1990 yılında Kazakistan'a yaptığım gezide ilk durağım Türkistan şehriydi.

Ahmet Yesevi'nin türbesinden çıktığımızda ev sahipliğimi yapan Gümüşcan Hanım kulağıma eğildi ve dedi ki:

"Siz Hazret Sultan'ın mezarına hürmet gösterdiniz; onun ruhaniyeti de size himmet edecektir."

Doğrusu şaşırdım. Henüz Sovyetler Birliği yaşıyordu... Marksizm-Leninizm resmi ideolojiydi... İdeolojinin temeli materyalizmdi... Bu ideolojiye inanmayan bir insanın Sovyet sisteminde yükselmesi mümkün değildi. Hele bir maneviyat büyüğüne "hürmet ve himmet" kavramlarıyla yaklaşan bir kişinin Başbakan Yardımcısı olabileceğini düşünmek bile olmazdı. Ama işte Gümüşcan Hanım Başbakan Yardımcısıydı ve "Ahmet Yesevi'ye hürmet" onda "himmet" kavramını çağrıştırıyordu.

Sonradan öğrendiklerimi o anda bilseydim, şaşırmazdım.

Kazakistan'ın uzun yıllar Komünist Partisi Liderliğini yapan ve ülkeyi yöneten Kuneyef'in Ahmet Yesevi'nin türbesinin yakınından her geçişinde içeri yalnız girerek "hürmet" görevini yaptığını birçok kişiden işittim. Ne oluyordu? Sovyetler Birliği döneminde neler olmuştu? Olan şuydu: "Resmi görüşe uya-rak ateist görünen birçok kişi Ahmet Yesevi'nin ruhani-yetine olan bağlılıkları ve bu yolla kimliklerini korumuşlardı."

Rejim Ahmet Yesevi'yi karalıyordu. İtibarını ve etkisini ortadan kaldırmağa çalışıyordu ama başaramıyordu. Sözgelimi Özbekistan'da ve Ulu Türkistan'ın birçok yerinde kadınlar haftada bir gün evlerde toplanıyor ve "Divan-ı Hikmet"ten kıtalar okuyorlardı. Okullarda dinsizlik dersleri veriliyor ama evlerde Ahmet Yesevili dualar ediliyordu.

1993 yılında Ahmet Yesevi yılı dolayısıyla Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan'a gezile-rim oldu. Buralarda toplantılarda konuşmalar yaptım. Her yerde yanıma uzmanlar katıldı. Türkmenistan'da Ahmet Yesevi Hikmetlerini, çevresine topladığı gençlere ezberletmeyi "hayatının işi" haline getiren insanlar gördüm.

Tataristan ve Başkurdistan'da geçmişte de ve şimdi de Ahmet Yesevi adının ve hatırasının, hikmetlerinin ve etkilerinin dipdiri olduğunu tesbit ettim.

Makedonya'da, Kalkandelen'de, Harabati Baba Tekke-sinde toplanan Bektaşilerin "baba"sı olan dost, benim Ahmet Yesevi Üniversitesi'nde görevli olduğumu öğrendiğinde ilk tepkisi "Ahmet Yesevi... Pirimizin piri... Hacı Bektaş Veli'nin piri..." olmuştu.

Ahmet Yesevi'nin adını bilsin bilmesin Dünya Türklüğünün tamamında ya doğrudan ya da dolaylı olarak ondan bir şeyler vardır. Gönlümüzün derinliklerinde ve dilimizin inceliklerinde biz Ahmet Yesevi'den çok şeyler taşıyoruz.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
tuncay 9 yıl önce

hani sayın zeybek milletvekili adayı olmuyormusunuz