Kendi suyunda boğulan nehir

Pek   çok  otoriteye  göre dünyanın en hızlı akan 10 akarsuyu arasında sayılan Çoruh Nehri, Bayburt'ta Mescit dağlarında doğar ve Gürcistan sınırında Batum'dan denize dökülür. Çoruh'u böyle doludizgin koşturan biraz içinde aktığı vadinin "yürü ya Çoruh!" diyen yapısı ise, biraz da aktığı yerlerde topladığı yağmur suyudur. Bu özelliğinden ötürü dünyanın dört bir yanından rafting meraklıları, ilk fırsatta soluğu Çoruh'ta alırlar ki, bu heyecanı nehir 'sütliman baraj gölleri manzumesi' olmadan yaşasınlar. Evet, memleketin haylaz evladı, iflah olmaz delikanlısı Çoruh, artık bitkisel hayata çekiliyor. Bilenler ve erenler meclisinin kararı Çoruh üzerine 27 baraj ve hidroelektrik santral kurmak. Nehir boyu, dizi dizi baraj gölleri olacak.Sunay Demircan’ın kaleminden

Kendi suyunda boğulan nehir

Pek   çok  otoriteye  göre dünyanın en hızlı akan 10 akarsuyu arasında sayılan Çoruh Nehri, Bayburt'ta Mescit dağlarında doğar ve Gürcistan sınırında Batum'dan denize dökülür. Çoruh'u böyle doludizgin koşturan biraz içinde aktığı vadinin "yürü ya Çoruh!" diyen yapısı ise, biraz da aktığı yerlerde topladığı yağmur suyudur. Bu özelliğinden ötürü dünyanın dört bir yanından rafting meraklıları, ilk fırsatta soluğu Çoruh'ta alırlar ki, bu heyecanı nehir 'sütliman baraj gölleri manzumesi' olmadan yaşasınlar. Evet, memleketin haylaz evladı, iflah olmaz delikanlısı Çoruh, artık bitkisel hayata çekiliyor. Bilenler ve erenler meclisinin kararı Çoruh üzerine 27 baraj ve hidroelektrik santral kurmak. Nehir boyu, dizi dizi baraj gölleri olacak.

Sunay Demircan’ın kaleminden 

Ana kol üzerine 10, yan kollarına da 17 baraj ve nehir tipi hidroelektrik santral planlandı (şimdilik Muratlı, Borçka ve Deriner barajları inşaat halinde). Peşpeşe planlanan barajlar kurulduğunda, derinliği yer yer 250 metreyi bulan göller Çoruh Vadisi'ni örtecek. Ez cümle Çoruh artık akmayacak!

Şimdi, "Sen git mum ışığında yaşa, elektrik kullanma!" gibi bir cümle kurma telaşındaki kızgın okura biraz sabır dileyerek belirtmem gerekiyor ki, ben aslında külliyen baraj karşıtı değilim. "Barajlara evet, ama olur olmaz her yere baraj yapılmasına hayır!" diyorum. "Evet" de şartlı elbet. Baraj yapılan alanda, etkilenecek halka danışılmadan, onların katılımı sağlanmadan, barajın nehir ve kıyı ekosistemlerine vereceği etkiler hesaplanmadan, barajın havza boyutundaki etkileri gözönüne alınmadan planlanıp, yapılması durumunda ona da kuvvetli bir "hayır" demekten çekinmem.

"Barajlara karşı ilk hayır, yeryüzünde kimden çıkmış acaba?" diye meraklar içinde lolipop durumundaysanız, söyleyelim hemen: Sierra Nevada dağlarında, o tepe senin, bu tepe benim yürüyen Kaliforniyalı yalnız adam David Brower, bundan 50 yıl önce, bölgeye yapılması planlanan Hoover barajına ilk "hayır!" diyen kişidir. O günlerde Brower'in dilinden düşmeyen cümle şudur: "Doğanın ırzına geçme yarışında, hiç kimse bir barajın eline su dökemez!". Baraj karşıtlığının Avrupa'daki belirtilerini görmemiz için ise, biraz zaman geçmesini bekleyeceğiz. Benim bildiğim 1970'lerin başlarında bir grup İngiliz, Dartmoor ve Kuzey Yorkshire bölgelerindeki milli parklarda yapılması planlanan barajlara karşı çıkarlar ve ilk zaferlerini kazanırlar. Derken 1980'lerin başında Avusturyalı Yeşiller harekete geçer ve sonra bu tepki artarak tüm dünyayı sarar.

Neden insanlar barajlara karşı?

