Bayburt Postası - Doç. Dr. Fatih Sakallı editörlüğünde hazırlanan Şehir ve Yazar adlı kitapta Yahya Akengin, zihninde yer eden Bayburt’u, Bayburt için hayal ettiklerini anlattı.
İlbilge Yayınları’ndan okuyucuyla buluşan kitapta 24 şair ve yazarla, kendilerinde iz bırakan şehirler üzerine yapılan röportajlar yer alıyor.
Akengin, çocukluk yıllarındaki kent gözlemleriyle başladığı anlatımını, Cumhuriyet kazanımlarına yer vererek sürdürüyor. İlk öğrenimini gördüğü Cumhuriyet İlkokulu, Cumhuriyet Caddesi ve Cumhuriyet Oteli gibi yerleri ilk göze çarpanlar..
Bayburt Kalesi, Yakutiye Cami, Dede Korkut Hikayeleri ile özellikle Beyböyrek ve Banu Çiçek’in dramatik aşk öyküsünden bahseden Akengin, ‘Bayburt’un cemiyetle kucaklaştığı mekânlarından biri Kırkpaharlar’dı’ diye giriş yaptığı ve geniş yer ayırdığı Kırkçeşmeler kısmında, “Namaz vakitlerine doğru bu olukların önündeki oturaklara sıralanıp abdest alanların yüzlerinde parıldayan ışıltıları, riyasız dindarlığın bir tablosu olarak hafızamda saklarım” ifadelerine yer veriyor.
Akengin’in Fatih Sakallı’ya verdiği Bayburt röportajında dikkat çeken bir başka yer ise şimdilerde sadece eksik bir yapı olarak ayakta duran Yıldız Oteli ve Yıldız Kıraathanesi.. Köylere gidip gelen kamyonların garajı da olan mekânın, köylü ve şehirlinin buluşma adresi olduğunu, memleket havadislerinin oradan etrafa yayıldığını belirtiyor Akengin.. ‘Bazı kalantor simalar, başlarında fötr şapkalarıyla nargile fokurdatırlardı’ diye tarif ettiği mekânın bir zamanlar herkesin cesaret edip giremediği bir yer olduğunun da altını çiziyor.
Bayburt’un Saltuklu çağının önemli kültür merkezlerinden biri olarak anıldığını kaydeden Akengin, “Bazı kaynaklara göre yörenin hükümdarı Hoca Yakut’la Mevlana’nın oğlu Sultan Velet Bayburt’ta bir araya gelmiş, on beş gün süren sohbet meclislerinde bulunmuşlar. Tasavvuf kültürünün derin kökleri olan Bayburt’ta, tohumların o buluşma ortamlarında atılmış olduğunu düşünmek mümkündür” diyor.
Dede Korkut Kültür Sanat Şölenleri’ni Bayburt eski Valisi Ali Haydar Öner’le birlikte hayata geçirdiklerini söyleyen Akengin, şiirleri, romanları ve tiyatro eserlerindeki Bayburt izlerine ise şu ifadelerle değiniyor:
“Şiirlerimde Bayburt izlerinin duyarlılıklarının etkisi bariz bellidir. Ancak ben mahalli şiir geleneğinin dışına da çıkarak mahalliye millî, millî olana da evrensel boyutlar kazandırmak gibi bir anlayış içinde oldum. Romanlarımdan bazılarında doğrudan Bayburt geçmemiş olsa bile Bayburt yansımaları vardır. Mesela ‘Dönüş Acıları’ romanımdaki Manifaturacı Hamdi Efendi, Bayburtlu bir esnafın izdüşümüdür. Romandaki manifaturacı mağazasını Cumhuriyet Caddesi’ni tahayyül ederek anlatmışımdır. Tiyatro eserlerimden “Eski Çarıklar” Milli Mücadele dönemindeki cephe gerisi hayatını, seferberlik yıllarını yaşayanlardan dinlediklerim beslemiştir. “Yaralı Dağlar” romanımı benim ilçem olan Demirözü’ne yapılacağı planlanan barajı tasavvur ederek barajın yapımı bitmeden önce yazmışımdır.”
21 Şubat törenlerine ve Deveci Fehim Sayıner’e özel yer ayıran Akengin, ‘Bu törenlerde yer alan İpekyolu Kervanı gösterisini Fehim Emmi yapardı. Gençlerin vücut hareketleriyle oluşturdukları devenin üzerindeki donanımlar tarihten renkler taşırdı. Fehim Emmi devesini yularından tutarak davul-zurna eşliğinde oynatırdı. İpekyolu hikâyeleri anlatır, arada bazı manzuemeleri de yerel ağız ve ezgi ile söylerdi. Diğer elinde de kocaman bir sopa taşırdı. Bazen deveyi azarlar, bir iki sopa da yapıştırırdı...” cümleleriyle kadim kurtuluş törenlerine perde aralıyor.
