İsmi gibi güleç bir çınar…

Kurban Bayramı dolayısıyla bayram ziyareti için gittiğimiz Alıçlık Köyü’nde dalgın dalgın bizi izleyen yaşlı bir amca dikkatimizi çekiyor. Selam verip hal hatır soruyoruz. İsminin İshak Güleç olduğunu söyleyen yaşlı amcamız gazeteci olduğumuzu anlayıp, “eskiden çok şiir yazar söylerdim ama o kadar takâdim kalmadı” diyor. Aramızda anlaşıp başka bir zaman kendisine misafir olacağımızın sözünü veriyor, izin istiyoruz. Bayram sonrası akşam saatlerinde söz verdiğimiz üzere Alıçlık (Kestesi) köyünün yolunu tutuyoruz. Ağaçlar ve renklerini yitirmiş çiçeklerin sonbahar hüznüne, hatta kışın ürkekliğine büründüğünü görüyoruz. Köy yolu asfalt olduğu için kar ile mücadele etmek zorunda kalmıyoruz.

İsmi gibi güleç bir çınar…

İshak GüleçKurban Bayramı dolayısıyla bayram ziyareti için gittiğimiz Alıçlık Köyü’nde dalgın dalgın bizi izleyen yaşlı bir amca dikkatimizi çekiyor. Selam verip hal hatır soruyoruz. İsminin İshak Güleç olduğunu söyleyen yaşlı amcamız gazeteci olduğumuzu anlayıp, “eskiden çok şiir yazar söylerdim ama o kadar takâdim kalmadı” diyor. Aramızda anlaşıp başka bir zaman kendisine misafir olacağımızın sözünü veriyor, izin istiyoruz. Bayram sonrası akşam saatlerinde söz verdiğimiz üzere Alıçlık (Kestesi) köyünün yolunu tutuyoruz. Ağaçlar ve renklerini yitirmiş çiçeklerin sonbahar hüznüne, hatta kışın ürkekliğine büründüğünü görüyoruz. Köy yolu asfalt olduğu için kar ile mücadele etmek zorunda kalmıyoruz.

Murat OkutmuşYol üzerinde bir tabela dikkatimizi çekiyor. Aslandağı Vilayet Ormanı’nın bir benzeride bu arazide büyümeye çalışıyor: Kızıldağ Vilayet Ormanı. Ağaç, ağaç sevgisi, ağaçsızlık derken Alıçlık Köyü’ne varıyoruz. Buranın eski adı Kestesi.  Kuruluş tarihi 1300’lü yıllara dayanıyor. 130 kişinin yaşadığı Alıçlık, sıradağlar arasına gizlenmiş ve kendini yeşil bir örtüyle kamufle etmiş.

Köyde ilk gördüğümüz hemşerimize İshak Güleç’i soruyoruz. Aldığımız tarif üzerine eve doğru ilerlerken, Alıçlık Köyü’nün bu asırlık çınarının kapıda bizi beklediğinin farkına varıyoruz. Selam, muhabbet, sarılma, bayramlaşma… Hepsi bir arada…

Gülen gözlerinden sıyrılıp içeriye süzülüyoruz.
İshak Güleç nüfus kayıtlarına göre 1918 doğumlu.

“Geç yazdırdılar” diyor. “101 yaşındayım.”
Osmanlı’yı da biliyor, Cumhuriyet dönemini de…

Köroğlu’nun Ayvaz’ı gibi elinde demli çaylar eşliğinde Elmas Nine gösteriyor kendini… “İçin kuzum, için” dedikçe, hem çayları yudumluyoruz, hem de İshak amcayı dinliyoruz… Soruları çift çift soruyoruz İshak amcaya… Malum, gözler hala gülüyor ama kulaklar biraz yorgun… O kadar şey dinlemiş, o kadar şey anlatmış ki… Ve sohbetimiz başlıyor…

-İshak amcamız kimdir, nasıl biridir?
-Doğma büyüme Kestesiliyim. Babam tam 16 yıl askerlik yaptı. Kop Savunması’nda da savaştı. Salih Çavuş olarak kayıtlarda vardır.

