Büyük şairimiz, Bayburtlu Zihnî adıyla tanınan Hâce Mehmed Emin Efendi, Hart'taki Osman Paşa kuvvetlerine mağlûp olan, beyin hastası rus generali Paskeviç'in, takviye alarak, Bayburt ve mülhakatını yakıp yıkmasının acısını destanlaştırmıştır.

11 Heceli, koşma görüntüsündeki bu eser, aslında büyük ve dramatik bir destandır. Bugüne kadar da tahlili yapılmamıştır. Bunun sebebi ise daha ilk mısradan itibaren okuyucuyu büyük bir haz ve mükemmellik duygusunun kaplaması, âdeta okuyucyu ipnotize etmesidir. Verdiği haz ve edebî heyecan o kadar yüksektir ki, insanlar ötesini düşünememekte, şiirin büyüsüne kapılmaktadır.

Edebiyatta pek az şiir, dimağı aşıp kalbe iner. Düşünceyi geride bırakır. Anlatılması, yaşanması mümkün olmayan ruhî med-cezirlere (gel-gitlere) sebebolur. Kelime ve heceler öyle bir âhenge bürünür ki, edebî bilgilerle, ilmî ölçülerle izah edilemez.

İşte 1828-1829 Türk-Rus çarpışmalarının, geride biraktığı yıkım, katliâm, maddî - manevî ızdırap;

Vardım ki, yurdundan ayağ köçürmüş,
Yavru gitmiş ıssız kalmış otağı.
Câmlar şikest olmuş, meyler dökülmüş,
Sâkîler meclisten çekmiş ayağı.

Mısrâlarıyla birinci bent olarak zuhûr etmeğe başlamıştır. Bu mısrâları söyleyebilmek için, evvelâ Baybutlu olmak lâzımdır. Çoruh Nehrine, Soğanlı Dağlarına, Pulur Çayı'nın ikiye böldüğü Hart ovasına, Düzeker'e vatan tutkusuyla Bayburtlular gibi sevdâlanmak gerekir.

Bayburtlular pek yere bakmazlar. Eşsiz kaleye bakarlar. O sebepten başları dimdiktir. Çoruh da öyle uslu kuzucuk bir su değildir. Deli Çoruh diye anılır.

Kangı dağda bulsam ben o maralı,
Kangı yerde görsem çeşm-i gazâli,
Avcılardan tezmiş ceylân misali,
Göçmüş dağdan dağa yoktur durağı.

Bu ikinci bende, maral, gazal, ceylan kelimeleriyle vasıflandırılan hayvanlar, ayrılığı, hasreti, sembolize eder. Bütün destanlarda ve halk hikâyelerinde geyik türünden olan bu hayvanlar zikredilir. Güzel gözler, ahûya, zerafet ceylâna benzetilir. Bütün cana yakınlığına rağmen bunlar evcil değildir. Kırda, bayırda, bilhassa aşk derdine düşmüş gönüllerin dostu, hasret arkadaşı kabul edilir. Ayrılık acısının sembolüdürler.

Lâleyi, sünbülü, gülü hâr almış,
Zevk u şevk ehlini âh ü zâr almış,
Süleyman tahtını sanki mâr almış;
Gama tebdil olmuş ülfetin çağı.

Zihnî dehr elinden her zaman ağlar,
Vardım ki, bağ ağlar, bağ-ı bân ağlar,
Sünbüller perişan güller kan ağlar;
Şeydâ bülbül terkedeli bu bağı.

***

1- Destan, yazıldığı günden sonra hemen bestelenmiştir. Abdülaziz Han'ın süt kardeşi Nevres Paşa Destanı Şehnaz Makamında bir Divan yapmıştır. Mûsikîmizdeki en sanatlı ve mükemmel Divan örneğidir. Nevres Paşa bir saray mensubu olduğu halde, Âşık Dertli veya II. Mahmut neşesiyle Hocası Kemanî Rıza Efendi'den aldığı feyzle Şehnaz Divanı bestelemiştir. Daha Dede Efendi ve Dellâlzâde İsmail Efendi hayattadır. Divanlardan veya hemen değişmeğe başlayan yeni edebiyat akımından, meselâ Tanzimat Edebiyatından bir güfte değil de, Nevres Paşa'nın, Zihnî'nin Destanını bestelemesi. Çok düşündürücüdür.

2- Şehnaz Divandan sonra, Âşık Garip Coğrafyasında, bilinmeyen bir bestekâr tarafından bestelenen, Harput, Kerkük , Bayburt hattında sıkça okunan bir Muhayyer beste daha vardır. Bu besteyi, çocukken babamdan dinlemiştim. Bu yazıyı yazarken notaya aldım. Bayburt'ta bazı akrabalarımın ve tanıdıklarımın hafızalarında da mevcut.

3- Üçüncü Besteleme olayı, Hâfız Sadettin Kaynak'a ait. Üstad, hem bestelemiş, hem de plâk yapmış. YouTube'da dinleyebilir ve notasını arşivden, Tahirbuselik Makamındaki eserler listesinden indirebilirsiniz.

4- Günümüzde, Muhsin Bayburtlu ve Cengiz Özkan, günümüz anlayışı ile, bağlamalı ve dümbelekli bir icrâ daha sergilemektedirler. TRT'deki nota arşivlerindeki notada derleyenin adı verilmiş, Muzaffer Sarısözen kaydı düşülmüş. Yöre sanatçılarından alındığı kaydı da var. Bayburt Türkülerinin en sağlam kaynaklarından biri Remzi Çağıldak'tır. Bu yeni şekil ondan kaynaklanmamış. Recep Kırıcı'nın üslûbu da değil. Eser, Hicaz başlayıp Hüseynî karar etmektedir. Meyan kısmında Tahir Makamının tiz nahiyelerinde dolaştıktan sonra, Tahir karar etmektedir. Eser bu şekliyle güzeldir. Yaygınlık kazandı da. Yalnız edası bizim değildir. Harput, Erzurum, Kerkük havalarına benzemektedir.

Bostancı - 12 Eylül 2017
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
CELALETTİN ATAYETER 7 yıl önce

Gerçek gündemimiz olması gereken konuları yazılarınızda işliyorsunuz. teşekkürler.