“En büyük plan kurucu Allah’tır.”
Enfal Süresi, Ayet 30
IŞİD’in Irak harekâtı, Musul’un ve Kerkük’ün işgali göstermiştir ki, Haçlı emperyalizmi, son ve kesin hedefi olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti üzerine, bu defa kesin netice almlak maksadıyla operasyon başlatmıştır. Sevr anlaşması ile Türk milletinden intikam alamayanlar bu defa intikam için yeni bir fırsatı böylece yakalamıştır. Arap ülkelerinde, Suriye’de ve Irak’ta yaratılan oldu bittilerin nihaî hedefi Türkiye’dir.
2003 yılından önce yani AK Parti iktidarından önce bölgemizde ne IŞİD, ne El Kaide ne de başka bir terör örgütü mevcut değildi. Batılı emperyalist güçler AK Parti ile kendilerine coğrafyamızda çok büyük müttefik elde etmişlerdir.
Şimdi yıl 2014.
Emperyalizm bölgemizde derinlemesine epeyce büyük bir mesafe kat etmiştir. Bizim milletimiz dahil bütün Arap alemi, İslam alemi tabir yerinde ise tam anlamıyla dağıtılmıştır.
Bu süreçte Haçlı saldırılarını anlayacak, dengeleyecek bir delikanlı lider bölgemizden çıkmamıştır.
IŞİD örgütü ile ittifak güçleri Suriye, Irak ve Türkiye üzerinde yeni bir tarihî süreci başlatmıştır.
IŞİD hareketinin manasını iyi düşünmek gerekir. Bu örgüt, bölge insanının kendi vatanını kurtarmak için kendiliğinden kurduğu millî bir örgüt değildir. Emperyalist güçlerin, “Cihad” kandırmacası ile dünyanın her yerinden topladığı çok zalim insanlardan meydana getirilmiş bir örgüttür.
IŞİD saldırılarının asıl amacı, Kerkük’ün Barzani’ye teslim edilmesi ve Kürdistan devletinin kurulmasıdır.
“Kürdistan” demek Türkiye’nin parçalanması demektir. “Kürdistan” demek, Büyük İsrail demektir. Ve “Kürdistan” demek aynı zamanda enerji ve petrol yataklarına Batılı emperyalist güçlerin sahip olması demektir.
Türkiye Cumhuriyeti çok yanlış ve tehlikeli bir yol seçmiştir. Girdiğimiz Amerika, İngiltere ve İsrail ittifakı yanlıştır. Bu ittifak, bizdenmiş gibi görünen bu tür terör örgütlerini dinî kimliğe büründürerek “bereketli” İslam topraklarına “kurtarıcı” gibi salmıştır.
Neden böyle düşünüyoruz:
1) Türkiye Cumhuriyeti; ABD, İngiltere ve İsrail ile müttefiktir. Barzani ile de mutabakat halinde olan bu ittifak; İran, Suriye, Irak ve Türkiye toprakları üzerinde yaşayan bütün Kürtleri birleştirerek büyük bir Kürt Devleti (Büyük İsrail Devleti) kurmak istemektedir.
2) BOP bunun için vardır. Ve bizim başbakanımız kendi topraklarının bölünmsini intaç edecek böyle bir büyük oluşumun içinde “görevli” bir insandır. BOP’un eş başkanıdır. Bunu kendisi ifade etmektedir.
3) IŞİD, yukarıda bahsettiğim büyük ittifakın kullandığı bir maniveladır. İttifakın kontrolünde olan Irak Ordusu’nun; bir kurşun atmadan, ağır silahlarını dahi bırakarak gitmesinin sebebi budur. Bu örgütün alt yapısının Türkiye ve diğer müttefik kuvvetler tarafından oluşturulduğu ve silahlanmasının Türkiye tarafından sağlandığı, yaralıların Hatay’da tedavi edildiği bilinmektedir.
