Kadim şehrimiz Bayburt’un tarihi geçmişi oldukça eskilere dayanmaktadır. 19.Yüzyılda Bayburt şehir merkezinde on altı mahalle bulunuyordu. Köy sayısı ise yüzyılın ortalarında 125 iken, sonlarına doğru 1871 ve 1873 yıllarında 143, 1874’de ise 151’e ulaşmıştı. İspir’den 8 köyün ve daha sonra Gümüşhane’den 16 köyün ilhakıyla birlikte köy sayısında doğal bir artış sağlanmış ve sayı 1881 yılında 172’ye çıkmıştır. 1888 yılında Bayburt Sancağı kaldırıldıktan sonra bu defa doğal olarak köy sayısında düşüş olmuştur. 1893 ve 1895 salnamelerinde gösterildiği üzere 164’e kadar gerilemiştir. 1899 yılında tekrar sayı artmaya başlamış ve 171’e ulaşmış ve bu değişiklik 1900 yılında da aynen kalmıştır.

Bugünkü yazımızda acaba bu dönemlerde köylerde eğitim öğretim imkânı nasıldı? Sorusuna cevap arayacağız. Bunun için köylerimizde bulunan mektep ve medreseleri tespit etmeye çalışacağız.  Detaylara daha önce kaleme aldığımız “XIX. Yüzyılda Bayburt” adlı eserden ulaşabilirsiniz.

Evvela tanımları yapıp biraz kurumsal tarihçeden bahsedelim ardından köylerimizin durumuna gelelim. Osmanlılar, Selçuklular gibi mekteplere, “sıbyan mektebi” adını vermişlerdi. Cami veya medrese yanlarında kurulan tek odalı binalardan ibaret olan mekteplerin hocalarına muallim denilirdi. Tanzimat’ın ilanı öncesinde 1838 yılında mektepler küçük ve büyük olmak üzere iki gruba ayrılmıştı. Küçük mahalle mekteplerinde -herhalde köyleri de bu kategoride ele almak gerekir- Kur’an-ı Kerim öğretilmesi ve ilmihal okutulması esastı. Büyük mekteplerde ise müfredat oldukça çeşitliydi. Kurumsal olarak sıbyan mektepleri, dört-altı yaştan itibaren çocuklara, dört yıllık eğitim veren ilk kademe okullar seviyesindeydi.  Muallimler, medreselerde okumuş, imam-hatiplik ya da müezzinlik yapmış kişilerdi. ( DİA. 29, s.6). Bazen de okuma-yazma bilen herhangi bir kimse getirilebilirdi. Sultan II. Abdülhamit döneminde ise yeni açılan mekteplere padişahın adına izafeten “Hamidiye İptidai Mektepleri” denildi.

Bayburt köylerinde tespit ettiğimiz mekteplerin isimleri de bu şekildeydi. Peki, bu durumda köylerdeki mektep sayısı ne kadardı? Şimdi buna bakalım. Kaymakam Hüsnü Bey’in hazırladığı 1898 yılı istatistik verilerine göre, bu tarihte köylerle birlikte Bayburt’ta toplam 15 iptidai mektebi ve 1 rüştiye mektebi vardı.  Maarif salnamelerinde kayıtlarına ulaşılan köylerdeki mektep sayısı dört adetti.  Everek, Hart, Masat ve Pulur. Kaymakam Hüsnü Bey’in varlığını bildirdiği ancak isimlerini vermediği mektepler, kuvvetle muhtemel nahiye merkezi olan diğer köylerde olmalıdır. Bu tarihlerde Ağunsos, Balahor, Bergici, Berne, Cilara, Everek, Masad, Niv, Pulur, Pülürek, Sünür ve Yukarı Loru köyleri nahiye merkezleriydi.  Bu durumda köylerdeki mektep sayısı 14’ü bulabilir.

Köylerdeki mektepler aşağı yukarı 1898 yılında tamamlanmıştı. Everek Hamidiye Mektebinin muallimliğini Ahmed Efendi yapıyordu ve 37 talebesi vardı. Hart mektebinin 73 talebesi vardı. Muallimi ise Hafız Receb Efendi idi. Masat köyündeki mektebin talebe sayısı hakkında bilgi yoktu. Pulur Hamidiye iptidai mektebinin de 37 talebesi vardı. Muallim ise Ahmed Efendi idi.

Mekteplerin durumu bu şekildeydi. Şimdi gelelim medreselerin varlığına. Medrese, basit anlamıyla öğrencilerin ders okuduğu, ilim öğrendiği mekânlardı. Hocalarına müderris denilirdi. Sıbyan mekteplerinin kademe olarak üstünde yer alan orta öğretim kurumları olarak tasnif edilirdi. Mekânsal olarak camilerin yanında ya da bitişiğinde genellikle bir dershane ve etrafındaki yeteri kadar talebe odalarından oluşurdu. Şehirlerde vakıflar tarafından kurulan medreselerin yanında aşevi denilen imaret, kütüphane ve hamam gibi tamamlayıcı unsurlar da bulunurdu. Klasik dönemde son derece etkin rol oynayan ancak sonraki devirlerde eski önemlerini yitiren medreseler, genel (umumi) ve ihtisas medreseleri olmak üzere iki ana gruba ayrılırdı. Sınıf geçme değil ders geçme esasına dayalı eğitim sistemleri vardı. Medreseler, ya müderrislerin aldığı günlük akçeye ya da okutulan kitap isimlerine göre sınıflandırılırdı. Yevmiye esasına göre, yirmili, otuzlu, kırklı şekilde, kitap esasına göre ise haşiye-i tecrid, miftah gibi.  Tabii bunlar şehirlerde özellikle büyük şehirlerdeki medreseler için geçerliydi.  Medrese talebeleri, üç aylarda özellikle Ramazan ayında diğer köylere dağılarak, buralarda imamlık ve vaizlik yaparlardı. Buna “cerre çıkma” denilirdi. Öğrenciler aynı zamanda bu sayede harçlık da kazanırlardı. ( DİA. 28, s.328-340).

