 sanayi tesisinin üretim yapmakta olduğunu biliyoruz. Yani, geçen beş yıl içinde, toplam parsel sayısının sadece %9u tahsis edilebilmiş ve ancak %3ü üretime geçebilmiştir.

Bölgenin geçen beş yıl içinde bazı temel sorunlarını henüz aşamadığı anlaşılmaktadır. Halen elektrik ve su sorunları olduğu yatırımcılar tarafından ifade edilmiştir. Her ne kadar elektrik kesintisi sorununa, Sayın Valinin özel talimatıyla, bir çözüm getirildiği belirtilmişse de, su sorununun henüz çözülmediği anlaşılmaktadır.
Takdir edileceği gibi, Haberleşme, Yol, Su, Elektrik, Atık gibi temel sorunların halledilmediği bir yörenin OSB olduğundan söz etmek yanlış olur. Mevcut tesisler “su sorunu” dolayısı ile üretim yapamaz durumdadır. Su sorununu süratli bir biçimde çözmek gerekir. Acil çözüm için, birçok OSB de olduğu gibi, kuyu açmak uygun olacaktır. 200-250metre derinlikten iyi kalitede su temin edilebileceğini düşünüyoruz. Bu hususta DSİ devreye sokulmalı, kuyu açma şansı yoksa en yakın yerden su getirilerek sorun acil şekilde çözülmelidir.

Ayrıca, OSB’nin iç yollarının tamamlanması, ağaçlandırılması, itfaiye, elektrik ve mekanik tamir/bakım ekiplerinin oluşturulmasıyla, bölgenin cazibesini artıracak düzenlemelerin yapılması gerekir. Bölgenin yatırımcı için sağladığı avantajları ve verilebilecek yerel imkânları da potansiyel yatırımcılara iyi bir tanıtım ile arz etmeliyiz.

OSB Müdürlüğüne yeni atandığını öğrendiğimiz genç arkadaşımızın, sorunların çözümü konusunda önemli katkılar sağlayacağını ve çözümlere hız kazandıracağını umuyoruz. Kendisine bütün kurum ve kuruluşların yardımcı olması şarttır.


-  Süt Ürünleri: Bu konuda üretim yapan Aydıntepe’de bir tesis mevcuttur. Yaz sezonunda günde 400kg süt toplayabilen ve “kaşar peyniri” üreten bu tesis, kışın bu miktarda sütü de temin edememekte, dolayısı ile üretimi düşmektedir. Yörede üretilen sütü toplayarak üretimini sürdüren bu tesisi, bundan 6-7yıl öncede ziyaret etmiştik. O günden bu yana faaliyetin biçimi ve cesametinde önemli bir değişiklik olmadığı görülmektedir.

Halbuki; böyle bir tesisin Aydıntepe’de kurulu olması o yöre çiftçileri için önemli bir avantaj olmalı ve bu tesis büyümeliydi. Halen %20 kapasite ile çalışan bu işletmenin, tam kapasiteyle (2ton/gün) çalışmasına mani olan tüm olumsuzlukları (Tedarik, Üretim, Finans, Pazarlama gibi) ortadan kaldırmasına yardımcı olmalı, gereken her türlü desteği vermeliyiz. Bu işletme kısa sürede tam kapasite çalışır hale getirilmeli, daha sonra da kapasite artırılmalıdır.

İkinci bir süt işleme tesisi, Organize sanayi bölgesinde kurulmaktadır. Halen kuruluş aşamasında olan bu işletme ise, saatte 5 ton kapasiteli bir süt işleme tesisi olarak planlanmıştır. Yani yaklaşık günde 25-30ton süt işleyecek olan bu tesisle ilgili şu rakamları verirsek konu daha iyi anlaşılacaktır. Yukarıda hayvancılık bölümünde belirttiğimiz gibi, Bayburt’ta kurulmuş olan ”modern süt hayvancılığı tesislerinin”, önümüzdeki bir yıl içinde günde 25ton, 2-3 yıl içinde ise günde 50ton süt üretmesi beklenmektedir. Bu aktivitenin yakın çevreyi de etkileyeceği ve süt üretim miktarının çok daha da yukarılara çıkacağı da söylenebilir. Bu durum, kurulan böyle bir süt işleme tesisinin, yöre için önemini anlatmaktadır.

Ancak; kurulan bu işletmenin önemli zorlukları olduğu da bilinmelidir. Bir kere, girişimcilerin bu işin teknolojisini ve üretimin gerektirdiği hassasiyeti iyi öğrenmeleri gerekmektedir. Öte yandan kuruluş sırasında kamu bankaları ile ilgili, bürokratik ya da diğer sorunları varsa, bunları aşmaları için yardımcı olunmalıdır. Kuruluştan sonra, tedarik ve pazarlama sorunlarını aşması için de, bu girişimcilere her türlü yardım ve desteği vermeliyiz.


-  Yem Üretimi:
Bayburt’ta yıllardan beri faaliyette olan yem fabrikasının, bir süre önce üretim faaliyetine son verdiğini öğrendik. Önümüzdeki dönemlerde, hayvancılığın hız kazanacağı düşünülürse, bu tesisin kapanmış olması şanssızlık olmuştur. Çünkü, önümüzdeki birkaç yıl içinde modern ahırlarda süt ve et hayvancılığı yapan işletmelerin sahip olacakları hayvan sayısı 2-3binlere çıkacak, sadece bu hayvanların günlük “kesif yem” ihtiyacı yaklaşık 15-20ton olacaktır. Bayburt’ta yetiştirilen diğer büyükbaş hayvanın da, bir o kadar kesif yem tüketeceği varsayılırsa, günlük kesif yem ihtiyacı sadece Bayburt için yaklaşık 40 ton olacaktır.

