“Kalbimin kırıldığı dönemler çok olmuştur...”

Bayburt Postası - Kendisine demir bilek lakabını taktığımız Sevgili Tuncay Başaran ile keyifli röportajımızın ilk bölümünü 10 gün önce sizlerle paylaşmıştık. Demir Bilek, röportajın ikinci bölümünde de yine samimi ve içten cevaplar veriyor. Başarının anahtarına ve küçük Bayburt'a büyük başarıların nasıl geldiğine değindiğimiz sohbetimizin ikinci bölümünüde yine bir solukta okuyacaksınız. "İkinci bölüm ne zaman yayınlanacak, neden hepsini birden yayınlamadınız" gibi sitemkar mesajlar aldığımızdan, sohbetin tadını ölçebiliyoruz. Bu nedenle lafı daha fazla uzatmadan röportajımızın ikinci ve son bölümünü sizlerle paylaşıyoruz.

“Kalbimin kırıldığı dönemler çok olmuştur...”

Tuncay, yine bir zaferin peşinde...Bayburt Postası - Kendisine demir bilek lakabını taktığımız Sevgili Tuncay Başaran ile keyifli röportajımızın ilk bölümünü 10 gün önce sizlerle paylaşmıştık. Demir Bilek, röportajın ikinci bölümünde de yine samimi ve içten cevaplar veriyor. Başarının anahtarına ve küçük Bayburt'a büyük başarıların nasıl geldiğine değindiğimiz sohbetimizin ikinci bölümünüde yine bir solukta okuyacaksınız. "İkinci bölüm ne zaman yayınlanacak, neden hepsini birden yayınlamadınız" gibi sitemkar mesajlar aldığımızdan, sohbetin tadını ölçebiliyoruz. Bu nedenle lafı daha fazla uzatmadan röportajımızın ikinci ve son bölümünü sizlerle paylaşıyoruz.

Birinci Bölümü okumak için: "Tuncay senden çok iyi bilek güreşçisi olur"

 

"Kalbimin kırıldığı dönemler çok olmuştur."

Faruk Edis: Bilek güreşçisi nasıl çalışır. Nasıl bir ortam arar? Biraz çalışma ortamından bahsedebilir misiniz?
Tuncay Başaran: Öncelikle kendimi her zaman hazır tutmaya çalışıyorum. Yapım gereğidir belki… İşimi severek ve azmederek yaptığım için kendi kendime belirlediğim programı disiplin içinde uyguluyorum. Çalışmalarım; beslenme, antrenman ve dinlenme ilkelerine dayalı bir program içinde geçiyor. Normal beslenmeme çok dikkat ediyorum ve harici protein, vitamin gibi besinler alıyorum. Antrenmanlarımı ise genellikle tek başıma evde yapıyorum… Fakat maç ve turnuva öncelerinde kampa giriyorum. Spor salonunda ve grup halinde teknik ağırlıklı çalışmalara giriyorum. Programın içeriği hakkında fazla bir şey söylemeyi doğru bulmuyorum. Hepsinin zamanını ve dozunu ayarlamak ince iştir. Mesela şimdi ben buradan ağırlık çalışmalarımın ölçüsünü vermeye kalkarsam, kişileri sakatlanmaya davet etmiş olurum. Çünkü her bünyenin çalışma ölçüleri farklıdır.  

Birincilik kürsüsüne o kadar çıktı ki...F.E: Çalışma ortamınızdan öyle anlaşılıyor ki, üstün bir gayret gerekiyor. Bilek gücü için yetenekten daha çok; çalışarak kazanılan bir beceri diyebilir miyiz?
T.B: Elbette… Bana göre “güç” tam anlamıyla yetenek sınıfına girmeyen bir olgudur. Çalışarak elde edebilirsiniz. Ben şuna inanırım; derler ki, köyde yaşayan kişi, şehirde yaşayan kişiye göre daha güçlüdür! Peki neden? Köyde ki insanın yaşantısı bedenen çalışmayı daha çok gerektirdiği için ve (burası çok önemli) şehirdeki insandan daha iyi beslendiği için her zaman güçlüdür. Bu da demek ki çalışmak ve beslenmek insan vücudunda güç depolatıyor. Bu yüzden bilek gücü yetenekten ziyade sonradan elde edilen bir olgudur… Yani biraz yapı biraz yetenek ama en çokta çalışmanın ürünüdür. Kısacası bu işin özünde çalışmak var.

