Daha önceki iki kitabı hakkında da yazdığım sevgili Mehmet Ali Bulazar, üçüncü kitabını ulaştırdı bana. Arka kapağında beni övündüren, mutlandıran satırlarım.
Teşekkür ediyorum.
Aşkın, sürezsel (belki süremsel) ve uzamsal boyutları olduğunu bilir misiniz? Yaşamak ya da okumak gerek bu dediğim durumu/süreci. Bu durum ya da süreç, Bulazar’ın “Mağaradaki Kadın” (Sınırsız Yayınları) adlı kitabında açık seçik belli oluyor, hatta kanıtlanıyor.
Diyor ki sevgili Bulazar bu romanının bir yerinde “Tek kötü, tek soğuk, tek korkunç…”
Öyle midir, yerine göre, yazgısına göre değişir bence…
Eğer, yine yazarın deyimiyle diyeyim: “Aşk kırmızısı ya da sıcak dost yeşili” dolmuşsa yüreğinize, tek olamazsınız zaten.
Bu kitapta yazarımız Bulazar, anlatı boyutlarını aşıyor, felsefik iletiler, sorgulamalar sokuyor metne. Azıcık örnekleyelim:
“Hayal kurmak mutluluktur.”
“Tanrı duadır”
“Dünyaya mı, rüyaya mı?”
Bir mağara nedir? Sığını yeri olmanın ötesinde düşünme, düş kurma yeridir de, kendini dinleme yeridir. Büyülü bir ortamdır kimi mağaralar. E peki ya sevdiğin, gelgelelim yeterli karşılığı alamadığın bir kadınla bir mağara ortamında bulunmak, gecelemek nereye götürür insanı? Aşka mı?
“Elbette evet” desek yeri midir? Bu kitap “yeridir” diyor, okuyanlar da diyecektir.
Okuyunuz Bulazar’ı, iyi bir yazar keşfetmenin hazzını duyacaksınız bence.
Şöyle bir arşivime baktım da, Nail Uyar’ın kitapları hakkında öyle çok yazmışım ki köşemde.
“Yazarın anlatımı net, tatlı, merak uyandırıcı... Kahramanları sıradan insanlar fakat özel insanlar, özelleriyle görünmekte ve gösterilmekteler... Hayatı biliyor yazar... Sıradan insanların ekmek kavgalarını, aşklarını, özlemlerini gözlemlemiş, biriktirmiş belleğine, sonra da yazıya dökmüş... Trenleri de çok yazmış, bu öyküler trenlerin tarihine katkı da yapacak türden olay ve öğelerle dolu."
“Nail Uyar’sa “Uzayıp giden o tren yollarını”nın nice öyküsünü, ancak bir demiryolcunun bilebileceği ayrıntılarla anlatıyor. Ayrıntı konusunda bu kitaptaki en çarpıcı ve doyurucu öykü ‘Can Yoldaşı’ adını taşımakta. Gardıfen Cemal öyküsü de ondan geri kalmıyor. Gülmece, hüzün, çile, iyilik, doğruluk, vefa, vefasızlık ve ekmek kavgası pek güzel işleniyor Uyar’ın tüm öykülerinde.
Toplumcu-gerçekçi bir içerik ve biçemde kurgulanıp anlatılan bu öyküleri sıkılmadan okuyabilir, iletilerini özel bir çaba göstermeden alabilirsiniz öykünün satırlarından.”
“Nail Uyar, toplumu çok iyi gözlemlemiş, insansal çelişkileri en can alıcı yerlerinden yakalamış bir yazar. Öyküleri eski yıllara ait, bu da benim açımdan oldukça önemli, o günün gerçek tarihi, toplumsal yapısı, insansal ilişkileri var çünkü bunlarda. Coğrafyalar da farklı, bir Ege'de oluyorsunuz, bir de teey Ardahan'da. Göçün kırsal kesimden getirdiği insanların büyük kentteki garip ve komik halleri de yansıtılıyor. Söz gelimi "O Türkçe Bilmez" adlı öyküde Muşlu bir ailenin fotoğraf çektirmeye fotoğrafçıya gelmesi başlı başına ileti ve ders yüklü, hele hele çocuğun fotoğraf stüdyosunun önündeki çam ağacının altına işemesi, güldürmesi yanında çok düşündürüyor insanı.”
Bu son kitabının adı “Pes Etmeyen Kadın” Nail Uyar’ın ve Kora Yayınlarından.
“Öykülerdeki yaşanmışlıklar farklı olabilir ama Nail Uyar aynı Nail Uyar, sen şimdi ne yazacaksın?” sorusu haklı ve doğru bir sorudur.
Hani mahkemede dersiniz ya “Önceki ifadelerimi aynen tekrar ederim” diye. Ben de yukarıya aldığım önceki yazdıklarımı yinelerim ve ek olarak da şunları derim:
“Çocukluk Aşkı” adlı öykü içten betimleme ve duygulanımları içeren bir öykü. Okuyanda kesinlikle iz bırakır.
“Davulcu Memedali”nin ölümü oldukça düşündürücü, ileti dolu bir öykü.
Ve “Yatak Hizmeti”, okurken gülme ile kızma arasında kalacak, “İşte bu benim halkım” diyeceksiniz.
Ya “Parmak Basma”?.. O da öyle: “İşte bu benim halkım.”
Ve sevgili Dostum Nail Uyar’a olumsuz eleştiriler Dostça:
36’ın sayfaya aldığınız “Ölüm ile ayrılığı tartmışlar elli dirhem fazla gelmiş ayrılık” dizeleri Mahsuni’nin değildir, Karacaoğlan’ındır.
17. sayfada “Kafayı devrimle yemişti” deyimindeki yemişti yerine “bozmuştu” denmeliydi bence. “Yemişti” argo bir deyim ve çok da saçma bence, kafa bozulur ama yenmez.