Herhangi bir zaruret durum olmadıkça keyfe keder boşama yoluna gidilmesi uygun düşmez. Malum, bir erkeğin hanımına “seni boşadım, seni terk ettim” demesi, ya da hâkimin; ‘sizleri ayırdım’ kararıyla talak hükmü gerçekleşir. Keza dilsizin talak işlemi de işaretle gerçekleşir. Talakta asla niyete itibar edilmez, sözle ifade edilmesi şarttır. Kinayeli söylenen ifadelerde ise üç hal düşünülür; 
—Rıza hali, 
—Öfke hali, 
—Talakı çağrıştıran ima hali. 

Bir kimse bir veya iki talakla boşadığı hanımını iddet müddeti içerisinde veya iddet sonrasında isterse kendi isteğiyle tekrar nikâhlayabilir. Yeter ki, hanımını üç talakla boşamış olmasın, aksi halde yeniden nikâhlayamaz. Malum, tam boşama hadisesi hür kadın için üç talak gerektirir, cariye içinse iki talak kâfidir. Şayet kocanın yeniden yuva kurma arzusu varsa, bu ancak boşadığı eşinin başka kocayla şer’i bir nikâh kıyıp evlilik sonrasında boşanmasıyla mümkün olmakta. Fakat ric’i talak böyle değildir, ismi üzerinde ric'i talak, yani geriye dönüşü olan bir talaktır, dolayısıyla başka bir eşle nikâh kıymaya gerek kalmaz. Nitekim bir kimse hanımına ‘birden üçe boş ol’ demekle geri dönüşü olabilecek iki ric’i talak vuku bulur, yani tam bain talak gerçekleşmez.

Hani büyükle nasihat babında; “ağzından çıkan lafı kulağın duysun” diye öğüt verirler ya, aynen bu güzel veciz sözde olduğu gibi talakı çağrıştıracak en ufak bir söz bile ağızdan çıkmadan önce kırk düşünüp öyle çıkması gerekmektedir, aksi halde bunun bağlayıcı sonuçlarına katlanmak zorunluluğu vardır. Tabi bu zorunluluğu destekleyecek şu şartların da tahakkuk etmesi lazım gelir. İşte bu şartlar;
—Erkeğin akıl baliğ olması, 
—Kadının sahih nikâhla evli olması, 
—Talakın açık bir ifadeyle izhar edilmesi vs. diye tasnif edilir. Hatta bu tasniflerden daha da mühim olan, boşama sözüne 'Allah' ismini karıştırmamak (kişinin kendi egosunun gizli emellerine alet etmemek) gerektiğidir, yani talak ifadesinin her halükarda “İnşallah-Allah'ın izniyle” sözünden uzak olmalıdır. Yine bir başka önemli husus ise talakın bölünmezliği ilkesidir. Zaten talak bölünme kabul etmez, dolayısıyla talak ifadesinin bir parçasını söylemek tamamını söylemek gibidir. Mesela bir kimse, hanımına 'seni yarım talakla boşadım’ demesi tam sayı rakamına tekabül eden bir boşama ifadesidir. Hakeza dil sürçmesi ya da ağzından kaçırma sonucu söylenen bir boşama ifadesi de öyledir. Şöyle ki; ‘sen insansın’ diyecek yerde ‘sen taliksin (boşsun)’ denildiğinde talak gerçekleşmiş olur. Ki; talak şaka götürmez. Fakat talakta herhangi bir zorlama veya baskı altında kalma, sarhoşluk hali ve ilaç içmekten ötürü ya da baygınlık hali geçirme veya başka bir bilinç dışı kaynaklı ağızdan çıkan boşama ifadeleri bundan istisnadır. 
Yukarıda da belirtildiği üzere bir kimse hür olan karısını bir talakla boşadığı zaman tam bain talak gerçekleşmez, mutlaka iddet müddeti içerisinde iki talak hakkı daha kullanılması gerekir ki, tam bain boşama gerçekleşsin.

Peki ya ağızdan üçten fazla bir talak ifadesi çıktığın da?  Hiç kuşkusuz ağızdan çıkan üçten fazlası bir ifade yine üç rakamıyla sınırlı tutulur, dolayısıyla bir kimse hanımına; ‘seni üç’ten dokuza boşadım’ veya ‘sen benden yüz talakla boş ol' demiş olsa yine üç talaklık boşama gerçekleşir.

