Bayburt Postası - "3 Mayıs’ı anlamak bu tarihi hakikat’i anlamaktan geçer. 3 Mayıs 1944’te üstü örtülü Moskof emellerinin perdesini indirerek, Türk’ün istiklalini gölgelemek isteyen hain odakları deşifre eden Türk Milliyetçileri, vatanlarının selameti uğruna gayret gösterdikleri bir hengamede, ecdadları gibi bedel ödediler" diyen Ötünç, 3 Mayıs’ı ve kahramanlarını nesiller boyu anlatmaya devam edeceklerini ifade ederek, "Zira, mazisine ve kahramanlarına sahip çıkmayan bir millet geleceğini kurgulayamaz. Mukaddes vatan toprağı için, İlay-ı Kelimetullah ve Nizam- ı Alem için, Kızıl Elma için çarpan her yüreğin manevi hatırasını canlı tutarak, gelecek nesillere aktarmak bizlerin öncelikli vazifesidir" dedi.
Ötünç açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
Ötünç açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
"Tarih sahnesine çıktığı ilk günden itibaren, büyük ve çetin imtihanlarla varlığını cümle cihana kabul ettiren büyük Türk Millet’inin şanlı mazisi, bedeli ödenmiş kahramanlıklarla doludur.
Büyük Hun Devletinin kuruluğu günlerden, günümüze dek geçen süre içerisinde, farklı zaman ve coğrafyalarda, Türk’ün Kızıl Elma Ülküsü doğrultusunda hayat bulan her devlet, aynı inancın, aynı azmin, aynı derdin, aynı çileli yolun neticesinde kurulmuştur.
İslam ile müşerref olduktan sonra çağlara, "İlay-ı Kelimetullah için Nizam’ı Alem’’ mührünü vuran Necip Türk Millet’i; bu inanç dorultusunda kıtaları bir atlas kumaş gibi kesip biçmiş, Tanrı Dağlarının eteklerinden mahmuzladığı atını, ordular kurarak, şehirler imar ederek, mazlum’a kol kanat geren devletler kurarak Anadolu topraklarına kadar sürmüştür.
Sultan Alparslanîn kefeni ile çıktığı Malazgirt Ovasında çarpan her yürek, aynı ideal, aynı iman ile çarpmış; herbir nefer, biraz sonra toprağa düşeceği gerçeğini tevekkül ile karşılayarak, kendi nefislerinden öte bir büyük rüya’yı gerçekleştirmek için orada saf tutmuştur.
Çünkü Kızıl Elma bellidir; Allah’ın adını yüceltecekler, O’nun nizamını aleme kabul ettirip, cihan’ı sulh,sükun ve nur’a gark edeceklerdir. Anadolu toprağına mührümüzü vurduğumuz 26 Ağustos 1071’den bugüne dek geçen dokuz asır boyunca, bu kutlu ideal’e sıkı sıkı’ya bağlanmış nesiller içersinde nice isimsiz kahraman, toprağın kara bağrına sıra dağlar gibi uzandı. Kanları ile bedel ödeyerek Müslüman Türk Millet’inin varlık ağacının köklerini dahada sağlamlaştırdılar. Ne hain tertipler tükende, nede bu tertiplere geçit vermeyen koçyiğitler.
3 Mayıs’ı anlamak bu tarihi hakikat’i anlamaktan geçer. 3 Mayıs 1944’te üstü örtülü Moskof emellerinin perdesini indirerek, Türk’ün istiklalini gölgelemek isteyen hain odakları deşifre eden Türk Milliyetçileri, vatanlarının selameti uğruna gayret gösterdikleri bir hengamede, ecdadları gibi bedel ödediler.
Yedi Düvel’in üzerine gelmesine rağmen teslim olmayan ve nice bedel’le istiklalini muhafaza eden Türk Millet’ini vede O’nun bu topraklar üzerinde kurmuş olduğu son Devlet’i, Sovyet Emperyalizmine uydu yapmak isteyen devrin mankurtlaştırılmış aydın müsveddelerine karşı, Cesur ve İnanmış bir avuç Türk Milliyetçisi kıyama durmuş, söz ve fiilleri ile Türkiye’yi Sovyet uydusu yapmak isteyen bu karanlık yüzlere hakikat’in tokadını yapıştırmışlardır.
