Bütün eğitim dallarında olduğu gibi müzik eğitiminin de ilk başladığı yer “Çekirdek Aile”dir. Hemen bu hakikatin arkasından kendimize şu soruyu yöneltelim. Bizim ailenin ortak şarkısı nedir? Eğer cevap olumsuzsa düşünmeye ve tedbir almaya başlamak zorundayız demektir.

Daha önceki yazılarımda bir olguyu sık sık vurgulamıştım. Eğer çekirdek ailenin ortak şarkısı yoksa, daha büyük aile demek olan toplumun da ortak şarkısı yoktur. Günümüzdeki iletişim araçları bir amansız “zevk parçalanması” yaratmışlardır. Bu parçalanmanın tedavisi çok uzun zaman alacaktır. Çünkü, eğitim kurumlarımız da ortak paydada birleşememekte, her kurum, hatta her eğitimci, kendi anlayışına göre müzik eğitimi uygulamaktadır. 

Hâlbuki eğitim politikaları, asla şahsî olamaz. Belli bir ufuk, belli bir amaçla düzenlenen müfredat programlarıyla yürütülür. Kurumlar, müzik eğitimini müfredatsız uyguluyor demek istemiyorum. Elde belki de gereğinden çok plân ve program var. Ama uygulanmayan, uygulanıp sonuç alınması mümkün olmayan, programların faydasızlığını sonuçlar göstermektedir.

Bir konservatuarda dört çeşit keman tekniği ile eğitim yapıldığını biliyoruz. Aynı kurumda, taban tabana zıt görüşlere sahip eğitimcilerin bulunduğu da çarpıcı bir gerçektir. Aynı eğitimi yapan iki kurum, aynı programa bağlı oldukları halde, ayrı teknikler, ayrı görüşleri öğrencilere uygulanmaktadır. Bu eğitim karmaşası ile yetişen öğrenciler hayata atıldıkları zaman karşılaştıkları ortamlara uyun sağlayamamaktadırlar. Bu genç müzik eğitimcileri, “Parçalanmış zevk mağduru öğrenciler” karşısında denge kuramamakta, meslekî otorite sağlayamamaktadır.

Öğretmenin sınıfta vermeye çalıştığı eğitim, teneffüste hoparlörlerden yayınlanan günlük eğlence müziği yayınlarının şamatası arasında kaybolup gitmektedir. Star şöhretlerin leblebi çekirdek havaları, esasen psikolojik ve pedagojik açıdan okul atmosferi için zarar vericidir. Hiç olmazsa okullarda yasak edilmelidir.

Bu sözlerime “İnsan Haklarıcı”ların itiraz edeceklerini çok iyi bilmekteyim. Burada kendi düşüncemi ve hakkımı kullanarak fikirlerimi beyân ediyorum. Hatta bu konuda narkotik maddelere karşı olan duyarlığımız kadar, duyarlı olmak gereğini vurgulamak istiyorum.Çünkü,okul öncesi kurumlarda bile, günlük havalarla, çocuklar baş başa bırakılmışsa, bunu sorgulamak gerekir. Ben, hiçbir okulda, hiçbir müfettişin: “Öğrencileriniz, hangi şarkıyı biliyor?” sorusunu yönelttiğini sanmıyorum. Çünkü müfettişler müzikten hiç anlamazlar ki!.. Hâlbuki, 60’lı yıllarda Doğu’da görev yaptığım Öğretmen Okulu’nda, müzik teftişi geçirmiştim. Teknik ses araçlarının bu kadar yaygın olduğu bir dönemde, müzik eğitimi alamamış insanların oranı, toplam nüfusun yüzde 99, 5’ini teşkil etmektedir.

Tekrar düşünelim ve ilk iş, ailemizin ortak şarkısı olabilecek, ilk etapta beş şarkı tesbit edelim. Beraber söylemeye çalışalım. Mensup olduğumuz, kulüp, cemiyet veya benzeri kurumlarda ortak şarkı söyleme alışkanlığı edinelim. Çocuklarımıza öncelikle biz örnek olalım. “Paylaşma Duygusu”nun en güzeli, beraber şarkı söylemekle başlar.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.