“Bayburt'ta her tarafımız utanç, tarih böyle katledilemez“

SOCAR Türkiye Genel Müdürü Kenan Yavuz, birçok kez dile getirdiği Bayburt’taki kent dokusu ve çarpık kentleşme hakkında bu defa sert açıklamalarda bulundu.

“Bayburt'ta her tarafımız utanç, tarih böyle katledilemez“
Bayburt Postası - SOCAR Türkiye Genel Müdürü Kenan Yavuz Bayburt ulusal ve yerel basın mensuplarını ağırladı. Bayburt Konağı’nda gerçekleşen iftar programında basın mensuplarıyla bir araya gelen Yavuz, iftarın ardından bir açıklama yaptı. ‘Bana Bayburt’umu Geri Ver’ sloganıyla başlattığı kampanya hakkında konuşan Yavuz, önemli açıklamalarda bulundu.

Daha önce birçok kez dile getirdiği Bayburt’taki kent dokusu ve çarpık kentleşme hakkındaki sözlerini tekrar gündeme getirirken sert ifadeler kullanan Yavuz, konuyla ilgili 3 gün sürecek imza kampanyasını başlattıklarını da duyurdu.

Bayburt Belediye binasının şehri temsil etmediğini ve aynı cadde üzerinde bulunan tarihi yapı Kız Meslek Lisesi’nin belediye binası olarak tahsis edilmesi gerektiğini ifade eden Yavuz, konuyla ilgili Bayburt Valisi Mükerrem Ünlüer'den söz aldığını, Bayburt Belediye Başkanı Mete Memiş’in ise destek verdiğini dile getirdi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 2004 yılında Bayburt hakkında “Kentinize, kültürel dokunuza, konaklarınıza, taşınıza, toprağınıza sahip çıkın ve kenti dönüştürün” şeklinde sözler sarf ettiğini hatırlatan Yavuz, “Aradan geçti 10 yıl bu süre içerisinde bu anlamda bir şey yapılmadı” diyerek, kentsel dönüşüme devletin destek verdiğini ama kentin kendi içinden bir talep olması gerektiğine dikkat çekti.

Konuşmasına, yerel basın mensuplarına hitaben, “21 Haziran’da ulusal basından ekonomi yazarlarına bir Bayburt turu gerçekleştirdik. Bununla ilgili özellikle yerel basının olmayışından dolayı haklı eleştiriler aldım. Bu bizim bir eksikliğimizdi. Bir daha olduğunda inşallah hep birlikte gerçekleştirme imkânı buluruz. Çok güzel bir gezi oldu. Bayburt’a gelen arkadaşların sadece Bayburt’u yazmalarını arzu ediyorduk ama onlar yine başka konuları da gündeme getirdiler ama arkasından da Bayburt’la ilgili de güzel makaleler yazdılar. Şu anda İstanbul’da Bayburt’a gelmek istemeyen bir gazeteci bile yok. Çok da mutlu ayrıldılar.  Belirli aralıklarla da bunu tekrarlarız” diyerek başlayan Yavuz, şu açıklamalarda bulundu:

“Burada bu faaliyeti yapabilmemizin en önemli girdisi Baksı Müzesi. Baksı Müzesi olmasaydı, ben böyle bir daveti ne yapabilirdim, ne de onlar kabul ederlerdi. Çünkü bir amaç olması gerekli. Hakikaten Baksı Müzesi Bayburt’a büyük bir değer kazandırdı. Bu rüzgârla beraber Bayburt’ta yapmak zorunda olduğumuz dönüşümleri birlikte gerçekleştirebilirsek Bayburt’u tarihi kimliği ile buluşturabilirsek Safranbolu veya Mardin modelinden çok daha muhteşem bir model ortaya çıkar”

“Sürekli göç veren, çocuklarını dışarıya ihraç eden bir şehir”


