Rahmetli Babam Devlet Memuru olduğu için bizim çocukluğumuz hep il-il, ilçe-ilçe dolaşmakla geçmiştir. 1947 yılında Rize Pazar’da, 1948 yılında Trabzon Maçka’da idik. Pazar’da Bulep denilen mahalde oturmuştuk.

Evimiz okula çok uzak olduğu ve yollarda da köpekler cirit attığı için okula gönderilmemiş, Maçka’ya geldikten sonra ilkokula başlamıştım. Dördüncü sınıfa geçtiğimde Babam Torul’a nakletmek, bizde 4 ve 5. sınıfları Torul’da okumak zorunda kalmıştık.

Yüksel Adiloğlu (o zamanki soyadları Güçer) ile Torul’da tanıştık. Aynı sınıfta iki yıl okuduktan sonra, memur olan babası rahmetli Nazım amcanın ve babamın Bayburt'a nakli ile ikimiz de Bayburt Ortaokulu’nda tahsilimize devam etmiştik.

Torul’da o kadar içli dışlı olmuştuk ki, rahmetli anneleri Naime hanım teyze teştinin içinde bizleri, rahmetli annem Mensure hanım da Yüksel’i ve kardeşlerini aynı teşt’te yıkarlardı.

Yüksel’le olan ortaokul maceramız, Erzurum Lisesi’nde ve bilahare İstanbul’da da sürmüş, o Hukuk Fakültesi’nde, ben de İktisat Fakültesi’nde tahsillerimize devam etmiştik.

Yüksel, fakültenin son sınıfında tahsiline ara vermiş ve bana göre okulu bitirmemekle de büyük hata etmiştir.

Yüksel çocukluğunda güçlü kuvvetli idi. Özellikle Torul’da beni çok dövmüştür. Hemen hemen her gün kavga eder ve her gün beni döver, ancak, kavgadan sonra yine oyunlarımıza ve müşterek ders çalışmalarımıza devam ederdik.

Yüksel çizgisi dümdüz olan ve diğer kardeşlerinden farklı yapıya sahip bir arkadaşımızdır. Rahmetli annelerinin huylarını almıştır. Munis, merhametli, cana yakın, arkadaşlığı sağlam ve vefalı bir insan.

Yüksel Kredi Yurtlar Kurumu İstanbul Bölge Müdür Yardımcılığından emekli olmuş, lise öğretmeni olan eşi kardeşimiz Taliha ile evlenmiş, iki erkek çocukları olmuş, bilahare hanımı ile Hacca giderek, benim hacı arkadaşım da olmuştur.

Yüksel ağırbaşlı ve efendi oluşunun bedelini, ben ve Lütfü Kıldı’nın yanında bol bol öder. Bizim, tabirimi hoş görün, piçliklerimize katlanan bir numaralı arkadaşımızdır. Bizim ona yaptıklarımıza, onun karşılığı, “analar sizi çaputa sarmamış, Allah sizi islah etsin”dir.

Bizi çok sever, biz de onu çok severiz. Büyük oğlu diş hekimi olup, küçük oğlu Turizm Yüksek Okulu mezunudur.

Yüksel, Lütfü’yü de, beni de affedersin. Herne kadar benim rahmetli Rıdvan’a yaptıklarımın yanında sana yaptıklarımız devede kulak kalır, ama yine de senden vazgeçemeyiz.

Haziran / 2010

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.