Şair Baki Tosun: "Benim tüm öyküm Bayburt'ta, 'Mihriban'ım da Bayburt" 

Bayburtlu şairler arasında bestelenmeyi hak eden şiirlere imza atan ve son dönem şairlerinin en çok takdir edilen isimlerinden biri olan Baki Tosun'la (59), uzun yılların ardından geldiği Bayburt'ta şiirini ve Bayburt'u konuştuk.

Şair Baki Tosun: "Benim tüm öyküm Bayburt'ta, 'Mihriban'ım da Bayburt" 

Bayburt Postası - Baki Tosun, 'Mihribanım' diye nitelendirdiği ve 12 yılın üstüne geldiği Bayburt'ta uzun yılların hasretini giderip, dostları ile görüşürken, Çoruh kıyısında bir mola da bizimle verdi.

Şiir, edebiyat ne anlam ifade ediyordu onun için, Türk edebiyatında etkilendiği isimler kimlerdi, özlemini duyduğu memlektinde yok olup giden kültüre dair görüşleri, İstanbul-Bayburt farkı ve daha birçok konuya dair keyifli bir sohbet gerçekleştirik Baki Tosun ile.. İşte o söyleşi:

Röportaj: Murat Okutmuş  

Baki Tosun kimdir?

Zahit mahallesinde, iki çeşmenin arasında Çiftepınar sokakta doğan bir Bayburtlu. Bayburt Lisesi edebiyat bölümünü bitirdim. Ticarete atıldım, Bayburt'ta taksicilik yaptım, İstanbul'da tekstil işiyle uğraştım.

Ailede şiir geleneği var mı veya şiire ilgi duyan biri?

Babam öldüğünde cüzdanından Hicrani Baba'nın deyişleri yazılı kağıtlar çıktı. Ezberinde Celâli Baba'ya ve Hicrani Baba'ya ait en az 30 şiir vardı. Aslında Dede Korkut'un sözlü kültür geleneğinden kaynaklanıyor olsa gerek Bayburt insanının şair bir tarafı vardır. Eğitimli, eğitimsiz tüm Bayburtlular için bunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Sizin şiire ilginiz, ilk şiirinizi ne zaman yazdınız?

Gençliğimde özellikle lise yıllarımda çok şiir yazdım. Fakat şu kilitli hatıra defterleri gibi bir şiir defterim vardı. O dönem yazdığım tüm şiirlerim o defterde. O defteri okul arkadaşım şimdilerde Diş Hekimi olan Necdet İmaç'a teslim ettim. Ben İstanbul'da, Necdet İmaç Ankara'da, defterim ise Bayburt'ta. Bayburt'tan göç ettikten sonra 25 yıl hiç şiir yazmadım. Ta ki 2018 yılına kadar. Sosyal medyada Bayburtlu şair dostlarımın paylaşımlarının altına biraz da latife tarzında dörtlükler yazıyordum. Sonrasında dostlar teşvik etti, o şiir ruhu yeniden canlandı. Yazdıkça beğenildi, değer verildi. Bu da insanı olumlu yönde etkiliyor.

Baki Tosun şiiri nelerden besleniyor?

Bir kere benim şiirim hece. Türk edebiyatının milli ölçüsü hece tarzında şiirler kaleme alıyorum. Kurgu ile yazan şairler vardır ama bende kurgu yok. Bugün şiir yazayım diye bir düşüncem olmadı. Bir olay oluyor, seni geçmişe götüren, duygulandıran veya bir fotoğrafa, bir Bayburt fotoğrafına dalıp gidiyorsundur. İşte o vakitler duygu seli Çoruh gibi akıp gidiyor. Hepsi yarım saatlik bir zaman dilimi, kaleme almayınca yok olup gidiyor. Sonradan zorlasan da bir şey ekleyemiyorsun.

***

Nihavent bir bestenin ara nağmesinde mi 
Gurbete ayrılığa boyun eğmesinde mi 
Hicran ateşi olup cana değmesinde mi 
Kar düştü şakağıma ayamadım mihriban.. 

Mevsimler hüzzam mıydı, neva mıydı, rast mıydı 
Buselik sevdalarla canımıza kast mıydı 
Tarifsiz hülyalarla yıllar hep sermest miydi 
Geçip gitti habersiz sayamadım mihriban..
 
Bilmem ki şarkılarda yüreğim neyi arar 
Dökülen takvimlerde kılamaz oldu karar 
Mevsimler değişse de değişmeyen bir sen var
Kıydım ömre sevdana kıyamadım mihriban..