“Tarihi kimliği olan kentler vardır, sonradan kurulmuş modern kentler vardır. Örneğin Erzincan sonradan kurulmuş ve turizm olmaz. Ama Erzurum ve Bayburt gibi tarihsel dokusu olan kentlerin turizmle buluşması için tarihi ve kültürü olan yapısının ortaya çıkarılması lazım. Bu problemi Anadolu’nun her tarafında yaşıyoruz. Modernlik hastalığı veya ekonomik nedenler maalesef kültür erozyonunu da beraberinde getiriyor. Bana göre en önemli erdem kişiler için de, kurumlar için de, şehirler içinde kendini sorgulayabilme kabiliyetidir. Ve yaptığı yanlıştan dönme kabiliyetidir. Bu yanlışların arkasında durmak yerine buralardan nasıl geri dönebiliriz, atalarımızdan bize miras kalan konuları çocuklarımıza nasıl emanet edebiliriz, bunun arayışına girmemiz lazım. Günümüzde ülkeler gibi kentler de birbirleriyle rekabet içindeler. Kentin yaşam kalitesini artırmadan, kentin sosyal, kültürel yaşamını, içinde yaşayanların ve dışarıdan gelenlerin yaşamlarını ve isteklerini karşılamadan o kentin gelişmesi mümkün değildir. Dolayısıyla böyle olduğu müddetçe sürekli göç veren, çocuklarını dışarıya ihraç eden, sürekli arayışlar içinde olan ve kendisi de psikolojik olarak travma yaşayan bir topluluğa dönüştük. Şimdi gençlerimizin hepsi büyük kentlere gitmek ve daha iyi bir yaşam istiyorlar. Bunları yok sayarsanız hiçbir şey yapamazsınız. Bu gerçeği kabullenip bu gerçekle birlikte nasıl yaşayabiliriz? Bunları düzeltmemiz lazım. Kendi çocuklarımızı memleketimize getiremiyorsak başkalarını nasıl getirebiliriz? Bunun yolu bu dönüşümü gerçekleştirmekten geçiyor”

Başbakan Erdoğan’ın sözlerini hatırlattı

“Hatırladığım kadarıyla 2004 yılında sayın başbakanımızın Fatih’te bir Bayburtlular toplantısı vardı. Bugünkü gibi hatırlıyorum. Orada Bayburtlular’a hitaben yaptığı konuşmada ‘Kentinize, kültürel dokunuza, konaklarınıza, taşınıza, toprağınıza sahip çıkın ve kenti dönüştürün’ dediğini bugünkü gibi hatırlarım. Aradan geçti 10 yıl bu süre içerisinde bu anlamda bir şey yapılmadı. Refah düzeyinin artırılması için yapılan şeylerin de birçoğunun yanlış olduğunu görüyoruz. İstanbul, Ankara adeta yıkıldı ve yeniden yapıldı. Eskişehir’den, Kayseri’den, Adana’dan, Gaziantep’e kadar çok şehir kendisini dönüştürmeyi başardı ki, biz niye yapamayalım? Kaldı ki çok daha küçük bir ölçekli şehir olarak bu dönüşümü neden yapmayalım? Dönüşüme devlet de destek veriyor ama kendi içinden bir talep olması lazım. Vatandaşın bu talebi ortaya koyması gerekiyor. Bir kentin geleceğini savunan kent konseylerinin olması gerekiyor. Her gelenin bir imar planı ortaya koyarak kafasına göre estetik vermeye çalıştığı yapı olmaz. Bunun bilimsel bir altyapıya oturtulması lazım”

Prof. Koçan önderliğinde kent konseyi

“Bayburt’ta Hüsamettin Koçan gibi bir değer var. Bu söylediklerimizin hepsi aslında çok kolay yapılabilir. Kent Konseyi kurulsa, kent konseyinin başına Hüsamettin Koçan getirilse, Hüsamettin Koçan’a şehrin tarihi merkezinin planlaması yaptırılsa ve bunun altına Hüsamettin Koçan’ın imzasıyla Avrupa Birliği’nden tutun dünyanın bütün fonlarından rahatlıkla destek alınabilir. Gerçekten dünyaya mal olmuş bir bilim adamı. Baksı Müzesi var. Onun başkanlığında oluşturulacak bir bilim heyetine Bayburt’un geleceğinin, master planının, kent kimliğinin yapılması, hazırlatılması lazım ve bundan sonra bu kentte yapılacak her köprünün ve binanın bu plana uygun şekilde yapılması lazım. Aksi takdirde her gelen yönetici keyfine göre hareket eder. Hiçbir bireyin tercihleri ile değil kentin dokusunu, geçmişini, geleceğini birlikte kucaklayacak bir heyetin oluşturduğu platformlardan geçtikten sonra bir şeyler yapılmalı”

“Kamu kaynakları yanlış kullanılıyor”

