Daha ilk günlerinde sanki kendilerinden biri gibi kabullenmişti Kasabalı onu. Gecenin ilerleyen saatinde, veya sabahın erken bir vaktinde açık bulduğu kapıdan girip kenarda bir yerde kıvrılıp yattığı çoktur. Bilal'in soğuk ayaklarıyla irkilip o'nu oğlu sanarak "Nerede kaldın bu saate kadar?" diye mırıldanıp aynı gecenin sabahında Bilal sürpriziyle karşılaşanlar hiç te az değildir. Çok evde o'nun tası tabağı vardı, Bilal geçerken camdan bağırıp karnını doyurup neşelenmiştir çokları. Sonraları belediye üstlendi barınma ve temizlik hizmetlerini. Çay ocaklarında, lokantalarda Bilal'in ticket ları hiç bitmez tükenmezdi.
Dünya sürgününü tamamlayan Bilal'den geriye sanırım aklımızda, tekerleme yaptığı cümleleri, güleç yüzü, minibüslerin içinden ve üzerinden el sallaması, 25-30 derece sıcakta dahi çıkarmadığı kat kat elbise ve çorapları, vazgeçemediği kravatı ve yüzünü gökyüzüne çevirip yaptığı ihlaslı duası kalacak.
Kim bilir belki de onların dualarıdır memleketimizin bereket kaynağı!
Mekanin cennet olsun Bilal,l cennetül bakiye vardin. Allah herkese nasip etsin.
ALLAH RAHMET ETSİN .MEKANIN CENNET OLSUN BİLAL ,RUHUN ŞAD OLSUN.AMİİNN.
Bilal'in vefatının ardından yaşanan hüznü, Bayburt protokolünün büyük bir kısmının da katıldığı kalabalık cenaze namazını görünce aklıma sırtını 4. Murat'a keseleten Habib Baba'nın hikayesi ve asırları aşıp günümüze gelen enfes sözü geldi. Der ki: "Sen asıl Alemlerin Rabbi'ne kendini sevdirmeye bak! O seni sevince; sırtını bile Sultan Murat'a keselettirir!...".
O dünyanın peşinden koşan bizlere inat, ve bizlerin belki ancak dünya sırtını döndüğünde farkedeceğimiz vefasızlığını ömrünün baharında farkedip sırtını dönmüştü ona. Zannederim ki postaneye müdür olmaktan başka dünyalık derdi de olmadı. Çokları rızıkları peşinde koşarken, o bazan unutulsa da, çoğunlukla rızkı onun peşinden
koştu. Kendi köyünün hemen yakınında Konursu'da bulmuştu rahatı nedense ve daha küçük yaşlarda yerleşmişti oraya. Aslında, köye neşe getirmişti, bereketini de beraberinde.