4) İttifakın bir kanadı olan Türkiye’nin yöneticileri, Musul ve Kerkük’e karşı yapılacak IŞİD hareketinden daha önceden haberdar olduğunu söylemektedirler. Türkiye, ittifakın aldığı bu büyük tehlikeli stratejik kararın ortağıdır çünkü. Yönetcilerimiz daha önce; “Bu bölgede bizden habersiz bir sinek bile vızıldayamaz!” diyorlardı.
5) İşgal edilen bölgelerde bulunan Gülen kurumlarının, özellikle bizim iktidarımızın (sözde) kavgalı olduğunu sandığımız Gülen kurumlarının bir hafta önceden Irak’tan Amerika tarafından tahliye edilmesi, yürütülen harekâtın, ittifakın büyük stratejisi olduğunu göstermektedir.
Musul’a giren IŞİD’i Türkiye destekliyor. IŞİD Türkiye’nin bilgisi dahilinde Musal’a giriyor, kendi soydaşlarını imha ediyor. Türkiye’nin önceden haberdar olduğu bir işgal olayında daha önce orada bulunan Gülen kuvvetleri zarar görmesin diye tahliye ediliyor. Gülen gurubunun tahliyesi Türkiye’nin bilgisi dahilidedir. Demek ki iktidarla Gülen gurubu arasında gerçekte bir kavga yoktur. Kavga göstermeliktir. AK Parti’nin ve Gülen hareketinin ortak paydası Amerikan politikalarıdır.
6) Daha önce Barzani’nin Kerkük üzerinde hak iddia etmesi, orada Türkmenleri yok ederek Kerkük’ü bir Kürt toprağı haline getirmek istemesi, aslında bu büyük projenin bir parçasıdır. Tapu dairelerini, nüfus idarelerini yakarak Türkmenlerin Kerkük’le bağını kesip, Kürt nüfusu oraya yerleştirerek Kerkük’ün bir Kürt toprağı olduğu iddiasını güçlendirmek istedikleri öteden beri olagelen hareketlerdi. Bütün bu olup bitenlere Türkiye yetkilileri ses çıkarmamışlardı. Şimdi ise IŞİD elini kolunu sallaya sallaya Musul’a girdi. Barzani de buna ses çıkarmadı. Acaba neden? Çünkü Barzani’ye Kerkük peşkeş çekildi.
7) Halen Musul ve Kerkük’te bulunan Türkmen nüfusun bu şehirlerden çıkarılması, yüzbinlerce Türkmen’in vatanlarını terketmesi Kürt devleti projesinin en önemli ayağıdır.
8) Türkmen nüfusun tasfiyesi, Türkiye’nin Irak’taki en büyük desteği olan Türklerin yok edilmesi, Türkiye devletini yönetenlerin nedense hiç umurlarında olmamıştır. Halbuki Türkmenler “Gavim gardaş nerdesin!” diye feryad ediyorlar. Dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu’nun; “Irak’ta kaos olduğunu iddia ediyorlar!” şeklindeki konuşması son derece manidardır. Türk dış siyasetinin önceliklerinin neler olduğunu anlatması bakımından bu ifade çok önemlidir.
9) Türkiye devletini idare edenlerin Musul Başkonsolosumuza daha önceden IŞİD ile ilgili bilgi vermesi, “Korkmayın, onlar bizden” imajı vermesi bu açıdan çok manalıdır.
10) IŞİD’in elinde (sözde) esir bulunan konsolosluk personelimizi, TIR şöforlerimizi ve 31 kişilik elektrik santrali personelini güya “kurtarmak” için devletimiz çaba gösteriyor gibi hareket etmektedir. Personelimizin IŞİD tarafından tutuklanması bir plan sonucudur. Göstermeliktir. Bu esir almaların sonucu bellidir.
11) İttifakı meydana getiren ABD, İngiltere, İsrail ve Türkiye, Suriye ve Irak konusunda tam anlamıyla ikiyüzlü bir aldatma politikası izlemektedir. Bu sebeple bizim milletimiz de İttifakın öngörüleri yönünde manipule edilmektedir.