Böyle bir potansiyel talebi karşılamak için, şöyle bir çözüm önerilebilir; halen modern ahırlarda hayvancılık yapan firmalar bir ortaklık tesis etmek suretiyle, Bayburt Yem Fabrikasını yeniden çalışır hale getirebilirler. Her ne kadar mevcut tesisin teknik kabiliyetini ve makine parkının ne durumda olduğunu bilmiyorsak da, konunun araştırılmaya değer olduğunu düşünüyoruz. Eğer böyle bir organizasyon yapılabilirse, Bayburt kısa sürede pazarı hazır, önemli bir üretim tesisine sahip olacaktır.


-  Et ve Et Ürünleri Üretimi:
Bu konuda Bayburt’un önemli bir yatırımcı gücüne sahip olduğunu düşünüyoruz. Ülke çapında et ve et ürünleri konusunda marka olmuş değerli yatırımcı hemşerilerimiz mevcuttur. Kendilerine gerekli destek, yardım ve alaka gösterilirse, yapacakları yatırımla ilgili yöresel göreceli avantajlar ortaya konursa,  Bayburt’ta kendi iş kollarıyla ilgili önemli yatırımlar yapacaklarına inanıyoruz.
 
Mera hayvancılığı ve organik hayvancılıkta Bayburt’un kısa sürede alacağı mesafe, bu konudaki başarıyı tayin edecektir. Bayburt’un önümüzdeki dönemde, hayvancılıktaki başarıya bağlı olarak, “Et ve Et Ürünleri Üretimi” iş kolunda da önemli atılımlar yapabileceğine inanıyoruz. Buradaki başarı ise, “Deri ve Deri Ürünleri” sektörü için, Bayburt’a yeni olanaklar sağlayacaktı


-  Çay İşleme ve Paketleme İşletmesi ve Un Tesisleri: Organize sanayi bölgesinde 2008 yılında kurulmuş bir ”çay işleme ve paketleme” tesisi mevcuttur. 25 ton/gün kapasiteli bu tesis su ve elektrik sorunları yüzünden çalışamamaktadır. Aynı yatırımcının çay tesisinin hemen yanında kurduğu, 35ton/gün kapasiteli bir un tesisiyle, yine onun yanı başında 100ton/gün kapasiteli ikinci bir un fabrikası mevcuttur.

Aslında, bir-iki saat görüştüğümüz bu yatırımcının düşünce tarzı ve yaptıkları, girişimcilik konusunda örnek olarak anlatılacak türdendir. Bu yatırımcı, Bayburt’un rutubeti düşük hava şartlarından yararlanarak, Rize ve civarında üretilen çayı bu tesiste daha az enerji ile kurutabileceğini görmüştür. Bu tesiste kurutulan çay için sarf edilen enerji gideri, ifadesine göre %30 daha az olmakta, ayrıca kuru hava şartlarında paketlenen çayın kalitesinin de daha iyi olduğu ilave edilmektedir. Gezdiğimiz tesis ve anlatılanların bizleri çok etkilediğini, bu tesisin başta su ve elektrik olmak üzere ne sorunu varsa yerel yönetimler tarafından ivedilikle giderilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Anlaşıldığına göre, bu çay tesisinin sorunlarının giderilmesi ve verimli bir biçimde çalışmasının temin edilmesiyle, Bayburt Organize Sanayi Bölgesine birçok çay işleme ve paketleme tesisi gelecek ve Bayburt çay üretimi ve pazarı olarak önemli bir merkez olabilecektir. Bu şans, akıllı bir biçimde ve biran önce kullanılmalıdır.

Aynı yatırımcıya ait 35ton/gün kapasiteli un tesisi, “Buğdayını getirene hizmet vermek” maksadı ile kurulmuştur. Diğer 100ton/gün kapasiteli un tesisi ise yatırımcının kendi tedarik ettiği buğdayı işlemek maksatlıdır. Tüm bu tesislerin kapasitelerini kullanarak çalışmaları halinde, Bayburt’un ekonomik hayatına önemli katkılar sağlayacağı anlaşılmaktadır.


-  Plastik Poşet Fabrikası:
2006 yılında OSB’de kurulmuş olan bu tesiste yeni yapılan ilave yatırımla birlikte, her çeşit ve kalitede “çok renkli/baskılı naylon poşet” üretilebilmektedir. Halen kapasitesinin %35’inin kullanılabildiği bu tesiste de yakın zaman öncesine kadar, sık elektrik kesintileri yaşanmıştır. Pazarlama ve Kalifiye eleman sorunlarının dile getirildiği bu işletme için, özellikle pazarlama konusunda ciddi şekilde yardımcı olunabileceğini düşünüyoruz.

Bu tesis, hammaddesini İstanbul’dan getirmekte, aynı araç ile mamul malı pazara sevk etmektedir. Her ne kadar hammadde tedarik merkezine ve pazara uzak olduğu düşünülürse de, Bayburt’un teşvik avantajları,  internet haberleşme kolaylıkları dikkate alındığında, bu tesisin kapasitesini daha üst düzeyde kullanarak, çok daha verimli olarak çalıştırılabileceğini düşünüyoruz.

Bunun için yapılacak olan; büyük şehirlerdeki Bayburtlu işadamlarına ait tesislerin, plastik poşet ihtiyaçlarını,(tabii aynı kalite, fiyat ve ödeme koşuluyla) Bayburt’ta kurulu bu tesisten sağlamalarını temin etmeye çalışmaktır. İlk yapılacak olan ise, bu tesisin kalite, kapasite, servis, fiyat ve ödeme standartlarını, potansiyel yeni Bayburtlu müşterilerine gerçekçi bir biçimde tanıtmasıdır.
 

