Ekrandan Hayata Taşan Şiddet

Abone Ol

RTÜK Başkanlığı’na ve Yönetimine,
Sayın Yetkili,

Televizyon ekranlarında her akşam karşımıza çıkan dizi ve filmlere baktığımızda, şiddetin, öfkenin ve saldırganlığın ne kadar sıradanlaştığını fark ediyoruz. Kavga sahneleri, silahlı çatışmalar, bağırış çağırış… Üstelik bunların çoğu, çocukların ve gençlerin rahatça izleyebileceği saatlerde yayımlanıyor. Peki, bu tablo karşısında RTÜK neden hâlâ sessiz?

Televizyon, toplumun en geniş kesimlerine ulaşan, davranış biçimlerini etkileyen güçlü bir aynadır. Ekranda gördüklerimiz sadece birer hikâye değil; çocukların, gençlerin ve yetişkinlerin zihninde yer eden davranış kalıplarıdır. Oysa ekranlarda empati, sevgi, saygı ve hoşgörü yerine öfke, nefret ve saldırganlık besleniyor. İnsan ilişkilerinin zayıfladığı, empati duygusunun aşındığı, “kimin eli kimin cebinde” diye düşündüğümüz bir dönemde ekranlar daha fazla sorumluluk taşımak zorunda.
Ama suç yalnızca televizyon kurumlarında değil. Belediye başkanlarından köy muhtarlarına, apartman yöneticilerinden anne-babalara kadar toplumun tüm kesimleri bu konuda sessiz. Çocuklarımızın izlediklerinden rahatsız olsak da çoğu zaman tepki göstermeyi, yetkili mercilere başvurmayı ihmal ediyoruz. Oysa şiddetle mücadele, sadece devlet kurumlarının değil; hepimizin omuzlarında duran ortak bir yük.

Üstelik bu sessizlik, bizi yönetenler tarafından da besleniyor. Bir kısmı “Bir eli yağda, diğer eli balda” tavrıyla, “Köşeyi dön de nasıl dönersen dön” anlayışını destekliyor. Oysa toplum bugün ne ekiyorsa, yarın onu biçecek. Eskilerin dediği gibi: “Ne doğrarsak çorbaya, o gelir kaşığımıza.” Ekranlarda sürekli öfke ve şiddet gördüğümüzde, sokaklarda ve trafikte karşılaştığımız vahşi davranışlar tesadüf değildir.
Son yıllarda trafikte yaşanan şiddet olayları bunun açık bir kanıtı. Basit bir tartışma saniyeler içinde yumruklara, bıçaklara ve kurşunlara dönüşüyor. Direksiyon başında patlayan öfke, kişisel bir sorun değil; toplumun ruh hâlinden beslenen bir sorundur.

İşte bu yüzden RTÜK’ün artık daha kararlı bir duruş sergilemesi şart. Şiddeti bir eğlence unsuru gibi sunan yapımlara derhal adım atılmalı; insan onurunu, empatiyi ve saygıyı ön plana çıkaran içeriklere yön verilmeli ve bunu denetleyen güçlü bir yönetmelik uygulanmalıdır.

Unutmayalım ki bu konu hiçbir partinin tekelinde değil. Toplumun huzuru, çocuklarımızın ruh sağlığı ve geleceğimiz, bütün siyasi tartışmaların ötesindedir. Partiler üstü bir anlayışla, birlik ve beraberliği önceleyen bir yaklaşım benimsenmelidir.

Biz nasıl bir toplum olmak istiyorsak, ekranlarımız da ona göre şekillenmelidir. Trafikte, sokakta, evde ve ekranda… Daha çok sevgi, daha çok hoşgörü, daha çok insanlık görmek istiyorsak, bunun ilk adımı ekranlarda iyi olanı çoğaltmaktan geçiyor...