Hani derler ya yapmak zor bozmak kolay diye, aynen öyle de namazı tam hakkıyla kılmak için birtakım kaide ve kurallara uymak gerekir, uyulmazsa sonunda namazı batıl kılma tehlikesi var. Anlaşılan namaz bozulmaya gelmez. O halde namazı bozan durumlar neymiş bir göz atalım:

- İki harften ibaret bile olsa namazda dünya kelamı konuşmak namazın bozulmasına yetiyor. Hatta Semavi kitaplardan ifadeler okumak, avaz avaz yaygara koparmakta konuşma hükmündedir. İcabında iki harf çıkaracak şekilde özürsüz öksürmekte öyledir, ama öksürürken burnundan harfsiz ses çıktığında namaz bozulmaz.
- Namaz kılmakta olan bir kimseye kaç rekât namaz kıldığına dair sual sorulduğunda parmak işaretleriyle gösterecek olsa, ya da sorulan soruya üç kelimeden az olmak kaydıyla cevaben yazı yazmış olunsa namazı bozmaz. Ancak yazı yazma fiili dışarıdan birine namazda olmadığı izlenimini verecek derecedeyse namazın bozulduğuna işaret teşkil eder.
- Namaz kılarken sual eyleyen bir kişiye ayetle cevap vermek namazı bozar. Hakeza ismi Yahya veya Musa olan kişiye hitaben Kur’an’da geçen “Ey Yahya! Kitabı kuvvetle al” veya  “Ey Musa! Sağ elindeki nedir” ayetlerini hitap maksadıyla okunduğunda namaz bozulur.
- Namaz dışında bir kimsenin vereceği talimat doğrultusunda herhangi bir iş yapılmış olsa namazı bozar.
- Namaz kılana müjde haber ulaştığında cevaben ‘Elhamdülillah’ dendiğinde; bu mevzu ihtilaflı olsa da, İmam Yusuf bu konuda  “Biriniz namazda iken başına bir hal gelirse tespih etsin” hadisi şerifinden hareketle bozulmadığına hükmetmiştir.
- Ölüm bildiren bir haber karşısında ‘İnna lillâh ve innâ ileyhi râciûn’ ifadesiyle karşılık vermek namazı bozar. Zira bu ifade cevap verme hükmünde bir kelamdır.
- Bir kimse Allah adını işittiğinde cevap maksadıyla ‘Celle celâlühu’ dediğinde veya peygamberimizin ismi anıldığında cevap amaçlı ‘Salâvat’ getirdiğinde namaz bozulur. Şayet övgü maksatlı salâvat okursa bozulmaz.
- Şeytanın ismi anıldığında ‘lanet’ edilirse namaz bozulur. Zira bu tutumda namaz dışından gelen çağrıya cevap vermek hükmü taşır.
- Ağlamakla namaz bozulur. Hele hele dünya işleri icabı ağlamak namazın ruhuyla bağdaşmaz. Hakeza ağrı veya sızıdan dolayı inlemek, ahlamak, uflamak, puflamak ve üflemekte öyledir. Dolayısıyla namazdayken bir musibete binaen ‘Vay başıma gelenler’ dense namaz bozulur, hatta sesli ağlansa da öyledir. Ancak cennet ve cehennemi hatırlayaraktan ağlamak bundan istisnadır. Belli ki bu tür ağlayışta uhrevi hassasiyet söz konusudur.