Yine bir kişi üç talakı değişik şekillerde kullanabilir. Şöyle ki;
—Önce iki talak, sonra iddet müddeti içerisinde bir talak kullanarak,
—Önce bir talak, sonra iddet müddeti içerisinde iki talak daha ilave etmek suretiyle, 
—Önce bir talak akabinde nikâh tazeleyip ardından iki talak hakkı daha kullanarak, 
—En nihayet ardı ardına üç talaklı bir ifade kullanmak suretiyle de boşama işlemleri gerçekleşmiş olur. 

Mesela bir kişi karısına; ‘sen üç talak boşsun’ demekle geriye dönüşü olmayan boşama işlemi gerçekleşir. Hakeza bir koca hanımını başka başka üç zaman diliminde birer kere boşarsa da nikâh bozulmuş olur.
 
Tabii bu arada unutmamamız gereken husus; ‘Talak ikidir’ ayetinden kastedilen anlamın tam bain talak olmadığı hususudur. Hiç kuşkusuz iki talaktan maksat ric’i talak olup kadını yuvasında tutmaya yönelik bir hamle ya da güzellikle salıvermeyi hatırlatmak manasınadır. Zaten bu hususta sahabeden Ebu Rükane karısını üç talakla boşamış, ama sonrasında pişmanlık duymuştu. Neyse ki Allah Resulü; ‘Üzülme, o sadece bir talaktır’ beyan buyurmakla ric’i talaka işaret etmiş ve böylece yaşanan hadisenin üç talaklık bir mesele değil, bir bain talaklık hadise olduğu açıklık kazanmıştır. Derken Rükane üç talaka niyet etmediğine dair yemin etmesiyle birlikte yeniden yuvasına kavuşur da. Yine bu meseleyle alakalı bir başka benzer hadisede ise Hz. Hasan (r.anh.)'ın hilafete seçildiğinde eşi Ayşe tebrik ettiğinde yaşanmıştır. Gerçekten de Ayşe tebrik etmesine tebrik etmiş ama Hz. Hasan (r.anh.) bu durum karşısında sinirlenip; 
—Demek sen Hz. Ali’nin öldürülmüş olmasına sevinmiş görünüyorsun, madem öyle sen üç talakla boşsun’ ifadesini ağzından kaçırmıştır. Ve böylece üç talak gerçekleşmiştir. Anlaşılan bu işler pek sinirlenmeye gelmiyor,  sinirlenmeye gelmediği o kadar net ve açık ki, Hz. Hasan (r.anh) daha sonradan bu yaşanan hadise için:
—Şayet ben; ‘kişi karısını hayız halindeyken üç kez boşar veya belirsiz olarak üç kez boşarsa başka bir erkekle evleninceye kadar kendisine helal olmaz’ hadis-i şerifini işitmemiş olsaydım 'ona dönerdim' dediği rivayet edilir. Aynı zamanda bu hadis-i şerif ayrı ayrı ya da üç talakla boşanan bir kadının artık kocasına kesin kes helali olmadığının bir göstergesidir. Aslında bu örneklerden bizim içinde çıkaracağımız birçok ibretlik dersler vardır elbet, bir kere gerçek şu ki; her karşı karşıya kalacağımız meseleler karşısında ne yapacağımızı bilmek çok önem arz etmektedir. Şayet ne yapacağımızı bilemezsek birçok mesele karşısında daha işin başında dona kalıp ağrımaz başımızın ağrıyacağı muhakkak. Dahası ne yapacağımızı şer'i ölçüler çerçevesinde bilmediğimiz müddetçe karşımıza çıkan bilhassa boşama ile ilgili yapılan eylemlerde 'acaba bu dönüşü olan talak mı, yoksa kesinleşmiş talak mı' diye habire debelenip duracağız demektir. Hatta ric'i talakı bain talak sanmak, ya da tam tersi kesinleşmiş talakı (bain talak) geri dönüşü olan talak (ric'i talak) sanmak gibi bir gaflete düşmek an meselesidir diyebiliriz. Her neyse yeniden konumuza döndüğümüzde anlaşılan o ki;
  
