Bayburt'ta kentsel dönüşüm mümkün mü?

Bayburt Belediyesi'nin -söz konusu Bayburt olunca belki de en önemli departmanı olan- Fen İşleri Müdürlüğü’nün bakanlık kadrosundan ilk atanmışı ve aynı zamanda en uzun soluklusu… 1978-1994 arası belediyenin her döneminde iz bırakmış ve bugün tam 70 yaşına basmış Orhan Ardahan’ın kapısını çaldık...

Bayburt'ta kentsel dönüşüm mümkün mü?

Uzun zamandır Bayburt’tan uzakta bir hayat yaşıyor ama Bayburt’tan kopmuş değil… Zaman zaman kapısını çalıyor, önce oradan buradan konuşup, nihayetinde konuyu asıl konuşmak istediğimize, yani Bayburt’a getiriyoruz…

Bayburt Belediyesi’nin -söz konusu Bayburt olunca belki de en önemli departmanı olan- Fen İşleri Müdürlüğü’nün bakanlık kadrosundan ilk atanmışı ve aynı zamanda en uzun soluklusu… 1978-1994 arası belediyenin her döneminde iz bırakmış ve bugün tam 70 yaşına basmış Orhan Ardahan’ın yine kapısını çaldık...

Röportaj: Kürşat Okutmuş
Bayburt Belediyesi’ndeki kariyeriyle olduğu kadar Bayburt’un kültür ve sanat hayatının da yaşayan hafızalarından biri olduğu için gazetemizin bir köşesini ayırdığımız önemli isimlerden biri olan Orhan Ardahan, zaman zaman hatıratını yazılı olarak paylaştığı kadar şifahen anlatımlarına da heyecanla tanık olduğumuz bir isim…

İlk önce Bayburt folklorunda kendi kuşağına ismini ezberletti. Ardından tiyatro sahnelerinde dönemin çağdaş oyunlarını aynı anda Bayburt’a taşıdı… Ve uzun bir ayrılığın ardından artık kentteki herkesin tanıyabileceği ve karşılaşabileceği bir görevle ‘çok sevdiği ve öksüz olarak kabul ettiği’ memleketine tekrar geri döndü. 

24 yıl süren ve Belediye Başkan adaylığına kadar giden belediyecilik sürecinin nasıl başladığını Bayburt Postası’ndaki köşesinde anlatmıştı önce... Çünkü ona göre Bayburt'ta belediyecilik henüz çağdaş anlamda kente hakim değildi...

“Altınoluk Belediyesi’nde Fen Memuru olarak çalıştığım 1976 yılı… Altınoluk için ödenek çıkartmak üzere İmar ve İskân Bakanlığı Teknik Hizmetler Genel Müdürü Talat Öztürk’ün odasındayım… Sayın Öztürk, sekreterinden ödenek yapılacakların listesini istedi. Listede iki ilçe belediyesinin ödenek almak için bakanlığa göndermesi gereken evrakları eksik çıkmıştı. İlçenin biri Hassa, diğeri Bayburt’tu… Talat bey, daire başkanına, “Yavuz Bey, Bayburt’un 200 bin lirasını Altınoluk’a veriyoruz…”  diye talimat verince duruma karşı çıktım. Nedenini sorduklarında, “Ben Bayburtlu’yum, Bayburt’un parasını Altınoluk’a nasıl götürürüm? Eksik evrakların gelmesini sağlarım…”  dedim ve Bayburt’u aradım. Bu olaydan 9 ay sonra Altınoluk’a görevimin başına döndüğümde masamda bir mektup buldum… Mektupta özetle şöyle yazıyordu: “Bayburt’ta doğuyorsunuz, okuyorsunuz, adam oluyorsunuz ama doğduğunuz yere hizmet etmiyorsunuz.”

Mektubun sahibi Bayburt Belediye Başkanı Nihat Köklü idi. Oldukça anlamlı ve gönül koyan bu mektuba memleketine temelli dönüşle cevap vermek isteyen Ardahan, bakanlık onayı ile ilçenin ilk kadrolu memuru olarak Bayburt Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü’ne atandı... Ve Bayburt'ta işlerin nasıl yürütüldüğünü bile bile!

Bayburt’ta o dönem belediye CHP’de… Tam tersi bir siyasi gelenekten gelen ve kendi ifadesine göre de şöhreti Körfez’den Ankara’ya kadar uzanmış genç bir isim olmasına rağmen uzun süren bir ayrılığın ardından Bayburt macerasına Nihat Köklü başkanlığındaki belediye dönemi ile tekrar başlayan Ardahan’ın bundan sonra anlatacaklarını ise dönüp dolaştırıp Bayburt gündemine getirdik. 

