Doğduğumuz coğrafya ve hemşerilik kaderdir ama tercih, bir bilgi sorunudur.
Seçim, geçim gibi sıcak gündem dururken Çoruh kimin umurunda ki, off! Oysa iki buçuk milyon yıllık bu nehir kentin geleceğini belirleyen kilit önemde. Geçmişte, Sanayi Çarşısı yerinden, maden temizleme suyu karıştırmaya, kıyılarındaki ağaçları tırpanlamaktan doğal yatağını her yıl dozerlerle tarumar etmeye kadar aymazlıklar yapıldı. Her gelen yerel yönetim, atanmış, seçilmiş ya da rant bir yanını tırtıkladı, hırpaladı.
Çoruh’un islahının yanlışları ve nasıl olması konusunu yıllardır Bayburt’a her gelişte her yerde hep konuştum. Konferanslarda üzme üzülme pahasına söyledim, olmadı yazdım, daha da olmadı çizdim. Dilimde tüy bitti ve sonuç; bilgisizce yapma, düzeltme, inşa etme aşkından dolayı korkunç bir tahribat!
Nehir ıslahını bilmeyen ya da ‘deli kız bir örnek bilmiş çeyizini ondan dizmiş” misali her nehire bir örnek su kanalı inşaatı yapanlar; her kent içinden geçen nehir islah sorununu böyle çözüyor. Bu işlerden bi haber Ankara’daki üst düzey yetkililer, mimarlar ve inşaatçılar da bi gayretle Çoruh’taki gibi klişe işler yapıyor!
Üniversite’nin biraz yukarısında yapılan beton kanalı biliyor ve görüyorsunuz ama tekrar bir bakalım Allah aşkına:
Çoruh’u önce güya yaz aylarının huyuna göre düşünüp, yatağını ortada dar ve sığ bir beton kanala hapsettiler. Peşinden 60-70 cm bir yükseltiden sonra yanlarda her iki tarafa 4-5 metre genişliğinde beton zemin, bu zeminin bitiminde de yer yer 4 metre yüksekliğinde dik bir beton duvar ve onun da tepesinde alttaki beton zeminin üstüne gelecek şekilde ileri doğru 2 metrelik bir çıkıntı..
En nihayetinde de o beton duvarlar üzerine 3-4 santim kalınlığında Bayburt taşını fayans gibi kesip yapıştırarak banyo duvarı gibi dekor bir süsleme!. Allah akıl fikir versin!
Suyun toprakla teması yok, yeşille ağaçla ilişkisi tırpanlanmış, insanla ilişkisi bitirilmiş. Bunları, diye söyleye eski yanlıştan döndürüp yaptırabildiğimiz; bir merdiven ki onu da desen, belki yüz metre sonra, sanki üst kattaki salondan aşağı bodruma inecek dar bir aralık!
Allah bi daha akıl fikir versin!
Çoruh’un maktülleri burada, katilleri ise belli de, kim? Gerçi bu konuda Maliye Bakanı, Milletvekili ve Belediye Başkanı’nın malesef yetkileri de etkileri de yok! Parayı, desteği veriyorlar ama işin sahibi Ankara’da Orman ve Su İşleri Bakanlığı. Onlar da Çoruh üstüne Bayburtlunun itirazını duymaz ve dinlemez, yine tek yol yerel yönetim üzerinden baskı oluşturmak! İtiraz etmeyen bir kitle kültürü, sonunda homurdanarak ya da fısıltıyla karnından konuşarak neyi çözebilir ki? Kitlesel itirazdan çekinmek ve yanlışı kabul etmek daha büyük tahribatları peşinden sürüklüyor. Geç kalınıyor!
Şimdiye kadar olan oldu, bari itiraz edin, karşı çıkın da bundan sonra Çoruh’a böyle bilmeden el sürmesinler! İyi niyetle güya yaptıkça daha da kötüye gidiyor. Sonra ‘Pönserek’ gibi üstünü örtecekler. Gelecek kuşak da eskiyi bilmediği için bunu kabul edecek. Demedi demeyin!
Değerli hemşerilerime diyeceğim şudur: Biliyoruz ki kentin kültürel hafızası sizlere ömür! Bunu biliyoruz. Hep dediğim gibi bu yazdıklarım “hey gidi günler hey” diyen bir iç geçirme romantikliği değil. Bu benim yaptığım, kentin ve milletin gelecek projesi umudu üzerinden, yanlış ve bilmezlikle yapılanlarla hesaplaşmak isteyen bir uyarı ki, ben bunu neredeyse 20-25 yıldır yapıyorum..
Seçim, geçim gibi sıcak gündem dururken Çoruh kimin umurunda ki, off! Oysa iki buçuk milyon yıllık bu nehir kentin geleceğini belirleyen kilit önemde. Geçmişte, Sanayi Çarşısı yerinden, maden temizleme suyu karıştırmaya, kıyılarındaki ağaçları tırpanlamaktan doğal yatağını her yıl dozerlerle tarumar etmeye kadar aymazlıklar yapıldı. Her gelen yerel yönetim, atanmış, seçilmiş ya da rant bir yanını tırtıkladı, hırpaladı.
Çoruh’un islahının yanlışları ve nasıl olması konusunu yıllardır Bayburt’a her gelişte her yerde hep konuştum. Konferanslarda üzme üzülme pahasına söyledim, olmadı yazdım, daha da olmadı çizdim. Dilimde tüy bitti ve sonuç; bilgisizce yapma, düzeltme, inşa etme aşkından dolayı korkunç bir tahribat!