***

'Mihriban' ve 'Hasan', burada bir Abdurrahim Karakoç çağrıştıması var..

Abdurrahim Karakoç etkilendiğim bir simge isim. Siyasi düşünce olarak da mensubu olduğumuz fraksiyonun şairi. Karakoç, benim şiirimin esin kaynağıdır. Fakat benim 'Mihriban'ım, sevgilim Bayburt'tur. Şiirlerimde Bayburt ve Çoruh sıklıkla var. 'Hasan'a ithafen yazdıklarım ise hiciv şiirlerim, tıpkı Karakoç üstad gibi..

***

Ne dert keder kaldı ne gam
Başımızdan yağıyor zam
Yedi düvele saldık nam
Halayda bardayız Hasan...

İsim yazdırdık kuraya
Girip kuyruğa sıraya
Talibiz Ay'da meraya
Şimdilik yerdeyiz Hasan...

Müjdelendik bu cumada
Fakirlik makbul semada
Gitmemek için güme de
Aş ekmek dardayız Hasan...

***

Bayburt'u çok seviyorsunuz, 'bir insanın anavatanı çocukluğudur' derler, biraz da böyle bir şey sanırım..

İlla ki fakat sadece çocukluğum değil benim öykümün tamamı Bayburt. Güzel anılarımın, güzel hatıralarımın, hülasa hayatımın güzel olarak anılabileceği neyi varsa burada yaşandı. İnsan gideceği yere, gittiği yere geçmişini de götürüyor, geçmiş bir gölge gibi. Ben de belleğimde sürekli bir Bayburt'la İstanbul'da yaşıyorum. Toprağı, havası, suyu özel Bayburt. Bana göre göğün rengi, o mavisi dahi bir başka Bayburt'un.

***

Yormayın daha fazla düşlerle köpük köpük
Baş başa kaldığımız anılar kopuk kopuk
Nerde hayallerimiz nerde seneler yitik
Umutlar ah umutlar yüreğime sormayın..

***

Aradığınız Bayburt'u bulabildiniz mi?

Kültür hariç kısmen buldum diyebilirim. Göç, bu toprakların kaderi ama asıl bu gidenlerin götürdüğü bir kültür var. O aradığımız, hasretini çektiğimiz kültür yok maalesef..

O kültüre dair nerler söylemek istersiniz?

Burada şahit olduğum bir olayı anlatayım. Meramımı da açıklamaya çalışayım. Bir Belediye Başkanı ağabeyimiz ile Halk Eğitim'den düğünden çıktık yürüyoruz. Onlar önde biz arkada. Belediye Başkanımızın yanında koruması var. Saray Bahçesi'nden geçerken, alanın ışıklandırması yapılmış, çocuklar da lambalara taş atıyor. Başkanımız önce çocukları uyardı, çocuklar oralıklı olmayınca sinirlendi. Normal bir Belediye Başkanı yanındaki korumasına 'yakala şunları' der. Başkan ağabeyimiz elindeki telsizi korumaya uzattı, 'az tut' dedi ve çocukların peşine koştu. O kadar hoşuma gitmiştir ki, çünkü Belediye Başkanı da olsa sıradan bir Bayburtlu'nun göstereceği refleksi gösteriyor. O makamdan dolayı Belediye Başkanıyım moduna girmedi. Bugün bu kültürün göç ettiğini görüyorsunuz. Sanal şeylerin insanlara bir şey kattığını, bir yerlere seçilmiş, bir yere atanmış olmanın insanlara bir kimlik kazandırmış gibi görünmesi hoş değil. Eski Bayburt yeni Bayburt mukayesi bu. Yabancılaştığımız yeni bir durum. Eski Bayburt'ta insanların sosyal statüsünü tayin eden şey zenginlikler, fakirlikler değildi. Dolayısıyla makam, onlara değer verilmesi için yeterli bir faktör değildi.

***

Eski birkaç hatıra rüya gibi düş gibi
Yaralı yüreğime konup kalkan kuş gibi
Gözlerimde titreşen iki damla yaş gibi
    Özlemle hayallerin perdelerini açan;
    Eski birkaç hatıra gelip içimden geçen.

***

Bir İstanbul-Bayburt mukayesesi yapınız dersek..

