Hey gidi üniversite yıllarım

Yazı'ya Git
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Kemal Solak 9 yıl önce

Kuzum o geziyi düzenleyen bendim Araştırma saham olan ÇORUH ARAS KURA KARS ÇAYI ARPAÇAY Havzalarının ekolojik durumu ile özellikle de pirinç sahası olan Rus Arpaçay sınırındaki Kadıkışlak veya bazıları da Halıkışlak diye söyledikleri köy ile Rusların içiçe yakınlaştığı mikroklima bölgelerini göstermek üzere düzenlemiştim.Gerek Kuru,gerekse Adem Tatlı orada aksesuvar hocalar olarak toplu bütünlük sağladık .Hatıranın bütünlüğü için yazdım çok güzel anıydı ve 23 nisan bayramı idi bir ilkokul bahçesinde milli bir şahlanışla kutladık rus nöbetçiler de bizi gözetliyorlar ve belkide Türk kökenliler hasret gideriyordu.Anarşi had safhadaydı,cılız akan suyun ötesine sol yoldaşlardan geçip özlediklerine kavuşanlardan da köylüler esefle sitemle ve nefretle bahsetmişlerdi. Selam sevgi Prof.Dr.Kemal SOLAK

Avatar
Kemal Solak 9 yıl önce

Kuzum Selimciğim, son derece detaylı ve vukufiyetle anlattığın gezideki ince nokta dışarıda kalmış o da ; o geziyi düzenleyen bendim Çoruh ve Aras Havzası Barbus balıklarının Biyo-Ekolojileri adlı doktora tezimi doğum yerim Sarıkamış ve detay verdiğin Allahuekberler ,şimdi Milli Park olan ormanlar çocukluğumun şehitlikler ve siperlerle mevziler arasında sinmek (saklambaç) oynayarak,hayvan otararakgeçtiği alanlarda ,araştırma saham olan ÇORUH, ARAS, KURA, KARS ÇAYI ,ARPAÇAY Havzalarının ekolojik durumu ile özellikle de pirinç sahası olan Rus Arpaçay sınırındaki Kadıkışlak veya bazıları da Halıkışlak diye söyledikleri köy ile Rusların içiçe yakınlaştığı mikroklima bölgelerini göstermek üzere düzenlemiştim.Gerek Kuru,gerekse Adem Tatlı orada aksesuvar hocalar olarak değerli katkılarıyla toplu bütünlük sağladık .Antiparantez esefle belirteyim ki sen de Ankaradaydın,ben Gazi Üniversitesine gelirken daha ileri hayallerle imkanlar oluşturma ve talebe gezileri yapma isteğiyle tas

Avatar
İlknur Acer 9 yıl önce

Canım Amcacığım bu yazıyı okurken kâh güldüm kâh duygulandım ... Eline yüreğine sağlık.. Seni çok seviyorum.. iyi ki de senin gibi bir amcam var. Seninle gurur duyuyorum

