Türklerin 1961’de Almanya’ya göçünün başlamasından bu yana 56 yıl geçti. 2015 yılı istatistiklerine göre Almanya’da 2 milyon 800 bin Türkiye kökenli insanımız yaşamaktadır. Bu sayının 1 milyon 294 bini Alman vatandaşlığına geçmiştir.

Almanya’da yaşayan Türkler Türkçe ile bağlarını Türk medyası ve uydu üzerinden yayın yapan Türk televizyon kanalları üzerinden sürdürmektedir. 1990’larda Almanya’da yayınlanan bütün Türkçe gazetelerin günlük baskı sayısı 200 bin civarında iken, 2014’de bu sayı 70 binlere inmiştir. Alman okullarına devam eden 3. ve 4. nesil genç Türkler, giderek Türkçe ve Türk kültürü ile bağlarını kaybetmektedir.

Almanya’da yıllar içinde Türkiye kökenli öğrenci sayısı artmasına rağmen, Türkçe derslere ilgi azalmaktadır. Örnek olarak; Almanya’da en fazla Türk’ün yaşadığı eyalet olan Kuzey Ren Vestfalya’da 1998’de 148 bin öğrencimiz okullara devam ederken, bu sayının 96 bini Türkçe derslere katılıyordu. Türkçe dersi öğretmeni sayısı 691 idi. 2014’de Türkiye kökenli öğrenci sayısı 265 bine yükselmesine rağmen, Türkçe derslere devam eden öğrenci sayısı 50 bine, Türkçe öğretmeni sayısı da 360’a düştü.

Ortaya çıkan bu tablo karşısında KRV Türk Veli Dernekleri Başkanı Dr. Ali Sak haklı olarak: "Bu durum böyle devam ederse, önümüzdeki 15-20 yıl içinde Almanya’da Türk dili ve Türk kültürü yok olacaktır.” Demektedir.

Türkçe Almanya’da neden kayboluyor? Yazımızda bu kültür erozyonunun nedenlerini ele almak ve çözüm yollarını göstermek istiyoruz.

Almanya’da okullar

Almanya’da yabancılar, daha doğrusu Türklerden en fazla istenen uyumdur. Uyumdan kasıt; genellikle Türk kimliği ve onun dili olan Türkçe’nin bırakılmasıdır. Bunun için çoğu okullarda anadil dersleri kaldırıldığı gibi; teneffüslerde bile çocukların kendi aralarında Türkçe konuşmaları yasaklanıyor. Almanların İslâm din dersini Türkçe değil, Almanca yapılmasını istemesinin de hedefi budur.

Almanya’da federal bir yapının olması, her eyalette farklı eğitim uygulamaları demektir. Ancak anadil dersi Türkçe, çoğu eyaletlerde Alman okulu dışına itilmektedir.

Almanya’da yapılan bir araştırma(1) ise yabancı ebeveynlerin anadil dersini önemli bulduğunu, bu derse katılımın ebeveynlerin ya da çocukların isteyip istememesi nedeniyle başarısız olmadığını, aksine büyük oranda Almanya’da kamu okullarının yeterli arz yaratmamasından kaynaklandığını göstermektedir.

Bu ankete çocukları on ilâ on sekiz yaş arası olan 3110 kişi katıldı. Hamburg nüfus kütüğünden alınan bu adreslerdeki katılımcıların %53’ü evlerinde iki dil, %37’si tek dil konuştuklarını belirtmişler. Çocukların %17’si anadili dersine haftada iki ilâ 4 saat arasında katılıyor.

Ebeveynler çocukları anadil dersine gitmese bile %88’i bu dersi önemli buluyor ve  %62’si bu derslerin Alman okullarında verilmesini, %84,5’i çocuklarının anadil dersine katılarak bu dilde okuma ve yazma öğrenmelerini, geldikleri ülke hakkında bilgi edinmelerini ve kökenlerini unutmamasını istiyor. Geldikleri ülkeye dönme gerekçesiyle anadilin verilmesine ebeveynlerin yalnız üçte biri değer veriyor.

Bu araştırmadan ortaya çıkan sonuç; ebeveynlerin anadilin Alman okullarında verilmesini istediğidir. Almanya’daki en büyük göçmen grubunun anadili olan Türkçe, bazı eyaletlerde yapılan çalışmalar sonucu kazanılan uygulamada olduğu gibi, velilerin imza kampanyaları desteklenip ilgili eğitim bakanlıklarına ulaştırılmalı, seçmeli ders ve lise bitirme dersi adı altında diğer eyaletlerde de verilmeli, anadil dersinin geçme ve kalmaya tesir eden ders olarak Alman okul müfredatına alınması sağlanmalıdır.

