Gümüşhane’de üniversitede düzenlenen panelde, Sayın Vali’nin Gümüşhane’ye ait kadim meyve türü Göbek Elması için, “adı var kendisi yok, bir tadamadık” dediğini üzülerek öğrendik.
“Çocukken oynadığımız oyunların adıdır; elma; “Elma kapmaca”, “Kutu kutu pense, elmayı yense,” (ne demekse) türkülerimiz elma ile dillenir. “Dut dibine yaslanırlar/ Çise vuru ıslanırlar/ Elma ile beslenirler/ Gümüşhane Güzelleri…
Tek göbek elması yer doyarsınız, biliyor musunuz? Tok tutar. Cilt dostudur, sadece cilt değil, tepeden tırnağa dosttur bedene… Hele göbek elması, bir “kıt” alırsınız ruhunuz yükselir. Yeşil göbek, kırmızı göbek, sarı göbek türleridir. Yeşil göbek türünü çok severiz. Kırağı görmeden toplanmaz. Kış, bahar geçer, ağacı çiçekten çağlaya döner, geçen yılın elması suyu az çekilmiş halen kilerin rafındadır. Serttir göbek elması, sıkıdır; aroması, kokusuyla yiyimlidir.
Elma huzurdur, yiyince duruluruz.
Ya, biz savaşlarımızı bile elma ile yapardık; “Elma Savaşı.” Birbirimize elma atarken, yine bir elma ağacını siper edinirdik.
O nedenle elma diyince dururuz.
Parolamızdı elma, saklandığımız yerden çağrısıyla çıkardık. “Elma dersem çık! Armut dersem çıkma!
Elma ile ilgili şaka yapılsa küseriz.
Zehir tacirlerine gösterilen müsamahanın on da biri; mis kokusu, aroması, yüksek vitamin değeri ile kırağı yemeden aromasını, tadını bırakmayan nadide Gümüşhane Göbek Elması’nın çoğaltılmasına ayrılsaydı, göbek elması yetiştirip, tonlarca elde eden, bahçe sahibi yöre insanımızın torunları bugün tonlarca siyanür çamurunun altında can verip, siyanür solumaktan hastalanıp; dut gibi dökülmez; hayattan koparılmaz ve biz de burada, elma güzellemesi yapıyor olmazdık. Bir masal kahramanını anar gibi, yok olmaya yüz tutmuş kadim türlerimizi hasretle anlatmak zorunda kalmazdık. Madenin bıraktıklarının ziyaret edilmesi için turist çekmek adına abuk kafa patlatmak yerine, “Göbek elması suyunu çıkarmak için fabrika kapasite artırımı nasıl yapabiliriz? Çekirdeklerinden nasıl yağ elde eder? Kabuklarından nasıl bebek maması üretiriz?” konulu; ekonomik değeri, geniş fitocoğrafik özelliğiyle pekişen, yüksek farkındalıklı panellerde “Göbek Elması” türü üzerine yapılmış akademik çalışmaları konuşuyor olurduk” diyebilmeyi isterdik. “Ayrıca, Göbek Elması sadece Gümüşhane’ye ait bir türdür. Şu ana kadar coğrafi işaret alınmaması eksiğimizdir” diye de eklerdik.
Bize her biri bir kırmızı lira, fidanı kendi belirlediği, doğduğu Gümüşhane topraklarında yetiştirilip, çoğaltılan göbek elmamızı verin. Göbek Elması fidanı Erzincan’da çoğaltılıp getirtiliyor. O, o zaman Gümüşhane Göbek Elması olmuyor, Erzincan’dan gelen göbek oluyor; Erzincan göbeklisi Gümüşhane’de gövde büyütüp, gövdeleniyor.
Nerede yetişeceğini, elmadan daha mı iyi bileceğiz?
Elmamızı istiyoruz, siyanür havuzu görüyoruz.
Elmamızın yetiştiği toprağın dahi karışmasını istemezken, toprağa zehir karmanın kararı veriliyor, aralıksız. Elma umarken, siyanür soluyoruz. Soluyor elmamızın pırıl pırıl parlattığı tenler, sönüyor körpecik bedenler, ocaklar sönüyor…
Şimdilerde, göbek elmasının sayılı kökü kaldı bahçelerimizde.
Gümüşhane’ye özgü 49 armut türü bilinir de elma türünün sayısı bilinmez.
Dil de adı, damakta tadı, yüzde ağ, gözlerde fer kalmadı.
Elmalarla armutlar karıştı.
Dünün sütü bu güne, izler karıştı…
Biliriz ki bundandır elma geriledikçe yöremizde, hayata dair ne varsa onunla beraberdi.