'Dokuyu muhafaza edemezsek kentler birbirine benzer…’

Bu ifade, Bayburt‘un tarihi evleri üzerine incelemeler yürüten M. Yasin Taşkesenlioğlu’na ait. Bayburt Postası olarak kendisinden araştırmaları ve Bayburt Evleri hakkında bilgiler aldık...

'Dokuyu muhafaza edemezsek kentler birbirine benzer…’
“…Kentsel dönüşüm Türkiye'nin bütün şehirlerinde uygulanıyor, ancak bunu yaparken daha çok var olanın, eskinin, tarihsel ve geleneksel olanın üzerine bir dönüşüm yapıyoruz. Oysa bunlar, kentleri birbirinden ayıran özellikler. Eğer bu ayrımı yapamaz, bu dokuyu koruyamaz ve muhafaza edemezsek kentler birbirine benzer ve tek tip kentler ortaya çıkar.”

Bayburt Postası - Bu cümleler, Bayburt‘un tarihi evleri üzerine incelemeler yürüten M. Yasin Taşkesenlioğlu’na ait. Taşkesenlioğlu, BAKÜTAM’ın (Bayburt Tarihi ve Kültürü Uygulama ve Araştırma Merkezi) müdür vekilliğini yürütüyor ve de Bayburt Meslek Yüksek Okulu’nda tarih okutmanı olarak görev yapıyor. Bayburt Postası olarak kendisinden araştırmaları ve Bayburt Evleri hakkında bilgiler aldık. 

“2010 yılında yaptığım çalışmalarda Bayburt Taşı'ndan yapılmış, ama Bayburt evi özelliği göstermeyen evlerle birlikte aşağı yukarı 100 civarında ev tespit ettim. Bu evlerin birçoğu Zahit ve Şingah Mahallesi'nde bulunmakta. 1600'lü yıllarda Zahit Mahallesi’nde Müslümanlar, Şingah’ta ise Gayrimüslimler çoğunlukta. Bu önemli mahallelerde, Bayburt ev mimarisinin en güzel örneklerini görmek mümkün. Bu evlerin öne çıkan başlıca özelliği ise işlenebilir ve daha çok mimaride kullanılan sarı Bayburt Taşı'yla yapılmış olmasıdır. 

Bugün Bayburt Taşı ile yapılmış en eski ev, 1850'li (Hicri 1270) yıllara tarihleniyor ve Zahit Mahallesi'nde bulunuyor. Geçmişi yüzyıllara dayanan bir kentte en eski evin 170 yıllık olması, insanı düşündürüyor. Ama bunu ilgisizliğin yanı sıra doğal afetlere, savaşlara ve çeşitli sebeplere bağlamak mümkün. Bu duruma sarı taşın çok uzun ömürlü olmadığını da ekleyebiliriz. Bu arada Anadolu'da görülen en eski Türk-İslam mimarisini yansıtan evler 1700'lü yıllara dayanıyor. Öncesi ise yok denecek kadar az. Ancak buna başkent İstanbul'u dahil etmemek lazım."


'Bayburt Evleri’nin Özellikleri

Tandır Evi

Bayburt evlerinin dikkati çeken başlıca özelliği tandırlık veya tandır evi dediğimiz bölümdür. Ev kadını daha çok bu alanda yaşar. Tandır evi, eski Türk Çadır kültürünün ev mimarisine devşirilmiş halidir. Yani çadır evin, tandır eve dönüşmesi.

Bayburt evlerinin bu bölümleri bölge halkının diliyle 'kırman' dediğimiz kırlangıç tavan örtüsüne sahiptir. Bu süslü tavan, çadırın üstünü temsil eder. Bu tavan örtüsü Bayburt'ta 1960 ve1970'li yıllarda yapılan evlerde de tercih edilmiş. Tespit ettiğimiz evlerin içerisinde Bayburt evlerine, o dokuya uygun evlerin hemen hepsinde kırlangıç tavan örtüsüne şahit oldum.  

Selamlık Dairesi

Bayburt evlerinin bir diğer önemli bölümü ise ‘selamlık dairesi’dir. Misafirlerin ağırlandığı, yemeklerin yendiği bu daire, Türk-İslam mimarisini yansıtır ve evin en büyük odasıdır. Bu odaların ahşaptan işlenmiş tavan örtüsü, sekisi, odanın dışında diğer odalarla bağlantısını sağlayan bir sofası mevcuttur. Yıkılmaya yüz tutmuş Bayburt Evleri'nin bu özelliği de günümüze kadar gelebilmiştir.

