Bayburt Postası - Bayburtlu şair-yazar Yahya Akengin'in son kitabı 'Beş Hikâye Bir Destan' okuyucuyla buluştu. Akçağ Yayınları'ndan okuyucuyla buluşan kitap 64 sayfa. 

Milli Edebiyatın önemli isimlerinden olan Akengin, Türk Edebiyatı tarihinde 'Hisarcılar' grubu arasında yer alarak günümüze kadar başta şiir olmak üzere, roman, tiyatro ve diğer dallarda 30 kadar eser verdi.  Akengin'in hikâye alanında ilk eseri olan 'Beş Hikâye Bir Destan'da; 'Hünkar Nine', 'Gün Batımında Ressam', 'Mavi Mezar', 'Selami'nin Aynaları' ve 'Altınkapı' isimli hikâyeleri ile 'Bir Destan' yer alıyor. 'Hünkar Nine' adlı hikâye Bayburt'tan ve bir seferberlik hikâyesi. 

Kitap tanıtım bülteninde, "Şair ve yazarımız Yahya Akengin’in bu yeni eserinde yer alan beş hikâye, yazarın bu alandaki yeni kalem ürünleridir. Her bir hikâye birer minyatür roman niteliğinde karşımıza çıkmaktadır. Bu kitapta yer alan “Bir Destan" ise şairimizin tarihin penceresinden bakarak oluşturduğu güncel değinmelerin de yer aldığı farklı bir çalışmasıdır" ifadeleri yer alıyor.

Gürbüz, 'Beş Hikâye Bir Destan'ı böyle anlattı

Bayburtlu yazar Cazim Gürbüz, Yeniçağ Gazetesi'ndeki köşesinde 'Beş Hikâye Bir Destan' adlı kitabı yazdı. Türkiye'de kitap yazıları hakkında en çok yazı kaleme alan isimlerin başında gelen Gürbüz, hemşehrisi Akengin'in kitabını Yeniçağ'daki köşesinde şöyle anlattı:  

"Anlattığı aşklarda hep "yaman ayrılık", dinmeyen acı ve asla unutulamayan o sevgilinin izi, gözü, yüzü, sözü var; o sevgili, yâdından çıkmayacaktır başına aklar düşmüş sevdalının… Aşk böyle bir şeydir işte aşkın kalıcı izleri edebî yapıtlar doğurmaya devam edip durur, aşkın rolü ve işlevi de budur…

Yahya Akengin Dostum'un son kitabı yalnızca 64 sayfa, içinde beş hikâye ve bir destan var, adı da bu ürünlerin adı zaten. Akçağ Yayınları arasından çıkmış.

Evet aşklar var ve de dediğimiz minval üzere. Ve seferberlik acılarını yazmaya devam ediyor Akengin, ailesinin de çektiği bu acıları, edebiyatın tutanaklarına geçiriyor, tarihin ilgisine sunuyor. Samanyolunda ilerleyen kağnılar var hâlâ Akengin'in belleğinde, Hünkâr Nene var, Alişan Çavuş var.

Günümüze de geliyor elbette, sarı ile mavinin aşkı eşliğinde, sarı, mavi ve yalnızlık ortak tatil yapıyor.

Akengin'in bu öyküleri yalın ama sığ değil; ilgi çeken, iletili, anlamlı derinliklere daldırıyor insanı. O derinliklerden eli ve gönlü boş dönmüyorsunuz.

Ve destan… Bir tarih turuna çıkarıyor okuyanı, kadimden alıp bugünlere getiriyor şiir atlarına bindirip akınlar ederek. Hamaset ve övgüden ibaret bir söz yığını sanmayın bu destanı, tarihsel hesaplaşmalar ve eleştiri de var.

Okuyalım azıcık:

"Şehzade saraylarında ağlar kurulur/Göz bebeği evlatlar gözden çıkarılırken/Yürür ayrı kollardan asaletle hıyanet/Çıkar Habillere Kabiller bir yerlerden

Koruyalım kutlu mülkümüzü derken/Kıpırdar görünmez yerlerdeki gölgeler/Gölgeler birikir birikir karanlık olur/Karanlıkta rasathaneler topa tutulur

Kararır Semerkant semalarında yıldızlar/Fatih'te Fatih'in kemikleri sızlar/Geçince elin eline elimizdeki meşale/Anlaşılmaz olur Mevlana ile Hacı Bektaş/Zafer beklenir tefekkürsüz seferlerden

(…)Hak suretinde yaklaşır ve yerleşir/Ve daraltır gönül ufuklarımızı/Puslandırarak akıl aynamızı/Kullanır cehalet tepe tepe imanımızı"