Röportaj, Akengin’in şehri ziyaret edecekler için öneriler bölümü ile son buluyor. Akengin bu kısımda, Bayburt’u ziyaret edeceklere, kent tarihini iyi okuyup, sonrasında şehri ziyaret etmeleri tavsiyesinde bulunuyor.
Çoruh Nehri kıyısındaki kahvelerden, Kaleardı Mahallesinden, Zihni’nin anıtının yer aldığı İmaret Tepe’den, Masat Köyü’ndeki Dede Korkut Türbesi’nden bahseden Akengin, eleştiriler ve öneriler de getiriyor:
“Dede Korkut Türbesi’nin ziyaret etmeden önce o kabrin resimlerdeki özgün halini görürlerse, yenilenmiş kabrin yakışıksız durduğunu ilgililere söyleyebilirler. Şehit Osman Tepesindeki yapılanmanın, şehrin dokusuyla uyuşmadığını hemşehrilerime söylemeleri de daha etkili olabilir.
Çoruh’un öbür kıyısında ikinci bir ana caddeyi yeni Bayburt için hayal ettiğimi söylemeliyim. Harabe halindeki Cumhuriyet Oteli de bu yeni caddenin ihya edilmiş mekânı olarak hayata geçirilebilir. Yanı başındaki kadim köprü de betondan arındırılmış olarak yenilenebilir.”
Kitapta ayrıca, Bahtiyar Aslan, Müge İplikçi, Adnan Özyalçıner İstanbul’u, Muzaffer İzgü İzmir’i, Erendiz Atasü Ankara’yı, Necati Mert Adapazarı’nı, İbrahim Tüzer Tokat’ı, İmdat Avşar Kırşehir’i, Özcan Karabulut Adana’yı, Mehmet Kurtoğlu Urfa’yı, Zeynep Aliye Samsun’u, Osman Çeviksoy Çorum’u, Ethem Baran Yozgat’ı, Ayla Kutlu Hatay’ı, Ahmet Sarı Erzurum’u, Necati Güngör Malatya’yı, Abdullah Harmancı Konya’yı, Feyza Hepçilingirler Ayvalık’ı, Emin Gürdamur Trabzon’u, Cemal Şakar Balıkesir’i, Şaban Akbaba Bursa ve Kars’ı, Yılmaz Gürbüz Kayseri ve Selanik’i, Musa Dinç ise Diyabakır’ı anlatıyor.
Haber: Murat Okutmuş
İlbilge Yayınları’ndan okuyucuyla buluşan kitapta 24 şair ve yazarla, kendilerinde iz bırakan şehirler üzerine yapılan röportajlar yer alıyor.
Akengin, çocukluk yıllarındaki kent gözlemleriyle başladığı anlatımını, Cumhuriyet kazanımlarına yer vererek sürdürüyor. İlk öğrenimini gördüğü Cumhuriyet İlkokulu, Cumhuriyet Caddesi ve Cumhuriyet Oteli gibi yerleri ilk göze çarpanlar..
Bayburt Kalesi, Yakutiye Cami, Dede Korkut Hikayeleri ile özellikle Beyböyrek ve Banu Çiçek’in dramatik aşk öyküsünden bahseden Akengin, ‘Bayburt’un cemiyetle kucaklaştığı mekânlarından biri Kırkpaharlar’dı’ diye giriş yaptığı ve geniş yer ayırdığı Kırkçeşmeler kısmında, “Namaz vakitlerine doğru bu olukların önündeki oturaklara sıralanıp abdest alanların yüzlerinde parıldayan ışıltıları, riyasız dindarlığın bir tablosu olarak hafızamda saklarım” ifadelerine yer veriyor.
Akengin’in Fatih Sakallı’ya verdiği Bayburt röportajında dikkat çeken bir başka yer ise şimdilerde sadece eksik bir yapı olarak ayakta duran Yıldız Oteli ve Yıldız Kıraathanesi.. Köylere gidip gelen kamyonların garajı da olan mekânın, köylü ve şehirlinin buluşma adresi olduğunu, memleket havadislerinin oradan etrafa yayıldığını belirtiyor Akengin.. ‘Bazı kalantor simalar, başlarında fötr şapkalarıyla nargile fokurdatırlardı’ diye tarif ettiği mekânın bir zamanlar herkesin cesaret edip giremediği bir yer olduğunun da altını çiziyor.
Bayburt’un Saltuklu çağının önemli kültür merkezlerinden biri olarak anıldığını kaydeden Akengin, “Bazı kaynaklara göre yörenin hükümdarı Hoca Yakut’la Mevlana’nın oğlu Sultan Velet Bayburt’ta bir araya gelmiş, on beş gün süren sohbet meclislerinde bulunmuşlar. Tasavvuf kültürünün derin kökleri olan Bayburt’ta, tohumların o buluşma ortamlarında atılmış olduğunu düşünmek mümkündür” diyor.