Kendisini Bayburt’ta neler bekliyordu? Bayburt Belediyesi’nde neler dönüyordu? Bugün en çok dertlendiğimiz konu olan çarpık kentleşme ne zaman ve nasıl başlamıştı? Deyim yerindeyse, Bayburt’un şirazesi ne zaman, hangi olaylar sonrası kaymaya başlamıştı?

Konumuzun kentsel dönüşüm olduğunu hatırlattıktan sonra sorumuzu cevabını belki de en iyi bilenlerden birine yöneltiyoruz… İşte Ardahan’ın soluksuz anlatımından konuyla ilgili özetlediğimiz o bölümler:

“Bakın, bir kıssadan hissedir ama yaşanmış olayların özetidir. Bir gün Bayburt’un ileri gelenlerinden biri, arsasına inşaat ruhsatı istiyor. ‘Kaç kat ruhsat alabiliriz?’ diye sordu. ‘İmar planına göre 3 kat’, dedim. ‘Ama benim 4 oğlum var’ dedi. Şimdi bu anlayışa karşı kanunu anlatmak ve süreci devam ettirmek Bayburt için o kadar kolay değildi”

“12 Eylül’de içeri almaya çalıştılar beni!”

“Vatandaşın olduğu kadar dönemin bürokrasi anlayışının da etkileri vardır. Gümüşhane Valisi severdi beni, koordinasyon toplantılarında mutlaka konuşmamı isterdi. Dönemin sıkıyönetim Albay’ı, benden izinsiz yeşil alana ruhsat istemiş, haberim yok. İhtilalın hemen ardından, Bayburt Belediyesi’ne Kaymakam Bülent Eğriboz bakıyor. Kaymakam Bey, konuyu öğrenince bana hak verdi. Gümüşhane İmar Müdürlüğü’nü aradı, o da haklılığımı teyit etti. Yasal olarak haklıydım ama Albay ise aradı ve bir hafta süre verdi! ‘Oraya ruhsat vereceksin’ diyor. Kışlaya çıktım, yine bu ruhsat işini sordu, ‘olmaz ben bu yanlışı yapamam’ dedim. ‘Seni yukarı gönderirim’ dedi. Yukarı derken, Atkayası’ndaki hapishaneden bahsediyor. ‘Bu iş olmaz’ dedim. Daha sonra, 1502 sayılı yasaya göre kendi yetkisi vardı, onu kullandı ve ruhsatı verdi”

“Sanayi çarşısı, Millet Bahçesi ve Koruk, buralar içimde uhdedir!”

“Belediye Başkanı Hafız Mustafa Turgut’un parselleyip dağıttığı Sanayi Çarşısı, Koruk ve Millet Bahçesi bugün hala hatırladığımda yüreğime dokunan olaylardır. Benden önce olmuştu bunlar ama bu kararlar alınırken Bayburtlular olarak bu konulara daha fazla direnebilir, önüne geçebilirdik!”

“’Bu pisliğin içinde çocuk büyümez’ dedim seçim kaybettim!”

“Sonra Numan Erengil, Sanayi Çarşısı’nda binaların üstüne kat çıkmak istedi. ‘Bu pisliğin içinde çocuk büyümez, buna ruhsat vermem’ dedim. Onunla da uyuşamadık. Koruk dediğimiz alanın bozulmasında bu ve benzeri kararların büyük etkisi vardır. Bunların halk tarafında da olumlu karşılığı yoktur. Kolay işler değil. Mesela başkan adayı olduğum yıl, seçimi kaybetmemin en önemli nedenlerinden biri de Sanayi Çarşısı’na ruhsat vermeyişim olmuştur”

“Kalenin eteğinde yapıları mühürledim ve yıktırdım ama…”

“Yerleşim alanları tarihin şartlarına göre değişir. Eskilerde önce savaşlar nedeniyle güvenlikli, sonra su, ekilebilir alan gibi ihtiyaca cevap veren yerler tercih edilirdi. Bayburt da bunun en açık bir örneği. Zamanında tepelere yerleşmişler, sonra nehir kıyılarına inilmiş. Cumhuriyetin ilk yıllarından başlayıp yakın zamana kadar düzenli bir imar planı olmadığı için hatta 80’lere kadar da yasaklara rağmen imara aykırı geliştiği için Çoruh kıyıları maalesef işgal edildi. İpin ucu çoktan kaçtı. Mesela ben kalenin eteğinde imara aykırı yapıları mühürledim ve yıktırdım. Buna rağmen son yıllardaki önlenebilir işgaller buna eklenince artık geri dönüşümü o bölgenin kendi ölçeğini aşmış durumda”

“Bu koruma değil yıkma kararıdır!”