Bazı kardeşlerimizin, “Ahmet Davutoğlu Yeni Osmanlı” adlı facebook hesabından alarak paylaştıkları aşağıdaki düşünceler son derece tehlikelidir. Yarın bu sebeple ülkemizde meydana getirilecek büyük kaosta kardeş kardeşe düşecektir. Bu çok büyük bir tehlikedir. Değerli bir dostumun ifade ettiği gibi böyle bir sonucu “temenni” etmiyorum. Bu yaptığım sadece bir uyarıdır.
IŞİD’in Irak harekâtı, Musul’un ve Kerkük’ün işgali göstermiştir ki, Haçlı emperyalizmi, son ve kesin hedefi olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti üzerine, bu defa kesin netice almlak maksadıyla operasyon başlatmıştır. Sevr anlaşması ile Türk milletinden intikam alamayanlar bu defa intikam için yeni bir fırsatı böylece yakalamıştır. Arap ülkelerinde, Suriye’de ve Irak’ta yaratılan oldu bittilerin nihaî hedefi Türkiye’dir.
2003 yılından önce yani AK Parti iktidarından önce bölgemizde ne IŞİD, ne El Kaide ne de başka bir terör örgütü mevcut değildi. Batılı emperyalist güçler AK Parti ile kendilerine coğrafyamızda çok büyük müttefik elde etmişlerdir.
Şimdi yıl 2014.
Emperyalizm bölgemizde derinlemesine epeyce büyük bir mesafe kat etmiştir. Bizim milletimiz dahil bütün Arap alemi, İslam alemi tabir yerinde ise tam anlamıyla dağıtılmıştır.
Bu süreçte Haçlı saldırılarını anlayacak, dengeleyecek bir delikanlı lider bölgemizden çıkmamıştır.
IŞİD örgütü ile ittifak güçleri Suriye, Irak ve Türkiye üzerinde yeni bir tarihî süreci başlatmıştır.
IŞİD hareketinin manasını iyi düşünmek gerekir. Bu örgüt, bölge insanının kendi vatanını kurtarmak için kendiliğinden kurduğu millî bir örgüt değildir. Emperyalist güçlerin, “Cihad” kandırmacası ile dünyanın her yerinden topladığı çok zalim insanlardan meydana getirilmiş bir örgüttür.
IŞİD saldırılarının asıl amacı, Kerkük’ün Barzani’ye teslim edilmesi ve Kürdistan devletinin kurulmasıdır.
“Kürdistan” demek Türkiye’nin parçalanması demektir. “Kürdistan” demek, Büyük İsrail demektir. Ve “Kürdistan” demek aynı zamanda enerji ve petrol yataklarına Batılı emperyalist güçlerin sahip olması demektir.
Türkiye Cumhuriyeti çok yanlış ve tehlikeli bir yol seçmiştir. Girdiğimiz Amerika, İngiltere ve İsrail ittifakı yanlıştır. Bu ittifak, bizdenmiş gibi görünen bu tür terör örgütlerini dinî kimliğe büründürerek “bereketli” İslam topraklarına “kurtarıcı” gibi salmıştır.
Neden böyle düşünüyoruz:
1) Türkiye Cumhuriyeti; ABD, İngiltere ve İsrail ile müttefiktir. Barzani ile de mutabakat halinde olan bu ittifak; İran, Suriye, Irak ve Türkiye toprakları üzerinde yaşayan bütün Kürtleri birleştirerek büyük bir Kürt Devleti (Büyük İsrail Devleti) kurmak istemektedir.
2) BOP bunun için vardır. Ve bizim başbakanımız kendi topraklarının bölünmsini intaç edecek böyle bir büyük oluşumun içinde “görevli” bir insandır. BOP’un eş başkanıdır. Bunu kendisi ifade etmektedir.