Namazdayken imamın kıraatinden etkilenip ağzından ağlamalı ‘Hay, Hay...’ ifadeleri çıktığında namaz bozulmaz. Zira bu durum huşu hali olarak yorumlanır. 
- Kişinin kendi duyacağı şekilde gülmesi namazı bozar.
- İnsan sözlerine benzer ifadelerle dua etmek veya namaz içerisinde Kur’an ve sünnette olmayan bir şeyle dua etmek namazı bozar.
- Başkasına teşmitte bulunmak, yani aksırana ‘Yerhamükellah’ demek namazı bozar, ama aksıran kendine söylerse bozmaz.
- Namazdayken bir başka namaz kılanın ‘Veled’dalin’ dediğini işitir de ‘âmin’ derse namaz bozulmaz. Yine de bu konuda bozulur diyen ulemada vardır.
- Vesveseyi gidermek için ‘lahavle vela kuvvete illa billâh’ denildiğinde dünya maksadını güdüyorsa namaz bozulur, ahret içinse bozulmaz.
- Namaz esnasında terastan bir şey düştüğünde karşılığında ‘besmele’ çekilirse, ya da dua veya beddua işittiğinde karşılığında âmin denildiğinde namaz bozulur.
- Bir kimse tabii olduğu imamının dışında başkasının yanlışını düzeltmeye kalkışması namazı bozar, çünkü bu öğrenme ve öğretme kapsamında değerlendirilir. Fakat kendi imamına yönelik düzeltme yapsa namaz bozulmaz. Zira bu durum namazın doğru kılınması içindir.

İmam kıraat okurken, dili tutulduğunda farz miktarı okumuşsa rükûa gitmesi gerekir ki hatırlatmaya muhatap kalmasın. Dolayısıyla böyle bir durumda cemaatin ayeti hatırlatması mekruhtur. Yine namaz kılan kişinin namaz dışındaki birinin telkiniyle okuyuşunu düzeltmesi namazı bozar, çünkü bunda öğrenme söz konusudur.
- Namazda Kur’an'ın manasını bozacak şekilde veya teganniyle okumak namazı bozar. Hatta kıraati yanlış okumakta öyledir.
- Mihrap üzerine yazılı ayeti okumak, ya da ezberinde olmayan sureyi Kur’an’a bakarak okumak namazı bozar. Fakat bu hususta İmamı Azam en az bir ayet okuyunca namaz bozulur şerhi düşmüştür. Belli ki ezberinde olmayan bir sureye bakarak okumak bir başkasından öğrenmek gibi değerlendiriliyor. Tabii ki ezberindeki bir ayeti okumak bunun hilafına olup namaz bozulmaz. Zira burada öğrenme söz konusu değildir.
- Dil sürçmesi (Zelle-i kari) namazı bozar. Ancak şeddeli bir harfi şeddesiz, şeddesizi şeddeli okumakla namaz bozulmaz. Ve yine Kuran’ı makamında manayı değiştirmemek kaydıyla sırf sesi güzelleştirmek ve kıraati zinetlendirmek için okunduğunda zarar etmez, hatta müstehap olur.
- Az veya çok fark etmez herhangi bir şey yiyip içmek namazı bozar. Velev ki unutarak bir susam tanesi yemiş olmakta buna dâhildir. Keza ağzına yağmur damlası düştüğünde yutmakta öyledir. Demek ki bir buğday tanesi yenilse ya da bir damla su içilse ister kasten, ister yanılarak olsun namazı bozabiliyor.
- Kusmuk ağız dolusu olursa namazı bozar, sadece az miktarda yutulan kusmuk bozmaz.
- Diş arasında kalmış nohut tanesi kadar yemek artığını yemek namazı bozar, ancak yemiş nohut tanesinden küçükse bozmaz.
- Özürsüz kıbleden göğsü çevirmek namazı bozar.
- Arada hiçbir mani bulunmayan pislik üzerine secde etmek namazı bozar.
- Namaz esnasında başkasına selam vermek veya almak yahut tokalaşmak namazı bozar, ancak selamlama el ve kaş işaretiyle olursa bozmaz.
- Namaz kılarken bilerek özürsüz abdesti bozmak namazı bozar.

Namazda iken abdesti bozacak bir durum meydana gelirse:
- Ya abdest alıp yeniden kılmalı, ya da mescit içinde abdest almanın akabinde eksik kalan namazını tamamlamak gerekir. Ancak abdest maksadıyla mescidin dışına çıkılmışsa, ya da gidiş gelişlerde Kur’an okunmuşsa, hatta o arada avret yeri açılmışsa artık bu namaz kaldığı yerden bina edilemez. Yine bir insan düşünün ki abdestsiz olduğunun zannıyla namazı terk edip ancak bir süre sonra abdestli olduğuna kanaat getirip namaz kılmaya kalkıştığında o namaz bozulur, velev ki mescitten çıkılmasa da öyledir.

