
Haber ve Röportaj: Behram Kılıç
Her şey bir gece yarısı başlar. Yazıcıoğlu, saat 3 sularında dönemin Üzümlü kaymakamını arar. Yatağından fırlayan kaymakam, ‘Kim bu münasebetsiz?’ diyerek telefonu açar. “Kaymakam Bey, yarın kendine bir paraşüt al.” der karşıdaki ses. Sonra telefon kapanır. Bu kişi, Vali Recep Yazıcıoğlu’ndan başkası değildir ama gecenin bu yarısında bu olacak iş midir? Kaymakam Bey emin olmak için sabah soluğu valilikte alır. “Sayın valim, gece 3’te…” diyecek olur. Ama sözünü bitirmeden Yazıcıoğlu araya girip “Paraşütünü aldın değil mi?” diye sorar. Erzincan yamaç paraşütüyle o olaydan sonra tanışır. Kaymakam, sonraki günlerde Çakırman Mevkii’ndeki ilk uçuşta valiyle beraberdir.
Erzincan, geçen ay Dünya Yamaç Paraşütü Şampiyonası’na ev sahipliği yaptı. Efsane valisini bu vesileyle bir kez daha andı. Dünyanın 42 ülkesinden 135 sporcu Çakırman Mevkii’nden havalanarak gökyüzünde rengârenk bir görüntü oluşturdu. Venezüella’dan Güney Afrika’ya kadar birçok sporcunun birbirleriyle kıyasıya rekabet ettiği şampiyonayı yerinde takip etmek için Erzincan’daydık.
Valilik ve belediyenin desteklediği organizasyon görülmeye değerdi. 2002’de yine Recep Yazıcıoğlu’nun gayretleriyle Erzincan’da Dünya Yamaç Paraşütü Şampiyonası’nın bir ayağı gerçekleştirilmişti. Aradan geçen onca zamanın ardından, bu, dünya çapındaki 2. organizasyondu. Erzincan sahip olduğu gölleri, dağları, kanyonları, tarihî dokusuyla doğa sporlarının başkentliğine aday olacağının izlenimini verdi bize. Ergan Dağı, kış sporları merkezi hâline getiriliyor. 50 trilyona yakın yatırım yapıldı dağa. Fırat Nehri’nin bir kolu olan Karasu’da rafting inanılmaz bir deneyim vadediyor doğa tutkunlarına. Off-road severler için de çok zorlu rotalar var burada. Çakırman, değil Türkiye’nin, dünyanın en iyi yamaç paraşütü parkurlarından biri. Ve tüm bunların 90’larda farkına varan bir valisi vardı Erzincan’ın. Kiminle konuştuysak valiyle ilgili bir anısını paylaştı bizimle. Söze valiyle girildi, valiyle gülündü, ‘Ah yaşasaydı’ diyerek merhumun arkasından üzüntüler dile getirildi.
Sözü daha fazla uzatmadan Paragliding World Cup’tan bahsedelim size. Her yıl dünyanın 5 ülkesinde 5 ayaktan oluşan şampiyonalar düzenleniyor. Daha sonra da bir ülkede süper final gerçekleştiriliyor. Erzincan bu sene şampiyonanın son ayağına ev sahipliği yaptı. Son ayak olduğu için sporcuların burada elde edecekleri dereceler çok önemliydi. Bilenler bilir, Erzincan etrafı dağlarla çevrili, ova üzerine kurulmuş konumu itibariyle termik havaya sahip bir şehir. Dağlarla ovanın ısı farklılıkları ortaya yamaç paraşütçüleri için inanılmaz bir termik hava çıkartıyor. Hâl böyle olunca da dünyanın 5 kıtasından sporcular Erzincan’a akın ediyor. Çakırman’dan uçuş startı alan bir sporcu Erzurum’a kadar gidip dönebiliyor. Bölgedeki hava koridorları buna müsait. Bu yönüyle Erzincan dünyanın en iyi 5 parkurundan biri sayılıyor.