“Şimdi benim eleştirdiğim bir konu devletin eliyle kamu kaynaklarını kullanan yöneticilerinin kamu kaynaklarını toplumun hizmetine doğru bir şekilde kullandırmak mecburiyetleri var. Bu mecburiyetleri yerine getirilmiyorsa eğer toplum bunlardan gerekli hesabı sorabilmelidir. Yani hizmet etmek zorunda olan birimler var. Belediyenin görevi bu şehre hizmet etmektir.  Belediyede çalışan insanların görevi de bu şehrin insanlarına hizmet etmektir ve hepimiz biliyoruz ki devlet memurluğuna girerken hepimiz 80 delikten geçer, 40 torpil arar devletin kapısından içeriye girmeyi başarırız. Başardıktan sonra gelip şehrimin en güzel yerinde oturmaya kimin ne hakkı var? Senin görevin bana hizmet etmek. Bu şehre hizmet etmek zorunda olan insanların şehrin en güzel yeşil alanın ortasına dünyanın en ucube binasını kondurup, oraya girip oturmaya kimsenin hakkı yok. Kamunun kaynağı kullanılarak yapılan belediye binasının bana göre derhal yıkılması lazım. O bina gayri meşru bir binadır. Belediye demek şehrin kültürünü, kimliğini,  sanatını, estetiğini temsil eden kurum demektir. Yani yarışma açsanız herhalde dünyada bundan daha çirkin bir bina çıkartamazsınız ortaya. Burada benim amacım kimseyi rahatsız etmek değil, sisteme yönelik bir eleştiri, zemini açıyorum. Burada suçlu aranacaksa hepimiz suçluyuz ve kendimize pay çıkarabilmeliyiz. Ben yaptım deyip yanlışın arakasında durmak yerine bu yanlışı ortadan kaldırmak lazım”

“Sayın valimizden, “Kız Meslek Lisesi’ni belediyeye vermeye hazırım” sözünü aldım”

“Sayın valimle dün görüştüm kendisi ‘Kız Meslek Lisesi’ni belediyeye vermeye hazırım. Bir protokol imzalayalım. Yeter ki belediye kendi binasını yıkmayı kabul etsin.’ dedi. Belediye oradan çıksın Kız Meslek Lisesi’ne gitsin, o ucube ortadan kalksın, orada olsun yeşil alan. Gelelim polisevine, arkadaşlar 1200 yıllık bir caminin yanına gecekondu yapmaya kimin ne hakkı var. Polislerimiz memlekete hizmet ediyorlar, dinlenmeye de ihtiyaçları var eyvallah ama dinlenecek yer mi yok? 5 dakika mesafede istediğiniz kadar yer var.  Bu bina gayri meşrudur ve derhal sökülmesi lazım. Ben bunu İçişleri Bakan yardımcımıza giderek izah ettim. Bu polisevi oradan kaldırılması lazım ve bu tarih katliamının ortadan kaldırılması lazım. Valilik binası estetik, Ziraat Bankası, orduevi var. Arka tarafa bakıyorsun gazinonun arakasında ilave var, valilik ek bina yapmış.  O binanın orada ne işi var? Ve orada oturanlar ne iş yapıyorlar? 5 dakika mesafede dağın arkasında olsa ne olurdu? Yani bir lokma şehir ama nefes alacak yer yok. Belediye binası orada olunca araç trafiği de karışıyor. Zaten bir tane caddesi var. Dünyada Saat Kulesi gibi bir değerin altına asfalt döken bir şehir görmedim. Böyle bir rezalet olur mu arkadaşlar?  Asfalt dökülür mü oraya? Türkiye’de bile örneği yok.

“Mostar Köprüsü’nü onaran ustanın olduğu Bayburt’ta bir tane köprümüz yok”

“Çaykara yoluna bir kavşak yapılmış, böyle bir şey olur mu? Şu şehirde bir otelimiz oldu, adam gelmiş yapmış Allah razı olsun. Köprünün altından birbirimiz görüyoruz. 10 dakikada bir araba geçen yere böyle bir köprü. Devletin böyle bir kaynağı vardıysa, Çoruh’un üstündeki köprüleri yıkıp, adam gibi köprüler yapamaz mıydık? Dünyanın en meşhur köprüsü Mostar Köprüsü’nü onaran usta Bayburt’ta, burada bir köprümüz yok. Köprü üstünden geçmek için değildir, köprü medeniyettir, geçmiştir, kültürdür. Şöyle güzel kemerli 2-3 tane taş köprü yapsak devletin kaynağı var, yanlış yerde kullanılmazsa. Çaykara kavşağı Bayburt’u görmeden geçilsin diye yapılmış adeta. Otursanız Bayburt’a kötülük düşünseniz böyle bir şey çıkmaz. Sanki Etiler’in göbeğine geçit yapmışlar”

