“Sağcılık” ve “solculuk” edebiyatta da vardır. Mesela bizim gençliğimiz de “Varlık” solcu, “Hisar” da sağcı, muhafazakâr bir dergiydi. Yazarlar, şairler, hikâyeciler bu dergilerin çevresinde kümelenirlerdi. Yahya Akengin, “Hisarcılar”dandır, şiirden başlayıp roman ve tiyatroya açılan Akengin, anılarını “Biraz da siz beni dinleyin” diye toplamış. (*)

“Sol edebiyat” çevreleri, sağdaki Hisarcılar’a yakınlık duymasalar bile, onlar devlet bürokrasisinde ağırlıklı görevlere gelmişlerdir. 30’dan fazla kitabı olan, şiir, roman, tiyatro ve radyo oyunları bulunan Akengin de çeşitli ödüllerin sahibi...

***

Akengin, Milli Eğitim Bakanlığı’nda, Kültür Bakanlığı’nda, TRT’de önemli görevlerde bulunmuş, birçok kuruluşun da kuruluşunda yer almış...

***

Bu kadar eseri olan, bu kadar görevde bulunan bir insanın anıları ilgi çekici olmaz mı? Özellikle “sağ cephede neler olmuş” diyen meraklılar için...

***

Yahya Akengin, görev yaparken önemli devlet adamı ve siyasetçilerle de beraber olmuş, onları anlatır.

Mesela Turgut Özal...

Yıl 1979, Türkiye Milli Kültür Vakfı’nın ödül töreni var, Yahya Akengin de “Çağ Sürgünü” eseriyle jüri özel ödülünü alacak, ödülleri Turgut Özal verecektir; konuşmasındaki bir cümle Akengin’in aklında kalır:

“Türkiye’nin kurtuluşu, Türk-İslam sentezindedir.”

Akengin’in de inancı budur:

“Tarihte, Türklüğün yükseliş çizgisine paralel olarak İslam dünyası da yükselişte olmuştur. O halde Türk dünyasına hizmet, aynı zamanda İslam dünyasına da hizmettir.”

Aradan yıllar geçecek, Özal başbakan olacak, sol muhalefet ve liberal basın onu “Türk-İslam sentezcisi” diye sıkıştırınca, Akengin televizyon haberlerinde, Özal’ın kendi sesinden şöyle dediğini duyacaktır:

“Türk-İslam sentezi diye bir şey yoktur.”

Yahya Akengin de bunu duyunca “Ey politika sen nelere kadirsin” diyecektir.

***

Bir Özal anısı daha, naklen...

Yahya Akengin, sağcı bir gazetenin başyazarını ziyarete gider, biraz bekler, başyazar gelir, heyecanlıdır.

Niye?

İki gazete vardır, ikisi de sağcıdır, aralarında Özal’a yakın olmak yarışı vardır. Özal’ın yanından geldiğini söyleyen başyazar, rakip gazetenin sahibinin, başbakanı aradığını, beklediğini, kredinin geciktiğini söyleyerek sitemde bulunduğunu, Özal’ın da “Ben senin ortağın değilim!” cevabını verdiğini söyler.

Başyazarın heyecanı bundandır, rakip gazete artık devreden çıkmıştır. Özal’a kendi gazetesi destek verecektir.

Akengin, bu iki gazeteyi de, adı geçenlerin kimliklerini de açık açık yazmış ama, biz es geçiyoruz, meraklısı alır, kitabın 107. sayfasına bakar.

Evet, işler Ankara’da böyle yürürdü...

(*) Bir Semaverlik Muhabbet/Bilge Oğuz Yayınları

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.