Avatar
Kemal Solak 6 yıl önce

GAZİ EĞİTİM FAKÜLTESİ ile K.KARABEKİR EĞİTİM FAKÜLTESİNDEN İKİ TİPLEME
Prof. Dr. Kemal Solak
Değerli iki fakültede çok değerli hizmet ehli eğitimci yetiştirilmiş ve hala da yetiştiriliyor. Emek veren değerli hocaları kutluyorum. Vereceğim örnek kurumlardan vareste ve münhasıran terörün etken olduğu döneme aittir, o dönemlerdeki (1997-99 olabilir) arkadaşlık ve dostluklarla ilgili örneklerdir:
Birincisi Gazi Eğitimdeki örnek. Bitirme Projesi veya Biyolojide Özel Konular kapsamında bire bir veya ortak çalışmaya dayalı derstir. Benden ders seçen bir öğrencim 3 arkadaş olarak çalışma yapmaları için belirlediğim konuda tek çalışmak isteğinde bulundu. Konu 3 kişinin yapabileceği arşiv taramasıyla ilgiliydi. Bir kişi için ağır olurdu ve eksik de kalabilirdi. Osmanlıda Çevre Hassasiyetleriydi. İtiraz eden konuya değil,arkadaş ortaklığına yönelik şunları sebep göstermişti: "*Hocam ben onların hiç birini tanımıyorum, ortak da olmak istemiyorum" dedi. Peki şu şu arkadaşlarınla şu konuyu veya sizin belirliyeceğinz bir konuyu çalışın dedim. Cevap: " Ben kimseyi tanımadım, tanımıyorum da, tek başıma çalışacağım hocam" dedi. Bunu es geçmedim, geçemezdim de... 4 yıl aynı sınıfta okudukları,aynı kapıdan girip çıktıkları eğitim adına adeta bir eğitim vakası sayılabilecek "tanımama ve tanımak istememe patolojisi" ; buna sırtımı dönemezdim . Görmezlikten gelinebilir miydi? İkna ile, zorlamayla ve biraz da notu tehdit unsuru ederek üstesinden gelip çözdüğüm bu konu sonradan proje arkadaşları arasında kalıcı dostluklara yol açmıştı... Beni zaman zaman arar ve geçmişi yadederler. Esasen bu bir uc örnektir,gerçekten 4 yıllık öğrenciliklerinde çok sıcak dostluklarla kaynaşarak aile dostluklarına taşınan sayısız ilişkileri de memnuniyetle zikretmekten zevk duyuyorum. Bu eğitimin mühim bir eksiği ve merkezi ğitim yuvası fakültelerimizden birindeki örnek.
Gelelim ikinci örneğe; o da Erzurum Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesindeki arkadaşlıklara. Bu bir anı olarak tamamen kopyalayıp anı sahibi Selim Gürbüzer in kaleminden aktarıyorum, buyurun:
Selim Gürbüzerin anılarından bir vefa örneği: Selim diyor ki:
*"......asla fikir ayrılıklarını aramızda mesele yapmazdık, bilakis birbirimizi pırıl pırıl arkadaşlar olarak görürdük. Hele Bayram Tekin ve Yasemin Tekin çiftiyle aynı bölümden mezun olmak, ben ve fakülte arkadaşlarım için bir ömür boyu onur kaynağı hatıra olacaktır hep. Kimin aklına gelirdi ki, dört yıl boyunca aynı sıralarda dirsek çürüttüğümüz bu iki can arkadaşımız yuva kurup öğretmen olarak atandığı Bitlis’in Yol alan beldesi Düz Köyünde 25 Ekim 1993’te hamile karnında bebeği ve aynı zamanda üç yaşındaki çocuğu Betül’ün ekmek yiyor halde PKK kurşunlarına hedef olup şehit olacaklarını. Yasemin kızıyla birlikte Betül’le doğup büyüdüğü baba ocağı Osmaniye'de toprağa verilirken, Bayram'da memleketi Kırşehir'e defnedilir. Acaba o an gök kubbe aşağıya çökse, yer yarılsa bu acıya kim dayanabilirdi ki. Düşünsenize PKK itirafçısı yaşanan bu yürekleri dağlayıcı olayı itiraf ettiğinde sekiz aylık hamile Yasemin'e kahpece sıktıkları kurşun deliklerinden karnında taşıdığı çocuğun başı dışarıya fırladığını söylemekten imtina etmez de. Şimdi onlardan bize geriye kalan sadece derin yürek acısı, birde dört yıl boyunca fakülte hayatında geçirdiğimiz o unutulmaz güzel anılar kaldı. Hiç kuşkusuz bu acıya hiçbir yürek dayanamazdı. Yürekleri dindirecek tek tesellimiz hayatlarının baharında şahadet mertebesine ermeleridir. Madem öyle, bu iki güzel insanın adını anıp tarihe not düşmek gerekir. Zaten Allah devletimize zeval vermesin, her iki şehidimizin defnedildiği memleketlerinde ki okullara adını verip, gelecek kuşaklarca isimlerinin anılmasına önayak olmuştur. Ne mutlu bizlere ki; böylesi can yürek arkadaşların bulunduğu ve bağrından şehit çıkarmış adını Milli mücadele kahramanı Kazım Karabekir olarak adını duyurmuş fakültede okumuşum. Bu arada Emine Güldelibaş’ın adını da anmaktan geçemeyeceğim, o üniversitede koşu sportif faaliyetiyle dikkat çeken derece almış atlet arkadaşımızdı, mezun olduktan sonra Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesinde mikrobiyoloji alanında biyolog olarak görev yaptı, meslek hayatının son dmlerinde kansere yenik düşüp, o da Rahmet-i Rahmana kavuşmuştur."

Yazı'ya Git