3) IŞİD, yukarıda bahsettiğim büyük ittifakın kullandığı bir maniveladır. İttifakın kontrolünde olan Irak Ordusu’nun; bir kurşun atmadan, ağır silahlarını dahi bırakarak gitmesinin sebebi budur. Bu örgütün alt yapısının Türkiye ve diğer müttefik kuvvetler tarafından oluşturulduğu ve silahlanmasının Türkiye tarafından sağlandığı, yaralıların Hatay’da tedavi edildiği bilinmektedir.
4) İttifakın bir kanadı olan Türkiye’nin yöneticileri, Musul ve Kerkük’e karşı yapılacak IŞİD hareketinden daha önceden haberdar olduğunu söylemektedirler. Türkiye, ittifakın aldığı bu büyük tehlikeli stratejik kararın ortağıdır çünkü. Yönetcilerimiz daha önce; “Bu bölgede bizden habersiz bir sinek bile vızıldayamaz!” diyorlardı.
5) İşgal edilen bölgelerde bulunan Gülen kurumlarının, özellikle bizim iktidarımızın (sözde) kavgalı olduğunu sandığımız Gülen kurumlarının bir hafta önceden Irak’tan Amerika tarafından tahliye edilmesi, yürütülen harekâtın, ittifakın büyük stratejisi olduğunu göstermektedir.
Musul’a giren IŞİD’i Türkiye destekliyor. IŞİD Türkiye’nin bilgisi dahilinde Musal’a giriyor, kendi soydaşlarını imha ediyor. Türkiye’nin önceden haberdar olduğu bir işgal olayında daha önce orada bulunan Gülen kuvvetleri zarar görmesin diye tahliye ediliyor. Gülen gurubunun tahliyesi Türkiye’nin bilgisi dahilidedir. Demek ki iktidarla Gülen gurubu arasında gerçekte bir kavga yoktur. Kavga göstermeliktir. AK Parti’nin ve Gülen hareketinin ortak paydası Amerikan politikalarıdır.
6) Daha önce Barzani’nin Kerkük üzerinde hak iddia etmesi, orada Türkmenleri yok ederek Kerkük’ü bir Kürt toprağı haline getirmek istemesi, aslında bu büyük projenin bir parçasıdır. Tapu dairelerini, nüfus idarelerini yakarak Türkmenlerin Kerkük’le bağını kesip, Kürt nüfusu oraya yerleştirerek Kerkük’ün bir Kürt toprağı olduğu iddiasını güçlendirmek istedikleri öteden beri olagelen hareketlerdi. Bütün bu olup bitenlere Türkiye yetkilileri ses çıkarmamışlardı. Şimdi ise IŞİD elini kolunu sallaya sallaya Musul’a girdi. Barzani de buna ses çıkarmadı. Acaba neden? Çünkü Barzani’ye Kerkük peşkeş çekildi.
7) Halen Musul ve Kerkük’te bulunan Türkmen nüfusun bu şehirlerden çıkarılması, yüzbinlerce Türkmen’in vatanlarını terketmesi Kürt devleti projesinin en önemli ayağıdır.
8) Türkmen nüfusun tasfiyesi, Türkiye’nin Irak’taki en büyük desteği olan Türklerin yok edilmesi, Türkiye devletini yönetenlerin nedense hiç umurlarında olmamıştır. Halbuki Türkmenler “Gavim gardaş nerdesin!” diye feryad ediyorlar. Dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu’nun; “Irak’ta kaos olduğunu iddia ediyorlar!” şeklindeki konuşması son derece manidardır. Türk dış siyasetinin önceliklerinin neler olduğunu anlatması bakımından bu ifade çok önemlidir.
9) Türkiye devletini idare edenlerin Musul Başkonsolosumuza daha önceden IŞİD ile ilgili bilgi vermesi, “Korkmayın, onlar bizden” imajı vermesi bu açıdan çok manalıdır.
10) IŞİD’in elinde (sözde) esir bulunan konsolosluk personelimizi, TIR şöforlerimizi ve 31 kişilik elektrik santrali personelini güya “kurtarmak” için devletimiz çaba gösteriyor gibi hareket etmektedir. Personelimizin IŞİD tarafından tutuklanması bir plan sonucudur. Göstermeliktir. Bu esir almaların sonucu bellidir.