F.E: Çalışmaya ve beslenmeye özellikle vurgu yaptınız… Peki bunları sağlamaya çalışırken herhangi bir sıkıntı yaşıyor musun?
T.B: Bu soru için teşekkür ederim… Çünkü asıl ne ile mücadele ettiğimizin sorusu bu. Bir sporcunun başarılı olabilmesi için bir defa maddi anlamda rahat olması gerekir. Günümüzde spor alanındaki faaliyetler sponsor mantığıyla yürütülüyor. Eğer sizi destekleyen bir sponsorunuz yoksa işiniz çok zor demektir. Çalışma ortamı ve beslenme için her zaman maddi ve manevi desteğe ihtiyaç vardır.

Mesela yarışma öncesi kampa girmeniz gerekiyorsa ve o sene kontenjanı sınırlı olan Milli Takım, sizi kadroya dahil etmemişse bırakın yarışmaya katılmayı kampa nasıl gireceksiniz(!) İşte burada sponsorlar devreye giriyor. Her sporcu her zaman sponsor bulamıyor. Haliyle birçok arkadaşımız daha yarışma şansını buna benzer sebeplerden dolayı kaybedebiliyor. Beslenme konusu da çok önemli… Antrenmanlardan sonra kas yıkımının engellenmesi ve kasların korunması için bir takım harici besinler almak zorundasınız. Protein, amino asit, vitamin gibi destek gıdalarını tüketmek belli başlı bir maddi giderdir. İlk zamanlar ben bu sıkıntıları çok yaşadım. Öyle ki kalbimin kırıldığı dönemler çok olmuştur.

Tuncay Başaran, çok şey başardı...F.E: Fakat kırılsanızda, bırakmadınız değil mi?
T.B: Evet… Azmettim ve çok çalıştım, fakat kolay olmadı. Çünkü herkes bu kadar azimli olmayabilir. Bakınız ben kendi adıma konuşmuyorum. Bu genel bir durum… Memleketimizin her hangi bir yerinde hep buna benzer şikâyetlerle karşılaşıyoruz. Ekonomik anlamda bizi bağlayan zincirleri artık koparmalıyız. Bir yerde tanıtım elçisi görevi yapıyoruz. Fakat bir birey olarak bunu nereye kadar sürdürebiliriz(!) Her zaman yokluktan beslenemezsiniz, çünkü kafa olarak rahat olamadığınız ya da huzur bulamadığınız konum içinde bedeniniz doğal olarak olumsuz yönde etkilenir. Benim her şeyi hayra yormam ve çektiğim sıkıntıların bende hırs oluşturması istisnai bir durumdur. Kısacası büyüklerimizin, değerli şahsiyetlerimizin memleketimizde bir ekip ruhunu meydana getirmesi gerekiyor.

 

“Küçük Bayburt’a büyük başarılar geliyor.”

F.E: Dediğiniz gibi tanıtım elçisi görevi yapıyorsunuz. Ülkemizi sayısız kez temsil ettiniz ve bir anlamda da Bayburt’un gururu oldunuz. Peki bir Bayburtlu olarak, Bayburt’u spor dünyasında başarılı buluyor musunuz?
T.B: Tabi ki… Az önce bahsettiğim sıkıntılara rağmen; Bilek Güreşinde, Kayakta, Boksta, bir takım dereceler elde ediliyorsa bunun adı şüphesiz başarıdır. Küçük Bayburt’a büyük başarılar geliyor. Ben kendi adıma; 2 kez dünya şampiyonluğu, 1 kez dünya ikinciliği, 1 kez Avrupa ikinciliği, 2 kez Avrupa üçüncülüğü ve tam 11 kez Türkiye Birinciliği yaşattım. Hep sen sordun, şimdi ben sorayım. Bayburt namına yakışır bir başarı değil mi?

“İsmimle beraber “Bayburtlu” diye hitap edilmesi beni daha çok mutlu ediyor.”

F.E: Elbette başarı… Bayburt’un adını duyuruyorsunuz. Başarı dolu bir kariyere sahipsiniz. Bu konuda ki duygularınızı öğrenebilir miyiz?
T.B: Gururdan ve kibirden yalnız ALLAH’a sığınırım. Ben hiçbir zaman başarılarımı kendimle sınırlamadım. İsmimle beraber “Bayburtlu” diye hitap edilmesi beni daha çok mutlu ediyor. Başarılarımdan tattığım tek şey ise sevinçtir. Sevincimin en büyük kaynağı da o Ayyıldızlı bayrağımızın Dünya ve Avrupa’da, birincilik kürsüsünde şanlı şanlı dalgalanmasıdır. Benim için en büyük kariyer ve derece; sporcu ahlakı ve yaşantısıdır. Kürsüden indiğim zaman her şey normale döner ve yeni bir başarı için yeni bir hazırlık dönemi başlar.

