Bayburt Postası
2015-07-21 19:43:09

Halk İhtilali ve 2035 Bayburt

Turgut Akaslan

21 Temmuz 2015, 19:43

-Ay evladım şimdi nereden başlasam ki?
-Kitapçı Dede, devrimi anlat bana, içindeki devrim ateşiyle…

Önce önündeki kitabı usulca kapattı, gözlerini kitaplık üzerinde gezdirdikten sonra:

-Bu büyük devrim, bizim küçük şehrimizde başladı, ne olduğunu önce anlamadık, sabah uyandığımızda belediye hoparlörlerinden anons veriliyordu “Bütün resmi makamları halk işgal etti” diye. Herkes birbirine sorular soruyor, yine herkes birbirine kulaktan dolma bir şeyler anlatıyordu. 

-Nasıl yani, nasıl işgal edilmiş ki?
-Evladım meğerse içten içe halk komiteleri kurulup, planlar yapılmış!

Çekmeceden çıkarttığı fotoğrafları torununa verirken devam etti Kitapçı Dede:

-Al bakalım evlat, sen bu eski fotoğraflara bakarken ben de geçmişten günümüze memleketin değişimini anlatayım;

“2015’in sonbaharında gerçekleşen halk devriminin 20.yılında şehir yapısı!

Hamle 1
İlk olarak halk mahkemeleri kuruldu ve yolsuzlukla haksız kazanç elde eden, bürokratından memuruna, esnafından işadamına, çiftçisinden muhtarına kim varsa mal varlığına el konuldu. İşte bununla başladı güzelleşme ve bütünleşme.

Hamle 2
2016 yılında Çıkarılan kanunla Çoruh Nehri kıyısındaki bütün evler yıkıldı, nehrin kıyıları boylu boyunca ağaçlandırıldı. Büyük bir çölde ender rastlanan bir vahayı andırıyordu nehrin kıyısı. Ağaçlık içerisinde yapılan hayvan barınakları boştu. İnsanlar hayvanlara öyle güzel davranıyorlardı ki, barınak belediyenin en gereksiz çalışmasıydı. Galer Hamamı yenileme görmüş, şehrin kültür mabedi olmuştu. İçerisinde kitapçılar ve kuyumcular çarşısı bunulan bu eski hamam da yerel yemeklerin sunulup tanıtıldığı bir restoran da vardı.

Hamle 3
Yıldız Garajı girişinden başlayarak, Taşhan, Kırk Çeşmeleri de kapsayan ve Ulu Camii’ye kadar uzayan alan, restore edilerek aslına uygun bir hale getirildi. Araç girişinin de yasak olduğu bu alan tarihi bir pazarı andırıyordu. Bayburt taşıyla yapılan yenileme sonrası bütün pazar alanında tek bir renk hâkim olmuştu. Pazar alanında çeşitli sanatçılar sanatını icra ediyordu. Ressam, Hattat, Elişi, Ebru, Ağaç Oymacılığı, Taş İşleme vs.

Hamle 4
Çoruh Nehri’nin Zahit Mahallesi tarafından başlayıp Duduzar Tepesine kadar uzanan yamaç üzerinde büyük bir yenileme çalışması yapılmış, nehirden tepeye kadar olan Zahit Mahallesi renk cümbüşü bir merdiveni anımsatıyordu. Evler iki katlı ve bahçeliydi. Bahçe içerisinde en az sekiz ağaç bulundurmak şartı da vardı. Ah ne güzel, yeşil her basamağı farklı renk olan merdivende ara ton gibiydi, kuşların cıvıltısı sokaklarda koşturan çocukların sesine karışıyordu.

Hamle 5
Karasakal Mahallesi, Veysel Efendi Mahallesi’nden Bent Hamamına inen yokuşta ki evler tarihe uygun şekilde yenilenmişti, sokaklarında turistler geziyordu. Mahalle sakinleri elemeği göz nuru yaptıklarını kapı önünde satıyordu. Bent Hamamı yenilemiş, belli günler kadınlara, belli günler de erkeklerin kullanımına açılmıştı. Şehir dışından gelen turistlerin de ilgi odağıydı bu Osmanlı usulü hamam.

Hamle 6
Şehit Osman Tepesi üzerindeki iğrenç mimariden kurtulmuştu. Eski heybetine kavuşan tepeden kaleye uzanan büyük bir de asma köprü yapılmıştı. Kalede 2000’li yılların başlarında başlayan arkeolojik çalışmalar bitmiş, çalışma sonrası çıkan yerleşkeler yine sanatsal alanda kullanılmıştı.

Hamle 7
Baksı Müzesi’ne olan alaka her geçen yıl katlanarak artmış, müze artık turist akınına uğruyordu. Öyle ki yoğunluktan ilk gün içeri giremeyenler dahi oluyordu. Müze yolu üzerine çeşitli istasyon ve yerleşkeler kurularak turistler buralarda ağırlanıyordu.

Hamle 8
Şehir büyük çalışmalar sonrası tarım ve hayvancılığın merkezi olmuştu. Kurulan süt fabrikaları ve makarna fabrikaları sayesinde işsizlik bitmiş, çevre illerden bile birçok işçi çalışabilmek için şehre akın ediyordu.

Hamle 9
Çoruh Nehri üzerine kurulan elektrik santralleri bozularak devrim anıtı haline getirildi ve Çoruh Nehri eskiden olduğu gibi devrim sonrası da hür akmaya başladı.

Hamle 10
Şehit Osman Tepesi ardındaki bütün yapılanmalar yıkılarak, kendine özgü şekil ve planlarda Dede Korkut Kent kuruldu.”

Fotoğraflardan kafasını kaldıran genç, gözlerini dedesine dikerek:

-Bu devrimden önceki yöneticiler çok mu kötülerdi demek istemiyorum ama maalesef öyleymişler dede!

Yüzünde tebessümle:
-Kötü demeyelim de kötü niyetli evlat! Dini devlet işlerine karıştırarak insanları uyutup, bu şehri ve coğrafyayı ne hale getirdiler anlatamam!

Sloganı din,
Sermayesi millet olanın,
Semeri eksik olmazmış!

Koltuğuna geri yaslanan Kitapçı Dede:

-Mesela, dedi ve devam etti, bu şehrin en büyük talihsizliği devrim öncesinde içinden çıkarttığı evlatlarına sahip çıkmamak olmuştur!

-Nasıl yani dede?
-Din büyük bir sermaye evlat! O kadar büyük ki; yüzyıldır harcanmasına rağmen bitmeyen bir sermaye!

Sohbet uzayıp gitmişti…
Hayalde olan bu peki ya gerçekte olan?
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.