“17.yüzyılın renkli simalarından olan Şeyhülislam Yahya (1561-1644), İstanbul’da doğmuştur. Şair kimliğiyle de bilinen Şeyhülislam Yahya’nın babası Bayramzâde Zekeriye Efendi de şeyhülislamlık makamında bulunmuştur.

Şeyhülislam Yahya, yaşadığı dönemin tartışmalarında bazen doğrudan bazen de verdiği kararlarla mutasavvıflardan yan olduğunu ortaya koymuştur. Onun, Niyazi Mısrî’nin bir mektubunda övülmesi ve saygıyla anılması, sufiler tarafından da sevildiğini göstermektedir.

Şeyhülislam Yahya döneminde yaşanan tartışmalara şiirlerinde yer vermiş ve burada duygu ve düşüncelerini ifade etmiştir. Onun:

Togrı yoldur maksada sapman reh-i meyhaneden
Zâhide sorman tarik-i hânkâhı gösterür

(Meyhane yolundan sapmayın, zira orası doğru yoldur. Zâhide sormayın, o tekkenin yolunu gösterir)

gibi beyitleri, onun rind ve kalender kişiliğini sergilemektedir. Bu yüzden de o, kendi dönemindeki sosyal ve kültürel çatışmalarda, zaman zaman taassup sahibi kesimlerin hedefi haline gelmiştir. Tarihçi Naima’nın, Kadızadelilerin şair ve şiire yönelttikleri eleştirilere verdiği bir örnek, Yahya Efendi’nin bu dönemdeki yerini belirlemesi açısından önemlidir:

“Hurşid Çavuş oğlu adlı vaiz, camide va’z ettiği sırada Seyhülislam Yahya Efendi’nin: ‘Mescidde riyâ-pîşeler ko etsün riyâyı/Meyhaneye gel kim ne riyâ var ne müraî’ beyitini okuyarark şöyle der: ‘Ümmet-i Muhammed! Her kim bu beyti okusa kâfir olur. Zira bu beyt apaçık küfürdür” (1)

Peki Yahya Efendi, korkmuş bu kâfir suçlamasından? Hayır, aksine sürdürmüş meyhaneden yana tutumunu:

Kâş ol toprağ olaydum gûşe-i meyhanede
Üstine saki-i meclis cira-i sâgar döker

(Keşke meyhane köşesinde, sâkinin üzerine şarap kadehi döktüğü toprak olsaydım.)

Bir revacı var harâbâtun ki bir gün korkarın
Zâhid-i şehre bina-yı zühdi viran itdürür

(Meyhanenin öyle bir saygınlığı var ki korkarım bir gün şehrin softasına takva binasını viran ettirir.)

Bugün bir Diyanet İşleri Başkanı çıksa da bunları dese? Neler olur bu ülkede o başkanın başına neler gelir?

Atatürk Orman Çiftliği’nin şaraplarının bile başına bakınız neler gelmiş:

MÜSLÜMAN YAPILAN ŞARAPLAR...

Atatürk Orman Çiftliğinin 2018 yılı bilançosunda mal stoklarında 30 bin litre dökme, 50.874 şişe olarak şarap gözüktüğü halde 2019 yılı bilançosunda yok olmuş bu şaraplar. Muhalefet milletvekilleri sormuşlar: "Nettiniz bunca şarabı, satmış olamazsınız, satışlarda gözükmüyor?"

Yanıt vermiş AOÇ Genel Müdürü Yener Yıldırım, meğer şaraplar Müslüman yapılmışlar. Nasıl mı? Sirkeye dönüştürülmüşler, sirke olarak satılmışlar, bir kısmı da turşulara katılmış.

Bu olayı sosyal medyada paylaştım, Prof.Dr.Yasin Ceylan şu yorumu yaptı:

“Bunlar işte böyledirler. O şarapları içen vatandaşlara satsalardı olmaz mıydı? Devletin kasasına para da girerdi. Ama olmazdı, çünkü içip mutlu olacaklardı. Müslüman, mutluluğun ve mutlu insanın düşmanıdır. Muhtemelen o şarapları dökmüşlerdir. Öbür dünyada karşılığını kaliteli şarap olarak alacaklar.”

“ŞİŞELER BOŞ MU OLACAK AHİRETTE, DOLU MU?” DİYE SORDU BEKTAŞİ

Bektaşi camidedir, kulağı da kürsüdeki vaizde. Demektedir ki vaiz: "Bu dünyada içki içtiğin o şişeler var ya, ahirette boynundan asılacak." 

Bektaşi elini kaldırır sorar: "Hocaefendi, şişeler boş mu olacak dolu mu?" 

Hoca şaşalar, ne desin, bilmiyor ki... Daha ağır olur düşüncesiyle, "Dolu" deyince, Bektaşi keyiflenir: "Desene orada da alemimiz iyi olacak..."

1)  Ali Fuat Bilkan-Fakihler ve Sofular Kavgası/İletişim Yayınları 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.