İşte o yazı:
"Çoruh Nehri ile ilgili hidrobiyolojik, biyoekolojik ve çevresel bir değerlendirme

1- Çoruh nehri için kısa bilgilendirme
Kaynağını Mescit Dağı’nın batı yüzünden alır (3.255 m), önce batı doğrultusunda akış gösterir ve Bayburt'tan geçerek bir yay çizip İspir'e ve oradan da Artvin il sınırlarına girer. Borçka’dan geçtikten sonra ülke sınırını terk ederek Batum'dan Karadeniz’e dökülür. Yani Çoruh Nehri sınır aşan bir nehrimizdir. Çoruh Nehri Türkiye arazisinin %2,53'üne karşılık gelen 19.748 km³ havzaya sahiptir. Toplam uzunluğu 431 km olan Çoruh'un 410 km'si Türkiye'de, 21 km'si Gürcistan'da bulunur. Çoruh’un debisi Mayıs ayında (569/529 m³/sn.) zirveye çıkar. Yıl boyunca en düşük debisi ise 53.09 m³/sn.’dir. Yıllık ortalama debi 192 m³/sn, yıllık ortalama sutaşıma kapasitesi 6,3 milyar m³'tür. Dünyadaki en hızlı akan nehirlerden biridir. Havza olarak dünyadaki en önemli 25 biyoçeşitlilik noktalarından biri olan Kafkasya Biyoçeşitlilik sıcak noktası içerisinde değerlendirilir ve Dünyadaki sıcak noktalar ve koruma için yüksek öncelikli alan olarak aday gösterilmiş bir havzadır.
2- Hidrobiyolojik ve Ekolojik durum
Çoruh nehrinin biyoekolojik özelliklerini anlamak için sucul ortamlarda yaşayan tüm canlıları besin piramidinin ilk basamağından itibaren üst basamaklarına kadar ve Çoruh nehrinde yaşayan tüm canlı guruplarının ne olduğunu ve önemlerini bilmemiz gerekmektedir. Çoruh nehrinde bu bileşenler primer verimliliği sağlayan algler’den (su yosunları) başlamaktadır, algler bu sucul ortamın temel ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Sudaki çözünmüş oksijenin varlığı büyük ölçüde bu canlılara bağlıdır. Aynı zamanda Bu canlılar diğer canlılar içinde besin teşkil etmekte ve su kirliliği gibi önemli konularda da indikatör (belirleyici) unsurlar olarak kullanılmaktadırlar. Yukarıda da belirttiğim gibi bu organizmalar üzerinde 1996 ve 2000 yılarında yapmış olduğum çalışmada yaklaşık 200 kadar alg türü özellikle Çoruh'un Gez köyünden aşağı Dikmetaş köyü arasında kalan bölgede yani Çoruh’un Bayburt’a girmeden ve
Çoruh nehrinde yaşayan diğer bir gurup canlı ise bentik makroomurgasız canlılardır ve bu canlılar taban omurgasızları olarak ta ifade edilebilir, bu organizmaların hayati önemi nedir bir akarsuda nerede yaşarlar yani habitatları nedir? Habitatları bozulursa ne tür riskler oluşabilir? Gibi soruları cevaplamamız önemlidir çünkü hali hazırda Çoruh Nehrinin Bayburt şehir merkezindeki kesiminde nehir yatağı tahrip edilmiş ve bu organizmaların habitatları yok edilmiştir. Söz konusu organizmaların yaşama alanlarının oluşumu doğal süreçler ile uzun yıllarda meydana gelmekte ve bu canlılar da yine diğer canlılar için besin kaynağı olarak kullanılmakta ve tür çeşitliliği için Çoruh nehrine değer katmaktadır.
Çoruh nehrinde yaşayan ve daha çok hareketli olan canlılar ise kurbağalar, su yılanları ve balıklardır. Bu canlılar da sucul ortamdaki besin döngüsüne çok katkı sağlamaktadırlar. Kurbağalar özellikle uçucu haşereleri avlayarak aynı zamanda bizlere de fayda sağlamaktadır. Balılar bölgenin özelliğine göre çeşitli türlerin yaşaması açısında Bayburt ve civarı biyoçeşitlilik zenginliğine katkı sağlamaktadır. Ayrıca insanlar içinde önemli bir ekonomik gelir olabilmekte ve besin olarak ta kullanılabilmektedir. Bu canlı gurubu özellikle üreme dönemlerinde nehrin yukarı kesimlerine yumurta bırakmak için göç etmekte ve çatlayan yumurtadan çıkan balıklar büyümek ve gelişmek için aşağı kesimlere doğru tekrar geri dönmektedirler. Bu açıdan daha sonra değineceğim ama nehir yatağı üzerinde engel teşkil edecek yapıların ortadan kaldırılması ve HES gibi suyun debisini azaltıcı unsurların yapılırken dikkate alınması gerekir. Bilindiği üzere alabalık türleri çok temiz ve bol oksijenli sularda yaşayabilmektedirler. Bu nedenle, su sıcaklığı, kalite parametreleri ve çözünmüş oksijen değerlerindeki değişimler son derece ciddi sonuçlar doğurabilecektir. İnşaat aşamasında hafriyatın dere yataklarına dökülmesi sonucunda, bulanıklık ve yumurtlama alanlarının fiziksel olarak tahribatı söz konusu olacaktır. Ayrıca su miktarı, kalitesi, çözünmüş oksijen miktarı, ısısı, sediman oranı ve akış hızında oluşacak değişiklikler, balıkların üreme alanlarını ve yumurtaların canlılığını etkileyecektir.