İmama abdestsizlik hali gelse cemaat içinde elverişli bir kimseyi işaret yoluyla elbisesinden tutup mihraba geçirmekle istihlaf yapmış olur. Şayet yerine adam geçirmeksizin (istihlaf yapmayıp) mescitten çıkmış olsa cemaatin namazı bozulur.

İstihlaf sözle değil işaretle gerçekleşir. Şöyle ki;

- Bir parmakla işaret edildiğinde bir rekât kıldı manasınadır.
- İki parmakla işaret edildiğinde iki rekât kıldı manasınadır.
- Elle diz kapaklarına vurulduğunda rükû terk edildi manasınadır.
- Alnıyla işaret edildiğinde secde terk edildi manasınadır.
- Ağızla işaret edildiğinde kıraatin terk edildiğine işarettir.


Demek ki; istihlâf namaz esnasında imamın herhangi özrü sebebiyle yerine cemaatten ehil birisini birtakım işaretler yardımıyla veya elbisesinden çekmek suretiyle mihraba geçirme işlemidir. Ama imam isterse istihlafa gitmeksizin özrüne binaen mescit içerisinde abdest alıp kaldığı yerden namazı bina edilebilir de. Ancak mescit içerisinde abdest alınacak su yoksa istihlâf cihetine gitmesinde fayda var. Şayet cemaat istihlâf bilincinden yoksunsa namazı yeniden kıldırması daha uygun düşer.

Şurası muhakkak imam istihlâf yapmakla tam manasıyla imam olmaktan çıkmış sayılmaz da. Nitekim imam mescit içerisinde abdest alıp yerine geçirdiği halifesi daha bir rükûun eda etmeksizin namaza yetiştiğinde tekrar imam konumuna geçebiliyor.

İstihlafın sahih olması için üç şart gereklidir, bunlar;
- İmam bulunduğu namazgâhtan veya yerden (evden) dışarı çıkmış olmaması,
- İmamda namazı bozan hallerin zuhur etmesi lazım gelir,
- Kılınan namaza devam etme şartlarının ortadan kalkması lazım gelir.


Anlaşılan o ki istihlâf;  abdestin bozulması, mesh müddetinin geçmesi, şiddetli hastalık hali ve kıraatten acizlik gibi durumların vuku bulmasına istinaden bir uygulamadır. Malum; imam ve cemaat arasında gönül bağına benzer bir namaz bağı söz konusu ki imamın namazı bozulduğunda cemaatin namazı da bozulmuş olur.  Hatta son oturuşta imam ölmüş olsa bile aynı hüküm geçerlidir. Dolayısıyla bu tip durumlarda cemaat yeniden namazı kılması gerekir.
- Teyemmümle namaz kılan bir insanın namaz esnasında suyu görmesi namazı bozar. Ancak bu namaz cemaatle kılındığında cemaatten biri namaz esnasında suyu görür de imam görmezse gören kişinin namazı bozulur.
- Mesh müddetinin sona ermesi ya da mestlerin çıkarılması namazı bozar.
- Rükû ve secde yapmaya gücü yettiği halde imayla namaz kılmak namazı bozar.
- Delilik veya baygınlık halinde namaz bozulur. Tabii ki delilik ve baygınlıkta zaman dilimi esastır.  Dolayısıyla delilik ve baygınlık bir gün ve bir geceden fazla bir süre sürdüğünde namazın kazası lazım gelmez. Dahası devamlılık gösteren bir delilik halinde ibadetler düşebiliyor. Madem delilikte zaman dilimi söz konusu, o halde bu durumda eda edilen namazların hükmü konusunda, İmam Muhammed’e göre bu süre altıncı namaz vaktinin girmesiyle sınırlıdır. İmamı Azam ve İmam Yusuf’a göre ise bu süre bir gün ve bir geceyle sınırlıdır.  Şayet delilik süreci bir ay devam ederse sadece namaz değil, bunun yanı sıra oruçta düşer. Bir aydan önce iyileşirse aradan geçen zamanı kaza eder. Zekâtta ise bu süre bir senedir.