Tuncay Başaran, Bayburt Postası'nda çıkan haberlerini özenle sakladığını söyledi...F.E: Şu an hem Bilek Güreşi yapıyorsunuz… Hem de okuyorsunuz. Peki bunun haricinde içinde bulunduğunuz bir çalışma ya da ileriye dönük başka bir hedefiniz var mı?
T.B: Önümde uzun zaman var. Bu zaman içinde ve süresince en birincil hedefim okulumu bitirmek, akabinde Dünya ve Avrupa Şampiyonluklarını getirmeye devam etmek. Daha sonraki hedefim ise “Şampiyonlar” yetiştirmek. Geçen sene (2008) kurduğumuz Başaran Bilek Güreşi Kulübü buna bir örnektir. Bu doğrultuda Kulüp Başkanı ve Milli Takım teknik kurulu üyesi Sayın Hamit Aktaş beyle çalışmalarımız devam ediyor. Çalışmalarımızın ilk meyvelerini Türkiye Şampiyonlukları kazanarak aldık. Çıtayı daha da yükseltip Bayburt’u Bilek Güreşinde en iyiler arasına sokmaya çalışacağız.

F.E: İnşallah… Peki bu hedeflerinizle ilgili yetkili bazında görüşmeniz gereken ya da çağrıda bulunmak istediğiniz kimseler var mı?
T.B: Henüz görüştüğüm kimse olmadı. Fakat görüşmem gereken kişiler var, özellikle sponsorluk konusunda. Daha öncede dediğim gibi maddi ve manevi desteğe ihtiyaç var. Ve destek konusunda süreklilik sağlamak zorundayız. Ki başarı konusunda bir devamlılık olsun. Benim çektiğim sıkıntıları benden sonra gelecekler yaşamasın istiyorum. Ben kendi adıma ilerisi için böyle bir hedef koydum. ALLAH’ın izniyle bunu da başaracağım.

“O maçı unutamıyorum…”

F.E: Temennimiz bu yönde… Birazda röportajımızın nostalji kısmına geçelim… Bize sporculuk hayatınızdan unutamadığınız bir anı anlatır mısınız?
T.B: Sporculuk hayatım boyunca acı-tatlı birçok anım olmuştur. Geçtiğimiz Avrupa Şampiyonası yarı final maçında yaşadığım olay, üzüldüğüm anı olmuştur. Bir hakem hatası yüzünden alabileceğim maçı ve beraberinde birinciliği kaybettim. Rus rakibimle çıktığım maçta haksız bir şekilde yenik sayılmıştım. Bilek güreşinde sporcuların hakem komutundan önce rakibin koluna baskı uygulayarak yıkışa geçmesi kural dışıdır. Bu yüzden hakem, hazır ve başla komutunu vermeden önce her iki sporcunun el içlerinin birbirine değip, parmakların kapanmasına dikkat etmesi gerekir. Oysa benim parmaklarım daha kapanmamıştı ve hakem de buna dikkat etmeden maçı başlattı. Yani İsviçreli hakem (Ready–Go) yani hazır–başla dediğinde ben daha hazır değildim. Bu durum maçı hak etmediğim bir şekilde kaybetmeme sebep oldu.

F.E: Hiç tepki vermediniz mi?
T.B: Birçok yarışmaya katılmış biri olarak fazla üzerinde durmak istemedim. Nihayetinde yenmek kadar yenilmekte vardır. Asıl şuna üzüldüm. 3. lük kürsüsüne çıktığım madalya töreninden sonra Rus sporcuyla kulisin arka tarafındaki masada tekrar maç yaptık. Diğer bir Rus sporcunun hakemliğinde; yarı finalde, hakem hatası yüzünden kaybettiğim rakibimi bu kez defalarca yenmem içimi burktu.

Tuncay Başaran, arkadaşımız Faruk Edis'in sorularını cevapladı...F.E: Sevgili Tuncay Başaran… Röportajımızın sonuna geldik. Son olarak söylemek istediğin başka bir şey var mı?
T.B: Buradan Bayburt Postası aracılığıyla; bana en zor anımda sponsor olan, Bayburt Belediyesi ve İstanbul-Orhanlı Beldesinde bulunan Keklik İnşaat Ltd. Şti. Sahibi Sayın Erdal Keklik beyefendiye şükranlarımı sunuyorum.

Son olarak Bayburt Postası hakkında bir şeyler söylemek istiyorum. Emeğe sonsuz saygısı olan biriyim… Bayburt Postası da bir emeğin karşılığıdır.

Ayrıca internet ortamına taşındı. Çok güncel ve özel bir site. Memleketimin gazetesine, Bayburt Postası’na röportaj vermek benim için şereftir. Kürşat Okutmuş kardeşime de ayrıca sevgilerimi gönderiyorum. Ve size de bana ayırdığınız zaman için teşekkür ediyorum.

F.E: Biz teşekkür ediyoruz ve bundan sonraki hayatınızda başarılar diliyoruz.

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.