“Namık Kemal Zeybek’in Kültür Bakanlığı döneminde Bayburt’ta aşağı yukarı 45 binayı koruma altına aldık. Bu konu maalesef bana mal edildi. Halbuki heyetler geldi ve beraber gezdik. Erzurum Tabiat Kültür Varlıkları Koruma Kurulu’nda üyeyim, Belediye Fen İşleri Müdürleri bu kurullarda oluyor. Bayburt’ta koruma altına alınan 45 binayla ilgili yapılan toplantıda, “Rölöve ve restore yapılması lazım. Burada karar almak yetmez. Bu binaların korunması için para verilmesi lazım. Yoksa bu karar, bu binaları korumak yerine tam tersine yıkar. Bu koruma değil yıkma kararıdır” dedim. O gün bugün herhalde bir adım yol alınamadı bu konuda! Yine aynı dönemde Taşhan’ın etrafının boşaltılmasını önerdim bakanlığa... O da öyle kaldı…”

“Ne alaka Erzincan Köprüsü?”

“Bizim dönemden de olmak üzere, özellikle son 3-4 dönemdir müthiş bir bozulma söz konusu. Bilgisizlik var, bilimden faydalanmamak var. Doğrudur rant da var! Şimdi en son gittim, baktım, köprünün adı Erzincan Köprüsü olmuş! Ne alaka Erzincan Köprüsü? O köprünün yapılış hikâyesi de çok gariptir. Karayolları, şehir içinde köprü yapamayacağı için yasal olarak ismi Çaykara Köprüsü olarak koyulmuştu. Bu köprüyü yapmak içindi tabii ki, süslemek için değil”

Bayburt Belediyesi'nin ülke genelindeki diğer il belediyelerine göre geliri olmayan çaresiz bir belediye olduğunu ve bu nedenle yapılan yanlışlıklarla birlikte bir çok hizmetinin ranta kurban gittiğini de söyleyen Ardahan, sözü Bayburt gündeminde sıkça konuşulan kentsel dönüşüme getirerek şöyle devam etti:

“Vatandaş vermiyorum der, bir metre yol alamazsın!”

“Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun dediği gibi Bayburt evet kadim bir şehirdir. Bu ve benzeri söylemleri değerlendirmek lazım ama hükümet tam destek verse bile yetmez. Önce biz, bizim insanımız inanacak ve isteyecek. Tek başına iktidar gücü bunları düzeltmeye yetmez, milletin inanması lazım. Benimsemesi lazım. Vermiyorum dese vatandaş, olmaz. Bir metre yol alamazsınız.”

“Tek çare, kentsel dönüşüm. Peki bir ön çalışma var mı?”

“Bayburt’a uzun ve kısa vadeli yol haritaları gerekiyor. Bayburt’ta sorun çok ve hepsi de zor sorunlar. Çok konu var. Evet, Çoruh’un kenarlarını boşaltalım ama nasıl? Elimde olsa, ilk ve tek ciddi kararım, kentsel dönüşüm kararı olur. Ama bu konu da paraya dayalı bir şey… Yine de bugünden tezi yok, umutsuzluğa kapılmamak gerek. Yeni arsalara ev yapmak yerine mevcut şehir dokusunu incitmeden yenilemekle başlayıp, büyük işlere ve değişimlere kadar götürebilirsiniz bu çalışmaları. Bu konuda teknik bir rapor, ön çalışma var mı? Tespit ve keşif var mı? Daha bir adım bile atılmadan devletten bir şeyler beklemek doğru yaklaşım değil, artık çağdaş yaklaşım da değil” 

“Bayburt’a dair her dertlenene, söz söyleyene kulak vermek gerek…”