Dede Korkut Kültür Sanat Şölenleri’ni Bayburt eski Valisi Ali Haydar Öner’le birlikte hayata geçirdiklerini söyleyen Akengin, şiirleri, romanları ve tiyatro eserlerindeki Bayburt izlerine ise şu ifadelerle değiniyor:
“Şiirlerimde Bayburt izlerinin duyarlılıklarının etkisi bariz bellidir. Ancak ben mahalli şiir geleneğinin dışına da çıkarak mahalliye millî, millî olana da evrensel boyutlar kazandırmak gibi bir anlayış içinde oldum. Romanlarımdan bazılarında doğrudan Bayburt geçmemiş olsa bile Bayburt yansımaları vardır. Mesela ‘Dönüş Acıları’ romanımdaki Manifaturacı Hamdi Efendi, Bayburtlu bir esnafın izdüşümüdür. Romandaki manifaturacı mağazasını Cumhuriyet Caddesi’ni tahayyül ederek anlatmışımdır. Tiyatro eserlerimden “Eski Çarıklar” Milli Mücadele dönemindeki cephe gerisi hayatını, seferberlik yıllarını yaşayanlardan dinlediklerim beslemiştir. “Yaralı Dağlar” romanımı benim ilçem olan Demirözü’ne yapılacağı planlanan barajı tasavvur ederek barajın yapımı bitmeden önce yazmışımdır.”
21 Şubat törenlerine ve Deveci Fehim Sayıner’e özel yer ayıran Akengin, ‘Bu törenlerde yer alan İpekyolu Kervanı gösterisini Fehim Emmi yapardı. Gençlerin vücut hareketleriyle oluşturdukları devenin üzerindeki donanımlar tarihten renkler taşırdı. Fehim Emmi devesini yularından tutarak davul-zurna eşliğinde oynatırdı. İpekyolu hikâyeleri anlatır, arada bazı manzuemeleri de yerel ağız ve ezgi ile söylerdi. Diğer elinde de kocaman bir sopa taşırdı. Bazen deveyi azarlar, bir iki sopa da yapıştırırdı...” cümleleriyle kadim kurtuluş törenlerine perde aralıyor.
Röportaj, Akengin’in şehri ziyaret edecekler için öneriler bölümü ile son buluyor. Akengin bu kısımda, Bayburt’u ziyaret edeceklere, kent tarihini iyi okuyup, sonrasında şehri ziyaret etmeleri tavsiyesinde bulunuyor.
Çoruh Nehri kıyısındaki kahvelerden, Kaleardı Mahallesinden, Zihni’nin anıtının yer aldığı İmaret Tepe’den, Masat Köyü’ndeki Dede Korkut Türbesi’nden bahseden Akengin, eleştiriler ve öneriler de getiriyor:
“Dede Korkut Türbesi’nin ziyaret etmeden önce o kabrin resimlerdeki özgün halini görürlerse, yenilenmiş kabrin yakışıksız durduğunu ilgililere söyleyebilirler. Şehit Osman Tepesindeki yapılanmanın, şehrin dokusuyla uyuşmadığını hemşehrilerime söylemeleri de daha etkili olabilir.
Çoruh’un öbür kıyısında ikinci bir ana caddeyi yeni Bayburt için hayal ettiğimi söylemeliyim. Harabe halindeki Cumhuriyet Oteli de bu yeni caddenin ihya edilmiş mekânı olarak hayata geçirilebilir. Yanı başındaki kadim köprü de betondan arındırılmış olarak yenilenebilir.”
Kitapta ayrıca, Bahtiyar Aslan, Müge İplikçi, Adnan Özyalçıner İstanbul’u, Muzaffer İzgü İzmir’i, Erendiz Atasü Ankara’yı, Necati Mert Adapazarı’nı, İbrahim Tüzer Tokat’ı, İmdat Avşar Kırşehir’i, Özcan Karabulut Adana’yı, Mehmet Kurtoğlu Urfa’yı, Zeynep Aliye Samsun’u, Osman Çeviksoy Çorum’u, Ethem Baran Yozgat’ı, Ayla Kutlu Hatay’ı, Ahmet Sarı Erzurum’u, Necati Güngör Malatya’yı, Abdullah Harmancı Konya’yı, Feyza Hepçilingirler Ayvalık’ı, Emin Gürdamur Trabzon’u, Cemal Şakar Balıkesir’i, Şaban Akbaba Bursa ve Kars’ı, Yılmaz Gürbüz Kayseri ve Selanik’i, Musa Dinç ise Diyabakır’ı anlatıyor.
Haber: Murat Okutmuş