Bayburt Postası - Sunumu, arkeoloji üzerine yüksek lisans yapan Arkeolog Uğur Dündar yaptı.

Öğrencileri yoğun ilgi gösterdiği sunumda Bayburt’ta arkeolojik çalışmalar hakkında bilgiler paylaşan Uğur Dündar, Bayburt’un konum olarak strajik bir noktada olduğunu ve tarih boyunca önemini koruduğunu söyleyerek, “Bayburt’un Prehistoryası hakkındaki bilgilerin sınırlılığı, buradaki arkeolojik çalışmaların azlığı ile açıklanabilir” dedi. 

Bugüne kadar yapılan araştırmalarda 42 adet höyük tespit edildiğini aktaran Dündar, Bayburt’ta tespit edilen arkeolojik alanların fazlalığının ülke arkeolojisi açısından sevindirici olduğunu söyledi. 

Bayburt’ta insanların arkeolojik olarak bilinçlendirilmesi ve akabinde insanlara ‘kültürel miras’ olgusunun yerleştirilmesinin elzem olduğunu da söyleyen Dündar, “Özellikle kaçak kazılarla oluşturulan tahribatın önünün kesilmesi, arkeolojik kazıların sağlıklı ilerlemesine olanak sağlayacaktır. Arkeolojik alanların varlığı onların korunması ile mümkündür” şeklinde konuştu. 


Dündar, Bayburt tarihinden bilgiler paylaştığı sunumda şu ifadelere yer verdi:

“Kuzeydoğu Anadolu Arkeolojisine ışık tutacaktır”

“Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi, Pre-Protohistorya Arkeolojisi konusunda diğer bölgelerin gerisinde kalmıştır. Karadeniz kıyı şeridinin sık ormanlarla kaplı oluşu, şüphesiz buradaki arkeolojik çalışmaları olumsuz yönde etkilemektedir. Doğu Karadeniz Bölgesi’nde yer alan Bayburt, özellikle Doğu ve Karadeniz kültürel geçişi açısından stratejik bir misyona sahiptir. Burada yapılacak olan arkeolojik çalışmalar Kuzeydoğu Anadolu Arkeolojisine ışık tutacaktır. Şehrin ‘İpek Yolu’ üzerinde oluşu, bereketli tarım arazilerinin varlığı ve su kaynaklarına yakınlığı; tarih boyunca öneminin korunması açısından oldukça önemlidir. Ancak Bayburt’un Prehistoryası hakkındaki bilgilerin sınırlılığı, buradaki arkeolojik çalışmaların azlığı ile açıklanabilir.”

“42 adet Höyük/Yerleşim tespit edilmiştir”

“Bayburt’ta yapılan arkeolojik yüzey araştırmaları sonucu yaklaşık 42 adet Höyük/Yerleşim tespit edilmiştir. Bu sayının yapılacak çalışmalarla birlikte artması muhtemeldir. Genel olarak Geç Kalkolitik’ten itibaren kesintisiz bir stratigrafi oluşturulan Bayburt’ta; Alt-Orta Paleolitik ve Epi-paleolitik Çağ alanlarının varlığı Kuzeydoğu Anadolu Arkeolojisinde önemli bir yer edinmelidir. Çoruh nehrinin kenarında yer alan Gez Alanındaki obsidyen ve bazalttan yapılmış kesici ve delici aletler, Alt ve Orta Paleolitik Çağ’a tarihlendirilmektedir. Olasılıkla Aşölyen Teknolojiyle yapılan bu taş aletler sınırlı sayıdadır. Yine Killiğin Mağarası’nda (Duduzar) ele geçirilen mikrolit aletler Epi-paleolitik Çağ (MÖ 15 – 12 bin) mikrolitleri ile benzer özelliklerdedir. Bereketli tarım arazileri ve sulak alanların yoğunluğu, Neolitik Çağ köy toplulukları açısından uygunluk taşısa da, bölgede Neolitik Çağ’la ilgili izlere rastlanmamıştır. Yapılacak arkeolojik çalışmalar ile birlikte bu durumun netlik kazanması muhtemeldir.”

“Hellen tarihçi Ksenephon ‘Onbinlerin Dönüşü’ eseri”

“Erken Tunç Çağı (MÖ 3.000-2.000)  Karaz Kültürü izleri tespit edilen Bayburt; Hitit kaynaklarında ‘Hayaşa Azzi’ ülkesi olarak geçer. Hititlerin yıkılmasında 300 yıl kadar sonra kurulan Urartu Devleti ile birlikte burası Urartu hakimiyetine girmiştir. Urartu’nun yıkılmasından sonra MÖ 6. yüzyılda çok kısa bir süre Med ve MÖ 550’de ise Pers hakimiyetine girmiş. Bayburt Gümüşhane ile birlikte Doğu Karadeniz Satraplığı içerisinde yer almıştır. Herodotes bu satraplığın 19. Hükümet olduğundan bahseder. MÖ 400-401’lerde Hellen tarihçi Ksenephon ‘Onbinlerin Dönüşü’ adlı eserinde Bayburt’un o dönemiyle ilgili bilgiler vermektedir. Bayburt MÖ 120’li yıllarda Mithradales/Pontus egemenliğine girmiş, bu dönemle ilgili yine Hellen tarihçi Strabon, Bayburt’un ‘Sınır Ülkesi’ anlamına gelen ‘Sinoria’ ismiyle anıldığından bahsetmektedir. Bugün hala yaşlılarımız tarafından ‘sınır’ anlamında kullanılan ‘Sinor’ kelimesinin etimolojik kökeninin MÖ 1. yüzyıla dayanması ilginçtir.”

“Gotların saldırıları sonucu bölge istikrarsızlaştırılmıştır”

“Daha sonra sırasıyla Galat Beyliği ve Roma İmparatorluğu bünyesine giren Bayburt özellikle Roma İmparatorluk Dönemi’nde doğudan gelecek Parth tehditlerine karşın askeri, tampon bölge olarak stratejik bir önem kazanmıştır. MÖ 3. yüzyılda Kafkasya üzerinden Gotların saldırıları sonucu bölge istikrarsızlaştırılmıştır. Özellikle bu siyasi istikrarsızlaşmanın sonucunda Bayburt, Kelkit’teki Satala kenti ile birlikte Roma Lejyonlarının kaldığı askeri bir üs halini almıştır.”

“Bayburt, arkeolojik anlamda bilinçlendirilmeli”

Bayburt’ta tespit edilen arkeolojik alanların fazlalığı ülke arkeolojisi açısından sevindiricidir. Arkeolojik kazılarla birlikte aydınlatılacak her verinin ülke arkeolojisi, özellikle de bölge arkeolojisine katkıları azımsanmamalıdır. Bayburt’ta insanların arkeolojik olarak bilinçlendirilmesi ve akabinde insanlara ‘kültürel miras’ olgusunun yerleştirilmesi oldukça elzemdir. Özellikle kaçak kazılarla oluşturulan tahribatın önünün kesilmesi, arkeolojik kazıların sağlıklı ilerlemesine olanak sağlayacaktır. Arkeolojik alanların varlığı onların korunması ile mümkündür.”

Katılımcıların sorularını da yanıtlayan Dündar’a, teşekkür belgesi verildi. 

Orta oyunu gösterimi, şiirler, türkülerle devam eden programa, BAYDER Başkanı Fatih Dündar, Bayburt Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hayriye Şengün, öğrenciler ve davetliler katıldı.