Çocukluğun memleketi olmaz. Kötü bir yolda hızla geriliyoruz. Hayata, insana, ağaca, kuşa, denize, gökyüzüne bir çocuk gibi bakmaya ihtiyacımız var.

Eğitim öğretimin değil duvardaki boyanın rengini, sınıf dolabında kullanılan suntanın kalitesini, bilgisayarın markasını tartışır olduk. Mescidi okullara soktuk.

Bizler ümitsizliğe karşı yola çıktık. Umut için vardık. Yarınlar güzel olsun, aydınlık, ışık olsun istiyorduk. Korkmuyorduk karanlıktan. Karanlığın bizi boğmaya çalıştığı şu günlerde, inançla; Kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilde eğitimi savunuyoruz hala... Suçluymuşuz gibi bakıyorlar bize. Karma eğitimin anlamsızlığını tartışıyorlar özel odalarda.

Bizler, haksızlık ve eşitsizliklere karşı adaletin, baskılara karşı demokrasinin, savaşa ve şiddete karşı her zaman barışın savunucusuyuz.

Eğitimin içeriğinin dinselleşmesi, öğretim programlarının farklılıkları yok sayan “tekçi” bir mantık ile hazırlanması, ırkçı, gerici ve cins ayrımcı öğelerin varlığı, MEB’in örgütsel ve yönetsel yapısında değişim, siyasi kadrolaşma ve eğitim yöneticilerinin tasfiyesi, MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan payın yüzde 18’den yüzde 9’a düşürülmesi, 2004’ten itibaren Okul Aile Birliklerine “şirket” statüsü verilmesi, okullarda para toplama ve ihale işleri gibi uygulamalar üzerinden ticari faaliyetlerin artması, okulların kar-zarar hesabıyla, tıpkı piyasada faaliyet gösteren “şirketler” gibi işletilmeye başlanması, 2002-2015 yılları arasında velilerin cebinden yaptığı eğitim harcamalarının 5 kattan fazla artması, eğitimcilerin, yardım toplama, etkinliklerle okula “kaynak yaratmak” için kullanılıyor olması, okullar ve üniversiteleri her yönüyle birer “ticari işletme”ye dönüştürdü.

Müfredat değişikliği, öğretim programlarında dinsel referanslar, ders kitapları ve yardımcı kitaplara müdahale.  Felsefe, bilim, sanat derslerinin sayısının azaltılması, ders kitaplarına dini ifadelerin yerleştirilmesi. Otizmli çocuklara 2010’dan itibaren zorunlu din dersinin getirilmesi. Okul öncesinde, kreşlerde, fiilen dini eğitimin verilmeye başlanması. Eğitimde 4+4+4 dayatması: “Dindar” ve “itaatkar” nesil yetiştirme. Zorunlu din dersi ve “Zorunlu seçmeli” din dersleri dayatması. Okullara “mescit” zorunluluğu getirilmesi. Reşit olmayan kız çocuklarına başörtüsü uygulaması. İmam hatiplere ayrıcalık, normal okullarda imam hatip sınıflarının açılması. MEB-Diyanet-Dini vakıflar işbirliği üzerinden imzalanan protokoller. Okulöncesi ve ilkokul öğrencilerinin camilere götürülmesi. Kutlu Doğum Haftası ve okullarda dini içerikli yarışmaların artması. Karma eğitimin hedef haline getirilmesi. Eğitimi dinselleştirme uygulamalarıdır.

O. Wilde’ın Mutlu Prens’inde Miller ve Hans “Hayırlı sabahlar” diyerek selamlaşıyor.
Pinokyo “Allah rızası” için ekmek istiyor.
Tolstoy’un “İnsan Ne ile Yaşar” adlı kitabında “Bana acıdınız, Allah sizden razı olsun”.
La Fontaine’den Seçmeler’de balıkçı, “Ya nasip”; tilki ise, “Allah yolunuzu açık etsin”.
Anton Cehov’dan Seçmeler; “Çok günah işlemeye başladık. Allah’ı büsbütün unuttuk (…) Aklımızı başımıza toplamanın zamanı şimdi.”
Andersen Masalları’ndaki Bülbül masalı, “Bir varmış bir yokmuş, Allah’ın kulları çokmuş.”
100 Temel Eser kitap çevirilerinde uydurulan dinsel söylemler.

Eğitim bir insan hakkıdır. Herkesin eğitim hakkından eşit, parasız ve kendi anadilinde yararlanmasının önündeki bütün yasal ve fiili engeller kaldırılmalıdır. Eğitimde her türlü ayrımcı, dışlayıcı ve ötekileştirici söylem ve uygulamalardan uzak durulmalı, eğitim müfredatının oluşturulması ve uygulanmasında demokratik, laik, bilimsel ve evrensel ilke ve değerler referans alınmalıdır.

Zorunlu ve “zorunlu seçmeli” din dersi uygulamasına son verilmeli, devlet din eğitiminden çekilmeli, bütün inançlar karşısında tarafsız olmalıdır.

Eğitim politikaları, eğitim biliminin gerekleri ve toplumun ihtiyaçları gözetilerek sunulmalıdır.

Eğitimde her türden angaryaya, esnek ve performansa dayalı çalışma uygulamalarına ve rotasyon girişimlerine son verilmelidir.

Eğitim yöneticilerinin belirlenmesinde “sözlü sınav” ve “siyasi referanslar değil, liyakat ve objektiflik ilkeleri esas alınmalıdır.

Eğitime yeterli bütçe, okullara ihtiyacı kadar ödenek ayrılmalıdır.

Bitiriyorum.

Bitirmeden önce MEB'in Diyanet İşleri Başkanlığı ile başarıyla yaptığı bir kaç çalışmayı belirtmek istiyorum.

Konya Meydanlı Kız Kur’an Kursu’nda eğitim alan görme ve işitme engelli öğrencilere, Kur’an-ı Kerim’i okuma, tecvit ve hafızlık dersi veriliyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı, 100 engelli öğrenci ve ailelerini umreye gönderdi.

Görme ve işitme engelli çocuklara yönelik inanç ve ibadet konuları hakkında “Cemil Dede namaz surelerini anlatıyor”, “Cemil Dede namaz dualarını anlatıyor”, “İlk namazım”, “Peygamberimi çok seviyorum” kitapları dağıtıldı.

Diyanet İşleri Başkanlığı, Sakarya’da 4-6 yaş ve görme engelliler Kur’an Kursu açtı. 4-6 Yaş ve Görme Engelliler Kur’an Kursu’nun açılış töreninde konuşan Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürü Prof. Dr. Ali Erbaş, “Kur’an-ı Kerimi öğretecek insanların sayısı arttıkça öğrenen insanların sayısı da artıyor.” dedi.

Amaç:
Bilimsel eğitimi bitirmek!
Başarılı olurlar mı?

Olmasınlar, olmamalılar.
Çocuklar için, mutlu yarınlar için, aydınlık bir gelecek için...
 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.