Türkler, 2500 yıllık tarihlerinde Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarında 55 milyon kilometrekarelik alanı kontrol etti. Türkler doğuda Orta Asya’dan, batıda Avrupa ortalarına, kuzeyde Sibirya’dan, güneyde Afrika içlerine kadar olan alanda sayısız devlet kurup; kültür ve medeniyetlerinin izleri olan eserler bıraktı. Türklerin tarihi, dünya tarihini köklü biçimde değiştiren sayısız zaferle doludur. Nitekim Batı okul kitaplarında özellikle 3 büyük Türk zaferi sebebiyle Türklerden bahsedilir. Bunlar:

1. 1071’de Türklerin Malazgirt’te Bizans’ı yenmesi, Anadolu, Irak, Suriye, Filistin’i alması ve Kudüs’e girmesi,
2. 1453’de İstanbul’un fethi ve Türklerin bütün Balkanları alması,
3. 1529’da 1.Viyana kuşatması ve Türklerin Orta Avrupa’ya dayanmasıdır.

Türk okul kitaplarında, genellikle 1683 yılına kadar olan şan, şeref ve zaferlerle dolu bölüme önem verilir. Türk toplum hafızası ise zaferler dönemine yer verirken, 1683 yılı sonrası felâket haline gelen yenilgiler, geri çekilmeler, utanç verici hezimetler hatırlanmaz veya hatırlanmak istenmez. Hâlbuki “yenilginin iyi bir öğretmen olduğu” söylenir. Türkler yenilgilerini neden hatırlamaz? Yenilgilerinden neden ders almaz? 
Bu yazıda tarihimizin en büyük iki yenilgisi olan, 1683 Viyana Bozgunu ve 1912 Balkan Savaşı Hezimeti ele alınıp, bu yenilgilere yol açan büyük yanlışlar sıralanacak,  günümüzde ısrarla aynı yanlışlara saparak vatanımız, devletimiz ve milletimizin geleceğinin nasıl bir girdaba atıldığına dikkat çekilecektir.

I. 1683 Viyana Bozgunu

Türk tarihinin dönüm noktası 1683 yılındaki 2.Viyana kuşatması ve bozgunudur. Bu öyle bir bozgun ki; on binlerce Türk şehit düşmüş, Osmanlı Devleti kurulduğundan beri, Timur hariç, hiçbir düşman, Osmanlı Türklerinden bu kadar ağır bir ganimet ele geçirememişti. Bugün bile bu ganimet çeşitli Alman, Avusturya ve Polonya şehirlerindeki müzelerde teşhir edilmektedir. Bu yenilgiden sonra Türklerin 1071 yılından beri süren ilerleyiş ve zaferlerinin yerini yenilgiler almış, 1922 yılındaki Sakarya Meydan Savaşı’na kadar Türklerin kaderi; devamlı bir gerileme, göç, sürgün, ölüm ve gözyaşı olmuştur. 

1683’de Viyana’da ne oldu? Yapılan yanlışlar nedir?

Viyana bozgunu hakkında tarihçilerin ortak görüşü;”tek adam olma hevesine kapılmış, kibirli, mağrur, basiretsiz, muhteris, hodbin, etrafındaki devlet adamlarını dinlemeyen Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın devletimizi, milletimizi içine düşürdüğü büyük bir belâdır.”

Tarihçi İsmail Hakkı Uzunçarşılı’ya göre; Kara Mustafa Paşa, Viyana kuşatması kararını padişah 4.Mehmet’e bile danışmadan almıştır. Kuşatma kararına; savaş meclisinde Kırım Hanı Murad Giray karşı çıkıp; “ Verilen karar doğru değildir. Bu yıl Yanık  ve Komaran kaleleri alınsın, çevre temizlensin ve ertesi sene Viyana üzerine yürünsün!” dedi. Merzifonlu kendi düşüncelerinin ve kararının aksini söyleyen Kırım Hanı’nı aşağıladı ve bu toplantıdan sonra ona hasım oldu.

Kara Mustafa Paşa Budin Valisi Uzun İbrahim Paşa ile görüşmesinde Viyana üzerine yürünmesi hakkında düşüncelerini sordu. Ömrünü serhadda geçirmiş, deneyimli bir vezir olan, yaşlı Budin valisi de; “Yanık Kale alınmadan Viyana üzerine gitmenin büyük hata olduğunu” söyleyince, mağrur Merzifonlu Budin valisini; “ Sen bunamışsın!” diyerek hakaret ederek aşağıladı ve onu da düşman olarak görmeye başladı.  Kendisini kuşatmadan vazgeçirmek isteyenleri katledeceğini söyleyerek tehdit etti.(1)

Merzifonlu’nun aşağıladığı bu devlet adamları, başveziri kötü durumda bırakmak için, görev yerinden kaçmış veya vazifelerini yapmayarak vatana ihanet etmişlerdir. Bu hiyânetin elbette mâzur görülecek yanı yoktur.