Açıkçası İstanbul'da bir Fransız gibiyim. O kadar kalabalıkların içinde yapayalnız biriyim. Oraya ait olamıyorsun, oraya ait hissedemiyorsun kendini. Zaten o kargaşaya, o vurdumduymazlığa, o diğergamlığa ait değilsin. Bayburtlu'sun, hep başkaları seni ilgilendiriyor; başkalarının tasası, derdi, sevinci seni etkliyor. İşte o hüznü tek başına yaşıyorsun. O kalabalıklarda kimsenin öyle bir tasası yok. Herkes gemisini yüzdürmek derdinde ve herkes bir başına mücadelenin içinde. Ama sen öyle bir kültürden gelmişsin ki başkalarına yardımı yüceltip, başkalarının acılarını içselleştirip kendin de duyabiliyorsun. Başkalarının sevinçlerine ortak olmayı öğrenmişsin, onlar adına seviniyorsun ama kimse yok bunları paylaşacak. Öyle bir yalnızlık. Kalabalıklar içinde yalnızlık.

***

Bir avuç toprakla adın
Olur ruhumuzda yâdın
Belki senin kucak tadın 
Cana ebediyet anne

***

Bayburtlu şairlerden kimleri takip ediyorsunuz, hangi şiirler var hafızanızda?

"Bir gurbet dönüşü içilen çayda
Bin yıllık huzuru demlemiş annem"

Yahya Akengin büyüğümüzün bu ifadeleri, bizim Bayburt'la olan ilişkimizin özeti.

Tabii Bayburtlu şair çok, ben sadece takip edebildiklerim kadarıyla görüş bildireyim. Fırat Kızıltuğ bana göre Bayburt'u iyi dillendiren bir üstadımız. Sanata ve edebiyata vakıf, şiir yazarken insanı eğiten bir yönü de var. Müthiş bir birikimi var.

Makberi mahlasıyla şiirler kaleme alan Ahmet Akkoyun'u beğenirim.

Mustafa Kayalı, okurken haz duyduğum. Kültürü özümsemiş, Bayburt'a dair duygu seli ile yazan bir arkadaş.

Önder Eryılmaz var, onun da kısmen şiirlerini okudum. Çok güzel şiirleri var. Edebiyatta iz bırakacağına şimdiden belli eden bir kardeşimiz.

***

Serpilip rüzgârlara saçların dalga dalga
Eteklerinde savruk deli dolu bir sevda
Umudun özleyişin her biri ayrı dalda
Uzatıp ellerini yüreğimden al şimdi..

***

Son olarak neler eklemek istersiniz Bayburt'a dair?

Bayburtlu olmak başlıbaşına gururdur. Bayburtlular'ın hepsi ince ruhludur. Başkası için ağlayabilenler hassas insanlardır. Hassas insanlardan kötülük çıkmaz. Edebiyat da hassas insanların yaşadığı yerlerde bir karşılık bulur, değer bulur. Tabii Bayburt savaşlar görmüş, seferberlik yollarına düşmüş, dünyalar kadar çile çekmiş insanların yurdu. Dolayısıyla böyle bir kültüre, tarihi geçmişe sahip Bayburt'ta bu var. Bayburt'u çok seviyoruz.

Yalova'da aktar Veli Mercimek, şair Baki Tosun, Murat Okutmuş

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Gökhan Önder Karaoğlu 2 yıl önce

Baki ağabey toprağından aldığı ilham ile çağlayan bir derya.. Allah vergisi bir sezgi, duyuş ve ifade.. Yüreği zeval görmesin.

Avatar
Selami Gazioğlu 2 yıl önce

Ayaküstü de olsa kısa bir görüşmemiz oldu çok sevindim kendisini uzun zamandır görmüyordum iyi bir dost unutulmayacak bir arkadaş kardeş onu her zaman sevdim ve her zamanda seveceğim yüreğimde müstesna bir yeri var ve var olacak selam ve sevgilerimle sağlıklı ve sihatli günler dilerim

Avatar
Ufuk celik 2 yıl önce

Yanindayken mutlu ayrilirken ozlenen feyz alinan abime selam olsun. Cok guzel bir soylesi olmus kaLemine saglik kardesim.

Avatar
Ahmet Çağıldak 2 yıl önce

Baki Tosun şiir, hatıralar ve samimiyetle yoğrulmuş bir anlatı ustası. Pozsuz, tavırsız ve içten. Çayla, sigarayla ve yalnızlıkla arkadaş biri. O sadece bir usta şair olmasıyla değil, bir yurtsever ve Bayburtsever olmasıyla da gönlümüzde taht kurmuş biri. Onu okumak keyif, dinlemek kahkaha ve anlamak hüzün..