-  Tuğla/Kiremit, Çivi/Tel Örgü, Çelik Kapı, Tel Çit, Mobilya Üretimi: Bu üretim tesislerini zaman yetersizliği dolayısı ile ziyaret edemedik. Ancak Bayburt’u önümüzdeki ilk ziyaretimizde bu işletmeleri de görüp, yetkilileri ile görüşerek sorunlarını tespit etme ve birlikte çözüm üretme ya da yardımcı olma olanaklarını bulacağımızı umuyoruz.

5.  TAŞÇILIK


 
Bayburt taşı konusunda bu güne kadar yazılanlar, konuşulanlar, okuduklarımız düşünüldüğünde; taş üretimi ve taş işçiliği aktivitesinin, Bayburt gezimiz sırasında bizleri etkileyecek boyutta görünmediğini belirtmeliyiz.

Özellikle 2005 yılından bu yana, Bayburt taşının rezervi, çeşitleri, özellikleri, modern teknoloji kullanılması, büyük yatırımcı tedariki ve tanıtım sorunları tartışılmakta, araştırmalar ve projeler yapılmaktadır. Ancak hala alınacak çok mesafe olduğu da anlaşılmaktadır.

2005 yılında, MTA tarafından yapılan” Bayburt İli Doğaltaş Potansiyeli, Doğaltaş Rezervleri” konulu çalışmada “ 20 yılda çıkarılabilecek, yaklaşık 3milyon ton taş rezervinden ve Bayburt’un Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun en büyük Traverten yataklarına sahip olduğundan” bahsedilmektedir. Bu potansiyelin hızlı bir biçimde harekete geçirilerek, Bayburt ekonomisine ciddi katkı sağlaması beklenmektedir.

Halen bu konuda,  yerel yönetimlerin paydaşlığıyla hayata geçirilen 9.5 milyon € büyüklüğünde önemli bir proje yürütülmekle birlikte, konunun her Bayburtlu tarafından takip edilerek, katkıda bulunabilecek olanların konuya sahip çıkmalarının, tanıtım ve hız kazanma açısından yararlı olacağını düşünüyoruz.

Bayburt taşı ile ilgili olarak;
- Taşın çıkarılması (halen %85 fire ile çıkarıldığı ifade ediliyor) teknolojilerinin geliştirilmesi,
- Tüm taş çeşitlerinin ve rezerv miktarlarının tespit edilmesi,  her çeşidin kullanım yerlerinin, özellikleri ve teknik tariflerinin yapılması,
- Bayburt’ta taş işleme sanatının geliştirilmesi, yeni nesillerin yetiştirilmesi için, eğitim kurum ve kuruluşlarının şekillendirilmesi,
- Yurt içi ve yurt dışında pazarlama ve tanıtım çalışmalarının yoğunlaştırılması çalışmalarına, hep birlikte destek vermeli ve bu önemli ekonomik potansiyelin, bir an önce Bayburt ekonomisine güç katmasını sağlamalıyız.

6.  EL SANATLARI



Bu seyahatimiz sırasında, Bayburt’a has el sanatlarının hepsini gözlemleme imkanımız olmadı, ancak genellikle bayanların el emekleriyle ürettikleri ürünleri ve üretimin hangi şartlarda, nasıl yapıldığını Aydıntepe, Demirözü Halk Eğitim Merkezleriyle, Baksı Müzesinde gördük.


- Ehram Üretimi: Geçmişte, yörenin giyim kültürünün önemli bir parçası olan ehram, Bayburt ve çevresinde pazarlanmak üzere, kendine has folklorik desenleri ile, el emeği olarak üretiliyordu.

Halen, giyim tarzındaki değişimle kullanımı önemli ölçüde azalan ehramın, acaba farklı alanlarda kullandırılarak yeni kulanım alanları açılabilir mi? Ve bu sayede ehram üretimi Bayburt için önemli bir ekonomik faaliyet olabilir mi? arayışı yıllardan beri gündemdedir.

Bu maksatla ehram kumaşından üretilmiş, yatak örtüsü, masa örtüsü, elbise v.s. gibi ürünler üzerinde çalışıldığını biliyoruz ve örneklerini gördük. Bu konuda, bu güne kadar ciddi bir mesafe alınamadığı, ehram kumaşının pazarda kendine yeni yer açarak, talep yaratmasının temin edilemediği görülmektedir.

Ehramın hammaddesi yündür ve bilindiği gibi yün, kontrol altına alınarak yeni özellikler verilmesi en zor tekstil hammaddelerinden biridir. Kullanılan iplikte sadece yün kullanılıyor olması ve elde eğriliyor olması dolayısıyla, dokunan kumaşta tabii bir sertlik oluşmakta, bu ise, farklı yerlerde kullanım açısından zorluk yaratmaktadır.

Dokunmuş kumaşın yumuşatılması konusunda; fiziksel, kimyasal ve ısıl işlemler uygulanarak bir ölçüde mesafe alınabilir görünmekle birlikte, örnekler üzerinde yapılacak çalışmalar sonucunda gelinebilecek nokta tespit edilecektir.

Bu konu ile ilgili olan, Bayburt dışındaki hemşerilerimizin, hem ham kumaşın yumuşatılması açısından, hem de mevcut haliyle kullanım yeri ve pazar bulma açısından konuya sahip çıkmaları beklenmektedir. Yoksa bu haliyle ehram üretiminin ciddi bir ekonomik katkı sağlaması mümkün görünmemektedir. Ancak, yörenin el sanatı olarak folklorik bir uğraş alanı olabilir.


- Kilim Dokuma:
“Soğanlı kabartma kilimi” olarak adlandırılan bu kilim üretimini, Aydıntepe Halk Eğitim Merkezi sergisinde ve atölyelerinde gördük. Aslında, Kayseri’den tanıdığımız bir halıcının tasarımını ve malzemesini kendisi vererek yaptırdığını öğrendiğimiz bu kilimlerin, ciddi bir pazar şansı olduğunu düşünüyoruz.

