Değerli dostlar; dün tvlerden, bir anadolu lisesindeki bazı öğrencilerin yaşlı fizik öğretmenlerine karşı normal bir insanın yüreğini sızlatan, ”yazık, çok yazık gençliğimiz bu kadar saygısız, ahlaksız; bırakın öğretmeni, sıradan bir yaşlı insana karşı bu ölçüde adap bilmez ve edepsizce; güya oyun malzemesi haline getirmeye yeltenme noktasına mı gelmişler” diye hayıflandım, canım çok sıkıldı ve aynı zamanda bu sınır tanımaz öğrencilere ve bunlar gibi yeni nesil gençlerimize kızgınlığım yanı sıra çok acıdım. Eğer bu çocukların yeşertildiği, yetiştirildiği vasatlar kurutulmaz ve bunların ilk nüvesini aldığı aile içi ilişkiler rehabilite edilmezse bir o kadar da ülkemin geleceğine acıdım.

Değerli dostlar; bu tür aşırı saygısız, ahlâka aykırı ve muhatap alınan kişiyi rencide edip güç duruma düşürmeye çalışan gençlerin bu patolojik tavırları; utanmazlıkla, utanç duygusunun olmamasıyla geçiştirilemez; evet utanma duygusu yoksunluğu da konu kapsamına girse de, asıl baskın durum vicdan deformitesi ve yoksunluğudur. Peki dostlar vicdan nedir,nasıl gelişir?

Bu vicdan olgusunu kısaca irdeleyecek olursak; vicdan, kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten, kişinin kendi ahlâk değerleri üzerinde dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan moral değerler, kültür, dinsel değerler, erdemlilik durumundan ve bütün bunları kapsayacak aile içi yaşantı ve çocuğa karşı davranışlardan kaynaklanan yetkin bir güçtür. İşte bu vicdani güç, çocuğun büyüdüğü ve ruhsal yapının çekirdeğinin kazanıldığı aile ortamında oluşur ve okulda, çevresinde üstüne koyarak gelişir.

Ancak sevgili dostlar; maalesef özellikle son 15- 20 yıl içinde alt yapısı olmayan kulaktan dolma duyumlar çerçevesinde, güya çocuk özgüvenli olsun, kendine yetsin ve atılgan davranış sergilesin diye çocuklarına sınırsız özgürlük tanıyıp her isteklerini yerine getirip, her yaptıklarını onaylayan ve onlara belli bir hareket alanı ve sınır koymayan ya da koyamayan aileler baş gösterir oldu. Neticede çocukta narsisizmin, ben severliğin, kendisinden başka kimseyi düşünmemenin her şeyi fütursuzca yapmayı kendisine hak görmenin temelleri atılmış olur.

Bu çocuklar ilk gençlik dönemlerinde bu bencil yapı ve davranışlarını kendi aile bireyleri üstünde de sürdürmeye kalkarlar ve aile içinde çok büyük çıkmazlar yaşanır. Aileler bu noktada, çok pişman olsalar dahi iş işten geçmiş olur. Bütün bu olumsuz durumların önüne geçmenin öncelikli yönü; anne-baba adaylarına(gerekirse büyük anne-büyük baba) doğum öncesi birkaç haftalık zorunlu bir anne-babalık eğitimi verilmesi bu tür davranış bozuklu gençlerin oluşmasına epeyce bir engel teşkil edeceğine inancımı canlı tutarak herkese selam ve sevgiler sunuyorum.