Târihçi İsmail Hami Danişmend’e göre ise; Merzifonlu kuşatma sırasında da şu hataları yapmıştı;

1.Türk Başkumandanı Kara Mustafa Paşa, Viyana’nın teslim olmasını beklemiş, şehrin cebren düşmesi halinde târihi eserlerin ve binaların zarara uğrayacağını düşünmüştür. Silâhdar tarihinde bu durum Kara Mustafa’nın mal toplama hırsına bağlanmıştır.
2. Viyana Kuşatmasına karşı koyanlar, bütün Hıristiyan Avrupa Devletleri tarafından destekleniyordu. Buna karşılık Başvezir Kara Mustafa ordusunu geniş ülkelere dağıtmış ve bütün kuvvetini Viyana üzerine toplamamıştı.
3. Viyana’ya ağır kuşatma topları getirilmemişti.
4. Düşman ordusunun Viyana’nın yakınında Kahlenberg tepelerinde görünmesine rağmen, Merzifonlu kaleye dönük metrislerdeki askerini, toplarını düşmana karşı çevirmemiştir. B Polonya kralı Jan Sobieski Türklerin bu durumda muhasarayı kaldırmadığını görünce, “gözlerine inanamadığını” karısına yazdığı bir mektupta anlatmıştır
5. Mustafa Paşa Viyana önünden çekilişini kontrollü bir şekilde yapamamış,  çekiliş bir bozgun halini almıştır.

Bize göre; Viyana bozgununun başka sebepleri de olmakla birlikte; ortak akıl yerine, tek adamın aldığı yanlış kararlar devlet ve milletimize çok pahalıya mal olmuştur.(2)

II. Balkan Savaşı Yenilgisi

Tarihimizde felâket halini alan en büyük bir yenilgi de 1912-1913 yıllarındaki 550 yıllık Rumeli topraklarımızı 3 ayda kaybettiğimiz Balkan Savaşı’dır.
Balkan devletçikleri 1908’den beri Avrupa Türkiyesi’ni nasıl parçalayacaklarını düşünüyorlardı. Türk hükümetinin ve devlet adamlarımızın akıl almaz gafletleri ve yanlışları Balkanların elimizden çıkmasına sebep oldu. Tarihçi Yılmaz Öztuna bu yanlışlarının en önemlilerini şöyle sayıyor;

