Öyle derlermiş dünya böylesine insan kaynamadan, av teknolojisi bu ölçüde gelişmeden, Osmanlı Tuna’nın çoğuna egemen olmadan önce.
Tuna, upuzun Tuna, suyu kadar balığı olan Tuna, balıklarıyla besleye besleye geçermiş Avrupa'yı, ulaşırmış Karadeniz'e. Elbette Tuna'nın kimi balıkları, daha doğrusu en iri balıkları da varırlarmış o ünlü boğazıyla Marmara'ya bağlı olan denize. Ne ki, o denizde de kalmaz, akıntının buyruğunca boğazı geçip, Marmara'yı arşınlarlarmış. İşte bundan dolayı İstanbul Boğazı ya da Marmara'da büyük bir balık yakaladıklarında balıkçılar "Tunalı bu, Tunalı" derlermiş.
Tarihe dönersek, Osmanlı'nın Tuna' da yaban asmalardan hasır gibi örülmüş, en küçük balığın bile öteye geçemeyeceği dalyanlar kullanarak toplu balık katliamı yaptığını, katliam sözcüğünü kullanmadan anlatıyor Evliya Çelebi:
"Onar on beşer arşın büyüklüğünde morino, mersinbalıklarının her biri üç yüz adam çalıştıran dalyancılar tarafından kırıla kırıla Tuna yüzünün kana boyandığını gördüm. Tutulan balıkların tuzlanıp altın lira karşılığında binlerce tüccara satıldığını öğrendim."
Bunları okuyunca biz de "Osmanlı sömürücü değildi, fethettiği yerleri sömürge yapmadı" savının doğru olmadığını, fethin de bir sömürgecilik olayı olduğunu bir kez daha öğrenmiş olduk.
Gereksinim ölçüsünde av yapmak yerine, aç gözlülükle toplu öldürüm. Her sömürgecinin acunun her yerinde yaptığı budur.
93 yenilgisi ve Plevne savunması Tuna Nehrini dillere düşürmüştür: "Tuna nehri akmam diyor" der durur yurdum insanı.
Tuna'nın balıkları ve balık katliamıysa bilinmez, Evliya Çelebi dışında yazan da bulunmaz.
Tuna "akmam" diyormuş, Tuna “akmam” diyecek olsa, önüne o toplu öldürüm dalyanları konulduğunda derdi. Dememiş, coşkun Tuna, taşkın Tuna olamamış, dalyan yıkacak istenci edinememiş, savunamamış balıklarını.
İsmail Habip Sevük'ün "Bizim Tuna" başlıklı yazısının bir tümcesini irdeleyerek bitirmeliyiz bu öyküyü:
"Tuna'yı kanla aldık, canla sevdik, verirken bile şanla verdik."
Canla sevdiğin, şanla verdiğin yalan, kanla aldığın doğru. Ve kaç yüz yıl balık kanı dökmüşsün, Evliya Çelebi'ye yakalanmışsın.