Nikâhına son vermeyi kafasına koymuş bir insanın eşini bir seferde üç talakla boşamayı gerçekleştirebileceği gibi tedrici bir yol takip ederek ayrı ayrı dilimler halinde üçe tamamlayacak şekilde de gerçekleştirebilir. Yinede her meselede olduğu gibi bu meselede de pişman olma ihtimali durumlarını göz önünde bulundurup bir hamlelik üç talaklık boşama yerine kademeli diyebileceğimiz ayrı ayrı celselerde üçe tamamlamak suretiyle boşamak daha bir sünnete uygun bir metot olacaktır. Kaldı ki İslam’da talakı gerektiren bir zaruret yoksa boşama fiilinde bulunmak pek hoş karşılanmaz. Zira bu hususta Rasulullah (s.a.v); “Allah için helallerin en kızılanı talaktır” beyan buyurmakta. Keza bu beyan kapsamına kadında dâhildir. Öyle ki, Resulü Ekrem (s.a.v) kadın için; “Bir zaruret durumu olmaksızın kocasından boşanmasını isteyen her kadına cennet kokusu haram” diye buyurmuştur. Bir kere erkek karısının Mihri'ni verip nafakasını ve meskenini sağlıyorsa, durduk yerde kadının problem çıkarması doğru olmaz, kadına en yakışan tavır kocasına itaat etmesidir. Erkek ziyadesiyle bunu hak ediyor zaten. Nitekim boşama hadisesinde birinci derecede erkeğe hak tanınması, erkeğin bunca sorumlulukları üstlenmesinin bir neticesidir. 

Fıkhı kaynaklara baktığımızda ric’i talakın oluşması için;
—Cinsel birleşmeden sonra yapılmış olması lazım gelir.
—Talak sayısının üçü bulmaması lazım gelir.
—Kesin ayrılığı gerektirmeyen bir sözle yapılmış olması lazım gelir. 
—Kesin ayrılığı gösteren bir sıfatla nitelenmemesi lazım gelir.
—Talak büyük ve küçük bir şeye benzetilmemiş olması lazım gelir vs.