Nehir ıslahını bilmeyen ya da ‘deli kız bir örnek bilmiş çeyizini ondan dizmiş” misali her nehire bir örnek su kanalı inşaatı yapanlar; her kent içinden geçen nehir islah sorununu böyle çözüyor. Bu işlerden bi haber Ankara’daki üst düzey yetkililer, mimarlar ve inşaatçılar da bi gayretle Çoruh’taki gibi klişe işler yapıyor!
Üniversite’nin biraz yukarısında yapılan beton kanalı biliyor ve görüyorsunuz ama tekrar bir bakalım Allah aşkına:
Çoruh’u önce güya yaz aylarının huyuna göre düşünüp, yatağını ortada dar ve sığ bir beton kanala hapsettiler. Peşinden 60-70 cm bir yükseltiden sonra yanlarda her iki tarafa 4-5 metre genişliğinde beton zemin, bu zeminin bitiminde de yer yer 4 metre yüksekliğinde dik bir beton duvar ve onun da tepesinde alttaki beton zeminin üstüne gelecek şekilde ileri doğru 2 metrelik bir çıkıntı..
En nihayetinde de o beton duvarlar üzerine 3-4 santim kalınlığında Bayburt taşını fayans gibi kesip yapıştırarak banyo duvarı gibi dekor bir süsleme!. Allah akıl fikir versin!
Suyun toprakla teması yok, yeşille ağaçla ilişkisi tırpanlanmış, insanla ilişkisi bitirilmiş. Bunları, diye söyleye eski yanlıştan döndürüp yaptırabildiğimiz; bir merdiven ki onu da desen, belki yüz metre sonra, sanki üst kattaki salondan aşağı bodruma inecek dar bir aralık!
Allah bi daha akıl fikir versin!
Çoruh’un maktülleri burada, katilleri ise belli de, kim? Gerçi bu konuda Maliye Bakanı, Milletvekili ve Belediye Başkanı’nın malesef yetkileri de etkileri de yok! Parayı, desteği veriyorlar ama işin sahibi Ankara’da Orman ve Su İşleri Bakanlığı. Onlar da Çoruh üstüne Bayburtlunun itirazını duymaz ve dinlemez, yine tek yol yerel yönetim üzerinden baskı oluşturmak! İtiraz etmeyen bir kitle kültürü, sonunda homurdanarak ya da fısıltıyla karnından konuşarak neyi çözebilir ki? Kitlesel itirazdan çekinmek ve yanlışı kabul etmek daha büyük tahribatları peşinden sürüklüyor. Geç kalınıyor!
Şimdiye kadar olan oldu, bari itiraz edin, karşı çıkın da bundan sonra Çoruh’a böyle bilmeden el sürmesinler! İyi niyetle güya yaptıkça daha da kötüye gidiyor. Sonra ‘Pönserek’ gibi üstünü örtecekler. Gelecek kuşak da eskiyi bilmediği için bunu kabul edecek. Demedi demeyin!
Değerli hemşerilerime diyeceğim şudur: Biliyoruz ki kentin kültürel hafızası sizlere ömür! Bunu biliyoruz. Hep dediğim gibi bu yazdıklarım “hey gidi günler hey” diyen bir iç geçirme romantikliği değil. Bu benim yaptığım, kentin ve milletin gelecek projesi umudu üzerinden, yanlış ve bilmezlikle yapılanlarla hesaplaşmak isteyen bir uyarı ki, ben bunu neredeyse 20-25 yıldır yapıyorum..
Tasarlama ve bütünsel çözme becerisi düşük ama yapma gücü elinde olan siyasi irade, en azından bunca yanlıştan sonra bir geri durup kendini eleştirmeli. Bu becerememe konusunda öz eleştiri yapmalı. Çok örnek var ama Bent köprüsü bitimindeki Kale dibinde, eski mezbaha karşısında Kefeli’nin fabrikası denilen yerdeki tahribat, 2000 yıllık kültürel mirasa ihanettir. Binlerce yıldır kullanılan o dar patikanın önünün kesilip, Çoruh yatağı da daraltılarak tam da orda arsa açılması aklıma vahşi ve açgözlü bir rant hesabını getiriyor. Bilin ve sahip çıkın! O patikanın tekrar kullanılır hale gelmesini yerel yönetimden talep edin.
Ha bu arada yeni milletvekilimiz de atanmış, hayırlı uğurlu olsun! Belki kendisi bu konuda bir takım girişimlerde bulunur. Konu Çoruh ama umarım ve dilerim ki memleketimize yatırımlar artarak devam eder, fakat yanlış ve gözboyayıcı dekorasyon işlerine değil. Bayburt Dubai olmasın ama artık milletin parti eline bakmadan iyi gelir getiren onurla yapacağı bir işi olsun. Yanlışlar son bulmasa da bi durulsun, durdurulsun!
Ha bu arada yeni milletvekilimiz de atanmış, hayırlı uğurlu olsun! Belki kendisi bu konuda bir takım girişimlerde bulunur. Konu Çoruh ama umarım ve dilerim ki memleketimize yatırımlar artarak devam eder, fakat yanlış ve gözboyayıcı dekorasyon işlerine değil. Bayburt Dubai olmasın ama artık milletin parti eline bakmadan iyi gelir getiren onurla yapacağı bir işi olsun. Yanlışlar son bulmasa da bi durulsun, durdurulsun!