Gelinlik veya Köşk Katı 
(Evlerin Statüsü)

Bayburt taş evleri genelde 2 ya da 2.5 kat olarak inşa edilmiş. 2.5 kat,  19. yüzyıl mimari anlayışı ile gelişmiş. Gelinlik katı veya köşk katı dediğimiz evin üstüne ayrıca ahşaptan yapılan bir oda vardır. İşte bu oda, o yarım kattır. Bu katlar evlere ayrı bir görsellik ve güzellik kazandırmaktadır. Bu evlerin dış cephesinde yer alan taşlar, işlenmiştir. Bu tür evler, orada yaşayanların ya da evi yaptıranların sosyal statüsü ve ekonomik seviyesi hakkında bilgi verir. Bir bey ise ya da Osmanlı döneminde idarecilik yapan bir kişiyse onun yaptırdığı ev normal avamın yaptırdığı evden çok daha kalitelidir ve görsel zenginliği fazladır. Ayrıca bu kişiler evlerini, eşit seviyede kesilmiş kesme taştan yaptırıyor ve o taşların dış düzeyleri de işlenmiş oluyor. 

Yüzeyleri işlenmiş motiflerde ise yıldız ve hilal motifleri, özellikle üzerinde durmamız gereken  koç başı motifleri dikkat çeker. Koç başı motifinin örneklerini, ‘Onatçalar ve Şensoyların Konağı’nda görmek mümkün. Akkoyunlulardan kalma bu koç başları, devlet armasını temsil ettiği gibi evi nazara karşı da korur. Bu gelenek  Anadolu, Kafkaslar ve Türklerin yaşadığı Orta Asya'da görülmektedir. Bayburt'ta ise koç başları, taşa işlenmiştir. 

Kitabe

Bayburt evlerinin bir diğer özelliği ise, evlerde bir ‘kitabe’nin bulunmasıdır.  Bu kitabeler, Anadolu'da Selçuklular ve Osmanlılardan kalma bir gelenektir. Yapılan eserlere eklenen kitabelere evin yapım yılı, dua ve ayetler yazılmıştır. Kitabeli evlere Bayburt çevresi ve Erzurum’da rastlanmaktadır. Kitabelerin içeriği, kentin kültürel birikimi, dokusu, ilmi geçmişi, konumlandığı coğrafya ve tarihi misyonu gibi birçok hususla alakalı. 1850'li yıllardan itibaren Bayburt Evleri'nde kullanılan kitabelerde genellikle yapıldığı yıl,  'besmele’ ve ‘maşallah' gibi kelamlar işlenmiş. Bunların yanı sıra 3-5 evde rastlanan farklı bir kitabe vardır. Bu kitabelerde,  'Açılan bu dergah Kelime-i Şahadet hakkı için devletle birlikte baki kalsın." cümlesi yazılıdır. Aslında bu söz, Sultan 4. Murat’ın Bağdat Seferi dönüşünde, Topkapı Sarayı’na yaptırdığı Bağdat ve Revan köşklerinin giriş kapısına çinilerle süslenerek yazılmış bir cümledir. Muhtemelen bu köşklerden esinlenerek Bayburtlular da kitabelerde bu yazıyı işlemeyi uygun görmüşler. Bunun yanı sıra kitabelere nazar ayetleri de yazılmış. Örneğin Manganların Konağı'ndaki kitabede şunlar yazılı: ‘Düşmanın gözü açıldıkça İnna Fetahna süresi hakkı için kapansın.’

Evlerdeki Farklılıklar

Gayrimüslim ve Müslümanların evlerindeki önemli farklılıklar,  kitabe ve motiflerde ortaya çıkıyor. Kitabelerde genellikle ay yıldız, besmele, maşallah gibi yazılar, malumdur ki Müslümanların evlerine aittir. Gayrimüslim evlerinde ise genellikle miladi takvimi kullanarak tarih düşülmüştür. Ayrıca evin içyapısı da farklıdır. Bizde tandır evi, kırman tavan örtüsü varken, gayrimüslim evlerinde daha çok işlemeli şömine tarzı ısınma odaları vardır. Ayrıca pencere detayları da farklıdır. Türk-İslam evlerindeki pencerenin önündeki seki, pencerenin işlemeleri, kullanılan lale motifleri gayrimüslimlerin evlerinde yoktur. Gayrimüslimlerin evlerinde daha oval hatlar kullanılmıştır. Ayrıca Gayrimüslimlerin kimi evlerinde Davut Yıldızı da kullanılmıştır. Bu simgeden Bayburt’ta Yahudilerin de yaşadığı sonucunu çıkaranlar da olmuştur. Hatta bunu tartışmaya açan bilim adamları da vardır. Fakat Davut Yıldızı bizde özellikle ev mimarisinde kullanılan bir motif, İslami bir simgedir. 

Tabi bunlar, çok detaylı bir şekilde birbirinden ayrılan unsurlar değildir. Nihayetinde kültürler birbirleriyle etkileşim içinde olurlar. Bu ayrıntılar, bizim için sadece ipucudur. 

Yıkım; Cumhuriyet Dönemi’nin Mimarı Anlayışıyla Geliyor

Aslında eski ve tarihi evler yerel bir kimlik; inanç, kültür ve yaşam tarzının harmanlanmasıyla birlikte bize bir değer kazandırıyor. Fakat biz bu kimliği özellikle Cumhuriyet dönemi mimari anlayışıyla bozmaya ve yıkmaya başladık. Cumhuriyet'in ilk dönemlerinde Osmanlı'nın yetiştirdiği mimarların hayatlarını kaybetmesinden sonra yeni bir mimari anlayış gelişti. Bu modern mimari anlayış, iki şehirde, İstanbul ve Ankara’da kendini gösteriyor. İstanbul Osmanlı mimarisini, Ankara Cumhuriyet mimarisini temsil eder. Dolayısıyla bu yeni mimari anlayış Anadolu'nun taşra kentlerine de sirayet etti.