Bu bakımdan, önümüzdeki günlerde örnekler alarak, bu kilimleri yurt içi ve yurt dışı pazarlarda pazarlayabilecek halı mağaza zincirlerine tanıtmayı düşünüyoruz. Ayrıca, Kayseri’deki firmayla da görüşüp, Bayburt’ta bu kilimlerin daha yaygın üretilmesi için neler yapılabilir? Bayburt için bu el sanatı önemli bir ekonomik aktivite haline getirilebilir mi? araştıracağız.



- Halı Üretimi: Halı üretimini de, Aydıntepe ve Demirözü Halk Eğitim Merkezleriyle, Baksı Müzesi atölyelerinde gördük. Çalışmaların verimli ve ekonomik amaçlı bir biçimde sürdürüldüğünü söylemek mümkün değildir. Mevcut haliyle bu çalışmalar için, bir boş zaman değerlendirme uğraşısı denebilir. Bu el emeği ürünü, yani halıyı çok daha bilinçli bir biçimde üretmek gerekir.

Bilindiği gibi el halısı, pazarı özel ve sınırlı olan bir üründür ve son yıllarda Ülke genelinde el halısı üretiminde önemli bir düşüş mevcuttur. Ancak, Aydıntepe Halk Eğitim Merkezinde “İpek Halı” dokunduğunu gördük, yine bu halıları da Kayseri’den başka bir halıcının yaptırdığını öğrendik. Bu firma yetkilileriyle de görüşerek, Bayburt’ta yün ve ipek halı dokumacılığının verimli bir şekilde yürütülmesi için nelerin yapılabileceğini araştıracağız.


- El İşleri: Demirözü ve Aydıntepe ilçeleri Halk Eğitim Merkezlerinde genç kızlarımızın ürettiği “el işleri”ni hem sergi hem atölye ortamında gördük. Konunun uzmanı olmamakla birlikte, üretilen el emeği ürünlerin cazip ve kaliteli oldukları anlaşılmaktadır. Bayburt şehir merkezinde de benzeri çalışmaların yapıldığını sanıyoruz.  

Gördüğümüz kadarıyla, Bayburtlu genç kızlarımızın tasarım ve el becerilerini ortaya koyan ve geliştiren bu çalışmaların ürünleri için de, ekonomik getiri kaygısı mevcut değildir. Genç kızlar bu eğitim merkezlerinde kendileri(çeyizleri)için el işleri yapmakta, bu değerli el ürünlerinin pazarlanarak ekonomik bir uğraşı haline getirilmesini düşünmemektedirler.

Bize göre; üretilen ”el işleri” iyi bir tanıtım ve dağıtım organizasyonuyla pazarlanabilir ve bu aktivite Bayburt için önemli bir gelir kaynağı olabilir. Bunun için, öncelikle Bayburt dışındaki Bayburtlu bayanların, Bayburt’ta yapılan “el işlerini” tanıması gerekir. Bu konuda ülke genelindeki tüm Bayburt Derneklerinin bilgilendirilmesi, üretilen ürünlerin Bayburt’ta kurulacak bir organizasyonla ( Halk Eğitim Merkezlerinde el işi yapan genç kızların kuracağı bir kooperatif olabilir) internet ortamında tanıtılması ve pazarlanması sağlanabilir. Tabii bu işlerin düzgün ve hatasız yürütülmesi için lider bayanların bu işlere talip olması, bizlerin de onlara tam destek vermemiz gerekmektedir.

7.  ENERJİ



Bayburt’un alternatif enerji kaynakları açısından iyi irdelenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Özellikle Su, Rüzgar, Güneş ve Biyogaz’dan yararlanan enerji üretimlerinin, konunun uzmanı ve meraklıları tarafından çalışma grupları oluşturularak, ciddi biçimde araştırılması gerekmektedir.


-  Güneş Enerjisi: Evlerin sıcak su ihtiyacını karşılamak üzere güneş enerjisinden yararlanma teknolojisi özellikle kırsal kesimde yaygınlaşmaktadır. İlçe ve köylerde, sıcak su üretiminde güneş enerjisinden yararlanmak suretiyle, yaşam kalitesi önemli biçimde iyileşmekte ve bu iyileşme, ilk yatırım dışında masrafsız şekilde (yılın önemli bir kısmında) sağlanabilmektedir. Bu uygulamanın özellikle kırsal kesimde yaşam rahatlığına ciddi katkı sağladığı ve yaygınlaştığı anlaşılmaktadır.

Günümüzde güneş enerjisi ile ilgili teknolojinin geldiği nokta ve Bayburt’un güneş aldığı gün sayıları dikkate alındığında, Bayburt’un güneş enerjisinden yararlanma nispeti ancak mevcut uygulamaların artması ile doğru orantılı olacaktır görüşündeyiz.

Daha ileri aşamalı bir güneş enerjisi üretiminin, konunun uzmanları tarafından iyi araştırılması, Bayburt’un Güneş enerjisinden daha büyük ölçüde yararlanması şansının olup olmadığının ve varsa hangi şartlarda olabileceğinin belirlenmesi gerekir.


-  Rüzgar Enerjisi
: Türkiye’nin mevcut rüzgar haritası incelendiğinde ilk izlenim, Bayburt’un rüzgar enerjisi açısından yeterli rüzgar yoğunluğuna sahip olmadığı şeklindedir. Ancak, bizim ve konuya alaka duyan hemşerilerimizin tespiti, Bayburt’un belirli kesimleri sürekli ve etkili rüzgâr almaktadır. Konunun uzmanları ise, sadece rüzgâr haritasına göre yatırım yapılamayacağını, yatırım düşünülen bölge için uzun süreli özel ölçümler gerektiğini belirtmektedirler.

