Engin Kaban (Foto Hikaye)
Bu kez, deyim yerindeyse ressamları kıskandıracak bir kır manzarasında, kırağının soğuğuna inat nefesleri sıcacık küçükbaşlar sahnede. Boyundan büyük işlere girişen ve yazgıları yakasını bırakmayan çocuklar mı çobanları, seçemiyorum. Ama söz açılmışken hatırlatmalıyım, zenginliği çetin yaşamlarında bu coğrafyanın gelecekleri, zerdali güzeli gözlerinde umutla, bana her zaman, her Anadolu toprağında vuku bulduğu üz’re, ilk dost elini uzattılar. Nere gitsem, yöremde peyda olan kavruk çocukların yakınlıkları, içtenlikleri, gördüğüm her şeyi lirik bir seyre dönüştürür. Göresmem, onların anılarında filizlenir…
Derken kâh o tepeden bu yamaca, kâh o kabandan şu vadiye, dolanıp durduk çocuklarla. Bana Bayburt’u fısıldadılar gün boyu; anladım ki, büyük ve derin öyküsü lal memleketimin sureti, vasat bir nüsha şimdilik. Ama söz aldılar, söz verdim: Öyle işin kolayına kaçmadan, bu engin, bu bakmakla ömür tüketilen dağların hatırına, Bayburt'un en güzel, en gerçek ve anlatılmamış öykülerini anlatmak, bu yüzden boynumuzun borcudur...
Yazı ve Fotoğraflar: Engin Kaban