Yamaç paraşütünde sporcu zaman ve hızla yarışıyor. Start aldıktan sonra havada verilen rotaları takip ederek gol çizgisi denilen noktaya varmak gerekiyor. Bunu en kısa zamanda ve süratli şekilde yapan sporcu o günün birincisi oluyor. Tabii burada sporcuların güvenliği de büyük önem taşıyor. 100 kilometrelik bir mesafe içinde sporcunun havada kalması, sonrasında indiği yerden tekrar merkeze götürülmesi ve bunun kazasız belasız gerçekleştirilmesi sıra dışı bir organizasyon becerisi istiyor. Bu iş için 24 araç görevlendirilmiş. Telsizler, GPS’ler vasıtasıyla sporcuya anında ulaşılıyor. Ekibin başında yer alan Orhan Ozansoy, “Çok şükür şu ana kadar kimseyi geride bırakmadık.” diyor. Araya “Kardeşim, Recep Yazıcıoğlu ile uçmuştu, Yazıcıoğlu’nun Erzincan’a getirttiği hocalardan öğrendik bu sporu.” diye bir cümle ekliyor. Ve sözlerine kaldığı yerden devam ediyor: “Ulaşım alanında dünyanın en iyi ekibine sahibiz. Çünkü araziyi iyi tanıyoruz. Dağlarda oluşturduğumuz telsiz sistemi sayesinde iletişimi de maksimum şekilde sağlıyoruz.”
Yamaç paraşütünde sadece sporcular yarışmıyor. Ülkeler ve markalar da derece peşinde. Sporcu hem kendisini hem ülkesini hem de markayı temsil ediyor. Bu spor dalıyla uğraşanların çoğu masraflarını kendi cebinden karşılıyor. Elit diyebileceğimiz 20-30 sporcunun paraşüt üreten markalar tarafından desteklendiğini öğreniyoruz. Şampiyonalarda dereceye girenlere sadece kupa veriliyor. Para ödülü yok. Bu anlamda yerel organizasyonun şampiyonalara desteği çok önemli. Erzincan bu açıdan da sporcular için cazip. Çünkü kalacak yerleri, yemekleri belediye tarafından karşılanıyor. Başkan Yüksel Çakır doğa sporlarının şehre getireceği değerin farkında. Vali Yazıcıoğlu’nu o da şükranla anıyor: “Ben onun zamanında öğrenciydim. Kendisiyle tanışamadım. O yaptıklarıyla şehre moral verdi. Göçleri durdurdu. Kendisini hep hayırla yâd ediyoruz.”
Yamaç paraşütünün dünya federasyonu 22 sene önce kuruldu. Türkiye’deki federasyon ise 5 yıl önce... 15-20 sporcumuz dünya şampiyonalarında boy gösterecek seviyeye geldi. Ancak en iyiler arasında sporcumuz yok. Çünkü imkânları buna elvermiyor.
İlk gün yarışlar rüzgâr elverişli olmadığı için gerçekleşmedi. İkinci gün oldukça dik ve virajlı bir yoldan Çakırman’a çıktık. Bir yanımız uçurumdu ve yola mıcır döşenmişti. Allah’tan bir kaza olmadı. Tepeye vardığımızda rengârenk paraşütlerini buradaki doğal düzlüğe seren yüzlerce paraşütçüyle karşılaştık. Ellerindeki özel cihazlara bugünkü rotayla ilgili koordinatları yazıyorlardı. İçlerinde Türk sporcular da vardı. Birinin adı Levent Günhar’dı. 15 yıldır uçuyordu. Bu şampiyonada iddialı değildi. Çünkü imkânları kısıtlıydı: “İyi bir paraşüt aradık ama bulamadık. Yedek paraşütü bir arkadaşımdan ödünç aldım. Oturacağımız koltuğu ise abimden.”
Rakiplerinin paraşütleriyle eş değer değildi elindeki malzemeler. Dediğine göre 3 bin ila 3 bin 500 avro gibi bir malzeme vardı onlarda. Oysa kendisi memurdu. Memur maaşıyla bu spor bundan daha iyi şekilde yapılamazdı. İyi bir paraşütün malzemeleri su ve hava geçirmiyor. Kare şeklinde dikilen kumaşlar yırtık olduğunda yırtığın daha fazla açılmasını önleyici bir özellik taşıyorlar. Levent Günhar ise öğrenci işi bir malzemeyle uçacak. Tek avantajı bölgeyi iyi tanıması. Nerede termik var bunu bilmek böylesine tecrübeli pilotlar arasında derece yapmak için yeterli değil. Son sözü: “İmkânım olsaydı daha farklı olurdu.”
Sporcular arasında dolaşırken Türkiye’nin en iyilerinden Semih Sayır ile karşılaşıyoruz. O ise 21 senedir uçuyor. Yazıcıoğlu ile de uçmuş. Onun sayesinde Erzincan’ın bugünkü konumuna ulaştığını söylüyor. Yamaç paraşütüne dair önemli bir ayrıntıyı da ondan öğreniyoruz: “Bu meditasyon gibi bir şey. Kafanın rahat olması lazım. Kafanı bir şeye takarsan rahat uçamazsın. Kararlı, soğukkanlı olman gerekiyor.” Kendisi dünyanın değişik yerlerinde de uçuşlar gerçekleştirmiş. Sporcuların çoğunu tanıyor. Onların Erzincan’dan çok memnun olduklarını söylüyor: “Burada otel, yemekler bedava. Bu sporcular için çok önemli.”
