İzmit tramvayında herkes cep telefonlarına bakıyor, ben insanlara.
İşleri, güçleri, dertleri, aşkları üstüne kestirişler, remiller yapıyorum ve nice öyküler yazıyorum inene dek.
Karşımda oturan gözbağcı şu yüzdeki yapaylık, ondan başlayayım: Gözbağcı o yüzde gülümseme, sesini yutmuyorum, elleri ele veriyor yüzünü. Yapaylığı dayanamıyor bu üstüne gidişe, bölünmeye gidiyor yap ve ay olarak. Yap’la ay’a yapıştırıcı arıyor gözbağcı yüz, kaşlarını çatıyor.
Karşılıklı oturan kurum kurum iki kişi… Kıvırtıcılar pistinde siyasi dansöz olabilir birisi; kıllısını görünce ben kulunuz, kişilikte ise ay boynuz.
Alın ve kirlere bakıyorum. En görünür yerde, göze en çok batandır alın ve kir. Kiri yadsır çoğu kimse alnı da aklar yeterli bilgisi bulunmadan. Oysa ki alnı aklamak ne büyük sorumluluk, alnın kirli olduğunu söyleyebilmekse nasıl bir bilgi derinliği ister. Kitlendikleri, cep telefonu ekranlarında ve sosyal medyada var mı ki bunlar?
Sarıklı, cübbeli ters ters bana bakıyor, göz hasmını tanırmış. Eski zamanın horozları yadıma gelir bu tipleri görünce. Sabahın oluşu ile o denli özdeşleştirilmişler ki, kimi ahmak horozlar "Ben ötmesem güneş doğmaz" sanmaya başlamışlardır. Şu sarıklıların çoğu da öyle değil mi?
Haa bakın şu herifi iyi tanıyorum. Tiyatro sanatçısı olduğunu söylüyordur mutlaka yanındakine. Gerçek durumunu ben diyalog biçimine çevirerek anlatayım size:
“ -Sahnede hiç görmedim sizi.
-Ama bana rol vermiyorlar.
-Figüran ol!
-Figüranlık mı, benim düzeyime yazık değil mi?
-Yahu, seyirci ol o zaman kardeşim.
-Ama benim yerim sahne...”
“Hastir lan!” çekiyorum, uzaktan uzağa ve de içimden.
Son olarak yanımda dikilen şu anıtsal ayıp ilahesinden de söz etmeliyim. Çekiyor çekiciliğinin bilincinde olarak. O çekiyor, ben “oralı değil”i oynuyorum. Ayıp çünkü, yaşımdan ve başımdan utanmam gerek. Ayıbı işlemesem de düşlememe engel yok ki, düşe ayıp işlemiyor ki. Düşümle biz bizeyiz.
Ve iniyorum… Önüme Y’ler düşüyor.
Oyyy Y’ler Y’ler.
Pantolonu Y harfi desenli, kalçalarında Y’ler oynaşıyor…
Oyyyyyyy!
Edalı bir yosmanın Y’sidir bu Y’ler öncelikle, sonra yaylanmanın Y’si düşmekte yâdıma, yaman yaylanmaktadır çünkü, kırıtmaktan ötürü.
Yavri yavri, Y’ler nerde beslenir, biçimlenir?
Y’lere diremek gözü, sonra yoldan çık; yırtın, yakınlaş, yokla, yılış… İlk ikisi bana yakışmaz, son ikisi çok ayıp çoook!
Oyyy Y’ler Y’ler; iki çatal sütun, iki yarım kürede Y’ler, ardınızdan baktım bu doyumsuz izlenceye.