Şu da bir gerçek, deliler malları telef ettiklerinde tazminle cezalandırılır, fakat sözlerinden dolayı cezalandırılmazlar. Zira onların akit ve ikrarları sağlıklı değildir.

Delinin iman etmesi veya dinden dönmesi ebeveynine veya velisine bağlı olarak muteberlik kazanır. Gayrimüslim bir delinin hanımı Müslüman olsa, delinin velisine Müslüman olması teklif edilir. Bu durumda kabul ederse delinin nikâhı devam eder, kabul etmezse ayrılmalarına karar verilir.

Bu arada delilikten bahsetmişken bunaklığa da değinmekte fayda var. Malum bunaklık kâh akıllıca, kâh delice davranış hallerin görüldüğü bir arızi hastalıktır. Bu yüzden bunaklar akıllı çocuk hükmüne tabi tutulur. Dolayısıyla bunak olan bir kişi mümeyyiz bir çocuk gibi başkasına veli olabiliyor. Ancak bunlardan kalan akdin hakları kendilerine değil müvekkillerine ait olur.

Baygınlık uykunun üstünde bir haldir. Baygınlık ibadetleri iptal etmenin yanı sıra ihtimaldir ki abdesti de bozar. Ki; baygınlık namaz bakımdan delilik hükmünde değerlendirilir. Ancak oruç ve zekât bu kapsamda değerlendirilmez.    
- Bakmak suretiyle cünüp olmak, ya da namazda otururken uyuya dalıp ihtilam olmak veya rüya sebebiyle meninin gelmesi namazı bozar. Ancak namaz içerisinde cinsel manada düşünmek namazı bozmaz, zira onlardan korunmanın imkânı yoktur.

Namaza durmuş bir erkeği eşi öper veya dokunursa namaz bozulmaz. Çünkü cinsel yaklaşma konusunda erkek asıldır. Ancak erkeğin şehveti uyanırsa namaz bozulur. Bir kadın namazdayken erkeği dokunduğunda ya da şehvetle öptüğünde namazı bozulmaz. Anlaşılan cinsellikte erkeğe itibar edilmektedir.

Kadınla beraber aynı hizada beraber kılınan namazın bozulmasının sebebi sanıldığı üzere şehvet değil, bilakis erkeklerin durmaları farz olan makamı veya duracağı yeri terk etmelerinden dolayıdır. Hatta aynı hizada ihtiyar nine ve nikâh düşmeyen akrabalar da bulunsalar hüküm yine aynıdır. Ancak kız çocuğu bundan istisnadır. Yani akıl baliğ olmuş ve gelişmiş bir kız çocukla aynı hizada kılmak namazı bozar.

Elbette ki kadın erkek aynı hizada namaza durması namazı bozar bozmasına da, ancak bununda kendine özgü bir takım kural ve kaideleri vardır. Şöyle ki;
- Bir kere kılınan namaz başlangıç tekbiri bakımdan ortak bir namaz olmalı ki bozulmaya sebep teşkil etsin,  yani kılınan namaz aynı namaz değilse batıl olmaz.
 
Erkekle kadının saf oldukları alan ve hizanın aynı olması namazı bozar. Bir hizadan durmaktan maksat elbette ki bir rükün miktarı kadar durmaktır. O halde bir rükün miktarı kadar aynı hizada durmakla namaz bozulmuş olur.

Temyiz parlak oğlan biriyle aynı hizada namaz kılmak namazı bozmazsa da sakalı bıyığı bitmemiş gencin arkasında namaz kılmak keraheti tenzihiyedir. Çünkü bu fitneye yol açabilecek bir durumdur.  