Medrese, aslında “okul” anlamında kullanılıyordu. Bugün nasıl ilk, orta, liseye hatta üniversiteye de okul deniliyorsa, eskiden de bütün kademeleri için aynı şekilde medrese kelimesi kullanılırdı. Bir camiye müezzin yetiştiren alt kademeli bir medrese olduğu gibi kadı, müftü, hekim yetiştiren üst düzey medreseler de vardı. Tümünü aynı kategoride değerlendirmek mümkün değildi.

19. Yüzyılda Bayburt’un hangi köylerinde medrese vardı ve öğrenci potansiyeli nasıldı? Bunun için en önemli kaynağımız dönemin maarif salnameleri yani eğitim-öğretim yıllıklarıdır. Elimizde 1898-1903 yılları arası bilgileri ihtiva eden yıllıklar mevcut. Bunlara göre,  19. Yüzyılın sonları ve 20. Yüzyılın başında Bayburt’ta 7’si şehir merkezinde, 18’i köylerde olmak üzere 25 faal medrese bulunuyordu.

Köylerdeki medreselerin büyük çoğunluğu köy halkı tarafından inşa edilmişti. Peki, hangi köylerde medrese vardı. Tespit edilen köyler şunlardı: Pulur, Çıphınıs, Sünür, Hart, İşbonos, Yukarı Loru, Yanbaksı, Konursu, Ardusta, Pağnık, Gütgüne, İğdir, Abrans, Pazahbun, Masat, Kışlak, Cilara ve Niv köyleriydi. Yukarıda bahsedildiği üzere mektepler ise Hart, Sünür, Masat ve Everek köylerinde vardı. Bu durumda medreseler ile mektepler hemen hemen aynı köylerde bulunuyordu.

Tarihi açıdan en eskisi Pulur medresesiydi. Maarif salnamelerinde Ferruhşad Bey tarafından yaptırıldığı belirtilmektedir. 1898-1903 yılları arası müderrisliğini Ömer Efendi yürütmekteydi. Medresenin 1898’de 40, 1899’da 45, 1900-1901’de 38 ve 1903’de 28 talebesi bulunmaktaydı.

Aşağıdaki tabloda bütün köylerdeki öğrenci sayılarının yıllara göre dağılımı ve görevli müderrislerin yani ders okutan hocaların isimleri gösterilmiştir. Buna göre, öğrenci sayısı en fazla olan yerler sıralamasında Pulur birinci durumdaydı. Hart medresesi ikinci ve Sünür medresesi üçüncü sırada idi. Öğrenci sayısı en az olan medreseler ise dört- sekiz arası talebeyle Cilara, Hindi, İğdir, İşbonos, Kışlak, Yanbaksı, Pazahbun medreseleri idi. Köylerdeki medreselerde 1898’de 241 talebe, 1899’da 256 talebe, 1900, 1901 ve 1903’de 260 talebe eğitim-öğretim görmekteydi.

Bütün bu verilerden elde ettiğimiz sonuçlara göre, 1898-1903 yıllarında Bayburt’un toplam 171 köyünden sadece 18 tanesinde medrese bulunduğu ortaya çıkmaktadır. Diğer bir ifadeyle köylerin yalnızca yaklaşık % 10’unda medrese vardı, % 90 gibi çok çok büyük bir kısmında medrese bulunmuyordu. Mektepleri de aynı şekilde buna ilave edebilmek mümkündür. Öyle anlaşılıyor ki medreseler, çevredeki diğer köylere nazaran nüfusça büyük olanlarda açılmıştı. Ancak bu durum, diğer köylerin buradan eğitim öğretim hizmeti almasına engel değildi. Bir köyde cami ya da mescitte görev yapan imam var ise çocuklar temel dini bilgileri ondan öğrenirlerdi. Daha sonra imkân bulabilenler, bahsi geçen köylerden muhtemelen kendilerine en yakın olan medreseye başvurarak eğitimlerini sürdürürlerdi.

Mektep ve medreseler örgün eğitimin en önemli kurumlarıydı. Ancak köylerde ve mahallelerdeki kültürel hayatın ana unsurları sadece bunlardan ibaret değildi. Camiler, kıraathaneler ve köy konakları, kültürel mirasın inşa ve aktarımında çok önemli rol oynayan yaygın eğitim müesseseleri idi. Buralarda anlatılan Hz. Ali cenkleri, Dede Korkut hekatları, gurbet gören büyüklerin hatıraları ve hele de bitmez tükenmez askerlik anıları, genç kuşakları hayata hazırlayan kültürel sermayenin başlıca kaynaklarıydı… 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Beşiroğlu 3 yıl önce

Değerli Profesör Dr. Yunus özger beye teşekkür ederim.. çalışmalarında başarılar dilerim.