1. Türk hükümeti 3 Temmuz 1910’da meşhur “kiliseler ve mektepler kanunu” çıkartarak Makedonya’daki Bulgar, Sırp, Rum ve Yunan azınlıkların aralarındaki en büyük anlaşmazlığı ortadan kaldırdı.
2. Türk ordusundaki subaylar İttihatçı ve Halaskâr diye iki partiye ayrılarak birbirlerine tam manasıyla düşman oldular.
3. Rusya’nın Balkanlardaki savaşa izin vermeyeceği hakkında Hariciye vekili Ermeni Gabriyel Noradingyan Efendi’nin teminatına güvenilerek Rumeli’ndeki en iyi 120 tabur asker terhis edildi. Bu taburlar savaş sonuna kadar bile yeniden silâhaltına alınamadı.
4. Sırbistan’ın Avrupa’dan getirttiği son model ağır topların Selânik Limanı’na çıkartılarak demiryolu ile Belgrad’a nakline izin verildi. Bu toplar daha sonra Türklere ateş kustu. Hâlbuki Avusturya bile bu topların ülkesinden geçmesine izin vermemişti.
5. Harbiye nazırı Nazım Paşa en iyi birliklerini terhis eden ve savaşa hiçbir şekilde hazır olmayan Türk ordusunun 1-2 hafta içinde Sofya’ya gireceğini söylüyordu.
6. Hariciye nazırı Asım Bey, Meclis-i Mebusan’da harp ihtimalinin olmadığını iddia ederek “ Balkanlardan imanın kadar eminim” diyordu.
7. İttihatçılar savaş için yüksek öğrenim öğrencilerini kışkırttılar. Bunlar “harb” diye bağırarak hükümete karşı nümayiş yaptılar.
8. Türk ordusunun menzil ve levazım teşkilatı(lojistik, ikmal, nakliye ve sıhhiye) çok kötü idi.
9. Nazım Paşa hiçbir hazırlık yapmadan orduyu Bulgarlara karşı hemen hücuma geçirmesiyle hezimet başladı ve arkası alınmadı.
10. Dört Balkan devletçiği; Sırbistan, Karadağ, Bulgaristan ve Yunanistan’dan başka Arnavutluk da Türk ordusuna isyan vaziyetinde idi ve harp esnasında istiklâlini ilân etti.
11. Selanik’te hâin Hasan Tahsin Paşa bir kurşun atmadan 35 bin askerli kolordusunu Yunanlılara teslim etti. İşkodra Kalesi’ni kahramanca savunan Hasan Rıza Paşa’yı ise hâin Arnavut Esat Toptani pusu kurarak şehit ettirdi. Şükrü Paşa Edirne’yi kahramanca savunmasına rağmen sonunda teslim olmak zorunda kaldı. Yanya kalesi de iyi savunulmasına rağmen teslim oldu. Fakat Üsküp, Manastır, Kalkandelen, İpek gibi şehirler düşmana direnmeden teslim oldular; hatta düşmana teslim olunması için Türk ordusuna baskı yaptılar. Yalnız savaşı kaybetmekle kalmadık, utanç verici bir hezimet yaşadık. 
12. Tarihçilerin Balkan Savaşı yenilgisinde üzerinde durduğu en önemli sebep; “Türkler Balkan Savaşlarında vatan savunması yerine iktidar mücadelesi yapmışlardır.” Muhteris politikacılar başa geçmek için her türlü yolu mubah görmüşler, birlik ve beraberlik içinde düşmanı yurttan kovacaklarına savaş başında ve savaş içinde kendi aralarında mücadele etmişlerdir. Bu mücadele şöyle başladı ve sürdü;
    a. 29 Ekim 1912’de Ahmet Muhtar Paşa hükümeti kabinedeki Kâmil Paşa ve Şeyhislam Cemalleddin Efendi’nin muhalefetiyle düştü. Bu beceriksiz hükümetin yerine Kâmil Paşa kabinesi geldi. 23 Ocak 1912’de Balkan Savaşları’nın en ateşli demlerinde İttihat ve Terakki Kâmil Paşa hükümetini devirmek için müthiş bir faaliyete girişti
    b. Ordudaki “Halaskâr subaylar “ İttihatçıların” can düşmanı idi. Halaskârların başı olan Harbiye nazırı Nazım Paşa akılsız, zevkine düşkün bir adamdı.
    c. 27 Ocak 1913 günü Bulgarlar Çatalca önlerinde iken Kurmay yarbay 31 yaşındaki Enver Bey yanındaki 200 kişiyle Babı Âli önüne geldi. Burada nöbetçi erler ve 2 subayı öldürdüler. Talat ve Enver Beyler 81 yaşındaki sadrâzam Kâmil Paşa’nın başına dikilip zorla istifa ettirdiler. Onun yerine İttihatçıların adamı Mahmut Şevket Paşa sadrâzam oldu. Onun zamanında Balkan Savaşı tamamıyla kaybedildi. Mahmut Şevket Paşa’da 11 Haziran 1913’de otomobili içinde bir suikastla öldürüldü. Bütün bu iktidar mücadeleleri Türk tarihinin en felaketli günlerinde oluyordu.(3)

Sonuç

Günümüzde Büyük Ortadoğu Projesi ile bölgemizdeki ülkeler ve güney komşularımız Irak, Suriye karıştırılıp, ülkeler mahvedilirken, insanlar her yöne savrulurken, ateşin Türkiye’ye sıçraması için emperyalizmin taşeronu PKK vatanımızın birliğine, milletimizin dirliğine kastedip nice canlara kıyarken, devletimiz bir beka sorunuyla karşı karşıya iken; yukarda anlattığımız, tarihimizdeki iki büyük yenilgiden alacağımız dersler vardır. Bunlar kısaca; 

1. Muhteris, basiretsiz, kibirli, hodbin,  başkalarının fikrini dinlemeyen bir adama devlet teslim edilmemelidir!
2. Vatan savunması için derhal birlik olunmalı, bütün güçler seferber edilerek vatanımızın birliğini ve milletimizin dirliğini tehdit eden düşman yok edilmelidir!
Kaynakça; 
1. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, 3.Cilt, Ankara,1988
2. İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Târihi Kronolojisi, Türkiye Yayınevi 3.Cilt, İstanbul,1948
3.Yılmaz Öztuna, Türkiye Tarihi, Hayat Kitapları, 12.cilt, İstanbul, 1964 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.