Fırat Kızıltuğ’un kitapları yeniden basıldı

Gazetemiz yazarlarından Fırat Kızıltuğ’un 3 ayrı kitabı daha Akıl Fikir Yayınları’ndan okuyucuyla buluştu.

Fırat Kızıltuğ’un kitapları yeniden basıldı
Bayburt Postası - Gazetemiz yazarlarından Fırat Kızıltuğ’un 3 ayrı kitabı daha Akıl Fikir Yayınları’ndan okuyucuyla buluştu. Önceki yıllarda Kubbealtı Neşriyatı’ndan çıkan ‘Satrançname’, Ötüken Neşriyat’tan çıkan ‘Dildeste’ adlı eserlerin yanı sıra içerisinde Bayburt Şikesteleri'nin de yer aldığı ‘Şikesteler’ adlı kitaplar Akıl Fikir Yayınları’ndan yeniden raflardaki yerini aldı. 

Türk Mûsikîsi’nin Romanı ‘Dildeste’ 

Kızıltuğ’un yeniden okuyucuyla buluşan Dildeste eseri Türk Mûsikî’sinin Romanı niteliğinde. Nasıl mı? ‘Çırpınırdı Karadeniz’ marşının Nuri Paşa komutasındaki Türk birliklerinin Azerbaycan’a girdiği anda yazıldığı bilinir. Azerbaycan’ın Milli Şairi Şehit Ahmet Cevat tarafından yazılan bu marşın Sakarya Meydan Muharebesi’yle olan bağı nedir? İşte bunun gibi tadına doyum olmaz beste hikayelerini kaleme almış Kızıltuğ. Her biri, okuyucuyu içtenliğiyle doyuruyor.

İskender Pala: “Dildeste taşkın duyguları zaptediyor...”

195 sayfalık kitabın takdim yazısı İskender Pala’dan. Pala, “Okuyunca hissedeceksiniz; Dildeste taşkın duyguları zaptediyor. Mûsikî dünyamızın yazılabilecek en müstesna hikâyeleri bir araya geldi bu kitapta. Çünkü seyirci değildi müellif, mûsikî dünyamızın sahnede yer alan usta bir oyuncusuydu. Güftelere giydirdiği ipek şallar, nakış nakış gönül maceralarıyla dokunmuştu. Sonra bu nadide desenler, tecessüm etmiş devr-i kadim güzellerine öylesine yakıştı ki bir nakkaş, gönlünden geçtiği biçimde, yüreğinden koptuğu edâ ile ancak bu kadar güzel resmedebilirdi ezgileri. Çoğu yakın geçmişin hüzünlü aşklarından ilham alarak renklendirilip şu’lelerinden bu hikâyelerin gerçek olup  olmadıkları, yahut ne kadarlarının gerçek olduğu tartışılabilir ama gerçek değillerse bile o denli inandırıcı, sahici ve hasbi oldular ve bize o derece yakın da durdular ki, sanırız artık hüzzamları, nihavendleri, segahları dinlerken hep Dildeste’deki simalar, kahramanlar gelecek gözlerimizin önüne ve o anda yanaklarımıza süzülen gözyaşlarımızı gizlemeye çalıştığımız dostlarımız da gözyaşlarını bizden gizliyor olacaklar” ifadeleriyle kitapla ilgili düşüncelerini dile getiriyor. 

Kızıltuğ ise, kitaptaki parçaların kaynaklardaki bilgilere çok yakın olduğunu belittiği önsöz yazısında şu ifadelere yer vermiş:

“Mûsikîmiz için çok az kaynak vardır. “Dildesde”yi yazarken, işte bu kaynak yokluğundan doğan bu boşluğa -hiç olmazsa- hakikate yakın hikâyeler düzenleyerek, okuyucuları bağlamayı düşündük. Aynı zamanda “Türk Mûsikî’nin Romanı”nı dile getirmeye çalıştık. 

Seçtiğimiz mekânlar hakkında bulabildiğimiz kaynakları taradık. Bestekârların eserlerini inceleyerek, melodi ve makam analizi yoluyla, bestekârın hâlet-i rûhiyesini tahayyül etmeye çalıştık. Ortaya “Dildeste” çıktı. Okuyucularımızın bir hususta dikkatini çekmek isterim. Kitabımızdaki parçalar, kaynaklardaki bilgilere çok yakındır. Olayların çoğu hakikattir. Fakat, eser belgesel değildir. Kaynak değildir. Daha çok hayalîdir. Ama hakîkate çok yakın olan hayallîlik.”
 
Dede Korkut, Manas masalları tadında ‘Satrançnâme’

Türk Milleti'nin tarih boyunca yaşadığı maceraların Dede Korkut, Manas, Buhara  masalları tadında okuyucuyla buluştuğu ‘Satrançname’ adlı eser 154 sayfadan oluşuyor.

