Ünlü şairlerimizden Cemal Süreya, maliyeci idi. Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdikten sonra, Eskişehir'de vergi memuru olarak işe başlamış, daha sonra girdiği sınavı kazanarak Maliye Müfettişi olmuştu. Müfettişlikte kullandığı adı Cemal Seber'dir ve asıl adıdır O’nun. Kimi edebiyat dergileri yanında, Maliye Yazıları adlı dergiyi de bir süre yöneten Süreya’nın “Vergi Dairesi Müdürlerinin evleri, muhasebe müdürlerinin çalıştıkları dairedeki odaları güzeldir” sözü, hoş bir nükte ve acı bir gerçek olarak maliye camiasında hâlâ söylenip durur.

Bir şiirinde şöyle der Cemal Süreya :

"İşgal acılarından mavi bir lirizm çıkaran
 Maliyeci şairlerin ilki
 Bayburtlu Zihnî"

"İşgal acıları ve mavi lirizm", Zihnî'nin o ünlü koşmasında vardır. 1826 yılında Bayburt'un Rus işgali sonrasındaki hâlini anlatmaktadır.

"Vardım ki yurdumdan ayağ göçürmüş
Yavru gitmiş, ıssız kalmış otağı
Camlar şîkest olmuş, meyler dökülmüş
Sâkiler meclisten çekmiş ayağı"

Zihnî gerçekten de maliyecidir. Hopa, Vakfıkebir, Of, Sürmene ve Karaağaç'ta Mal Müdürlüğü yapmıştır. Gelgelelim, maliyeci şairlerin ilki değildir. Yani Cemal Süreyya yanılıyor. Maliyeci bir şair-yazar olan Hilmi Yücelen’in, bir eşi henüz yazılmayan değerli bir kitabı var, adı: “Türk Mali Tarihi’ne Toplu Bir Bakış ve Maliyeci Şairler Antolojisi”. Bu antolojideki ilk şair, Safî’dir. Doğum tarihi belli değildir, ölüm tarihi 1485’tir. Fatih Sultan Mehmet ve oğlu II. Beyazıt dönemlerinde defterdarlık yapmıştır, asıl adı Cezrî Kasımî’dir. 

Süreya’nın dizelerinden şöyle bir anlam da çıkarılabilir, belki Şair, Zihni’yi, “işgal acılarından mavi lirizm” çıkarma açısından ilk olarak anmaktadır. Eğer böyle ise evet Zihni o bakımdan ilktir. Cemal Süreya sağ olsaydı sorardık…

O ki söz Zihni’nin maliyeciliğinden açıldı, bu bağlamda bazı hoş anekdotları aktarmak isteriz. 

Zihnî, birlikte çalıştığı Defterdarlarla geçinememiş, onları ağır sözlerle hicvetmiş, bu yüzden başına çok işler gelmiştir. Trabzon'un Of İlçesi'nde Mal Müdürü iken, Trabzon defterdarları Nüzhet ve Tahsin Efendileri, yolsuzlukları sebebiyle yerden yere vurmuştur:

"Senin sûn'una (suretine) diyecek yoktur amenna
Yaratır sûret-i insanda hayvan Tahsin
                           .......
Bir karıştır bacağın, bir buçuk endâze boyun
Fitne sandukası, şer mahzeni, şeytan Tahsin"

Tahsin Efendi'ye bu denilenler, Zihni'nin bir başka Defterdar Çuhadarzade Câzim Efendi'ye dediklerinin yanında solda sıfır kalır. Cazim Efendi de şairdir, Hilmi Yücelen’in kitabında ondan da söz edilir. Gelgelelim, yergide Zihni’ye karşı duracak adam değildir. "Vay ol valiye ki, sen gibi defterdara/ Ede mühimmat ile himmet Câzim" dediği yergisinde Zihni, Câzim Efendi'ye "..bne" bile demektedir. Bu şiirinde kullandığı ağır ifadeler ve işin içine Trabzon valisi Vâsıf Paşa'yı da sokması, görevinden alınmasına sebep olmuştur. Yıl 1846'dır. Hâlini arz etmek, Vâli Vâsıf Paşa'yı şikâyet etmek için İstanbul yollarına düşer. Of'tan azlolunmuştur, “Of” redifli bir şiir düşer diline ve kalemine (iki beytini buraya alalım):

"Of, Of'tan azlolup kaldım kuru feryâde of!
On bir aylık gitti mahsûl-i maaşım bade of!

Ben of oldum, of ben ve ben of’a alüfteyim
Âşık olmuştur bana of, ben of’a üftâde of”
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Ahmet Kaya. 7 yıl önce

Harika..harika harika...