“Ben bu kampanyayı (Bana Bayburt’umu Geri Ver) sizden duydum, sağ olun yazdınız ve haberim oldu. Kenan Yavuz’u şahsen tanımıyorum. İyi söylüyor, güzel söylüyor. Gazeteniz bu konularda hep söz söylemiştir, susmamıştır. Bayburt’a dair her dertlenene, söz söyleyene kulak vermek gerek ama sanırım tüm bunların altının doldurulması gerekiyor. Yasa var, kural ve kaideler var. Bu eksikleri de giderirsek, kampanyalar, sözler daha güçlü olur diye düşünüyorum. Nedenine gelince şöyle izah edeyim. Belediye Başkanı Numan Erengil ile Başbakan Süleyman Demirel’e çıktık. Oturduk konuşuyoruz. Demirel; Bayburt heyetlerini severdi, uzun zaman ayırır ve sohbet ederdi. Numan Erengil’e dönüp, “Numan, ıvırzıvır Mehmet Efendi şeker gönderdi mi?’ diye sorardı. Samimiydi yani bizlerle. Ama samimiyetin de bir yerlerde anlamlandırılması gerekir!”
 
Başbakan Demirel: "Dağla zorunuz ne?”

“Mehmet Çatalbaş ve Turgut Yücel dönemin Gümüşhane milletvekilleri. Başbakan Demirel, ‘Mehmet Çatalbaş bir proje getirdi. Bayburt’ta bir tepe varmış, oranın kaldırılması için destek istiyor’ dedi. Numan Erengil ise, ‘Fen işleri müdürümüz burada, konuyu teknik olarak açıklasın’ dedi. Ben de, ‘Sayın başbakanım, milletvekilimizin dediği yer 1 kilometre çapında, 150-200 metre yüksekliğinde ve kayadan bir yarım küre’ deyince Başbakan Demirel tabii mühendis, çarptı, böldü ve işin boyutunu anladı. “Bu kaya kalkar mı? Dağla zoru neymiş? Yazın serin olacakmış, kışın sıcak olacakmış, efendim arsa olacakmış. Bak Numan, bunlarla ben çalışamam’ dedi. O yüzden bu konularda biraz teknik olarak işin boyutunu ve maliyetini bilmek lazım. Neyle ve nasıl uğraşacağımızı bilmek lazım”

“Daştan, beni görevden aldı!”

“Bayburt'ta Çoruh'un etrafını yüz metre geri çekmek veya boşaltmak çok zor. Teknik olarak mümkün mü? Eski Bayburt diyorlar… Eski Bayburt’u sokak sokak bilirim. Çoruh'un etrafı yüz yıldır aynıydı; ta ki Adalet Sarayı, Polis Okulu, belediye binası, eski itfaiye ve eski terminal gibi yapılar yapılana dek. Yani 1990'lara kadar...  Bozulma dediğimiz şey buradan sonra başladı. İşin şirazesi 1990’larda kaydı. Zamanında Başkan Muammer Daştan, beni görevden aldı. Çoruh’un kenarında, emniyet ve yargı binasının olduğu alanda yapılaşmaya müsaade etmediğim için, görevsiz kaldığım dönem oldu. Dönemin milletvekili geri dönmem için çok uğraştı ama kendisine mahkeme kararıyla geri döneceğimi söyledim ve öyle oldu. Ben kendi adıma belki kazandım ama burada tek başına mücadele ile olmaz bu işler. Olmadı zaten. Tabiri caizse mahallenin delisine dönersin” 

“Buralardan 3 kuruşa yer satarsın ama 3 kuruşa kimse caddedeki yerinden ayrılmaz!”


“Bayburt'ta Cumhuriyet caddesinde kentsel dönüşüm olamamasının en büyük nedeni hem maddi külfet, hem de yasal engel. Fahiş fiyatlarla durduk yerde ne Avrupa Birliği ne de devlet kentsel dönüşümü bu bölgede uygulayamaz. Buralardan 3 kuruşa yer satarsın ama 3 kuruşa kimse caddedeki yerinden ayrılmaz. Özele ait yerler için durum böyle. Bunun dışında kamu kurumlarına verilen yerler yeşil alan olarak istimlak edilirse bu elbette mümkündür. Devlet burada üstüne düşeni tabii ki yapar. Devlet kurumlarına verilen yerler haricinde, Belediye Binası'nın özele satılan ilk katı başta olmak üzere cadde üzerinde hiçbir yapı yıkılamaz, kaldırılamaz artık. Zamanında yapımına karşı çıkan 3-5 kişiden biri olarak söylüyorum. Bunun maddi ve yasal olarak hiç bir imkanı kalmamıştır. Öncesinde hazineye, dolayısıyla il olduktan sonra belediyeye ait arazileri yeşil alan olarak istimlak edip Şehit Nusret Parkı gibi satışına engel olabilirdik. Dönemin valisine ve vekiline de arz ettim ama bu yapılamadı, yapılmadı, aksine halen daha özele satılan yerler oldu. Gerçekçi olmak gerekirse, kentsel dönüşüm caddenin tamamı için düşünülüyorsa, bu durum maalesef böyle!”