11) İttifakı meydana getiren ABD, İngiltere, İsrail ve Türkiye, Suriye ve Irak konusunda tam anlamıyla ikiyüzlü bir aldatma politikası izlemektedir. Bu sebeple bizim milletimiz de İttifakın öngörüleri yönünde manipule edilmektedir.
Bazı kardeşlerimizin, “Ahmet Davutoğlu Yeni Osmanlı” adlı facebook hesabından alarak paylaştıkları aşağıdaki düşünceler son derece tehlikelidir. Yarın bu sebeple ülkemizde meydana getirilecek büyük kaosta kardeş kardeşe düşecektir. Bu çok büyük bir tehlikedir. Değerli bir dostumun ifade ettiği gibi böyle bir sonucu “temenni” etmiyorum. Bu yaptığım sadece bir uyarıdır.
Bakınız adını verdiğim sitede İslamî hassasiyeti olan insanları etkilemek için hangi propagandaları paylaşıyorlar:
İlgili facebook hesabına girerek bu hezeyanları görebilirsiniz.
Milletimizin dinî ve millî hassasiyeti yüksek olan kesimlerinin; Düzce 81, Musul 82, Kerkük 83 şeklinde istemde bulunmasının sebebi şu yukarıdaki düzmece ifadelerdir.
Gerçekte böyle bir durumun olmadığını, Kürtlerin böyle bir şeya razı olmayacaklarını siz de biliyorsunuz. O halde neden bu aldatmaca? “Osmanlı Devleti” kuracağız diye aldatılarak, başbakanımıza bu büyük Türk devletini yeniden kuracak bir kişilik atfedilmesi son derece tehlikeli bir kurgulamadır. Türk milletini kandırmaktır bu. Yanlıştır. Hayal kırıcıdır. Tehlikelidir. Bu hezeyana sessiz kalınması daha da kritik bir durum arz etmektedir. Belli ki, Türk milletinin bu yeni Osmanlı Devleti kurma takıntısına inması iktidar çevrelerinin hoşuna gitmektedir. Bu argümanla istedikleri neticeyi kolaylıkla alabilmektedirler.
12) IŞİD’in Sünnî bir proje imiş gibi takdim edilmesi de son derece sakıncalıdır. Bu, İslam Dini’nin anarşist bir “din” olduğu imajını bütün dünyaya göstermek demektir. İslam Dini’nin savaş kurallarında IŞİD’in uyguladığı prensipler asla yoktur. Kafa kesmek, insan derisi yüzmek, insanların kalbini çıkarıp yemek, yüzlerini Kıble’ye çevirerek Allah’u Ekber nidalarıyla kurban gibi kesmek, insanları yakarak öldürmek bizim mübarek dinimizin kuralları içinde yoktur.
Türkiye devleti, devletlerle ilişkileri terkederek politikasını terör örgütleri ile yürütmektedir. Koca Türk devletinin ilişkilerini terör örgütleri seviyesine indirmiştir. Bu, devletin ayağa düşürülmesi demeketir.
IŞİD denilen örgüt, on binlerce hatta yüz binlerce militanı olabilecek bir örgüttür. Çünkü “Cihad” sözkonusu olunca, dinî temayülleri kuvvetli olan Müslümanlar bu örgüte katılacaktır. IŞİD, kısa süre içinde beyinlerini yıkayıp eğiteceği intiharcılarla, bizim ülkemiz için de büyük tehlike olacaktır.
Bu örgüt Haçlı ittifakının kullandığı bir örgüttür. Bu örgütün başımıza büyük bir bela açacağı unutulmamalıdır. Çünkü Haçlı ittifakının asıl hedefi Türkiye’dir. Türkiye’yi idare edenlerin böyle bir hassasiyetleri yoktur. “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” hassasiyetleri yoktur. Haçlı ittifakının emirleri dışına çıkmaları mümkün değildir. Kendi halkına karşı bile saldırgan bir politika izlemelerinin, “Baldıran zehrini içtik, kefenimiz koltuğumuzda” şeklinde düşünce beyan etmelerinin sebebi budur.