“Bir tarafta 2 bin yıllık tarih, bir tarafta yağma. Her tarafımız utanç”

“Tarih ve kimlik bu kadar böylesine bir şekilde katledilemez. Broşür yazdım, sert olmuş yumuşatayım dedim, yeniden okudum nesrini yumuşatayım dedim. Bu yanlış hepimizin yanlışı. Birileri de hayır demeyi bilsin. Allah bu şehre böyle bir nehir vermiş. Bunun etrafını böyle binalarla doldurmaya ne hakkımız var? Bütün Çoruh’un kenarı katledilmiş. 100 metre diğer tarafa çek yapılaşmayı. Böyle bir rant olur mu? Burası hepimizin ortak malı ve değeri. Dolayısıyla hiç kimsenin buradan daha fazla bilmem ne elde etmek için burayı katletmeye hakkı yok. Böyle bir imar planı olur mu, günah değil mi, yazık değil mi? Her tarafımız utanç. Bunları konuşmak lazım. Ben söylediğim her şeyin doğru olduğunu iddia etmiyorum. Birlikte konuşmayı, tartışmayı ve bu meselelere artık dur demeyi bilelim. Buranın kentin imar planını yapan kurumdan da buraya doğru dürüst bir imar planı yapmasını istemeli Bundan sonra imar planına aykırı bir şey olmasın, olduğu zaman da kentin insanları gidip eylem yapabilmeli, itiraz da edebilmeli, yakasına da yapışabilmeli. Bir tarafta 2 bin yıllık tarih, bir tarafta yağma. Bu yağmaya dur dememiz lazım. Bunu yaparak kendimizi çocuklarımızı yok ediyoruz. Kenti kentsel dönüşüme tabi tutsak herkes bundan daha çok kazanacak”

“Eskiden bu şehrin sokaklarında turistler dolaşıyordu”

“Ben 1969 yılında Bayburt’ta ortaokula başladığımda, bu şehrin sokaklarında turistler dolaşıyordu. Şimdi bir tane bulamıyoruz. Niye gelsin? Avrupa’nın çağdaş yaşam kentlerine gittiğimiz zaman bir tabelayı bile, evinizin içindeki klozeti dahi değiştirirken belediyeden izin alıyorsunuz. Şimdi bakıyorum vilayet binasının pencerelerini beyaz yağlı boya ile boyamışlar, olur mu bu? Beyaz yağlı boya ile pencere boyanır mı? Bunların hangisini söyleyelim? Sisteme yönelik kentin beyninde bir farkındalık olması gerekiyor ve insanlar baktığında bu yanlışları görmemiz gerekiyor, basının bunu işlemesi gerekiyor, herkesin daha çok kazanacağı bir kent oluşabilir”

“Bir şehir cenazesi var, hep birlikte kaldıralım”

“Korkuyorum memleketime gelmeye, binlerce iş talebi var. Herkes iş arıyor, eğitimli olanda, olmayanda. Bu vesile ile ben burada bir tartışma başlatıyorum. Kalbini kırdıklarım ve döktüklerim olursa hepsinden özür diliyorum. Amacım bu da değil ama burada bir şehir cenazesi var, bu şehir cenazesini hep beraber tutup buradan kaldırmamız gerekiyor ve alnımız dik, göğsümüz gergin bir vaziyette dünyanın her tarafında Bayburtlu’yuz dediğimizde daha bir gururla söylemeliyiz. Birçok temaslarımda, kentin bütün yöneticilerinde de bu ihtiyacın varlığını bire bir tespit ediyoruz ama bunu seslendirmek, öne çıkmak, operasyonu başlatmak sivil topluma düşüyor. Halkın yetkisini elinde bulunduranlar bunu yapmak için artık harekete geçmek zorundadır. En başta da bu işin görevlisi belediyedir. Belediyede önce kendi oturduğu gayri meşru binayı terk etmesi lazımdır. Kentin göbeğine saplanmış zehirli bir hançerdir, yazıktır, günahtır. Şimdi siz yetkiyi kullanan olarak yanlışın içerisinde oturuyorsanız başkalarının yanlışlarını söyleyemezsiniz. Ondan sonra Çoruh’un dibine heyula bir bina dikmek isteyene hayır diyemezsiniz. Adam derki ‘sen oturduğun binaya bak!’ Kendinden başlayacaksın ki başkalarına erkin geçsin ve toplumdan da destek bulabilesin. Sayın belediye başkanımızın da bu konuda arzulu ve istekli olduğunu biliyorum ama ona toplumsal bir destek verebilmek gerekiyor. Burada da kimsenin hakkını çiğnemeden uygun çözümler üretilebileceğini inanıyorum”