Bayburt bu anlayışı geç bir dönemde kabul etti. 1980'li yıllardan itibaren kendi öz dokusunu ve kimliğini o yıkıcı yeni mimari anlayışla değiştirdi. Estetiğe önem vermeyen, daha boş duvarların ve betonların işgal ettiği şehir anlayışı, Bayburt’ta 1980'li yıllarda idame etmeye başladı. Ve nihayetin şehirde yer açmak için ev sahipleri eski evlerini yıkıp yeni evler yapmaya başladı. Bu da yavaş yavaş kentin dokusunu kaybetmesine neden oldu... 

‘Kültür Bakanlığı Koruyamadı’

Kültür Bakanlığı tarihi nitelik taşıyan evleri koruma altına aldı, ancak ne bir iyileştirme yaptı, ne yapılacak onarımlara izin verdi, ne de bir çivi çakılmasına müsaade etti. Bundan dolayı evler yok olmaya, terk edilmeye başlandı. Bugün bu evlerden küçük bir kısmı ayaktadır. Bakımsız olmalarına rağmen kurtarılabilecek pozisyonda olan ve Bayburt'un dokusunu gelecek nesillere de aktarabilecek 3-5 tane ev var. 

Biz BAKÜTAM olarak Bayburt Evleri'ni gündemimize aldık. Ancak bunların bakım ve onarımı, yeniden inşası çok meşakkatli. Dahası işin siyasi ve finans ayağı var.
Fakat yine de gündeme getirmeye devam edeceğiz. Burada özellikle üniversite, valilik ve belediye ile organize olup birlikte hareket etmeye çalışıyoruz. Öte yandan bırakalım şehirleri,  kimi kasabalar bile belediyeleri vasıtasıyla eski, tarihi evlerini restore ettiler. Misal Safranbolu. Safranbolu'yu cazip kılan Safranbolu evleridir. Bayburt'un da böyle bir potansiyeli ve şansı var, bunu kullanmak gerekir. 

Bizzat bu evleri tek tek gezdim. BAKÜTAM olarak ‘Tarihi Bayburt Evleri'nin Turizme Kazandırılması’ konulu bir panel yapmayı planlıyoruz Aslında herkes, elini taşın altına koymalı ve umudu kaybetmemeli. 

‘Tek Tip Kentler’

Kentsel dönüşüm Türkiye'nin bütün şehirlerinde uygulanıyor, ancak bunu yaparken daha çok var olanın, eskinin, tarihsel ve geleneksel olanın üzerine bir dönüşüm yapıyoruz. Oysa bunlar, kentleri birbirinden ayıran özellikler. Eğer bu ayrımı yapamaz, bu dokuyu koruyamaz ve muhafaza edemezsek kentler birbirine benzer ve tek tip kentler ortaya çıkar.

Bu da dünyanın hiç bir yerinde yok. Her kentin muhakkak kendi özelliğini yansıtan özellikleri vardır. Bunu kaybetmek üzereyiz ve bu çok acı bir durum.  Ancak her şeye rağmen yine de geç kalmış sayılmayız…”

*Bu haber, 16 Ocak 2015'te Bayburt Postası'nda yayınlanmıştır. 

İLGİLİ HABER:

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Nahit İMAÇ 9 yıl önce

Sayın hocam bu konuda sizleridestekliyoruz bununiçin belediye başkanıylada konıuştuk bir an önce Kültür Bakanlığı ve Vakıflar bölge müdürlüğüyle isteşar edip bir an önce harekete geçilmli bir çok il bunu başardı gümüşhne, Tokar, kastamonıu gibi iller bizimkiler sadece hala siyasi havada lar

Avatar
Davut Uğurlu 9 yıl önce

Öncelikle ilginiz ve emeginiz icin tesekkurler..Bayburt un ihtiyaci ne yuksek binalar nede avm ler nede geniş caddelerdir..Küçük güzeldir..mantigi ile tarihi derinliginden zenginligini cikartip farkindalik olusturmaktir..

Avatar
Mete 9 yıl önce

hocam tebrik ederim kendine tarihci diyebilen varya bir tane projeci olan hani o utansın senden

Avatar
Safak Güngör 9 yıl önce

Devletin adı BUTAN. Çin ve Hindistan arasında sıkışmış 600.000 bin nüfuslu bir devlet adını eminim Bayburt'ta duyan olmamıştır. Adamların şehircilik anlayış Maksimun 5 katlı ve bizim Selçuklu mimarisine benzeyen ülke ve şehirlerin kültürüne uygun 3-4 model belirlemişler ona göre binaları inşa ediyorlar. Kültür mantığına farklı bir yaklaşım.