“Cumhuriyet caddesi, tam bir bermuda üçgeni!”

“Cumhuriyet caddesi, tam bir bermuda üçgeni gibi… Şehirdeki bütün emlak değerlerini içine çekiyor. Yani etrafı değersiz, ortası paha biçilmez! Böyle bir şey olabilir mi? Dolayısıyla betonarme yapı ise yıkmak, tarihi bina ise korumak ve başka bir sosyal etkinlik merkezi olarak kullanılmak şartıyla kamu kurumları emlak yoğunluğunun olmadığı yerel yönetimin belirleyeceği bir bölgeye konumlandırılmalıdır. Bu sayede Cumhuriyet Caddesi’ni ancak bu şekilde rahatlatmış olabilirsin. Geçmişte caddeyi rahatlatmak için betonlaşma savaşının önüne geçmek için benzer önerilerimiz oldu, tartışmalarımız oldu, ama bu konuda maalesef geç kaldık! Buna rağmen devlet kurumlarına ait yerler ile ilgili bir tasarruf olacaksa burada tartışmaya gerek yok. Bu yerler bir bakıma kurtarılmış alan gibidir yani bir bakıma elde kalan yerlerdir! Çünkü geri dönüşü mümkün olabilen yerlerdir. Bu da ancak devlet nezdinde öyle, Bayburt’un boyundan büyük projelere gerek kalmadan gerçekleştirilebilir”

“Tarihsel dönüşüm için gerekçelendirebileceğimiz bir alan arıyorsak, onlardan biri…”

“Ulu Camii, Kırkçeşmeler ve Taşhan zemini, ilgili alandaki kodun çok altında… Bu oradaki bir külliyenin, büyük bir bedestenin varlığının kanıtı. Temellerinin toprağın altında kaldığı ve bu temellerden oradaki külliyenin en azından planına bir delildir. Orada bir kazı çalışması sonucu, eski döneme ait Boyahane’nin izlerine de rastladık. 1990’larda Kültür ve Turizm Bakanı Namık Kemal Zeybek’e konuyu şifahen aktardık. Kendisi bakanlıktan heyet göndererek rapor çıkarılması gerektiğini söyledi. Sonradan takip edilmedi ama şuraya geleceğim. Bakanlık, istimlak veya kentsel dönüşüm kaynaklarını bir takım gerekçelere dayandırmak zorunda. Bu açıdan, buradaki gerekçe tarihi bir yapıyı ortaya çıkarmak! Saat Kulesi, Yıldız Garajı, Taşhan’ın restore edilen kısmı, eski Sağlık Eczanesi’nin giriş kapısı, Kırkçeşmeler ve Ulu Camii, bu alanın içerisinde veya bunların kapsadığı alan. Özetle; merkezde gerekçeli bir şekilde kentsel dönüşüme bir bakıma tarihsel dönüşüme tabi tutulabilir bir yer burası. Burada tabi ki en önemli amaç hem tarihi ortaya çıkarmak, hem de şehrin göbeğinde kent tarihine uygun bir karakteri konumlandırmaktır”

Saray Bahçesi

Ardahan’a kendi döneminde yapılan ve sık sık eleştirilere neden olan TSO binasını da sorduk.

Mevcut binanın özel bir amaç için ve özel ruhsatla yapıldığını anlatan Ardahan, “Bayburt'a mal ettikleri bir olay var. ‘İstemezük’ diye… Esasen ‘istemirük’ diye Hart isyanından öte beri Bayburt için söylenir ama bu yeniçerilerin saraya isyanıdır aslında. Şimdi çıkıp "Efendim, bu TSO binası Bayburt'a saplanmış hançer" demek o dönem Saray bahçesini meydan olarak ve devamında işhanı olarak değerlendirdiğimizde birilerinin ‘istemirük’ demesine benziyor. Bilmeyenler için söylüyorum. Saray Bahçesi bazı şahıslar tarafından kullanılan atıl bir yerdi. Bir kısmı da köhne bir yoldu. Şehrin göbeği burası ve şehrin meydanı için en uygun alan olarak burayı seçtik. Biraz da bizden sonraki dönemlerde bazı kamu alanları gibi 3 kuruşa satılmasın, yol yapılmasın ki, şahıslara satılırsa eğer bina yapılmasın diye meydan yaptık. TSO binasını da gelişim olsun, şehrin göbeğinde bir alışveriş ortamı olsun diye 'özel ruhsatla' yani emsal gösterilemez şekilde yapılmasına izin verdik. Amacına uygun kullanılmıyorsa bu belediyenin sorunu değil, başka bir sorun. Ve burada enteresan bir durum varsa o da, ortasında koca devasa bir anıtın yer aldığı bu alanın şimdi otopark olarak kullanılmasıdır” dedi.