Birincisi, dünyadaki en üretken ekosistemlerin başında deltalar gelir. Deltalara can veren ise, nehirlerin taşıdığı, kum, kil, silt gibi tortulardır. Bu tortularla taşınan besin maddeleri canlıları beslerken, tortular da verimli delta ovalarını ve kıyıları oluşturur. Oysa barajlar yapılınca bu tortular baraj göllerinde kısılır kalır. Deltalar artık beslenemez olur ve deniz, kıyılardan başlar deltaları kemirmeye. Balıklar, bitkiler, kuşlar... tüm delta canlıları ve kıyılardaki yaşam biter yavaş yavaş.

Örneğin Mısır'ın "ulusal abidesi" Asuan barajı yapılırken "Dünyanın en büyük barajını yapıyoruz" diyordu Mısırlılar. Oysa şimdi tüm uzmanların üzerinde görüş birliğine vardıkları konulardan biri Asuan'ın yol açtığı sorunların kendi boyunu çoktan aştığı. Baraj, Nil nehrinden deltaya ve Akdeniz'e gelen tortu-besin maddesini durdurdu. Böylelikle Mısır'ın verimli tarım topraklarının her geçen güz biraz daha fazla verimsizleşmesine ön ayak oluyor. Koskoca Nil Deltası geri çekilmeye başladı. Özellikle kuzeydoğudaki lagün hızla yok oluyor. Barajın inşasından önce ırmakta toplam 47 tür (ticari) balık yaşıyordu, barajla birlikte bu sayı 17'ye düştü. Ayrıca Güney Akdeniz'de azalan sardalye miktarı da denizin bu bölgesine dökülen besin maddelerinin azalmasına bağlanıyor.

Artık barajların yol açtığı sorunları anlatan ciltler dolusu kitaplar yayınlanıyor dünyada. Suyun kalitesinin bozulmasından, suyun akışındaki doğal dengenin değişmesine, yeraltı suyu seviyesinin düşmesinden, sazlıkların kurumasına, canlıların yaşam alanlarının tehlike altına girmesine, pek çok canlı türünün bu nedenle yok olmasına, kıyı erozyonuna, sosyal sorunlara ve tarihi kültürel değerlerin tehdit edilmesine kadar dizi dizi sorunlar. Bunların içinde saymadığım "uluslararası su krizleri" konusu zaten barajları günümüzün stratejik silahları haline dönüştürdü. Bir akarsuya baraj yapmak, en basit anlatımıyla onun karşısına geçip "Tamam abicim, buraya kadar. Milyonlarca yıldır aktığın yeter, senin adın bundan sonra akmayan su" demek gibi bir şey. Sorunlar içinde en önemlilerinden biri de rezervuar (baraj gölü) alanındaki insanlara "Haydi artık buraları terk edin, biz köyünüzü su altında bırakıyoruz" demektir.

Katlanan maliyetler

1962 yılında Ruslar, Volga nehrinde bir baraj yaptılar. Baraj başladığında tahmini bütçesi 10 milyon dolardı. Dokuz yıl sonra ise bu rakam beklenmedik biçimde 34 milyon dolara yükseldi. Çünkü baraj havzasında oturan yaklaşık 64 bin kişi başka yere nakledilecekti. Hindistan'da şimdiye dek 14 milyonun üzerinde insan yerinden edildi barajlar nedeniyle. Bu sorun elbette büyük barajlarda çok daha devasa boyutlarda yaşanıyor. Rezervuar büyüdükçe daha çok insana "haydi kalkın gidin" demek zorundasınız. Bu kalkın gidin edebiyatı içinde her ne kadar gönüllülük gibi bir davranış söz konusu değilse de, kış kışlanan insanlara belli miktarlarda tazminat da ödeniyor. Kimi yerlerde arazi, üzerindeki tüm taşınmazlarla birlikte kamulaştırılıyor. Kimi yerlerde de, insanlara ülkenin başka köşelerinde yeni iskan sahaları açılıyor.

Çoruh'daki barajların etkisiyle 15 bin kişinin yerini yurdunu terk edeceği hesaplanıyor. Zira, Çoruh'u örtecek baraj gölleri başta Yusufeli ilçesi olmak üzere birçok yerleşim yerini sular altında bırakacak. Ayrıca ortaçağ Gürcü mimarisinin özgün örneklerini barındıran kiliselerden bazıları, Ardanuç yakınlarındaki Cehennem Deresi Kanyonu, Yusufeli-Artvin arasındaki ünlü rafting parkuru, yöredeki birçok endemik bitki türleri sulara gömülecek. Tarım alanlarının da yüzde 80'i sular altında kalacak.

Çoruh artık elden çıkıyor. Ama Göksu, Dicle, Fırtına için halen vakit var. Bu iş biraz doğal kaynakları ne pahasına olursa olsun değerlendirme sevdasına karşı, doğal-kültürel ve tarihi mirası koruma isteğinin direncidir. Umarım kazanan sonunda akarsular olur.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.