"Baksı Müzesi’ni Bayburt ile buluşturmalıyız”

“Baksı Müzesi’nin Türkiye’ye Bayburt’a kazandırdığı bu havayı 2-3 sene içerisinde Bayburt’un kimliği ile buluşturamazsak bunu da kaybedeceğiz. Onu da kaybederiz, Baksı Müzesi’ni de kimse hatırlamaz. Bir şey kazandığın zaman onu devamlı yukarı çıkarmanız lazımdır. Dolayısıyla bu fırsat önelidir. Çok hızlı hareket edilmesi lazım. Hızlı kararlar alınması lazım. Kimsenin kaşına gözüne bakılmadan hakları verilerek bu kentsel dönüşüm için derhal gerçekleştirilecek adımların atılması lazım. Baksı Müzesi’nin getirdiği hareketle beraber Bayburt’u bir turizm merkezi haline getirebiliriz. Benim söylemek istediğim vermek istediğim mesajlar bunlar. Buradan kalktıktan sonra Ulu Camii önünde imza kampanyası başlatıyoruz. İmzalarımızı topladıktan sonra bu talebin karşısında hiçbir yönetici duramaz. Bundan sonra da hiç kimse kafasına göre bu şehirde imar planı yapmaz”

“Başbakanın Bayburt’u çok sevdiğini biliyorum ama Bayburt’un iradesini ortaya koyması gerekir”


“Devletin özellikle sayın başbakanımızın da Bayburt’u ne kadar sevdiğini biliyorum. Böyle bir iradeyle ‘Bayburt’u değiştirmek istiyorum, bu yanlıştan dönmek istiyorum, bizim bu kadar kaynağa ihtiyacımız var’ dediğimizde bundan emin olun ki bu işlerin hepsi düzelir. Ama her şeyden önce Bayburt’un iradesini ortaya koyması gerekir. Ben yanlış yaptım yanlışımdan dönmek istiyorum demesi lazım. Bu zor bir şey değil” 

Bayburt Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İbrahim Yumak ve Bayburt Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Yaşar Yıldız’ın da katıldığı iftar programı karşılıklı sohbetlerin ardından sona erdi.

Kampanyaya imza at, bu isteğe sen de katıl! (Dijital imza için lütfen tıklayın...)



Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Enes Budak 10 yıl önce

İmza toplamak mesele değil mesele onun takipçisi olacak gereğini yapacak sümen altı etmeyecek siyasetçilere sahip olmak malesef o da bizde yok...

Avatar
GÜRSEL KARAPINAR 10 yıl önce

Sayın Kenan YAVUZ bey, size teşekkür bile az kalır...Sizin gibi düşünenler belki var, sesleri çıkmıyordu, açtığınız bu isyan bayrağı safları kuvvetlendirmiştir...Bu hizmet kervanına katılanlar olacaktır..Maalesef o iftar yemeğinde bulunanların çoğunun BAYBURT'un bu çirkinliğe kavuşmasında katkısı vardır...Çıkar için hangi çirkinlıkleri kazandırdıklarını biliyoruz..Hatalardan dönmeyi erdemlik kabul ediyoruz.
Gün Bayburt'u kurtarma,güzelleştirme günüdür diyorum.....
Başta şahsım olmak üzere ne olacak bu Bayburt'un diye düşünen , yorum
yazan, feryat eden tüm KLAVYE KAHRAMANLARINA DA da teşekkür ediyorum...
Bir kez daha teşekkürler sayın Kenan YAVUZ bey,size ve sizin gibilere ALLAH sağlık sıhhat, uzun ömürler versin.... Saygılarımla...