Esasen, Bayburt’ta rüzgâr gülü marifetiyle elektrik üretme konusunda iddialı hemşerilerimizin varlığını da biliyoruz. Bu konuda değerli bir genç hemşerimiz bizlerle temasa geçti ve düşüncelerini aktardı. Beş yıl kadar yurt dışında bulunmuş ve bu konuyu araştırmış olduğunu belirten, Makine Mühendisi Mustafa Cangı diyor ki;” Bayburt konumu itibariyle tükettiği elektrik enerjisinin tamamını kendi rüzgârından karşılayabilecek bir potansiyele sahiptir.” Bu iddianın üstünde durulacak ve bu genç arkadaşımız, onun gibi düşünenlerle aynı ”çalışma grubu”nda bir araya getirilerek sonuç alınmaya çalışılacaktır.

Öte yandan, İzmir’den bir işadamı hemşerimizin de, kendi köyünde tespit ettiği sürekli rüzgârdan ilham alarak, rüzgâr enerjisiyle ilgili çalışmalara başladığını ve bizlerle temas halinde olduğunu belirtmeliyiz.


-  Su Enerjisi: Bayburt’un sahip olduğu akarsu varlığı, elektrik üretiminde akarsuyun yoğun biçimde kullanılabileceğini göstermektedir. Çoruh ve kolları sayesinde ciddi bir elektrik üretimi sağlanabileceği anlaşılmaktadır. Burada kastedilen, baraj inşası yolu ile elektrik üretmek değil, akarsuyun akışkanlığından yararlanan tribünlerle elektrik üretmektir.

Bu konuya Bayproje’nin İstanbul tanıtım toplantısında, hemşerimiz Prof. Dr. Lütfü Saltabaş temas etti ve Çoruh üzerine kurulacak 2-3 santralle, Bayburt’un tüm elektrik ihtiyacının giderilebileceğini, bu tür elektrik üretim tesisleri için proje yapabileceğini belirtti. Kendisi bu konunun uzmanı olduğundan, iddiası bizleri heyecanlandırmıştı. Daha sonra kendisiyle yaptığımız görüşmede, Bayburt’ta bu konuda teşebbüsler olduğunu da belirtti. Bayburt seyahatimizde bu konudaki teşebbüsleri araştırmayı da planladık.

Kop dağından inişten bir süre sonra, vadinin sol yamacında 50mt. kadar yukarda Çoruh’a paralel uzanan bir hafriyat çalışması gördük, bu çalışma kilometrelerce uzuyordu. İlk anda ne olduğunu anlayamadık, ancak Gez köyün aşağısında tesisi görünce, bunun bir hidroelektrik santrali olduğunu öğrendik.

Böyle bir elektrik üretim tesisi kuran (Bayburt’a kazandıran) değerli girişimci hemşerilerimizi kutluyoruz. Bu tesisin öncü olacağını ve Çoruh üstüne buna benzer birkaç tesis daha kurulabileceğini düşünüyoruz.

Ancak, yatırımcının şevkini kırmamaya da özen göstererek şu hususu belirtelim ki; suyun yukarıdan taşınması için yapılan yol ve kanal hafriyatı,  Çoruh vadisinde kilometrelerce uzayan bir yeşillik tahribatına sebep olmuş, hafriyat toprağı taşınmak yerine, yamaçtan aşağı bırakılmıştır. Bu ise, hem yeşilliği bozmuş hem de görüntü kirliliğine sebebiyet vermiştir. Bunun zamanında görülüp, tedbir alınması gerekirdi. Olan olmuştur, şimdi yapılması gereken, yeşilin yok edildiği yerlerin süratle yeşillendirilmesi ve bu durumdan ders alınarak, yeni çalışmalarda bu tür hatalara sebebiyet verilmemesidir.

Bayburt, Çoruh’un akışından çeşitli alanlarda (Enerji, Hayvancılık, Sanayi, Turizm, Spor v.s.) yararlanabilir. Bu konu üzerinde yoğun düşünmeli, suyun akışından vadi boyunca yararlanacak değişik projeler üretmeliyiz.


-  Bio Enerji: Yukarıda temas ettiğimiz ve hemen herkesin de hemfikir olduğu gibi, Tarım ve Hayvancılık Bayburt’un öncü sektörlerindendir. Modern hayvancılığın gelişmesine paralel olarak büyük ve küçükbaş hayvan sayısı artacak, böylece yörede yoğun biçimde gübre üretiliyor olacaktır. İşte bu gübrenin gazını almak sureti ile önemli bir enerji kaynağına sahip olunabilir. Bu konu Türkiye’de yeteri kadar değerlendirilmeyen ancak Avrupa ülkelerinde yoğun biçimde yararlanılan bir enerji türüdür. Özellikle, Almanya, İngiltere, İtalya ve İspanyada Biyogaz’dan önemli ölçüde yararlanılmaktadır. Elektrik, ısınma ve hatta araç yakıtı olarak kullanılabilen Biyogaz üretimi üstünde durulmalıdır.

Örneğin, Bayburt’ta seracılığın verimli bir biçimde yapılmasına soğuk hava koşullar önemli bir engeldir. Bu engeli hayvancılık tesislerine yakın mesafede kuracağımız, seralarda Biyogaz kullanarak aşabiliriz. Bunu da, araştırılması ve düşünülmesi gereken bir fikir olarak görmeliyiz.