Ok yaydan çıkmıştır. Türk milleti ve Türk devleti bu meş’um ittifaka karşı yalnızdır. En büyük kaos, Türklerin bunu henüz anlayamamış olmasıdır. Bu da ittifakın stratejisidir. Çünkü, örgütün her olayı “Allah” için yaptığına milletimizi kolaylıkla inandırıyorlar. Hüsnü Mahli bir yazısında ittifakın beyni olan CIA’nin yani Amerika’nın bu başarısına dikkat çekerek şunu söylemektedir.
“Büyüksün CIA! Emrinde ne kadar da uşak varmış bu coğrafyada!” 13.06.2014 İlk Kurşun Gazetesi.
13) Türkiye’nin bu konuda NATO’ya başvurması da taktik icabıdır. Ama biliniz ki, devletimizin bu acziyeti karşısında, idarecilerimizin bu ihaneti karşısında celladımız bize gülmektedir. İttifakın baş aktörleri yaptıkları saldırının bir Haçlı saldırısı olduğunu çok iyi biliyorlar çünkü.
Türkiye’de iktidar makamında bulunanların saldırgan hallerini sürdürmeleri, aklı başında düşünmemeleri, geri dönüşü olmayan bir yola girmeleri, vahim bir ittifakın içinde bulunmaları kendileri için de çok tehlikeli sonuçlar doğuracaktır.
IŞİD hareketine görünen yüzüyle bakan www.habervaktim.com sitesi bakın nasıl bir haber geçiyor:
“Örgüt Irak-Suriye sınırının yıkılmasının bölge haritasının bir asır sonra değişmesi anlamına geldiğini iddia etti. IŞİD medya kaynakları tarafından yayınlanan fotoğraflarda sınırın buldozerlerle yıkıldığı görülürken sınırın yıkılmasından sonra IŞİD savaşçılarının “şükür secdesi” yaptıkları ve zafer işaretleri eşliğinde örgüt bayrağını göğe çektikleri görüldü.”
Görüldüğü üzere; hiçbir ciddî endişesi olmayan insanların bu korkunç Haçlı örgütü ile ilgili değerlendirmesi “şükür secdesi” ettiler şeklindedir.
Batılılar Orta Doğu’yu, bu bölge milletlerinin sahibi olduğu enerji kaynaklarını, İslam alemini hallaç pamuğu gibi dağıttılar.
Avrasya’nın ve İslam aleminin yegane gücü ve ümidi olan Türkiye, ne yazık ki yanlış ittifaklarla ateşe atılmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nda bu hataya her şeye rağmen düşülmemişti. Türk ordusuna diz çöktürülmesinin sebebi bu imiş meğer. Şimdi vatan parçalama gayretleri son aşamaya gelmiş bulunmaktadır.
Balkan savaşları sırasında o günün devlet adamları, yaklaşan tehlikeyi bile bile ordudan 200 taburu terhis ettirmişlerdi. Yaklaşık 75 bin asker terhis ettirildi. Neticede Balkan Savaşları Osmanlı Devleti’nin vahim bir şekilde mağlubiyeti ile sonuçlanmıştı. Beş milyon kişi Balkanlardan Anadolu’ya göç etmişti.
Şimdi devletimizin aynı hatalar içinde olduğunu görmek ve bunu anlatmak bize zor geliyor, ağır geliyor.
Ama bunları anlatmak gerekiyor. Bütün bu olup bitenler gerçekten “Felaketin ayak sesleri”dir.
Yegane güvendiğim, sığındığım Allah’tır. Batı ne kadar Haçlı seferi yaparsa yapsın, ittifak ne kadar plan kurarsa kursun, biliyorum ki EN BÜYÜK PLAN KURUCU ALLAH’tır.
Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin.