Rivayet odur ki, güzide ve ebedi komşumuz Trabzon’dan, Gençosman köyümüz civarına kadar ilerleyen avcılar, masumane keklik avlarlarken, bizim hemşehrilerimizin hışmına uğramış. Olayın ortaya çıkmasının ardından haberlerin ardı arkası kesilmedi. Hatta öyle bir noktaya geldi ki, Karadeniz hattında yayın yapan kardeş basın kuruluşlarımız, bu olaya atıfta bulunarak bizleri kınayıp, özeleştiri yapmamız gerektiğini savundular. Doğrudur. Ama önce gelin haberin içindeki doğru ve yanlışlara göz atalım:
Trabzon'dan Bayburt'a keklik avı için gelen 4 kişi, burada 70-80 kişinin taşlı sopalı saldırısına uğradı. (Misafirperver Gençosman köyünde bırakın 80 sopalı adamı, 80 sopayı bile bir araya getirmek zordur. 3-5 kişi diye düzeltiyoruz bu rakamı. Köyümüzün adı 4. Murat zamanında Bağdat seferine katılan Genç Osman'dan gelmekte olsa da, cenk devri olmadığı gibi, 4 avcı için seferberlik ilan edilmiş değildir.)
Lüks jipler büyük hasar gördü. (Araçların lüks jeep olması neyi değiştirir ki, kavga çıkmışsa at arabası da olsa zarar görürdü. Ama işin içinde lüks bir jeep olduğu için bu olay bu kadar büyütülüyorsa, evet yazık olmuş jeepleri mi? Demeliyiz!)Dönüş yolunda köylülerin tepkileriyle karşılaştıklarını belirten Diş Doktoru Mecit Özaydın, dehşet dolu anlar yaşadıklarını söyledi. (Misal, hemşehrilerimiz misafir diş doktorumuzu ağaca asıp sallandırmı mıdır!)
Diş Doktoru Mecit Özaydın anlatıyor: “Dönüş yolunda köyün dışında yaklaşık 70-80 kadar kişi ve bir minibüs önümüzü kesti. Aracın içinde bize sorgusuz sualsız sopalarla saldırıp küfür dolu hakaretler yağdırmaya başladılar. Bize, ‘neden buraya geliyorsunuz, avlanıyorsunuz, gelmeyin, çabuk gidin’ gibi sözler sarfedip bir yandan da aracımın camlarına sopalarla vurarak kırmaya başladılar. (Bu ifadeye ve çizilen görüntüye bakılırsa Gençosman köyümüz balta girmez ormanlar arasında, yol, iz, kervan geçmez, hatta toplumla bütün ilişkisini kesmiş bir kabiledir! Yapmayın Allah aşkına! Bayburt dağları ve Çoruh havzası, hemen hemen her gün yüzlerce Karadenizli avcıyı ağırlamaktadır. Kim duymuş bu güne kadar böyle bir saldırıyı. Yani işin özünü söyleyin, bu olayın keklik avıyla bir ilişkisi olmadığını söyleyinde, sadece şiddete dair eleştiri yapabilelim.)
Mecit Özaydın devam ediyor: O sıra kalabalık içinde bir kaç kişinin yolu açmasını sağlamasıyla oradan kaçarak canımızı zor kurtardık. Amacımız sadece avlanmaktı. Av teskeremiz herşeyimiz tamdı. Bize neden böyle davrandıklarını anlayamadık. (Bu ifadeden de anlaşılacağı gibi, bahsedilen 70-80 kişi saldırmamış, Sayın Tabiple bir kaç köylü hemşehrimiz arasında sözlü münasebetle başlayan kavga şiddete dönüşmüş fakat diğer Gençosman’lılar bu duruma el koyarak, olayların yatışmasını sağlamıştır. Canını zor kurtardığını düşünen Mecit Özaydın’ın, sanırız canını kurtaranlara dair minnet borcu vardır. Tüm kavgalarda böyledir zaten; iki taşkın grubun arasına aklı selim kişiler girer ve olayı yatıştırır. Anlaşılan; kavganın sebebi olarak gösterilen keklik avlama konusunda, Gençosman köyümüzde bir çelişki var. Mesela bir kısım Gençosman’lılar kekliğe sahip çıkarken, bir diğer kısmı tam aksine keklik avcılarındandır. Bu mümkün müdür Allah aşkına!
Özetle, bu tatsız olay başka bir konudan kaynaklanmaktadır. Belki bir söz, belki bir bakış, belki gereksiz bir husumet. Ama ava ve avlanmaya gelene karşı değil. Ki, keklikler babamızın kekliği olmadığı gibi; av süresini de, avlanma kurallarını da, av sahasını da belirleyen devletimizin kurumlarıdır.
Bu cihetle, gazetelerinde bu konuya yer veren Karadenizli dostlarımıza samimiyetimizi bildirir, olayın başka taraflara çekilmemesi konusunda telkinde bulunma gereği duyarız. Hatta, kendilerini “bir Gençosman gününde, keklik avı”nda buluşmaya davet ederiz.
