“Emeklilikte bal kaymak bekledik, ama elimizde patates torbası kaldı.”

Metan ve Mitan, emekliliğin hayatlarına bal, kaymak ve tereyağlı günler getireceğini sandılar. Yanıldılar. Maaş ayın başında geldi, ortasında yok oldu, sonunda hayal kırıklığı olarak geri döndü—ekstreli, faizsiz ve iade edilmez bir versiyonuyla.

Sabah erkenden kalktılar; Metan daha erken, Mitan ondan da erken. “Erken kalkan yol alır,” derler ama onların yol haritası belliydi: pazara doğru, cebin boşluğuna, umudun yokuşuna.

Kahvaltıda çay vardı, yanında patates ve soğan… Metan çayı karıştırdı: “Şekersizdi, acı ama ucuz.”
Mitan soğana bakıp gülümsedi: “Hem kesmesi hem göz yakması bedava.”

Kahkaha attılar; çünkü gülmek hâlâ bedavaydı.

Pazara vardıklarında manzara bekledikleri gibi değildi. Domatesler sıraya dizilmiş, “Alabilir misiniz bakalım?” dercesine bakıyordu, patatesler zam tabelası gibi bağırıyor, soğanlar alaycı bakışlarla gülüyordu. Cebimiz küçülüyor, torbamız şişiyordu; hayat ise arkadan bağırıyordu: “Yirmi beş yıldan sonra, erken emekli oldunuz, ama hâlâ geçinmeye çalışın!”

Torunlar harçlık istedi. Metan cebine baktı: geçmiş vardı, para yoktu. Mitan gülerek: “Bozuk ama değerli,” dedi. Çünkü hayatın acı gerçekleri bazen çocuklardan daha hızlı öğrenilir.

Akşamüstü, 70 model BMC Austin kamyonlarıyla Karasakal Mahallesi’ne kışlık odun, kömür, patates ve soğan taşırken kamyon o kadar gürültü ve duman çıkarıyordu ki yoldan geçenler nefesini tutmak zorunda kalıyordu.

Trafik polisi: “hooop, dur!”

Fren tutmayınca Mitan takozu kaptı, arka lastiğin önüne attı ve kamyon ancak durabildi. Polis geldi; fren lambaları yok, sinyaller çalışmıyor, egzoz patlak, muayene yok. Ehliyet soruyor.

Metan gayet ciddi: “Ben almadım ki… Mitan’ın ehliyetini beraber kullanıyoruz!”

“Mitan, ehliyetini getir!” Polis gülmemek için kendini zor tuttu.

Kardeşler bağırdı: “Trafik cezası yazıyorsun, yaz yaz da, bari suçumuz neymiş öğrenelim!”

Eve döndüklerinde maaşı saydılar: ayın başı umut, ortası telaş, sonu hayal kırıklığı… Patates ve soğan torbalarına bakıp kahkaha attılar. Çünkü hayatın absürtlüğü karşısında gülmek hâlâ bedavaydı.
Gece balkona çıktılar, Bacanaklar Mahallesi’nden Ötegeçeye baktılar. Metan: “Yıldızlara bakmak hâlâ bedava.”

Mitan gülerek: “Şükür, ona zam gelmemiş.”

Metan birden mırıldandı: “25 yıl çalışıp emekli olabiliyoruz, ama bazıları iki yılda bal kaymaklı emekliliğe kavuşuyor.”

Mitan kahkahayı tutamadı: “Demek ki emekliliğin kuralı bizim için başka, onların için başka. Adalet bedavaymış, ama sadece milletin seçilmişlerine.”

Böylece Metan ile Mitan, kamyon sürmeye, pazarda cebini zorlamaya ve hayatı taşlamaya devam etti. Çünkü Bayburt’ta üç şey garantiydi: geçim zor, üşümek bedavaydı… ve bazı emeklilikler bal kaymaklı oluyordu.

Metan son bir kez torbasına bakıp gülümsedi: “Belki bal kaymaklı emeklilik bize gelmedi ama kahkahamız hâlâ burada, bedava ve garantili.”