“Keşke daha çok direnseydim!”

Son olarak Bayburt Belediyesi’nin değiştirilen 24 yıllık amblemi ile ilgili de sitemde bulunan Ardahan, sözlerini şöyle bitirdi:

“Bugün kıymete alınmadığımız için, Bayburt’a uzağız, bir katkımız olmuyor ama Bayburt Belediyesi için yıllar önce kısıtlı imkanlarla yaptığım amblem vardı, onu bile değiştirmişler. Daha iyisi olsaydı bir şey demezdim ama yan yana koyun ve bir bakın ikisine de! İyi yönetici, iyi tecrübe ve iyi bir ekiple ortaya çıkar. Yani personelle. Kimse tek başına bir şey yapamaz. Bugün düşünüyorum da, keşke daha çok karşı çıksaydım, çok çok kavga etseydim. Sıkıyönetim komutanına karşı çıktığım kadar siyasilere de direnseydim ama tek adamla olmaz bu işler. Şuan geldiğimiz nokta gerçekten de benim için yürek acısı. Bizim dönemimizde en azından liyakat vardı. Şimdi ne yöneticide, ne de personelde o liyakati de göremezsiniz. Personeli eğitmek lazım. Belediye önüne, çirkin bir köprü yaptırıp, başına Erzincan Köprüsü yazmak olmaz! Bir şehir hafızası ile yönetilir. Köprünün hemen yanında ismi verilmiş bir park var! Gençlere Şehit Nusret kimdir sorsan, kim bilebilir? Bu gelinen durumda tüm kuşakların suçu vardır”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
MCK @Gürsel Karapınar 9 yıl önce

Karapınar kafan iyiykenmi okudun?

Avatar
Beşiroğlu 9 yıl önce

Bu değerli Yerel Portal da okuduğum en yararlı "röportaj" bu. İnşallah bu röportajda verilen sinyal ve öngörüleri birileri de OKUR..! Teşekkür ediyorum Kürşad begime ve Üstadım Orhan ağabeyime, Allah zeval vermesin.

Avatar
Peyami Ardahan 9 yıl önce

Agzina yüreğine emegine saglik. Bayburt senin kiymetini bilmesede biz seninle ve eserlerinle grur duyuyoruz.

Avatar
ahmet çağıldak 9 yıl önce

Bayburt'a önemli hizmetleri olmuş. Söylediklerinin hepsinde de çok büyük haklılık payı var. Eleştirdiği hemen her konu bugün bizleri de fazlasıyla üzüyor. Keşke pes etmeseymiş. Kendisine sağlık ve uzun ömür diliyorum. Yalnız onun gibi işinin ustası ve kadir kıymet bilen biri, ister yol, ister özel şahıs arsası olsun, hiç bir gerekçeyle, ama hiç bir gerekçeyle Saray Bahçesi'nin ortasına o Bayburt Gökdelenine ruhsat vermemeliydi. Bu çok büyük bir vebal.

Avatar
Resul YAZOĞLU @Gürsel Karapınar 9 yıl önce

Sayın KARAPINAR yorumunuz çok manidar ama ya bilerek çarpıtmışsınız yada anlamamışsınız

Avatar
serdar şentürk 9 yıl önce

İnsanın içini acıtan tespitler. İnşaallah bayburtum hakettiği değeri bulur

Avatar
bayburt halkı 9 yıl önce

orhan bey konuşmaların gerçekten güzel,yalnız şu hatırlatmayı isterizki,bir memleketin
belirli noktalarındaki"wc,ler satılmıştır.!!,üzülerek belirtmek isterizki,sabah erken gelen
yolcular ve misafirler,wc,bulamamakta,utanç verici,acilen ilgililerin yeniden"wc yaptırma-
ları gerekmektedir..,o dönemde hangi bld.ye başkanı sattı ise,şiddetle kınıyoruz.yazık

Avatar
ahmet 9 yıl önce

kampanya dan önce Orhan Beyle görüşülmeliydi..