ABD Soğuk Savaş döneminde SSCB’ye karşı Batı Avrupalı aydınlarla kültürel bir propaganda cephesi oluşturur. Çünkü SSCB kültürel yönden çok zengindi. ABD buna karşılık kültür ithal etme ihtiyacı duyar. Bu nedenle CIA, 35 ülkede ofisi olan “Kültürel Özgürlük Komitesi”ni kurar. İki ülkenin de propaganda aracı kültür politikalarıdır, başlangıç dönemi ve yeri İkinci Dünya Savaşı’nın sonrası, Berlin’dir.
Bilindiği gibi, ABD’nin Dünya rezervlerinin stoklarını elinde tutmayı sürdürmesi kültür politikalarından geçiyor. Aslında bu “bir geçme beni, geçerim seni” savaşıdır. Kominizm Nazilerden daha tehlikeli görüldüğü için torunlar bile dedelerini canlı canlı yakanlarla birleşip koministlere karşı mücadeleye girişirler. CIA sanatı desteklerken, bir yandan da Nazilerin kitaplarını yaktığı yazarların kitaplarını, kendisi de yakar. Bazı sanatçılara özgürlük verilirken, bazılarına tam tersini yapar. Kendi tarafındaki yazarları, eserleri, ön plana çıkarıp kitaplarını basarak, yayınevlerini destekler.
Bugün, zihniyeti uluslararası alanda kültür politikalarıyla kuşatılmış, halkının aydınlanmasına nüfuz edenlere izin verilmeyen bir Türkiye var.
Amerikalı neo-conlarla, onların Türkiye'deki uzantıları tam tersini yazarak kamuoyunu meşgul eder. Sergiler, konserler, davetler, şölenler, ödül törenleriyle ortam güllük gülistanlık gösterilmeye çalışılması bundandır. Göstermelik kültürel-sanatsal etkinliklere trilyonlarca lira aktarımıyla gerçek gündem perdelenir.
Atalarının yolundan ayrılan ABD’nin neo-conları, (Newyork’lu Yahudi aydınlar) İsrail’i koruyabilecek tek gücün ABD olduğunu savunarak, sosyalizm deneyimleri ve bilgilerini dünyada solu çökertmek için nasıl kullandıysa, Türkiye’deki eski sosyalistler de aynı deneyim ve derin bilgilerini dinci-liberal işbirliğiyle adı demokratikleşmenin yeni yörüngesi koyulan; ılımlı islâmın yerleşmesi amacıyla, bugün iktidarda bulunan siyasal islâmın temsilcisi iktidar partisinin amacı doğrultusunda, yol haritasını belirlemede akıl hocalığı yaparak iktidarın hizmetine sundular.
Dünya genelinde kültür politikaları kapsamında yaratılan yenilerin tipik örneklerine raslıyoruz. Türkiye'de kamu kaynağı desteğiyle; İBB İstanbul Kültür A.Ş. projelerinden “İstanbul’un Yüzleri” “100 mimar”, “100 şair”, “100 yazar” 100 İstanbul romanı”, “100 öykücü”, “100 kıyafet kitabı” ile neo-conların 100’ler yöntemi taklit ediliyordu. “100 ressam” , “yüz fotoğrafçı”, “100 mizah yazarı” 100 ayrı konulu kitap projeleri 2010 ve sonrasında yayımlanan tipik kitaplardandır.
O dönemde iktidar kanadında başlayan iç çekişme vardı. “Hoşgörü” ve “diyalog” kulağa hoş geliyordu ama dinlerin temelinde de para vardı.
İkinci Dünya Savaşı sonunda bir taraftan kitaplar yakılıp diğer taraftan yeni kültür sanat isim listesi oluşturularak, eserler vermiş, ansiklopedilere geçen, dünyanın tanıdığı, derslerde okutulan, ünvanı hak eden sanatçıların yer aldığı eserler arasına kendi isimlerini koydurup, kitaplar bastırılması kültür emperyalizminin iz sürümüdür.
Kendi kültürel donanımı, kazanımı, edinimiyle eserler vermiş emekçilerin izleri ise korunmayı hak ediyor.
Yakın tarihimize iz bırakanları belirlemek için halkın benimsediği, ortak görüşüyle seçtiği isimler olursa ona da kimsenin bir şey diyeceği olmaz kanaatimizce... Gönül rahatlığıyla dersiniz ki: "Bu yüzler izlerimizi taşıyor."