-Hatırlıyor musunuz o yılları, rahmetli babanız Kop’u anlatır mıydı?
-Önceden hafızam da, sağlık durumum da çok iyiydi. Ama iki yıldır bayağı düştüm. Hatırlayamıyorum, ama çok çetin bir savunma olduğunu söylerdi. Babam sadece Kop’ta değil Yemen’de de savaşmış biri. Kop Savunması sükût ettiğinde at üstünde gelip bizleri alarak Yozgat’ın Kendirli köyüne macir olarak gitmişiz. Orada 4 sene kaldıktan sonra yine kendi köyümüz olan Kestesi’ye döndük.

-Peki hayat nasıl geçiyor Kestesi’de, dert-sıkıntı var mı?
-Ne olsun bildiğiniz gibi işte. Yaş ilerledikçe hayatta zorlaşıyor. Gençken imamlık sınavını kazandım. Duduzar’da kısa bir süre imamlık yaptım ama köyüme hasretliğe dayanamayıp görevimden ayrıldım. Bağkur emeklisiyim. Eskiden tarlalarla uğraşabiliyordum. Şimdi ne hayvancılık, ne tarla işi, hiçbirisini yapamaz oldum.

-Çok şiirin varmış, bir iki mısra paylaşır mısın?
-Evet, çok şiir yazdım. Şiir konusunda yeteneğim vardı. Ama hiç birisi şu an elimde değil. Ablamın torunları birazını aldı. Birazını da köyde öğretmen vardı ona verdim. Okuyup, yazamıyorum artık. Şiirde yazamıyorum dolayısıyla.

-Peki aklında kalanda mı yok?
-Var var, olmaz mı… En sonlardan var. (Gülüyor)

“Hey ağalar artık bizler yaşlandık,
Bu fani dünyada gezemez oldum.
Eğildi gametim, büküldü belim,
Bir küçük yokuşu çıkamaz oldum.

Yıl geçtikçe ilerledi yaşlarım,
Yanımdan ayrıldı arkadaşlarım.
Hep döküldü ağzımdaki dişlerim,
Bir lokma ekmeği yiyemez oldum.

Artık halka geçmez oldu sözlerim,
Yürümeye tutmaz oldu dizlerim.
Okumaya görmez oldu gözlerim,
Bir satır yazıyı yazamaz oldum.

İshakiyem işim geçer zar ile,
Geçti geçen günler ahûzar ile,
Sıtkı gönül ile iftihar ile,
Bu fani dünyadan göçemez oldum.”

Elmas Güleç, İshak amcamızın üçüncü hanımı. İlk hanımıyla anlaşamayıp boşanmış. İkinci hanımı da vefat edince Elmas yengemiz Tomla’dan gelin gelmiş Kestesi’ye. Üç hanımından da hiç çocuğu olmamış. Ama fazlaca yeğenleri ve yeğenleri vasıtasıyla torunları var İshak amcamızın. Mesela Oğuzhan, ablasının torunu. İshak dedesinin koluna girip, köy turunu hiç aksatmayanlardan…

İki odalı olan bu şirin köy evinden ayrılmadan, “hadi be İshak amca, bir şiir daha” diyoruz… Düşünüyor, düşünüyor, düşünüyor, bir tane buluyor…

“Nereden akıyor hayat ırmağı,
Bu akış nerdendir gidiş nereye…
Gaflet ile geçen ömürün çağı,
Karanlık gecede bakış nereye…

Çağrılır insanlar bilinmez bâbtan,
Zaman yok, mekân yok, meçhul hicaptan…
Uyan gafil insan, derin uykudan,
Bu akış nerdendir gidiş nereye…

Garip bir yolcunun yoktur otağı,
Büyük bir sahradır var mı bucağı,
Açılmış kabrimiz ana kucağıı

Böyle bir mekândan kalkış nereye…"

İshak amcaya sarılıyor, Elmas yengeye teşekkür ediyor ve ayrılıyoruz Alıçlık köyünden. Aracımız Alıçlık köyünün toprak damlı evleri arasından usulca ilerlerken, Bayburt için; “şairler, ozanlar yurdu” denmesinin haklılığını düşünüyoruz. Ve 180 pare köyümüzde “bilinmeyen kaç halk şairimiz vardır kim bilir?” diye de içten içe dertleniyoruz…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Alıçlık Köyü

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.