Almanya’daki Türk Devleti temsilcilikleri  

Almanya’da okul çağındaki Türk çocuklarının Alman okullarında başarılı olamadıkları, anadil ve kültüründen koptukları acı gerçekler olarak ortaya çıkınca, Türkiye 1976 yılında Türk çocuklarının eğitim sorunlarına yardımcı olmak amacıyla Almanya T.C. Büyükelçiliği’nde Eğitim Baş Müşavirliği ve eyaletlerdeki konsolosluklarımız nezdinde eğitim müşavirlikleri kurdu. Eğitim müşavirlerinin ödevi; Türk çocuk ve gençlerinin sorunlarını yerinde takip etmek, çözüm yolları aramak, Türkçe dersi öğretmenlerine çalışmalarında yardımcı olmaktı. O yıllarda eğitim hedefimiz: “Çocuklarımızın Alman eğitim imkânlarından yararlanmasını sağlamak; milli kültür ve dilimiz ile bağlarını canlı tutmak.” olarak belirlenmişti.(2)

Bu amaçla Almanlarla Federal ve eyaletler düzeyinde eğitim görüşmeleri yapıldı. Bu çalışmalar devlette devamlılık ilkesiyle sürmesi gerekirken Türkiye’de değişen iktidarlar ve bürokratlar alınan kararların ve yapılması gerekenlerin takipçisi olmadı. Özellikle son yıllarda Türk çocuklarının eğitimine, Türk dili ve kültürüyle ilgili bağlarının korunmasına gerekli önem verilmeyerek, konsolosluklarımızda eğitim müşavirliği kadroları boş bırakıldı. Türk veliler ve öğrenciler için yukardaki hedefe uygun çalışmalar yapılamadı.

Konsolosluklarda Eğitim Müşavirliği kadroları bir an önce doldurulmalı, hazırlanan eğitim hedefleri doğrultusunda Alman Eğitim Bakanlıkları, Türk öğretmen ve velilerle birlikte çalışmalar sürdürülmelidir. 

Türkçe dersi öğretmenleri

Türk çocuklarına Türkçe ve Türk kültürünü öğretecek öğretmenler; farklı okullarda çalıştıkları, Türk veli, Alman okulu arasında bir köprü rolü üstlendikleri, ders yanında kültürel etkinlikler hazırladıkları, ebeveynlere danışmanlık yaptıkları ve meslekî sorunları ile tek başlarına uğraştıkları için zor bir görev yapmaktadır. Bazı eyaletlerde Türkiye’den gelen öğretmenler yerine, Almanya üniversitelerinde Türkçe dersi öğretmeni yetiştirilmektedir. Bu uygulamaya devam edilerek, Türkçe dersi öğretmen adayları dönüşümlü olarak Türk ve Alman üniversitelerinde öğretim görebilir. Alman ve Türk ortak eğitim komisyonu kurularak ders kitapları ve eğitim materyalleri hazırlanabilir.

Almanya’da Türk sivil toplum kuruluşları, dernekler ve veliler 

Türklerin Almanya’ya göç sürecinde buradaki Türk sivil toplum örgütleri, dernekler Türk göçmenlerin en büyük sorunu olan çocuklarının eğitimi konusuna gereken ilgiyi göstermedi. Bunun yerine Türkiye’deki siyasi partilerin Almanya çalışmalarına önem verdiler. İslâmî cemaatler kendilerine bağlı olacak gençler yetiştirmek istedi. Câmi dernekleri kurularak, her şehir ve bölgede vatandaşlarımızdan para toplanarak câmiler yapıldı. Bu şekilde Ditib’in şemsiyesi altında binin üzerinde câmi oldu. Ancak bu câmilerde çocuklara Türk dili ve Türk kültürüyle ilgili çalışmalar, etkinlikler sunulmadı. Câmilerde gençlere ve çocuklara verilen en önemli İslâmî eğitim Kur’an’ı anlamadan okumak olarak görüldü. Veli dernekleri yaygınlaşmadı, iyi niyetli bazı girişimler de büyük kitlelere ulaşmadı. Evde uydudan izlediği Türk televizyon programlarından çocuğunun Türkçeyi öğrendiğini zanneden velilerimize bir dilin ancak okulda o dilin temel eserlerini okuyarak, büyük yazarlarını tanıyarak öğrenilebileceğini, Türk kültürünün ancak bu şekilde genç nesillere aktarılabileceği anlatılamadı.

Sonuç

Türkiye’den Almanya’ya göç tarihimizin 56. yılında, 4. nesilden sonra Türkçenin tamamen yok olmasıyla karşı karşıyayız. İş işten geçmeden Türk Devleti’ne, Türk sivil toplum örgütlerine, velilere, Türk medyasına ve Alman eğitim kurumlarına görevler düşmektedir. Türkiye, Alman Devleti ile eyaletler seviyesinde işbirliği yaparak, Türkçenin Alman okullarında verilmesi, Türk öğretmenlerin yetiştirilmesi için ortak çalışmalar yapmalı; Türk veli dernekleri yaygınlaştırıp, ebeveynlerin Türk kültürü ve kimliğimizin temel taşı olan Türkçeye sahip çıkmaları sağlanmalıdır.  

Kaynakça:
(1) Prof.Dr. Ursula Neumann ve Prof. Dr. Droit Lengyel, Hamburg’da Köken dili Dersi, Ebeveynlerin Bakış Açısından Köken dili Dersinin Önemine İlişkin Araştırma, Politeknik, Ocak/Şubat 2017, Sayı 15
(2) Zeki Önsöz, Almanya’daki Türk Çocuklarının Eğitim Sorunları, www.zekionsoz.com  

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.