Tepe noktalardaki yaylaların, flora açısından zengin olmasıyla birlikte kaliteyi doğrudan etkileyen yüksek rakıma sahip olunması Bayburt Balı’nı Türkiye'nin ve dünyanın en iyi ballarından biri olan Anzer Balı kadar değerli kılıyor. Balın en önemli göstergelerinden biri olan prolin değeriyle Anzer Balı’na eş değerde bir kaliteye sahip olan Bayburt Balı’nın prolin değeri, yapılan tahlil sonuçlarına göre bin 350 seviyesinde çıkıyor. Sektörde dünyanın en meşhuru olan Anzer Balı’nın en yüksek değeri ise bin 400 seviyesinde!
Neredeyse Anzer Balı ile aynı kaliteye sahipken, ekonomik değer açısından kaderi daha farklı olan Bayburt Balı piyasada hak ettiği değeri bir türlü bulamıyor. Bayburt Balı ‘hediye noktasında’ kalitesiyle ünlü bir ürün haline geldi ama ülke sektöründe henüz bir endüstriye sahip değil. Bunun en önemli nedeni 'tanıtım' eksikliği.
Markalaşma noktasında zayıf bir imaja sahip olduğu için fiyat konusunda da adeta kalitesi düşük veya sahte ballarla rekabet halinde. Üretim zorluğunu karşılamayan bu ekonomik ve tanıtım gibi nedenlerin ortaya çıkardığı asıl sorun, Bayburt’taki üretim noktaları!
Hemen hemen aynı yöntemler uygulandığı halde rakımın yüksek olduğu yaylalarda üretilen bal ile rakımın düşük olduğu ovalarda üretilen bal arasında çok ciddi bir kalite farkı var. Yaylada üretilse bile bu farkı anlatamayan ve piyasaya standart rakamlarla çıkmak zorunda kalan Bayburt’taki üreticilerin önemli bir kısmı, üretimde zirai açıdan daha kolay imkanlara sahip ovaları tercih ediyor.
Hem zamana, hem gezginlere karşı yarışıyorlar
Tabiki iklim şartları, üretimin azalmasına yönelik doğal bir sebep ama üretimin bozulması söz konusu ise eğer bu aslında bazı arıcıları yanlış uygulamalara götüren kötü bir mazerete dönüşüyor!
Eğitimsiz arıcıların yanı sıra, kısa sürede daha fazla ürün almak için yanlış uygulamalara yönelen arıcılara karşı rekabet halinde olan hakiki bal üreticileri, imajı zedelenen Bayburt Balı’nı bütün bu olumsuzluklara rağmen korumaya çalışıyor!
orası anzer değil...