Yamaç paraşütü ile ilgili dünyaca ünlü forumlara baktığımızda önde gelen sporcuların Erzincan’la ilgili görüşleri oldukça pozitif. Sporcular, yere 10 metre mesafeye kadar termik bulabileceklerini ve yeniden havalanabileceklerini dile getiriyorlar. Toplama ekiplerinin de arazideki sporculara anında ulaştıklarını birbirleriyle paylaşıyorlar. Onların bu olumlu ifadeleri Erzincan’a olan ilgiyi gün geçtikçe artırıyor. Hafta sonları bölgeye gelen sporcuların sayısı gün geçtikçe fazlalaşıyor. Sadece sporcuların değil, halkın da bu spora ilgisi bir hayli artmış durumda. Seyirciler arasında yer alan 70 yaşındaki Mecbure ninenin dizinin dibine yanaşıyoruz. “Genç olsaydım ben de onlar gibi bu sporu yapardım.” diyor inanılmaz bir kararlılıkla.
Dünyanın en iyi 5. parkuru
Dünya Yamaç Paraşütü Federasyonu Başkanı Goran Dimiskovski de Erzincan’daydı. Kendisiyle hem şampiyona hem de Erzincan hakkında konuştuk:
-Erzincan’dan ilk ne zaman haberdar oldunuz?
2001 yılında. Türk pilot Semih Sayır davet etti bizi. Testler yaptık. Sonra 2002’de burada Dünya Şampiyonası’nın bir ayağını gerçekleştirdik.
-Bu mevkiyi bir valinin bulduğunu biliyor musunuz?
Evet, biliyorum. Her defasında bunu bana anlatıyorlar.
-Erzincan’ın dünyadaki parkurlara göre farkı nedir?
Burada mükemmel bir termik hava var. Bu sene Güney Afrika, Brezilya, Fransa ve Sırbistan’dan sonra sezonun finalini burada gerçekleştiriyoruz. Sporcularımız dünyanın dört bir yanından buraya akın etmiş durumdalar.
-Dünyanın en iyi parkuru nerede?
Polonya’da. Sonra Meksika gelir. Fransa ve Makedonya’nın arkasından bana göre Erzincan dünyadaki en iyi 5. parkur.
-Burada sezon finalini düzenliyorsunuz. Erzincan Süper Final’i görecek mi?
Bu sene büyük final Brezilya’da. Gelecek sezonlarda burada olmaması için engel yok. Birinci olarak buranın coğrafi konumu buna çok uygun. İkincisi buradaki bütün insanlar bize korkunç destek veriyorlar.
-Güvenlik açısından da Erzincan bir adım öne çıkıyor. Doğru mu?
Erzincan’da valilik, belediye işin içinde. Ambulanslar yeterli, jandarma da devrede. Güvenlik açısından buradan çok memnunuz.
-Siz burada hiç uçtunuz mu?
2011 yılında test uçuşu yaptım burada.
-Termik akımı nasıl buluyorsunuz?
Bizim için önemli olan sporcuların daha hızlı ve seri olması. Burası o açıdan çok uygun bir termik havaya sahip.
-Bu sporda Türk paraşütçüler nasıl?
İyi buluyorum. Ama tam yeterli değiller. Kısa sürede umarım o yeterliliğe sahip olurlar.
-Hangi ülke dünyada bir adım önde?
Fransa. Çünkü devletin bu spora büyük bir desteği var. Coğrafi konum olarak da çok uygun imkânlara sahipler.
-Birinci olan sporcuya ne kadar ödül veriyorsunuz?
Bizim vereceğimiz bir paramız yok. Ama yerel yönetimler verirse de karışmayız.
-Erzincan’ın geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Dünyada ve Avrupa’da çok uygun yerler yok. O anlamda burası bana göre dünyanın en iyi 5. parkuru. Bu sayede şehre ilgi artacak. Bize destek verilirse daha çok burada oluruz.
-Fethiye’deki Babadağ’ı gördünüz mü?
Orası turistik bir yer. Bizim için uygun değil.
-Bir paraşütçü, ne kadar uçabilir?
Brezilya’da bir paraşütçü arkadaşımız 500 kilometre uçtu.
-Nasıl yani?
Rüzgâr ve hava uygundu. 7-8 saat sürdü.
-Erzincan’da ne kadar uçabilirler?
100 kilometreyi çok rahat geçerler. Bu da 3 saatlerini alır.