Avatar
mustafa k. 10 yıl önce

Sevgili kenan bey gelecek seçimlerde belediye başkanlığına yada millet vekili seçimlerine adaylığınızı koysanız benim oyum size sizin gibi bayburtlular lazım işleri düştüğünde bayburta gelip seçimlere girenler gibi değilsiniz tam bir memleket aşığısınız allahım sizi ve sizin gibi bayburtluları korusun...

Avatar
sinan irkilmez 10 yıl önce

Bayburt bu çığlığa ses ver desdek ver

Avatar
Flz Lcn 10 yıl önce

Ben fiziksel bir özleyiş olarak algıladım...malum büyük şehirlerde buna bir özlem var...bahçelerin ormanların hızla betonlaşması insan ruhunda olumsuz değişimlere sebep oluyor.Oysa Bayburt ta ki evimiz ve mahallemizin değişmemiş olması aslında hoşuma bile gidiyor.Çocukluğumun saklı olduğu taş duvarlı evimizde sonsuzluk hissini yaşıyorum....Diğer yandan gençlerin memleketimizde yaşamayı tercih etmesi hususunda cazip alternatifler üretilmesi devlet politikası olmalı....bireysel çabalarla olacak birşey değil....Ben şahsi olarak yıllarca kafa yordum ama nafile....Baksı müzesini kuran abimiz bu projeyi hayata geçirmeyi dert edinmiş nadir bir insandır...bu çapta ki projelerin hayata geçmesiyle sanırım bu gerçekleşir ve de umarım...herkesten çokta bes isterim

Avatar
engin kaban 10 yıl önce

‘bana bayburt’umu geri ver’...

vasat ve eksik geliyor kulağa. daha ilk cümle sancılı sanki.
belki de, kiptendir...

iş adamlarının; kalıp, tekrar, ama en mühimlerinin dillendirilmediği eleştirileri toparlaması, üstlenmesi: paradoksal...

kent konseyi... prof. hüsamettin koçan, ekâbirler ve iş adamları... tarafların gerçekliği... çatışma... algı ve ufuk...

bayburt'tan mardin... 'gerçekçi ol, imkansızı iste'...

çok şey var... yazmaya çalışacağım.

Avatar
Beşiroğlu Nafizi 10 yıl önce

birisi, hatırlıyorum, evet daha dün gibi; saygın bir beğdi, ikinci vekil olarak 'BAYBURTUNUZU GERİ VERMEYİ' taahhüt etmişti; Bayburt 'çantada keklik olduğu' halde o yiğitliği (?) göstermişti...

saygıdeğer hemşehrim; ey söylir has söylirsen; hatta: söylediğiniz gibi; "Ama her şeyden önce Bayburt’un iradesini ortaya koyması gerekir. Ben yanlış yaptım yanlışımdan dönmek istiyorum demesi lazım. Bu zor bir şey değil.."

herşey flu, kim kimin değirmenine su taşıyor anlayamadık yarım çeyrek yüzyıldır...!
***
Yine de memleketi 2O yılda bu hale getirenlerle bir maşeri vicdan tevhit ceht ve çabanızı takdir ediyorum. Selamlar.

Avatar
N.SEKMEN 10 yıl önce

Bayburt'ta doğdum , Bayburt' ta büyüdüm. Ne zaman Bayburt dışına çıksam gittiğim yerde kalmak istedim.Neden ? Çünkü gittiğim yerde belki bir çocuk parkı vardı , belki sinema _ tiyatro , belki kocaman piknik alanlari , belki tren -uçak.Büyüdüm . Simdi çocuklarım var .Okulların varlığına duaciyiz.Keşke hic tatil olmasa!!!Neden ? "Tatilde Bayburt' ta ne yapılır ? " ın cevabi yok çünkü. Şöyle güzel bir çocuk parkı yok çünkü. Yanımızda babamız olmadan ana evlat gidip vakit geçirebileceğimiz bir yer yok çünkü . TV ' de fragmanını gördüğümüz animasyonu seyretmek için haftalarca beklenemez gerek çünkü.
Sayin Yavuz ' un ifadelerine harfiyyen katılıyorum.Verilen ornekleri de gözlemlenebilir olmaları itibariyle etkili buluyorum.
Bayburt ' a ve özellikle meslek lisesi mezunu , katsayı mağduru genç nesile verdiği destek için kendisine sonsuz saygı ve muhabbet duyduğumu da buradan kendisine arz ediyorum.