Deli kadınla aynı hizada bulunmak namazı bozmaz. Zira delinin kıldığı namaz sahih değildir.

Mahrem kadınlarda olsa aynı safta aynı hizada namaz kılmak sahih değildir. Anlaşılan o ki,  akıl baliğ bir kadının erkeklerle topuk ve baldırları itibariyle aynı hizada namaz kılması namazı bozan bir husustur. Ancak cenaze namazında aynı hizada bulunulsa bozulmaz, çünkü cenaze namazında rükû ve secde yoktur. Zaten cenaze esas itibariyle duadır.

Erkekle kadının yönleri bir olduğunda namaz bozulur. Ancak Kâbe’de kıble yönlerinin ayrı olması hasebiyle erkek kadın yan yana kılsa da namaz bozulmaz. Kaldı ki Kâbe’de zaruret söz konusu olduğunu da unutmamak gerekir.

Aynı imam arkasında kadınlar erkeklerin önünde saf tuttuklarında tüm saftaki erkeklerin namazı bozulmuş olur.

Malum, erkek ve kadının bulunduğu bir mescitte karşıt cinsiyetten bir kısmının mescidin zemininde, diğer kısmının en az bir adam boyu yükseklikte bir yerde namaz kılmasında bir beis yoktur. Keza karşıt cinsiyettekilerin aralarında bir perde, bir direk, ya da bir adam sığacak kadar açıklık bulunması da öyledir. Aslında tüm bunlara ilaveten en önemli ayrıntı kadınların mescitte namaz kılmaktansa evlerinde kılması hususudur. Ki, kadın için bu daha bir takva davranış olacaktır.   

Cariye azat olduğunda derhal örtünmeyip namaza durduğunda o namaz bozulur. Zira örtünme farzı azat edildiği günle başlamaktadır.
- Namaz içerisinde ardı sıra devam etmeyen yürüyüş namazı bozmaz. Şöyle ki;

Bir kimse namazdayken kıbleye karşı yürüdüğünde bakılır; şayet bir saf kadar yürür, sonra bir rükün eda edecek kadar durur; sonra aynı şekilde tekrar yürür tekrar durursa namaz bozulmaz. Bu bize yer değiştirmeksizin veya devamlılık arz eden çok yürüyüş olmadı durumlarda namazın bozulmadığını gösterir. Nitekim bir kimse safa girmek için bir saf miktarı yürüdüğünde namaz bozulmaz,  şayet bir saftan fazla yürürse bozulur.

Namazını bozan bir kişi şu hükümlere tabi olur;
- Özürsüz bozmuşsa haramdır.
- Malı zayi olduğu için bozmuşsa mubahtır.
- İkmal için bozmuşsa müstehaptır.
- Can kurtarmak için bozmuşsa vacip olur.

Demek ki, tehlikeli durumlarda; mesela bir kimseyi ölümden kurtarmak, ya da bir malı zayi olmaktan kurtarmak adına yukarda bahsedilen sıralı hükümlerden birine dâhil olur.