Diğer bir canlı gurubu ise sucul memeli türleridir ki bunların başında şehir merkezinden uzak bölgelerde varlığı bilinen ve nesli tehlike altında olan türler listesinde bulunan su samuru türü vardır. Karasal ortam ile sürekli bağlantısı olan bu canlıların hayatlarının büyük bir kısmı sularda geçer. Ayrıca son bir gurup canlı ise karasal ortamda yaşayan fakat Nehir ile devamlı irtibat halinde olan Kuşlar, bitkiler ve yabani hayvanlardır.
3- Çoruh Nehri’nin Bayburt’tan geçen kolu için isim tartışması
Günümüzde Google MAP ve benzeri tarayıcılardan sağlanan verilerde Çoruh nehri isminin nereden başladığı takip edildiğinde şu durum görülmektedir. Erzincan’ın kuzey ve Kelkit’in güney doğu taraflarında dağlardan çıkan kaynak suların birleşmesi ile Rüştü Deresi bir kol, Sakızlı Dere başka bir kol, Pulur Deresi başka bir kol ve birçok isimsiz irili ufaklı derenin birleşerek Çoruh Nehri adını aldığı görülmektedir. Ayrıca Mescit dağlarından doğan ve Bayburt’tan geçen ve yine Masat Deresi gibi birçok irili ufaklı derenin birleşerek oluşturduğu Yıldırım çayı ise Aşağı Dikmetaş tan sonra Çoruh Nehri ile birleşmektedir. Ancak şöyle bir durum u da gözden kaçırmamak gerekir; Wikipedia da ve yine birçok ansiklopedik kaynakta (Grosser Welt Atlas, Türkiye fiziki haritası vb.) “Çoruh nehri Mescit dağlarından doğmaktadır” denilmektedir. Dolayısı ile tanımlamalar yapılırken Çoruh nehrinin Bayburt’tan geçen büyük kolu şimdiye kadar yapılan bilimsel çalışmalarda Yıldırım çayı olarak kullanılmamış aksine Çoruh nehri denilmiştir. Çünkü tanımlar Çoruh nehrinin Bayburt’tan geçtiğini belirtmektedir. O halde isimlendirmede bir yanlışlık olabilme ihtimali söz konusu olabilir, bu nedenle harita genel komutanlığına durumun izahı ve gerekli düzeltmenin bu anlamda yapılması gerektiği iletilebilir.
4- Genel değerlendirme
Özellikle Çoruh nehrinin Bayburt Erzurum köprüsünden başlayıp Kaleardı Mahallesi un fabrikası kesimine kadar yapılan dik kale duvarı gibi bir set ile izole edilmesi sucul ve karasal ekosistem için bir engel oluşturmaktadır. Bu engel yukarıda belirtilen biyoekolojik özellikler dışında doğal hayatın da sürdürülebilir olmasında önemli bir sorun oluşturmaktadır. Yaban hayatının Çoruh nehri ile bağlantısı kesilmiş ve farkında olmadığımız bazı canlıların da ölmesine veya bölgeden ayrılmasına sebep olmuştur. Tabi bu noktada şu akla gelebilir; Nehrin özellikle ilkbahardaki taşkınları ve su basması gibi olayları nasıl engelleyebiliriz? Bu konuda maalesef ülkemizde DSİ kendini peyzaj alanında geliştirememiş ve tek tip taşkın setleri üretme yoluna gitmiştir. Oysaki dünyada bunun çok örneği vardır ve hem sel ve taşkınlar hem de doğal hayatın korunabileceği peyzaj üretimleri yapılabilmektedir. Su havzalarında yer alan toprak ve su kaynakları ile orman, mera gibi ekosistemler arasında karşılıklı dinamik ilişkiler bulunmaktadır. Bu durumun dikkate alınması çok önemlidir. Şehir merkezinde ise durum biraz faklıdır ve bir proje ile Çoruh nehri kanala alınarak doğal habitatı tamamen yok edilmiştir. Bu durumda yapılacak olan ise uzun vadeli bir havza planı içerisinde değerlendirme yapılarak hem sürdürülebilir bir kullanım sağlamak hem de canlıların habitatlarının tekrar oluşması için yapılması gerekenleri planlamasıdır. Bu tip projelerde mutlaka bir Uzman Peyjaz mimarı ve bir Hidrobiyolog projeye dâhil edilmeli ya da görüşü alınarak çalışmaların başlatılması gerekmektedir.
Çoruh u bu hale getirenler sizin akrabanız hem bizleri müjde müjde dedi oylarımızı aldı kendini danışman vb. yaptırdı izmir e yerleşti, şimdi sıra sizde sanırım çoruh u kullanın sizi de bu halk bir yerlere getirir ....