8.  ÜNİVERSİTE



Bilindiği gibi, Bayburt Üniversitesi 2008 yılında kurulmuş; Eğitim, Mühendislik ve İktisadi ve İdari Birimler Fakülteleriyle, bir Meslek Yüksek Okuluna sahip, 2010 -2011 eğitim yılında 3500 kadar öğrencisi olan bir Üniversitedir. Bayburt’un şehir merkezi nüfusunun 35.000 kadar olduğu düşünülürse, hali hazırda Üniversite öğrencileri şehir nüfusunun %10 unu teşkil etmektedir. Bu önemli bir orandır ve önümüzdeki birkaç yıl içinde önerilen Fakülte ve Yüksek Okullarla, bölümler de açıldığında, Bayburt Üniversitesinin öğrenci sayısı 7-8 binlere çıkacak ve öğrenci sayısı şehir nüfusunun %20’lerini oluşturacaktır.

Bu açıdan bakıldığında; kısa bir süre sonra Bayburt’un bir ”Üniversite Şehri” olacağı anlaşılmaktadır. Nüfusunun %20si kadar üniversite öğrencisine sahip olan bir şehir her şeyini bu duruma göre planlamak ve geliştirmek durumundadır. Üniversitenin gelişimi şehrin görüntüsünü, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel yapısını değiştirecektir.

Bu değişim ve gelişimin hızlı ve aksaksız sağlanması için, hem Üniversiteye düşen görevler vardır, hem de Bayburt’ta ve Bayburt dışında yaşayan Bayburtluların yapması gerekenler olacaktır. Öncelikle Üniversite Yönetiminin; şehrin Kamu ve Yerel Yönetim yetkilileri, Özel Teşebbüs ve Sivil Toplum Kuruluşlarıyla yakın ilişki içinde olması. Ayrıca diğer şehirlerdeki iş ve ilim âlemindeki Bayburtlularla yakınlaşmanın yollarını bulması gerekmektedir. Diğer şehirlerde yaşayan iş adamları, Üniversitenin fiziki imkânlarının hızla artmasına, diğer Üniversitelerdeki Bayburtlu ilim insanları, Üniversitenin akademik imkânlarının artmasına, yerel yöneticiler ve Bayburt’ta yaşayan Bayburtlular ise, Üniversitenin güncel ve mahalli sorunlarının çözülmesine önemli katkı sağlayacaklardır.

Bayburt Üniversitesinin mevcut fiziki imkânları yukarıda bahsettiğimiz hızlı büyümeyi kaldıracak durumda değildir. Bu bakımdan, Demirözü ilçesi istikametindeki kampus alanının bir an önce sorunlarından arındırılarak devreye sokulması için, bütün kurumların Üniversiteye yardımcı olması ve fiziki büyümenin bu ikinci kampusta devam ettirilmesi zorunludur.

Yukarıda belirttiğimiz gibi, seyahatimiz Bayburt Üniversitesinin düzenlediği bir panel ve çalıştay için aldığımız davetle başladı. Üniversitenin düzenlediği bu toplantı ile ilgili izlenimlerimizi ve eleştirilerimizi de bu arada aktarmamızı, üniversitemizin gelişimine katkı açısından önemli buluyor,  dürüstlük ve samimiyet gereği olduğunu düşünüyoruz.

Düzenlenen Panel ve Çalıştayın amacı, “Bayburt’un Sosyo-Ekonomik Kalkınmasının önündeki engellerin neler olduğuyla ilgili görüşleri tespit etmek ve çözüm önerilerini saptamaya çalışmak” tı. Bu toplantıyla ilgili olarak; davetin şekli, davet edilenler, düzenleme zamanı ve düzenleme biçimi açısından ciddi eksiklikler ve yanlışlar yapıldığını belirtmeliyiz.

Davet edilenler yazılı şekilde davet edilmemiş, telefonla davet yeterli sayılmıştır. Sadece bazı Üniversite mensuplarına prosedür gereği yazı gönderilmiştir. Buna rağmen Türkiye’nin değişik Üniversitelerinde görevli Bayburtlu ilim adamlarının davet edilmediğini biliyoruz. Öte yandan, büyük şehirlerde yaşayan Bayburtlu iş adamı ve bürokratların da davet edilmediği anlaşılmıştır. Davet zamanı da isabetli olmamıştır. Özellikle uzun mesafeden gelecek olanların zaman ve program imkânları düşünülerek, Bayburt’taki etkinliklerin eşgüdümlü olarak düzenlenmesinde iştirak açısından fayda olacağını düşünüyoruz. Toplantı düzenleme biçimi, programın önceden bildirilmesi, karşılama, ilgilenme, yolcu etme açısından ciddi eksiklik ve yetersizlikler olduğunu gözlemledik. Bu tür aksaklıkların deneyim noksanlığından kaynaklandığını, bizim bu iyi niyetli eleştirilerimizle gelecekteki toplantıların daha iyi planlanacağını ve daha iyi uygulanacağını düşünüyor ve umuyoruz.

Bu arada aynı tarihlerde Üniversite kampusunda yapılan “Bahar Şenlikleri”nin başarılı bir organizasyon olduğunu, Üniversiteli gençlerin eğitim sezonunun bitiminde hep birlikte eğlenme imkânı bulduklarını, Üniversiteye aidiyet hislerini güçlendirdiğini ve bu tür etkinliklerin Bayburt’un sosyal yaşamını da canlandırdığını belirtmeliyiz.

Bayburt Üniversitesinin, Bayburt için ne kadar önemli olduğunu bilmeliyiz. Bunun için Üniversite ile yakından ilgilenmeli, Üniversite yönetimine her konuda yardımcı olmalıyız. Üniversite yönetiminin Bayburt esnafının fiyatlandırma konusundaki tutumundan, Esnafında Üniversite Yönetiminin alımları çevre şehirlerden yapmalarından şikâyetleri dile getirilmiştir. Bu konuda Sanayi ve Ticaret Odası Yöneticilerinin devreye girerek sorunların çözümüne yardımcı olabileceklerini düşünmekte ve beklemekteyiz.

9.  ŞEHİRCİLİK



Bu seyahatimizde Bayburt şehir merkezinde, yapılaşmayla ilgili bir hayli değişiklik olduğunu gözlemledik. Şehrin merkezindeki yapılaşmanın biçimi; şehir mimarisi, tarihi doku ve mimari estetik açısından değişik platformlarda tenkit edilmektedir. Aslında bu tenkitleri iyi irdelemeli ve doğru sonuçlar çıkararak, daha isabetli yapılaşma tarz ve istikametleri çıkarmalıyız.

Bayproje’nin özellikle, İstanbul, İzmir ve Bayburt toplantılarında; şehircilik ve mimari konusunda uzman ya da bu konuya alakalı hemşerilerimizin, Bayburt’taki yapılaşma biçimi, yapı tarzı ve mimari uygulamalar konusunda ciddi eleştirileri oldu. Bu fikir ve eleştirilerin bilinmesi, üstünde düşünülmesi, gerekiyorsa önyargısız bir şekilde tartışılması ve uygun olanların uygulamaya konulması, bize göre çok önemlidir.

Bu fikir ve eleştiriler şöyle özetlenebilir:
-Tarihi dokuya, doğaya ve şehir mimarisine, uygun bir şehirleşme sağlanmalıdır.
-Eski şehrin iyileştirilerek muhafaza edilmesi, yeni şehrin planlaması yapılmalıdır.
-Şehir mimarisi ve tarihi doku açısından yanlış uygulamalar düzeltilmelidir.
-Tarihi merkezde ve yeni şehirde yoğun biçimde, Bayburt taşı kullanılmalıdır.
-Çoruh nehrinin kirlenmesini önleyecek tedbirler acilen uygulanmalıdır.
-Kent ormanları oluşturulup, il ve ilçe merkezlerinin ağaçlandırılması sağlanmalıdır.

Seyahatimiz esnasında, Sayın Belediye Başkanı ile de görüşmek ve bu konudaki
görüşlerini ve yapılanları öğrenmek istedik, ancak bir yakınlarının rahatsızlığı dolayısıyla, şehir dışında olmaları sebebiyle görüşme imkânı bulamadık.

Demirözü ve Aydıntepe ilçe merkezlerinde de yapılaşmanın belirli bir plana göre yapılmadığı izlenimi edinilmiş, bu ilçelerimizin de gelişim için şehir mimarisi prensiplerine uygun yapılaşmaya özen göstermesi gerektiği görülmüştür.

10. KOORDİNASYON ve SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI  



Bu ziyaretimizde; Kamu Yönetimi, Yerel Yönetim ve Sivil Toplum Kuruluşları yetkilileriyle tanışıp, Bayburt’un sorunlarını kısada olsa görüşmek ve Bayproje hareketini anlatmak, tanıtmak imkânını bulduk.

Özellikle Sayın Valinin, Bayburt’un temel meselelerine yaklaşımı, hayvancılık, organik tarım, göletler ve sulama, taşçılık, organize sanayi bölgesi ve turizm meselelerine yakın alakasının bizleri etkilediğini belirtmeliyiz.

Esasen, tüm Yerel Yöneticilerin ve Sivil Toplum Kuruluşu yetkililerinin iyi bir koordinasyon (eşgüdüm) içinde olmalarının bir şehrin gelişimini nasıl hızlandırdığını, diğer şehirlerde yaşadığımız örneklerle biliyoruz. Bu sebeple, tüm yetkililerin, işbirliği ve koordinasyon anlayışında olabilecek aksaklıkları gidermek için, hevesli ve gayretli olmalarının önemine işaret ediyoruz.

Bayburt’ta kurulmuş olan Sivil Toplum Kuruluşlarının, son zamanlarda yoğun bir biçimde proje ürettiklerini, bunları AB, Sodes veya Kudaka kaynaklarından finanse ettiklerini biliyoruz. Adeta bir yarış halinde yürütülen bu çalışmalar sonucunda, önemli bazı projelerin hayata geçirildiğini de gözlemledik.

Bu çalışmaların Bayburt için yararlı olduğunu ve olacağını bilmekle birlikte; hazırlanan projelerin Bayburt’un öncelikli sorunlarının çözümüne yardımcı olacak alanlardan seçilmesine,  projenin uygulanması sonunda elde edilecek hâsılaya (faydaya) dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bilindiği gibi, proje yapmak ve uygulamak bir sorunun giderilmesi için araçtır. Projenin kendisi bir amaç haline gelirse beklenen yararın sağlanamayacağı ve bir israftan bahsedilebileceği de açıktır.

Ancak, Bayburt’ta kurulmuş olan STK’ların genel olarak bir aktivite içinde olduğunu, bu hareketliliğin de şu veya bu şekilde Bayburt’a yararlı sonuçlar doğuracağına eminiz. Bayburt’taki STK’ların, diğer şehirlerdeki Bayburt dernekleriyle ilişkileri konusunda ise, belirli bir çaba görmediğimizi, Bayburt’taki dernekler ve kurumlarla, diğer şehirlerdeki derneklerin ilişkilerinin geliştirilmesi hususunda özel gayret sarf edilmesinin de gerektiğini vurguluyoruz.

SONUÇ



Bayburt Seyahat notlarımız burada sona eriyor. Bu notlarda temas edilen konuları lütfen dikkatle okuyun ve düşünün. Size göre eksik ve yanlışları tespit edin. Temas etmediğimiz konuları, yanlış bulduklarınızı ve eksikleri gündeme getirin, önerilerinizle birlikte bize yazın.

Bayburt Bilgi Paylaşım ve Proje Üretim Derneği (BAYPROJE)’nin yapılanmasını tamamlamakta olduğu şu günlerde, “Çalışma Grupları”nı oluşturacakken, böyle bir gözlem raporu hazırlamış olmamızın, yararlı olacağını düşünüyoruz. En azından, elimizde tartışabileceğimiz bir belge mevcuttur.

Genellikle Bayburt’la ilgili sorunlar görüşülürken, işleri “çözümsüzlük” noktasında düğümleyen olumsuz şartlar ve buna bağlı tespitler gündeme getiriliyor. Bu ise, Bayburtlunun cesaretini kırıyor ve girişim gücünü zayıflatıyor.

Bu olumsuz koşullar genellikle şöyle sıralanıyor:

1. Bayburt’ta kış şartları ağırdır, bu şartlarda yatırım yapmak, ya da yapılmış yatırımların başarılı olmasını beklemek, yanlıştır!
2. Bayburt hammadde ve mamul pazarlarına uzaktır, dolayısıyla yapılmış veya yapılacak yatırımların, tedarik ve pazarlama problemleriyle baş etmesi mümkün değildir!
3. Bayburt’un ulaşım imkânlarının zorluğu ve yoğun kış şartları dolayısıyla barınma, ısınma, geçinme maliyetleri, Bayburt’ta yaşamayı zorlaştırmaktadır!
4. Çocukları iyi bir şekilde okutarak, bir meslek ve iş sahibi yapmak için batıya göç zorunludur!
5. İyi bir sağlık hizmeti almak ve sağlık hizmeti açısından güvencede olmak için büyük yerleşim yerlerine göç etmek gerekir!
6. Bayburt’ta yapılan iyi işlerin tenkidi alışkanlık halini almıştır. Bu şehirde iş yapanlar hakkında gerçek olmayan yakıştırmalar yapılır, bu ise iş yapanları yaptığına pişman eder!
7. Bayburt’ta sosyal yaşamı iyileştiren olanaklar sınırlıdır. Bu da başka şehirlerde yaşamayı daha cazip hale getirmektedir!
8. Bu sebeplerle; iyi bir iş ve gelir sahibi olmak ve rahat yaşamak için, batıya göç etmek gerekir!

Yukarıda sıraladığımız olumsuzluklar ve benzerlerin dile getirilerek, adeta “Bayburt için hiç bir şey yapılamaz” düşüncesi yaygınlaşmakta, bunun sonucu olarak ta Bayburt’u sevenler, Bayburt’u düşünenler ve Bayburt için bir şeyler yapmak isteyenler, bu olumsuz görüşler karşısında çözüm için mücadele etmek yerine, “ah-vah” ile ve nostaljik memleket ziyaretleriyle yetinmektedirler.

Bu tespiti yapınca bazı itirazlar olacaktır. Tabii ki, bütün bunlara rağmen Bayburt için yatırım yapan, proje üreten, maddi-manevi fedakârlıkta bulunan hemşerilerimiz de vardır. Onlara minnet ve şükranlarımızı sunuyoruz. Bizim burada belirtmek istediğimiz, Bayburt ve diğer şehirlerde yaşayan hemşerilerimizin “genel düşünce ve yaklaşım tarzı”yla, bunu etkileyen görüşlerdir.

Yukarıda sıraladığımız olumsuzlukların hepsine çare bulunabileceğine, her problemin çözülebileceğine inanmalıyız. Birlikte hareket edersek en çetin sorunları bile rahatlıkla aşabiliriz. Belki bazıları biraz zaman alır. Kaldı ki, “problemler çözülmek için vardır”.

Bu noktadan hareketle, yapılandırmakta olduğumuz “Bayburt Bilgi Paylaşım ve Proje Üretim Derneği” ne ilgi göstermeli, bu hareket içinde yer almalı, kendi alanımızda oluşturulacak ”Çalışma Grupları”na katılarak, bir şeyler üretmeli ve böylece Bayburt’a olan vefa /gönül borcumuzu ödemeye çalışmalıyız.

Öncelikle, kurulmuş olan tesis ve şirketlere, kime ait olursa olsun, sahip çıkacağız. Onların problemlerini kendi problemimiz sayıp, çözüm arayacak, yardımcı olacağız. Mevcut tesislerin sorunlarının halledilmesi, yenilerini kuracak girişimcilere cesaret verecektir.

Bayburt’un Kamu ve Yerel Yönetim yetkilileriyle, Üniversite Rektörlüğünün, Bayburt dışındaki iş, bürokrasi ve ilim insanlarına yakın alaka göstermesi, onları kucaklaması zorunludur. Aynı gönülden yaklaşımı dışarıdaki hemşerilerimizin de göstermesi gerekir.

İşte bütün bu çalışmaları organize etmek ve hızlandırmak için, yeni oluşumun (Bayproje) etkili olacağına, sorunların çözümüne yeni ve farklı yaklaşımlar getireceğine inanıyoruz. Bu inançla; “Bayburt Bilgi Paylaşım ve Proje Üretim Derneği (BAYPROJE)” etkinliklerine, Derneğe üye olarak, çalışma gruplarında gönüllü görev alarak, fikir ve proje önerileri üreterek, WEB sitesinde paylaşarak, tartışarak ve bunları Bayburt’ta uygulayarak katkıda bulunmanızı bekliyoruz.

Son söz olarak;

Bayburt’u SEVEN,  Bayburt’u ÖĞRENMEK İSTEYEN, Bayburt’u BİLEN, Bayburt’u DÜŞÜNEN, Bayburt için FİKİR/PROJE ÜRETMEK isteyen, Bayburt için üretilmiş projeleri UYGULAMAK ve KATKIDA BULUNMAK isteyen, Bayburt için güçlü LOBİ oluşturacak, Bayburt’u BÜYÜTMEK ve Bayburtluyu MUTLU ETMEK isteyen herkesi bu harekete katılmaya davet ediyoruz.        


13 Temmuz 2011


Akın BAYRAK
[email protected]

Prof. Dr. Rıfat YILDIZ
[email protected]

Web: www.bayproje.org

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.