Birinci  Dünya harbinde yurt sınırlarında ve Galiçya gibi yurt dışında aslanlar gibi dövüşmüş olan Vatan çocuklarının talih yüzlerine gülmemişti. Harpten mağlup çıkan memleketimizin birçok parçaları, o zaman ki düşmanlarımız tarafından işgal edilmiş, bütün yurdu kapkara hüzün ve keder kaplamıştı. Ordu terhis edilerek silahı alınmış, memleket başsız ve hükümetsiz kalmıştı. Her il ve kasaba kendi başının derdine düşmüş, görünüşte ise millet mecalsizdi. Ocakları sönmüş yurt ise virandı. Elde yok, dilde yok, dostu yok, düşmanı ise çoktu. O mağlup olmuştu: fakat kahramanca ve civanmertlikle. 

Beşerin hak ve insaf tanımayan ihtirasları doyamayarak, yabancı eller sıra ile Türk’ün mukaddesatına yani namusuna uzanıyordu.

İşte böyle bir zamanda, Rus kuvvetleri Aşkale’yi işgal ederek memleketimize doğru ilerlemeleri duyulduğu zaman, yedisinden yetmişine kadar, kadınlı, erkekli Bayburt halkı düşmanı karşılamak, onu memleketine sokmamak azmiyle Rus kuvvetlerini Kop Dağı'nda karşıladı.

Binbaşı Halit Bey ise düşmanları oyalayarak geri çekiliyordu. Kahraman Bayburtluların bu hareketi Halit Beyin Kop Müdafaasında Rus kuvvetlerini imha edeceği kanaatini sağladı.
Artık Kop Müdafaası başlamış ve tam altı ay düşmanlarını imha ederek onlara Türk’ün kolunun bükülmeyeceğini göstermişti.

Bu muharebede genç, ihtiyar, kadın ve çocuklar öyle hınç ve şiddetli çarpışmışlardır ki, düşman kuvvetleri kendi elleriyle eştikleri, ekseriya beş altı metre, derinliğindeki mevziler düşman maktullerinin cesetleriyle dolmuş ve kandan bataklıklar hâsıl olmuştur.

En nihayet aldıkları emir üzerine muhaceret başlamış ve Bayburt boşalmıştı. Ölümü beklenen hasta adam ölmüş, mirası taksim edilmişti. Yalnız, Moskof bir noktada yanılmıştı;

Türk Milleti esaret altında yaşayamaz, Türk kahramanlığı hesaba ve ölçüye gelmezdi.

Nitekim gerek hürriyet ve istiklal hevesi gönüllerde alevlenmeye başlamıştı. İşte memleketimizin kurtuluşu bu Türk ülkesinde ilk kahramanlık ateşini alevlenmesiyle meydana gelmiştir.

21 Şubat akşamı, karanlıklar içerisinde taş mağazalara doldurulan Bayburtlular yakılmak üzere emir alınmıştır. Sabaha yakın emir tatbik olunuyor.

Memleketlilerimiz cayır cayır yanmakta. Düşman kuvvetleri ise keyfe gelerek, nara atarak eğlendikleri bir sırada uzaklardan Allah Allah sesleri duyuldu.

Düşman kuvvetleri neye uğradığını şaşırarak canlarını kaçmakta buldularsa da muvaffak olamamışlardı, hepsi koruk ovasında imha edilirken, müezzin yanık sesiyle sela veriyor. İ
ki senedir hasreti çekilen ezan sesi ta muharebe meydanına kadar gidiyor, kahramanlarımızın Allah Allah seslerine karışıyor ve imha daha şiddetli oluyordu.

Nihayet bu kükreyen kahramanlarımız, yurdumuzdan tamamıyla düşmanlarımızı atarak, kop müdafaasına hakkı olan İkinci Plevne adı veriliyor. Dağ şehitlerin bize emaneti oluyor… Ve her geçişte sanki bize dağdan haykırılıyor; hani merkezin abideleri ve anıtları yapılıyor, bizim yok mu?

Başımızı yere eğerek bütün bu savaşların şehitlerinin ruhlarını ve kahramanlarını hürmetle selamlıyoruz.

İnandılar, dövüştüler, şehit oldular…

Bıraktıkları emanetin bekçileriyiz.

21 Şubat 1953 / Yıl: 1 / Sayı: 1
Bayburt Postası Arşivinden

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.