Düşünün ki bir baba ya da anne evladının nafile namaz kıldığını bildiği halde yanına çağırsa çağrıya icap etmesi gerekmez. Malum Allah’a masiyet söz konusu olduğunda anne baba da olsa hiçbir mahlûka itaat edilmez. Tabii ki namaz kıldığını bilmeksizin çağırdığında iş değişir. Bu durum da evlat ayakta bir tarafa selam verip icabet etmesi lazım gelir. Namaz kılan her kim olursa olsun imdat diye bir ses işittiğinde kurtarmaya gücü yetecek iradeyi kendinde hissettiğinde kıldığı namaz ister nafile, ister farz olsun namazı bozup yardıma koşması farz olur.
- Namazda setri avret hükmü gereği örtünmesi gereken yerin üç tespih miktarı kadar açık bulunması namazı bozar. Öyle ki; çıplak kılan birinin avret yerlerini örtecek elbise bulması, ya da özür sahibinin özrünün ortadan kalkması durumunda da namaz bozulur.
- Dört veya üç rekâtlı namazlarda iki rekâtın başında selam vermek, yani dört rekâtlı bir namazı iki rekât sanarak birinci oturuştan sonra selam veren kimsenin namazı bozulur. Fakat yanılarak  selam vermesi namazı bozmaz.
- Sabah namazı kılarken güneşin doğması, Bayram namazını öğlenin vaktinin girdiğinde kılınması ve Cuma namazının ikindi vaktinde kılınması namazı bozar.
- Rükünleri imamdan önce eda etmek namazı bozar.
- Namazda fazla meşguliyet ya da iş yapar gibi gözükmek ve üç hareketi arka arkaya yapmak namazı bozar. Mesela çokça çiğnemek veya üç defa çiğnemek bu kapsamda değerlendirilir. Şeker ağza alındığında çiğnenmezse bir şey lazım gelmez, ama tadı mideye vardığında namazı bozar. Şayet namazdan önce yenmiş kaydıyla sonradan namaz içinde tadı tükürükle boğaza gitmişse namaz bozulmaz.

Namaz kılarken yerden bir taş alıp kuş veya benzeri bir şeyi hedefleyip atılacak olsa namaz bozulur. Ancak bu meselenin bir istisnası var ki, şayet atılan taş bir elle atılmışsa bu durum az bir iş olması hasebiyle namaz bozulmaz, ama bunu yapmakla günah işlemiş olur.

Birbiri ardınca üç hareket ameli kesir (çok iş) olduğundan namaz bozulur. Zira binek üzerinde namaz kılanın ard arda hayvana üç defa vurması bunun tipik misalidir. Bu misalden de anlaşıldığı üzere bir veya iki vurulursa namaz bozulmaz. Hakeza namazda iken hayvandan inmekte kolaylık (az iş) olduğundan namaz bozulmaz. Demek ki binmekte ki zorluk namazı bozmaya, inmekte ki rahatlık (ferahlık) namazı kurtarmaya yetiyor.

Yine namazda kılmakta olan bir kimseye el veya kamçı vasıtasıyla vurmak çok işe girdiğinden namazı bozar. Ayrıca bir kimse rükûa varırken ya da doğrulurken ellerini kaldırması da ameli kesir bir fiil olduğu içindir namaz bozulur.

Namazda iken ayakkabıyı eller kullanılarak giyildiğinde namaz bozulur. Zira giyinmekte hem zorluk var hem de çok işe muhtaçlık vardır. Ama çıkarmak öyle değildir, yani ayakkabıyı çıkarmakta kolaylık olduğundan namaz bozulmayacaktır.

Bir kimse gözüne sürme, bedenine yağ sürse,  ya da sakal ve saçını tarasa ameli kesir (çok iş) fiile gireceğinden dolayı namaz bozulur. Yine her kim namazdayken eliyle üç defadan az elbisesiyle, bedeniyle ve sakallarıyla oynasa bu mekruh kapsamında değerlendirilir. Şayet namazda tekrarlama yapılmaksızın tek bir el yardımıyla baş sarığını veya takkesini kaldırıp yere koyarsa namaz bozulmaz. Hakeza bunları yerden kaldırıp başa koymakta öyledir. Ancak tüm bu yapılanlar çok işe muhtaç olursa namazı bozar.

Bir kimse namazda değişik rekâtlarda iki kere veya birer kere kaşımış olsa namaz bozulmaz. Ancak bir rekât karşılığında birbiri ardınca üç defa kaşımak namazı bozar.

Namazda çocuğu alıp emzirmek ameli kesir bir fiil olması hasebiyle namazı bozar.

Velhasıl, siz siz olun göz nurumuz namazı bozmayın.

Vesselam.

Faydalanılan kaynaklar: İbn-i Abidin,  İslam Fıkhı Ansiklopedisi (Prof. Dr. Vehbe Zuheyli), İslam İlmihali (Ömer Nasuh’u Bilmen)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.