Ne yazık ki devrin Hükümet’i, Ülkesini ve Millet’ini canlarından aziz bilen bu kahramanlara ; katillere, canilere reva görülmeyen muameleyi layık görmüş, hiçbir kanunsuzluğa karışmadıkları halde, uydurma tertibat ve ihbarlarla zindanlarda akıl almaz işkeceler yamıştır.
Tabutluklarda iki büklüm, kızgın ampül ışığında bekletilen, tırnakları çekilen, aylarca hürriyetlerinden, ailelerinden ve sevdiklerinden mahrum edilen Türk Milliyetçilerine ne yazık ki bu zulmü, moskof’un mankurtlarını arkalanan, devrin idarecileri yapmışlardır.
Hiçbir dava yoktur ki, mihnetsiz, çilesiz, kayıpsız, güllük gülitanlık yoluna devam etsin. İlk Türk’ten günümüze, en küçük Türk balasının gönlüne kazınan Türk Milliyetçiği davası, bu anlamda nice badireler ve kahramanlık hikayelerini muhtevasında barındırır.
Bu nokta’da 3 Mayıs’ın biz Türk Milliyetçileri açısından anlamı derin, önemi büyüktür. O güne dek fikri düzeyde seyreden Türk Milliyetçiliği fikriyatı Başbuğumuz Alparslan Türkeş, Hüseyin Nihal Atsız, Zeki Velidi Togan, Osman Yüksel serdengeçti ve ismini gönlümüze nakşettiğimiz diğer kahramanlar’ın soylu duruşu ile toplumsal bir kitle hareketi olma yolunda ilk adımı atmıştır.
Türk Milliyetçilerinin manevi derununda 3 Mayıs bu yüzden alelade bir tarih olmanın çok ötesinde bir mana’ya sahiptir. 3 Mayıs Türk Millet’ine duyulan muhabbetin, vatan’a bağlılığın, bu uğurda çekilen çile’nin adıdır. Türk Milliyetçiliği davasının sancaktarı Türk İslam Ülkücüleri olarak bizler ; 3 Mayıs Kahramanları ve yürekli mücadelelerin bugünkü takipçileriyiz. Milliyetçi-Ülkücü Hareket asla Türk düşmanlarına geçit vermeyecektir. Gençliğimizin yetişiği Ocaklarımız bu şuurla hareket etmeye devam edecek, geleceğe yön verecek kahramanlar yetiştirmek için çalışmalarına son sürat devam edecektir.
3 Mayıs’ı ve Kahramanlarını nesiller boyu anlatmaya devam edeceğiz. Zira, mazisine ve kahramanlarına sahip çıkmayan bir millet geleceğini kurgulayamaz. Mukaddes vatan toprağı için, İlay-ı Kelimetullah ve Nizam- ı Alem için, Kızıl Elma için çarpan her yüreğin manevi hatırasını canlı tutarak, gelecek nesillere aktarmak bizlerin öncelikli vazifesidir.
Pir-i Türkistan Ahmet Yesevi Hazretlerinin hamurunu yoğurduğu Gazi Dervişlerin bugüne izdüşümü olan Türk İslam Ülkücüleri ve Yesevi Dergahlarının devamı Ülkü Ocakları için Ahde Vefa varlık sebebidir. Merhum Genel Başkanımız Ali Metin Tokdemrir Beyefendinin ifadesiyle; "Ahde vefasızlık imansızlıktır’’.
Bu şuur, duygu ve düşüncelerle, Başta Merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Beyefendi olmak üzere, 3 Mayıs kahramanlarını rahmetle anıyor, 3 Mayıs Milliyetçiler gününüzü en kalbi hislerle kutluyorum."