Cumhuriyet’e, onun yaratıcısı Atatürk’e ve yurduna bağlı bir aydın ve şairdi; aşk, gurbet ve yalnızlık konularında ise içli ve duygusaldı Bayburt doğumlu Kemalettin Kamu.

Kamu’nun dillere destan olmuş bir de aşk öyküsü vardır. O öyküyü yakın dostu Rıfat Necdet Evrimer’den dinleyelim:

“Kemalettin ölünceye kadar bekâr yaşadı, evlenmeyi teklif edenlere latife yollu:
-Ne yapalım evde kaldık, kaderimiz bu imiş derdi. Hele bu konuda bir gün ısrar eden büyük kardeşi Hüsnü Uluğ’a mustarip bir dille:
-Ağabey, sandığın kadar müşkülpesent değilim. Bu dul kadın ile evleneceğim, cevabını vermişti. Bu cevapta bir ıstırap gizliydi. Kemalettin’i ölünceye kadar evlenmekten uzak tutan da bu ıstırap, bu gönül kırıklığı idi. Başından geçen ve hüsranla biten bir aşk macerası şairin gönlünü yaralamıştı. Bu yara ölünceye kadar kanadı. Ankara’da çok genç ve esmer bir kız, Kemalettin’i büyülemişti. O kızın sakin ve vakur halini pek beğeniyordu. Akşamları onun yolunu bekler, uzaktan da olsa bir defa görmek ihtiyacını duyardı. Ufak bir tebessüm, biraz ilgi, Kemalettin’i çocuk gibi sevindirirdi.

Tagore, ‘Kalbimiz bir aşk buluncaya kadar huzursuzdur, ondan sonra rahattır. Yüksek huzur, fiili kudreti aşkta bulur. Aşkta zaman ve kazanç var, fakat bunlar uyuşabilirler. Hürriyet ve bağlılık aşktan alınmıştır’ der.

Kemalettin için bu böyle olmadı. Aşk onu huzursuz kıldı. Fransızların bir sözü vardır: Gerçek aşkta bedeni ruh kucaklar, öper, Kemalettin’in aşkında ise ruh bedeni kucaklamadı, sarstı!

Hele bir olaydan sonra…


Bir gün o güzel esmer kızın bir delikanlı ile baloya gideceğini haber alınca, kalbinden vurulmuşa döndü. Bu nasıl olabilirdi? Kızın ailesi: ‘Kemalettin gibi genç bir şaire kızımızı memnuniyetle veririz’ dememiş miydi? Arada bir tür anlaşma yok muydu? Kemalettin nişan gününü bekliyordu. Oysa şimdi kızın bekâr bir delikanlı ile baloya gitmesine izin veriliyordu. Kemalettin balo akşamı, kıza hitaben şu mektubu yazdı:

Ankara 25 Şubat 1926

Hanımefendi

Dans etmemek şartiyle baloya gitmek için annenizden müsaade istihsal etmişsiniz (izin almışsınız). Bunu kazanılmış bir muvaffakiyet (başarı) gibi anlattılar. Bu kararınızın izaha lüzum görmediğim mahzurlarına ehemmiyetle (önemle) dikkatinizi celbederim (çekerim). Yeni bir hayatın fena bir hatıra ile zehirlenmesini istemediğim içindir ki size ilk defa hitap etmeye kendimde cür’et buldum.

Bunun son bir rica olmamasını ve kati (kesin) kararınızı verirken biraz daha düşünmenizi temenni ederim. Maamafih (bununla birlikte) sizi kalbinizle baş başa bıraktıktan sonra isterseniz ‘güle güle gidiniz’ diyebilirim. 
Hürmetlerimin kabulü ve affımın ricasile.

Kemalettin Kami


Kemalettin o akşam sevgilisinin kapısı önüne gitti. Heyecan içindeydi, yanında bulunan odacısına, kapının ziline hafifçe dokunmasını söyledi. Kapı açıldı, mektup verildi, cevap beklenirken birdenbire kapı büyük bir gürültüyle kapandı. Kemalettin o dakikada müthiş bir sarsıntı geçirdi.”(1)

Kemalettin Kamu, kendisini derinden etkileyen bu olaydan dolayı çok şiirler yazdı. İşte onlardan birisi:

YETER Kİ

Ne gökte gözümün rengini ara
Ne hayal elimle saçını tara
Bensiz baharı da bilir Ankara
Beni bir dönecek yolcu san yeter
Gün olur gölgeni arar ellerim
Sana değmiş gibi ürperir derim
Acaba bu anda kiminle derim
Beni bu tasamda yanıltsan yeter
Başım dizlerinde ebediyetin
Çekerim cevrini bütün gurbetin
Bana gölgesini ver saadetin
Bayramdan bayrama beni an yeter 
1) Rıfat Necdet Evrimer-Kemalettin Kamu
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.