Kılzıltuğ, kitabın önsözünde şunları ifade ediyor:

“Satrançnâme, günümüzde unutulmaya yüz tutan özelliklerimizin yeniden gündeme gelme arzusu ile kaleme alınmıştır. Bilhassa kimlik arayışı içinde olan bir kısım gençliğimiz, sorularına ipuçları bulacaklardır.
Onuncu yüzyılda benimsediğimiz, İslâm Medeniyeti ile gerçekleştirdiğimiz olağanüstü sentez, ondokuzuncu yüzyılda katılmaya gönüllü karar verdiğimiz Batı Kültürü ile hâlâ uyuşamamıştır. Tezler ve antitezler tartışılmakta, bir türlü beklenen sentez gerçekleşememektedir. Bu karmaşa, bilhassa kendi değerimizin unutulmaya başlanması gibi bir sakıncalı sonuç ortaya çıkarmıştır. Satraçnâme, hiç olmazsa isim zikretme amacını da gütmektedir.”
 
Kadim Türk kentlerine ‘Şikesteler’

Kızıltuğ’un bir diğer kitabı ‘Şikesteler’. 2012 yılında cep boy kitapçık şeklinde baskısı yapılan ‘Bayburt Şikesteleri’, ‘Şikesteler’ kitabının da hacim olarak önemli kısmını oluşturuyor. 112 sayfa yayınlanan kitabın 30 sayfasında Bayburt Şikesteleri serisi yer alıyor. 10 yaşında ayrıldığı Bayburt’a tam 50 yıl sonra, 1997 yılında gelen Kızıltuğ’un Şehit Osman Dağı ile sohbetleşme üzerine kurduğu şikestelerin dokuzu da kitapta yer alıyor. Kızıltuğ’un 10 yaşında ayrıldığı memleketinin şivesine ne denli  hakim olduğunun da bir kanıtı olan ‘Şikesteler’ kitabının önsözü Ahmet Çağıldak imzalı.

Çağıldak özetle şunları söylüyor:  

“Şikesteleri; elbette sokaklarında koştuğu, bahçelerinde oynadığı, Çoruh’unda çimdiği, kalesine çıktığı, Bayburt ağzıyla yazar. Bu yüzden her bir şikeste özellikle o coğrafyadan beslenmiş, o dönemi yaşamış okuyucuyu tarifsiz duygularla derinden etkiler. Okuyan herkesin geçmişlerine, kendi yolculuğunu yapmasına neden olur.

Fırat Kızıltuğ; dünyayı, yaşamı, memleketini; sevgili hemşehrilerinden farklı yorumlasa da, aynı kültürün, aynı değerlerin kutsadığı sevgi ve hoşgörü ocağında, onlarla büyümenin "Kopuz Dünyası" dediği verimli toprakların insanı olmanın gururunu taşıyor. Okuyuculardan şairle taydaş ve aynı yıllarda aynı yerlerde aynı anıları taşıyanların aynı ortak duygu yoğunluğuna kapılaşcağı kesin. Şairin memleketine duyduğu tanımlanamaz ve tarifsiz sevginin, okudukları her satırdan buruk bir sızıyla kendi yüreklerine sızacağı da bir gerçek.

Bayburt Şikesteleri aslında, son yıllarda geçmişe ilgisizlikten, bilgisizlikten, sahipsizlikten tahrip edilen şehrin, doğal, tarihi, kültürel ve toplumsa; dokusuna yakılmış bir ağıttır. Geçmiş zaman güzeli bu şehrin, yok olup giden hayalini bilmeyen nesle de bir hatırlatma türküsüdür.

Bir şehri ve insanlarını sevmek; sadece kalkınma sorunlarını yalınkat çözmeye indirgendiğinde olanlar olur. Asıl bir şehri ve insanlarını sevmek; atalarımızdan devralınan; geçmiş kültürleri çok yönlü koruma ve hoşgörü mirasının paylaşımıyla ispatlanır."

"Bu şehrin kaderine ağlardı"

Türk Dünyası'nın en çok sevilen şairlerinden Tebrizli Mehemmed Şehriyâr'a, Türkiye'den yazılmış nazîre olarak da kabul edilen Bayburt Şikesteleri için, "Kopuz Dünyası'nın namlı şairi Tebrizli Şehriyar yaşasaydı da şikesteleri okuyabilseydi ürperirdi" diyen Çağıldak, "Belki de şairle birlikte bu şehrin kaderine ağlardı" diye de ekliyor.   

Kitap da Bayburt Şikesteleri'nin yanı sıra; Çanakkale, Kırım, Şeki, Tebriz, Kerkük, Ohri, Üsküp, Pürzerrin şehirlerine yazılmış şikesteler yer alıyor. 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Kara cahil 8 yıl önce

Hayırlı olsun.