Aslında talakla ilgili mevzular bunlarla sınırlı değil, dahası var. Şimdilik biz öz itibariyle gerek ric’i, gerekse bain talakla ilgili hususlarda yine Sünni Fıkhı kaynaklarda geçen örneklemelerle konuyu özetlemeye çalışalım. Evet, fıkhı kaynaklara baktığımızda bain talakın; dönüşü olmayan bir boşama şekli olduğunu, ric’i talakın ise geriye dönüşü olan talak olduğunu anlıyoruz. Mesela:
—Bir erkek karısına; ‘seni şu dağ kadar talakla boşadım’ dediğinde bain talak gerçekleşir. Bir kimse ric’i talakla boşadığı eşini iddet müddeti içerisinde gönlünü razı edecek sözlerle rücu (geri dönebilme) edebileceği gibi, cinsel birleşme veya şehvetle dokunma, ya da öpme gibi fiillerle de rücu etmiş addedilir.
—Erkek ric’i talakla boşamış olduğu eşini iddet müddeti içerisinde; ‘seni nikâh ettim’ demekle eşine rüc’u (geri dönüş) etmiş olur. Yine bir erkek; ‘sen benden boş ol, benden boş ol’ demekle iki ric’i talak gerçekleşir. Hakeza yine bir erkek; ‘sen iddet bekle, sen iddet bekle’ dese iki ric’i talak gerçekleşir. 
—Zor durumda kalma ya da bir şaka ve hata sonucu yapılan rücûlar da geçerlidir. Ancak aklı kıt bir deli'nin rücû etmesi söz ile değil, fiilen geçerli olabiliyor. Anlaşılan o ki; talak hadisesinde bir erkeğin bir veya iki ric’i talak sonrasında eşine rücû etmezse iddet müddetinin sona ermesiyle birlikte küçük düzeyde diyebileceğimiz bir ayrılık meydana gelebiliyor, ancak ikinciyi takiben üçüncü ric’i talak vuku bulduğunda artık kesin ayrılık (bain) gerçekleşir. Böylece kesinleşmiş bain ayrılıkla rücu imkânı ortadan kalkar da.  
—Ric’i talakla boşanıp iddet bekleyen bir kadının iddet müddetinin sona ermesine kadar kocasının evinde kalması mecburidir. Fakat erkek eşine dönmemekte kararlıysa aralarında bir perde bulunması icab eder. Aksi takdirde rücu etmeyeceği bir kadınla kocasının aynı evde yalnız kalmaları tenzihen mekruhtur (helale yakın mekruh). 
—Şayet bir kadın kocasının kendisine döneceğini ümit ediyorsa süslenmesi caizdir. Ancak bain talak iddet müddeti içerisinde ve kocasının ölüm iddet müddeti bekleme sürecinde kadının süslenmesi bundan istisnadır, yani böyle durumlarda süslenmek caiz değildir.
—Şarta bağlı olarak ya da geleceğe izafe edilerek yapılan rücû sahih değildir. 
—Bir kimse kendisiyle cinsel ilişki kurulmamış karısına; ‘seni boşadım, boşadım, boşadım’ dese bir talak gerçekleşir. Çünkü birinci talakla ayrılık meydana gelmiş olup ikinci ve üçüncüsüne gerek kalmaz.
—Bir kişi kendisiyle ilişki kurduğu hür hanımına; ‘seni üç talakla boşadım’ veya ‘seni boşadım, boşadım, boşadım’ dese üç talak gerçekleşir.
—Bir kişi; ‘deve iğne deliğinden geçerse boş olsun’ dese talak gerçekleşmez, çünkü böyle bir şeyin olması imkân dışıdır, yani hayal mahsulü bir durumdur.
—Talak, gerçekleşecek olan nikâh mülkiyetine bağlanabilir. Bir kişi yabancı bir kadına; ‘seninle evlenirsem benden boş ol’ dese sonra o kadınla evlense derhal boşama vuku bulur.      
—Bir kişi karısına; ‘falan kişi evimize gelirse benden boş ol' dese o kişi eve gelmedikçe boşama gerçekleşmez. Bir kişi; ‘şayet adet görürsen benden boş ol’ dese o an boşama gerçekleşir.
—Bir kişi karısına; ‘şayet namaz kılarsan boş ol’ dese yine boşama gerçekleşir. Çünkü namaz farz olup yerine getirilmesi şarttır zaten.
—Bir kimse karısına; ‘sen bir yıl sonra benden boş ol’ ya da ölümümden bir gün önce ‘sen boş ol’ dese boşama gerçekleşir.
—Gerçekleşmesi imkân dışı veya geleceğe ait sözlerle boşanma gerçekleşmez. Mesela bir kişi karısına; ‘iki zıddı birleştirebilirsen boş ol’ dese talak oluşmaz. Keza; ‘şu hayvan seninle konuşursa’ veya ‘Ramazan orucunun farzlığı kaldırılırsa benden boş ol’ gibi ifadelerde öyledir. 
—Bir kimse karısına; ‘kardeşinin evine gidersen’ ya da ‘amcanın evine gidersen boş ol’ türünden sözlerle yemin edip şayet karısı giderse boş olur. Hakeza yine bir kimse karısına; ‘iznim olmadıkça dışarı çıkarsan benden boş ol’ dese kadın izinsiz dışarı çıktığında boş olur.
—Şart olsun demekte talak manasınadır. Mesela ‘falan işi yaparsan şart olsun’ dese boşama şartını o işi yapmaya bağlamış olur.

Velhasıl; boşama istenmeyen bir durum olsa da sonuçta belirli kaide ve kurallara bağlı olarak gerçekleşebilen şer’i bir hükümdür. Yine de siz siz olun boşamayı aklınızın ucundan bile geçirmeyin, malum yuva kurmak zor, yıkmak ise çok kolaydır.                                                                           
Vesselam.    
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
ali demir 9 yıl önce

doyurucu bir aciklama olmus rabbim razi olsun

Avatar
Mehmet 6 yıl önce

3 ten 9 a diye bir boşama yok ki. Yarim doktor candan yarim hoca dinden eder diye boşuna dememisler