Bağ evine her vardığımda annemle selamlaşırız. Rüzgâr vurup, bahçedeki leylak ağacının dalı oynadığında, anlarım ki annem yüzünde o belli belirsiz tebessümle el sallar uzaklardan. Bana gülümsediğini hissederim. Yaşam biriciktir. Mutlulanmayı hak eder.
İnsanın mutluluk arayışının ilk tarihi bulgusu, Gılgamış Destanı’nda dile gelir. Yakın dostunun ölümü üzerine uzun yıllar yas tutan Gılgamış, hekimlerin önerisiyle mutluluğun ve ölümsüzlüğün gizemini öğrenmek için yola düşer. Ne var ki mutluluğun gizemi uzak denizlerin dibindedir. Okyanusun dibinde gizemli bir ottur. Gılgamış, fırtınalı denizleri aşıp, canavarlarla savaşarak gizemli otu bulur. Yemeğe hazırlanıp tam ağzına koyarken bir yılanın otu kapıp yutmasıyla mutluluk umutlarını yitirip ülkesine döner. Otu yılan yutsa da, o arada başka bir şey olur. Gılgamış’ın mutluluğu ve ölümsüzlüğü ararken, mutluluğun arayışında bilgiye ulaşması, mutluluğa erişmesini sağlar.
Mutluluk kavramında düşünürlerin farklı yaklaşımları var. Arthur Schopenhauer için, ‘mutluluk arayışı bir zaman israfıdır.’ Spinoza, ‘tutkularımızı ve duygularımızı aklın kontrolüne tabi kıldığımızda mutlu oluruz’ der. Stoacılar, mutluluğu geçici hazların peşinden koşmaktan değil, doğaya itaatten, onun yasalarını öğrenmeye razı olarak erdemli bir insan haline gelmekten, zihnin olgunlaşmasından geçtiğini vurgular.
Can Yücel, ‘Bir tek insanın bize, -iyi ki varsın- demesi, var olduğumuz için mutlu olmamızı sağlar’ der.
Budizme göre, mutluluğu inşa etmek için neyi yapmanın uygun olduğunu bilmek gerekir. Şu sözde olduğu gibi: ‘Elini ateşte tuttuğun sürece yanmamayı ummak beyhudedir.’
Yanlış dönemeçlere girildiğinde mutluluğu elde etmek için uğraştıkça ondan uzaklaşırız.
Umudun, tükenmemenin, eksikliğini hissettiğimde annem işaret verir giderim. Rüzgârın derin uğultusunda sesi; daha az üzülmemi, devam etmemi fısıldar, soluğunu yüzümde; yüzünü yakın hissederim. O, uğultulu boşluğundan geçerken rüzgârın; ben seyrederim. İçimde zemheri eser yine giderim.
2025, gazetecilerin hapishanelere en çok atıldığı yıllardan biri oldu. Sadece gazeteciler değil pek çok aydın, bilim insanı, siyasetçi hapse atıldı. Bu moral bozukluğu tüm toplumda olduğu gibi bizlerin de hafızasında derin izler bıraktı.
2025'ten aklımızdaki tek kare; az önce sitenin girişinde yılın son günü yağan ilk karla sokağa dökülen; çoluk-çocuk, yaşlı-genç kızaklarla, naylon poşetlerle her şeyi unutmuşçasına kayarken yüzlerindeki o güzel ifade kalsın istiyoruz. Öyle hoşumuza gitti ki neredeyse aralarına karışacaktık.
Her şey gönlünüzce olsun.